3. Bölüm: Dövüş

1304 Words
#Zeli “Neredeyim!..” Beynimde yankılanan sinirli ses gittikçe çoğalınca gözlerimi araladım. Bulanık gördüğüm görüntüyle gözlerimi yumup tekrar açtım. Net bir şekilde karşımda sapasağlam gördüğüm adamla rahatlıkla yerimden doğruldum. Adam öfkeli bakışlarla beni süzerken yanına yaklaştım. “Sen kim-” Sorumu bitirmeme izin vermeden boğazıma yapışan parmaklar, az önce geldiğim yere ışık hızıyla beni ittirilip duvara yapıştırdı. “Sen kimsin? Ben niye buradan çıkamıyorum!?” Adamın bağırışı odada yankı bulurken acaba sıktığı boğazımla sorduğu sorulara nasıl cevap vermemi bekliyor!? Elini boynumdan çekmek için uğraşsam da sonucu boynumu daha sert bir şekilde sıkan parmaklarla alıyordum. Daha fazla dayanmayıp gücüm tükenmeye başlayınca bacağımı bacak arasına geçirdim. Sıkılan boğazımın etkisiyle tekmem istediğim gibi sert olmasa da adamın boynumu serbest bırakıp iki büklüm olacak şekilde benden ayrılmasını sağlayacak sertlikteydi. Boğazımı tutup bir kaç defa kuru kuru öksürdüm. Boğazımda hissettiğim yanmayla yerde kıvranan adam döndüm. Parmaklarımla boynuma mesaj yapmaya çalışırken “Bir daha bana dokunmaya cesaret edersen bu kadar ucuz kurtulmazsın sinirli bey!” dedim. Eliyle penisini sımsıkı kavrayıp okkalı küfür savururken “Abartma o kadar sert vuramadım!” dedim. Konuşmam üzerine adam daha çok sinirlenirken saçımı elimle arkaya iteleyip arkamı döndüğüm gibi bacağımdan çekildim. Ani çekilmenin etkisiyle kendimi yerde bulurken “Çatal’ın adamısın değil mi!?” diye bağırıp beni sürüklemeye başladı. Bacağımı ondan kurtarmak için diğer bacağımı hareket ettiremeden diğer bacağımı da kavramasıyla sabırla bir yerde durmasını bekledim. Göt kadar evde boşuna efor harcayıp kendimi yoramam değil mi? Beni mutfağa doğru sürükleyip etrafına bakınmaya başladı. Ecza dolabına bakıp beni ecza dolabın önüne doğru sürükledi. Ecza dolabının kapağını açmak için bir bacağımı serbest bırakmak zorunda kalınca “Sonunda!” dedim. Bakışları beni bulduğunda gülümseyip “Sen kaşındın!” dediğim gibi ani bir refleksle bükülerek kendimi yan tarafa yatırıp aynı anda serbest kalan ayağımı kullanarak adamın karnına güçlü bir tekme attım. Bu beklenmedik hamleyle adamın dengesi bozulup geriye doğru sendeledi. Anı yakaladığında ise, her şeyin hızla geliştiği o andı. Adam bozulan dengesini kurmaya çalışırken bir adım geri çekildim. Kalp atışlarım kulaklarımda çınlıyordu, adrenalin vücudunu sardıkça sardı. Hızla sol ayağımı havaya kaldırırken, dengemi ve koordinasyonumu sağlamlaştırdım. Ayak hareketim ani ve kesindi. Sol ayağımın ucu, adamın yüzüne doğru hızla hareket etti. Havanın şiddeti, ayağın havayı yarıp geçişini müthiş bir gerçeklikle hissettiriyordu. Gözlerim hedefini tam olarak tespit ederken, kalbimin ritmi adeta bir saniyelik bir sessizliğe büründü. Sol ayağım, adamın yüzüne keskin bir şekilde çarptı. Etkisiyle birlikte hafifçe geri çekilen ayağın teması, tıpkı bir şimşek çakması gibi aniden ışıldadı. Adamın yüzünde hafif bir titreşim hissedildi, ardından da tekmenin vuruşunun yarattığı sarsıntı. Gözleri aniden büyüdü, yüz kasları kısa bir anlığına donup kaldı. Tekme, onun denge duygusunu tamamen sarsmıştı. Bedeni geriye doğru adım atarken, elleri savunmasız bir şekilde havadaydı. Bu ani vuruşla birlikte gülümseyerek ayağımı yere bastım. Başını sağa sola sallayarak kendime gelmeye çalışırken “Kimsenin adamı değilim!” dedim. “Hayatını sikerim kadın!” diye kızgın bir boğa edasıyla bağırıp üzerime gelen adamla yüzüme yumruğun inmesi bir oldu. Yüzüme inen yumrukla dengemi kaybedip sendelerken adam tekrar boğazıma yapışınca bu sefer saçlarına asıldım. Geriye doğru hırsla çektiğim saçlarla adamın yüzünü kendimden uzaklaştırdığım gibi boynuma dolanan elleri de uzaklaştırdım. Adamın saçını daha hızlı çekerken diğer elimle boğazına yapışmaya çalışırken bileğimi tuttuğu gibi döndürdü. Hissettiğim derin acıyla adamın saçını bırakmak zorunda kaldım. Kalbi hızla çarpıyordu, bileğimdeki acı kulaklarında yankılanıyordu. Adamın güçlü kavrayışı acı vericiydi ve sol kolum sımsıkı sarılmıştı. Nefes almakta güçlük çekiyordum, ama pes etmeye niyetim yoktu. Bedenimi bedenine yaslayıp eliyle boynumu kavradı. Başımı yukarıya kaldırıp yüz yüze bakmamızı sağladı. Gözleri öfkeyle parlıyordu ve onun gözlerindeki kararlılığı hissedebiliyordum. Ne yapabileceğimi düşünürken birden kendimi yemek masasının üzerinde hissettim. Çarmıha gerilmişçesine elleriyle bileklerimi yanlara sıkıca tutuyordu. Nefesim kesilmiş gibi hissediyordum. İlk kez gücü gücüme denk biriyle dövüşüyordum ama bu pes edeceğim anlamına gelmiyordu! “Kimsin kadın!?” Sesindeki sertliği hissederken “Ecelin!” dedim. Gözleri bilmişçesine kısılırken “Çatal’ın bu kadar iyi bir adamı olduğunu bilmemek sinirlendirdi!” dedi. Çatal dediği adamın adamı olduğumu düşünmesine rağmen dövüş yeteneğime yağdırdığı övgüye layık olmak için kıskacından kurtulmamı sağlayacak hamleyi düşünmeye başladım. “Ama erkenden veda edecek!” diye dişlerinin arasında konuşup bileklerime yaptığı baskıyı artırırken gülümsedim. “Ne gülüyorsun!?” diye bağırıp beni sarsınca “Sana!” dedim. Öfkesi iyice artarken fark ettiğim ayrıntıyla dikkatlice yüzüne baktım. Az önceki sözüne ve güç onda olmasına rağmen penisini genital bölgeme bastırıp taciz etmemesiyle karşımdaki adamın, güce karşı güç kullanan biri olduğunu anladım. Tekrar beni sarsıp “Cevap ver!” diye bağırınca “Ne sordun ki cevap vereyim?” diye rahat bir sesle konuştum. Öfkeyle gözlerini yumup ağzından okkalı bir küfür savururken andan faydalanıp bileklerimi bileğinden kurtarmak için çabalasam da çabam boşa çalmıştı. Adam yüzünü yüzüme çevirip “Boşuna uğraşma!” dediğinde geriye tek bir seçenek kalıyordu ama bu seçeneği asla kullanmak istemiyordum. Adamın dikkatini dağıtmak için dudaklarından öpmek pes etmekten daha beter bir durumdu! Bunu yapamam ama pes etmekte istemiyordum! “Cevap ver!” Tekrar bağırması üzerine aklıma gelen hinlikle yüzüne baygın baygın bakmaya başladım. Belki adamı şaşırtabilir ve bu sıkışıklıktan kurtulabilirdim. Yüzüme sert sert bakmaya devam ederken numarama gerçeklik katmam gerektiğini hissettim. Hızla gözkapaklarımı kapatıp başımı yavaşça geriye düşürdüm. Nefes almayı yavaşlatıp vücudumu gevşemeye bıraktım. Sesimi titreterek “Asla pes etmeyeceğim…” dedim, tıpkı son nefesini verir gibi. Ne öpmeme gerek kaldı ne de pes etmeme. Tabii işe yararsa! Bileğimdeki eller gevşemezken “Numara yapmayı kes!” diye bağıran adamla ‘Çok beklersin!’ diye bağırasım geldi. “Aç gözlerini!” diye bağırıp bileklerimi daha da sıktı. Tepki vermemek için Aras’ı Damla’yla evleneceğini düşündüm. Gözümün önüne gelen görüntüyle daha da güçsüz hissederken “Bayıldın demek!” diye öfkeyle bağırıp bileklerimi serbest bırakan adamla masadan kayıp yere düştüm. Gözümde canlanan kareler beni iyice güçsüzleştirirken Ferhan Bey’in tavsiyelerini uygulamaya çalıştım. Gözümün önündeki görüntü silinirken kulağıma değen öfkeli sesim sahibine karşı daha güçlü durmak için gözlerimi araladım. “Çatal seni mahvedeceğim!” Çaktırmadan yerden adama bakmaya çalışırken deli danalar gibi mutfakta gidip geliyordu. Sanırım buradan çıkamadığının farkında. Ev, biyometrik yetkilendirme sistemleriyle donatılmış. Bu sistem, sadece sahibin biyometrik verileriyle eşleşen kişilere geçiş izni verir ve diğerlerini engeller. Ancak, biyometrik yetkilendirme sistemi sadece kimlik doğrulaması yapmakla kalmaz. Aynı zamanda evin içinde yapılan etkinlikleri ve hareketleri de izler. Bu sayede, sadece sahibin tanınan kişilere izin verirken, tehlikeli veya şüpheli kişileri algılayarak anında güvenlik önlemleri alır. Fakat bu özelliğin dördüncü günde devreye girmesini planlamıştım! Özelliğin bu kadar geç devreye girmesi karşımdaki öfkeli adamla daha fazla dövüşmeme neden oldu! Simdi hayıflanmanın zamanı değil! Gözlerimi yumup kulağımı adama odakladım. Bana doğru yaklaşan ayak seslerinin uzaklaşmasını bekledim. Ayaklar uzaklaşmak yerine daha da yaklaştı. Adam yanıma diz çöküp “Eninde sonunda uyanacaksın! O zaman seninle görüşeceğiz şerefsiz!” dediğinde tepki vermemek için kendimi sıktım. Adam kulağımın dibinde bağırıp ayağa kalkınca şükrettim! Uzaklaşan ayak sesiyle gözümü hafifçe araladım. Adamın arkası dönük bir şekilde elini beline koyduğunu fark edince gülümsedim. Çevik bir hareketle yerimden kalktığım gibi adamın sırtına zıpladım. Kolumla boynunu esir alıp sıktım. Dengemi sağlamak için bacaklarımı adamın beline sarıp “Bak bakalım şerefsiz sana şimdi neler yapıyor!?” diye onun gibi bağırıp boynunu sola doğru hafif yatırdım. Elleri boynunun benden kurtarmak için uğraşırken boynunu sola yatırmamla elleri durdu. Tabii ben de olsam ben de dururdum. Göz göre göre boynumu kırdırtacak değilim! Adam zar zor konuşarak “Seni öldüreceğim!” dedi. “Canın elimdeyken çokça cesur sözler değil mi?” Sesime kattığım soğuklukla boynunu biraz daha sıktım. “Çatal kim bilmiyorum ama onun adamı değilim!” Adam cevap vermeyince konuşmaya devam etmeye karar verdim. Konuşmama fırsat kalmadan birden etime geçirilen tırnaklarla acıyla çığlık attığım gibi adamın boynu serbest kaldı. Kolumdan kavrayıp beni öne doğru çekince tırnaklarımı ensesine geçirdim. Ensesine geçirdiğim tırnaklara rağmen beni öne doğru çekip yere yatırdı. Bileklerimi yanlarımda sabitlerken “Lan!” diye bağırdı. Adamın sinirden kıpkırmızı olan yüzüne aldırmadan bıraktığı açıkla bacaklarımı havalandırdığım gibi boynuna dolayıp adamı üzerimden çektim. Boynu iki bacağımın arasında kalırken kıpkırmızı olan bileklerime baktım. Kazağımdan öne doğru çekilmemle adamı kaplumbağa kabuğu gibi sarmalamış oldum. Kendimi geriye doğru çekmek istesem de boğazımı saran ellerle ikimiz de birbirimize öfkeyle baktık...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD