Nasıl bir döngünün içine düşmüştüm. Çakır, Taylan'ın üvey abisi çıkmıştı. Ortada kalakalmıştım. İkisi de birbirinden nefret ediyordu ama hazlarıma engel olamıyordum. Ortadaki sürtük kadın olmamak için buna bir son vermem gerekiyordu fakat Çakır'ı her gördüğümde kabaran duygularımı bastırmanın zor olacağını biliyordum.
Toplantı odasında bana dokunuşları bile kendimden geçirmişken teklifini nasıl geri çevirebilirdim? Ne yapacağımı bilmiyordum. Kapı tıklanınca "Gir," diye bağırdım. İçeriye asistanım Beren girdi. Elinde dosyalar vardı. "İmzalamanız gereken belgeler var, Mina Hanım," dedi. Elimle önümü işaret ettim. Konuşmaya bile takatim yoktu. Beren de farkına varmış olmalı ki "Mina Hanım, iyi misiniz?" diye sordu.
"İyiyim, Beren. Sen, çık ben seni çağırırım," dedim. Beren üstelemeyip dışarı çıktı. Belgeleri incelersem onu unuturum diye düşünüp dosyayı inceledim. Dosyanın altında benim adımın yanında onun da adını gördüm. Evet, unutabilirsin, Mina! Kafamı masaya gömdüm. Kapı, pat diye açılıp Deren içeriye girdi. İnsan, bir kapıyı çalar ya! Tepkisizce onu süzdüm. Mavi, lastik detaylı denim elbise ve uzun bir çizme giymişti. Zevki güzeldi çünkü benim aldığım şeyleri alıp giyerdi. Özentinin tekiydi. Giydiği elbise de geçen bende görüp sipariş ettiği bir elbiseydi. Sesimi çıkartmadan bakışlarımı yüzüne çevirdim. Yüzü, adeta sirke satıyordu.
Bunun nedenini tahmin edebiliyordum. "Selam," deyip karşıma oturdu. Dağhan ailesinde büyük bir Çakır krizi olduğu için herkesin keyfi kötüydü. Taylan ile konuşamasam da oldukça keyifsiz olduğu toplantı odasını terk edişinden belli oluyordu. "Hayırdır?" diye sordum. Omuz silkti. "Büyük abimiz gelince ben," dedi. Büyük abi derken çok baskılı söylemişti. Çakır'ın bu kadar sevilmeme nedenini anlayamıyordum. "Neden bu kadar nefret ediyorsunuz, ondan?" diye sordum. En merak ettiğim şey buydu. "Bu, seni ilgilendirmez çünkü aile meselesi," dedi. Deren, en yakın arkadaşım görünümlü düşmanım gibi davranıyordu. Laf sokmayı ihmal etmezdi.
"Benim de sizin aileye gireceğimden haberin yokmuş gibi davranma," dediğimde kahkaha attı. "Girdiğinde görüşürüz," dedi. Abisini aşırı derecede kıskanan yakın arkadaşıma yapmacık bir şekilde güldüm. "İyi, o hâlde. Çakır buradayken neden geldin?" diye sordum. Bacak bacak üzerine atıp "Şirket, babamın gelemez miyim?" diye sordu. Bu hâlleri, sinirimi bozuyordu. "Öyle," deyip dosyalarla ilgilenmeye devam ettim.
Umarım, sıkılıp giderdi. Tam da tahmin ettiğim gibi ayağa kalkıp "Sana doyum olmuyor, gitmem gerek," dedi. Bunu söyleyişi alaylıydı. "Tamam, canım. Git sen," deyip adeta kovdum. Çakır ile görüşmem gereken meseleler vardı. "Zaten abim de yok. Gidip alışveriş yapayım," dedi.
Kalemi, elimde çevirirken "Neden? Çakır'ın yanına uğrayabilirsin," dediğimde yüz ifadesi değişti. "Mina, az önce söylediklerim seni kırmış olmalı fakat beni sinirlendirmen çok zor," dedi. Gülümseyip "Yoo, ben senin sinirlenmen için söylemedim canım. Gerçekleri dillendirdim," dedim. Bana yaklaşıp "Beni kışkırtma, Mina. Zararlı her zaman sen çıkarsın," deyip odadan çıktı. Göz devirdim. Deren de Taylan da git gelli insanlardı.
Dosyaları imzaladıktan sonra Beren'i arayacakken dosyada tek eksiğin Çakır'ın imzası olduğunu gördüm. Sırıtıp masamdaki yapışkan kağıtlardan birini alıp üzerine 'Senin ayağına gelen ben değil, sen olacaksın! Gelmeyeceğim, haberin olsun!' yazıp yapıştırdım. Dosyanın kapağını kapattıktan sonra Beren'e dosyaları Çakır'a götürmesini söyledim. Az sonra, benim odama gelecekti. Sırıttım. Beş dakika geçmeden odamın kapısı tıklandı. "Gir," dedim.
İçeriye Beren ve Çakır girdi. Beren "Çakır Bey, dosyada eksikler olduğunu söyledi, Mina Hanım. İsterseniz ben kontrol edeyim," dediğinde kafamı iki yana salladım. "Dosyayı buraya bırakıp çık. Çakır Bey, nerede eksik olduğunu kendisi söylesin," dedim. Beren kafasını sallayıp çıkınca Çakır tam karşıma oturdu. "Çok fena bir kadınsın. Benim ayağıma gelmeyeceğini adım gibi biliyordum," dedi.
"Bunu bilmen güzel. Önce, seninle hesaplaşmam gereken konular var. Toplantı odasında sorduğumda beni oyalamak için yakınlaşıp dikkatimi dağıttın ama şimdi her şeyi anlatacaksın," dedim, baskılı bir tonda. Bütün detayları bilmek istiyordum. Bizim Paris'te karşılaşmamız tesadüf olamazdı. Dirseğini, koltuğun kenarına koyup parmaklarını oynattı. "Ne anlatmamı bekliyorsun?" diye sordu.
Ben de dirseklerimi masaya yaslayıp ellerimi kavuşurdum. "Bu olayın, bir tesadüf olmasını bekleme benden!" dedim. Dişlerini göstererek gülümsedi. "Seninle sevişmemden bahsediyorsun. Hayır, o tesadüftü. Hayatımda yaşadığım en güzel ve en zevkli anların sahibi meğer yasak elmaymış," dedi, kışkırtıcı bir şekilde. Ses tonu bile uyarılmama sebep oluyordu. Onun yakınında olmak hiç kolay değildi. Bütün heybetiyle ayağa kalkıp tam yanımda durdu. Tam erkekliğiyle aynı hizada olan benim çenemden tutup kendisine bakmamı sağladı.
"Yasak elmayı bir kere tadınca insan bırakmak istemiyor. Hz. Adem ve Hz. Havva yasak elmayı yemeseydi dünyaya gidemeyeceklerdi. Eğer ben de senin tadına bakmasaydım asla senin dünyana inemezdim. Mina, diyorsun ya biliyor muydun? Eğer bilseydim yine sevişirdim seninle," dedi, kısık bir sesle.
Kısık sesi bilerek kullandığını düşünmeye başlamıştım. Elini, çenemden dudaklarıma götürüp baş parmağıyla okşamaya başladı. O, okşarken ben ağzımı hafif aralamıştım. Diğer eliyle de elimi tuttu. Elimi, erkekliğine götürünce sertlik başımı döndürdü. Elim orada dümdüz dururken içimden geçeni yapıp sıktım. Çakır'ın inlemesi kulaklarıma dolarken sırıttım. Birden geri çekilip odamın kapısını kilitledi.
Bana döndüğünde erkekliğinin kabarıklığını buradan bile görebiliyordum. Yanıma gelip kolumdan tuttuğu gibi kaldırdı. Topuklu ayakkabılarıma rağmen hâlâ onun omuzlarına ancak gelen beni odanın sağ tarafındaki koltuğa doğru sürükledi. Bacaklarını iki yana açıp beni de tam erkekliğinin üzerine oturttu. Kısa elbisem iyice kısalırken sertliğinin vajinama değmesi ikimizi de inletmişti. Çakır "İkimizin de alevi, şirketi yakacak," deyip ensemden tutup kendine yaklaştırdı. Dudaklarımızı birleştirip ikimizi de vuslata erdirdi. Aynı anda erkekliğinin her an daha fazla büyümesi ve benim vajinamın kalp gibi atmasıyla ona sürtünmeye başladım.
Çakır'ın inleme sesini duymamla daha fazla sürtünmeye başladım. Dudaklarımızı geri çekince "Sen, beni bitiriyorsun, kadın!" deyip ellerini kalçama yerleştirdi. Kalçamı hamur gibi yoğurup elbisemi belime kadar çekti. Altımda sadece külotum kalmıştı. Elini külotumun üzerine koyunca "Buradan bile ıslaklığı belli oluyor. Benim için ıslanman çok hoşuma gitti," deyip beni koltuğa yatırdı. Dudaklarını boynuma değdirip öperken "İz bırakma," dedim. Gülüp aşağılara doğru indi. Açıkta kalan göğüslerime öpücüklerini sıralarken "Şu an bu elbiseyi yırtıp üzerinden atmak istiyorum," dedi.
"Sakın," dediğimde kafasını, vajinama ilerletti. Göbeğime öpücüklerini sıralarken külotumun lastiğine ellerini koyup aşağı doğru sıyırdı. Bir elini içime sokunca inledim. "Şu işkenceyi bana yapma," dediğimde elini çekti ama yerini dudakları aldı. Dudaklarıyla vajina dudaklarımı adeta sömürürken kendimden geçmiştim. Elimi, kafasına bastırıp daha fazlasını istercesine inliyordum. Bu, öyle güzel bir histi ki daha fazlasını istememe neden oluyordu. Boşalacağımı hissedince "Boşalacağım," dedim. Çakır ise geri çekilmedi. Sarsılarak boşalınca geri çekildi. Ben de onu tatmin etmeliydim. "Ben de yapmak istiyorum," dedim. Çakır'ın gözlerindeki parıltı görülmeye değerdi. Üzerimden kalkınca koltuktan kalkıp kemerini ve pantolonunu sıyırdım. Erkekliğine tuttuğumda kalp gibi attığını ve Çakır'ı zorladığının farkındaydım. Baksırını sıyırıp aşağı indirip erkekliğini ağzıma alacakken odamın kapısı çaldı. Çakır'ın kısık sesli küfrünü duydum.
"Mina," diye seslenen Taylan'ın sesiyle telaşla ayağa kalktım. "Ne yapacağız?" diye sordum. Çakır beni kendine çekip "Ona, müsait olmadığını söyle," dedi. Kafamı sallayıp "Üzerime kahve döktüm de şu an müsait değilim. Yanına geleceğim," diye seslendim. "Bekliyorum, sana söyleyeceklerim var," dedi.
Çakır pantolonunu giyerken onun elinden tutup odamdaki lavaboya götürdüm. "Lütfen, buradan çıkma," dedim. Çakır'ın yüzünde sıfır telaş varken dudağıma öpücük kondurdu. "Merak etme, seni kaybetmeyi göze alamam," dedi. Sevişmemizi kastediyordu. Üzerimi düzeltip kapıyı açtım. Taylan içeri girip yanağımı öptü.
"İyi misin, sen?" diye sordu. Çakır, odamdaki lavabodayken nasıl iyi olabilirdim ki? Yalandan gülümseyip "İyiyim," dedim. Taylan kafasını sallayıp koltuğa oturunca dudaklarımı dişledim. Az önce burada biz ön sevişme yaşamıştık. Daha fazlası da olabilirdi.
Taylan kafasını arkaya doğru atıp "Kafam çok dolu," dedi. "Çakır'dan dolayı mı?" diye sordum. Kafasını salladı. "Hayatımız yoluna girmişken gelmesi iyi olmadı," dedi. Nedenini merak ediyordum. "Neden?" diye sordum.
"Nedenini bilmesen daha iyi. Çakır'dan uzak dur," dedi. Uzak durmak ne demek? Ben, adamla sevişmiştim. Israr edip öğrenmeliydim. "Tamam, dururum ama merak ediyorum," dedim. "Çakır, babamın güçlü tarafı, her şeyini ona verdi. Bana ise bu şirketi. Şimdi daha güçlü olmak için buraya geldi," dedi, sinirle.
Güçlü taraf da ne demekti? "Güçlü taraf?" diye sordum, sorgularcasına. Taylan elimi tutup "Bunları kaldıramazsın, Mina. Bilmesen daha iyi ama bizim babalarımız sandığımız gibi insanlar değiller," deyip ayağa kalktı. Söyledikleri beni sarsarken ne düşüneceğimi bilmiyordum. Taylan'ın koluna tuttum. "Ne demek istiyorsun?" diye sordum.
"Senin abin Elhan ve Çakır artık bu işin içinde. Babam, beni buna layık görmeyip Çakır'a teslim etti. Oysa ben hak ediyordum," dedi, sinirle. Taylan'ın söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordum. Şifreli konuşmasından da nefret ediyordum. Daha fazlasını söylemeyip odadan çıktı. Çakır, lavabodan çıkınca "Taylan'ın söylediklerini duydun mu?" diye sordum.
Kafasını salladı. "Duydum, Mina!" dedi. "Ne demek istedi?" diye sordum. Eğer biri bana açıklamazsa kafayı yiyecektim. Elinin tersiyle yüzümü okşayıp "Bilmesen daha iyi," deyip çıkacakken kolundan tuttum. "Eğer bana söylemezsen bana dokunamazsın," dediğimde güldü.
Elini, vajinama götürüp sıkınca dişlerimi inlememek için sıktım. "Şu an bile beni isterken bunu söylemen anlamsız, Mina. Her şeyi öğreneceksin. O zamana kadar sadece anı yaşa," deyip odadan çıktı. O an, bundan sonra neler yapacağıma düşündüm. Taylan ve Çakır üvey de olsa kardeşti. Ben, ikisiyle de olamazdım.
***
Öğle arasından sonra şirkette hareketli anlar yaşanmaya başlamıştı. Hep beraber bir toplantı daha yapmaya karar verilmişti. Abim ve Taylan bugün önemli bir şirketle görüşmeye gitmişti. Taylan, sunum yaparken Çakır elindeki kalemi çevirip aynı zamanda onu dinliyordu. Ben ise tam yanındaydım. Bir elini tam bacağımda hissedince itmeye çalıştım fakat olmadı. Eli, baldırımdan vajinama doğru kayarken tepkilerimden korkmaya başladım. Bakışları, Taylan'dayken bana dokunuyordu. Elini, tam vajinamın ortasına bastırınca dudağımı dişledim. Taylan "Ee, ne diyorsunuz?" diye sordu. Abim "Ben, bu işi riskli buluyorum. Adamların hareketlerini gördün," dediğinde Taylan "Evet ama bu iş bizi daha yükseklere çıkartabilir," dedi. Çakır'ın eli, vajinamı okşarken "Dosyayı görmek istiyorum," dedi.
Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? Tepki vermesem de yüzümün kızardığına emindim. Bu, yaptığı şeyin bizi zor durumda bırakacağının farkında değil miydi? Çakır'dan uzak durmanın zor olduğunu anladım. Taylan'ın önüne dosya atmasıyla elini, vajinamdan çekti. Derin bir soluk aldım. Çakır, dosyayı incelerken "Bunu hiç mi okumadın? Eğer bu işi yaparsak yükselmekten çok aşağılara ineriz," dedi.
Taylan sinirle ellerini masaya vurdu. Bu hareketi beni korkuttu. Abimle birbirimize bakınca sakın karışma gibisinden baktı. Omuz silktim. "Sen, şirket işlerinden anlamazsın! Bu iş, benim," dediğinde Çakır rahat bir tavırla güldü. Yaptığı bu hareket Taylan'ı çileden çıkartmıştı. Önündeki dosyayı alıp odanın başka tarafına fırlattı. "Neden gelip hayatımı mahvettin?" diye sordu. Onunla yüzleşecek zamanı mı bulmuştu? Çakır "Zamanında siz nasıl benim hayatımı mahvettiyseniz ben de sizin hayatınızı mahvetmeye geldim. Kimse bana acımadı! Senin çocuk oyuncağı dediğin o hayat yüzünden mahvoldum ben!" diye bağırdı.
Ne hayatından bahsediyor, bunlar? Abim olayı kollarını kavuşturmuş izlerken onun bu rahatlığıyla kafamı iki yana salladım. Abim, her olaya karşı böyleydi. Çakır ayağa kalkıp tam Taylan'ın karşısında durdu. "İkizimin dünyası farklı," diyen Taylan ile Çakır "Evet, farklı ama ben, bundan sonra buradayım. Hak ettiklerimi almaya geldim," dedi.
"Yeterince almadın mı, zaten?" diye sordu, Taylan. Dişlerinin arasından sarf ettiği sözler Çakır'ı korkutmamıştı, bile. "Senin hayatında olan her şeyi almadan bana rahat yok! Sen, nasıl benim dünyamı başıma yıktıysan ben de seninkini yıkacağım! Senin elindeki her şeyi alacağım! Senin ve annenin foyası ortaya çıkmadan bana rahat yok!" diye bağırıp odadan çıktı. Söylediklerine anlam veremezken Taylan'ın masanın üzerinde ne varsa yere atmasını izledim.
Abim kolumdan tutup beni dışarı çıkartınca içeriden kırılma sesleri gelmeye devam ediyordu. "Sakın ama sakın olayları sorgulama! Aklın varsa Taylan'ın hayatından çıkarsın! Çakır seni gözüne kestirirse onu ben bile durduramam!" dedi. Abim neden bunları söylemişti? Yutkundum. Ben, nasıl bir olayın içindeydim? Abim, kollarımdan tutup sarstı. "Duydun mu, Mina?" diye sordu.
"Abi ne demeye çalışıyorsun?" diye sordum. Abim "Bilmesen senin için daha iyi. Sadece dediğimi dinle. Taylan'dan uzak dur ki seni tehlikenin içinden çekip çıkarabileyim," dedi. Abimin söylediklerini anlamıyordum fakat artık hiçbir şeyin yolunda gitmeyeceğinin farkındaydım.