Abimin söylediklerini düşünüp durmuştum. Tehlikenin içinde beni tutmak istemiyordu. Her şey belirsiz olduğu için inandırıcı gelmemişti. Taylan ve Çakır’ın bir sorunu vardı. Çakır da Taylan’ı açık ara tehdit etmişti. Bunun benimle alakası olmadığı aşikardı. Çakır ile yasak da olsa bir geçmişimiz vardı ve bana bayılıyordu. Daha doğrusu vücuduma. Her şey bir tesadüfse Çakır bana değil Taylan’ın çevresindeki başka insanlara zarar verebilirdi.
Taylan ile bir ilişkimiz vardı fakat reklam aşkı desem yeriydi. Abimin söylediği gibi Çakır’dan uzak durmam da imkansızdı. Aramızdaki çekimi görmezden gelemezdik. O, çoktan elmamı ısırıp içime girmişti, bir elma kurdu gibi. İlk beraberliğimiz hâlâ aklımdaydı ve düşündükçe ıslandığımı hissediyordum. Çakır, haşin ve sertti. Abimin güçlü diye dillendirmesi de bundan kaynaklanıyor olabilirdi. Odama gittiğimde düşüncelerimden arınmam gerekiyordu. Çekmeceden tütsü çıkartıp yaktım.
Beni rahatlatıyordu. Bir gün, tütsü yakıp Çakır ile sevişme fikri çok cazip geliyordu. Eskiden yasak ilişkileri okurken ya da izlerken bunun iğrenç bir şey olduğunu düşünürdüm ama insan yaşadığında çok farklı oluyordu. Tütsünün kokusu odayı sararken rahatladığımı hissettim. Zaten, gergin geçen anlardan sonra şirketi sessizlik sarmıştı. Sessizlik iyi mi kötü diye düşünüyordum. Çakır, geldiğinden bu yana şirkette hareketli anlar yaşanıyordu. Bu sessizlik, büyük patlama öncesi oluşmuş da olabilirdi.
Tütsünün etkisi geçince işlerimi halletmek için bilgisayarımdan e-postalarımı okumaya başladım. İşlerimi hızlıca bitirip şirketten gitmek istiyordum. Abimin söylediklerini uzun süre sindirecek kapasitede değildim. Az önceki düşüncelerimin de kendimi rahatlatmak için olduğunu biliyordum. Beren’e talimatları verip şirketten çıkarken Taylan’ı gördüm.
Sinirli görüntüsü yerini donuk bir yüz ifadesine çevirmişti. Beni fark etmeden lavaboya gitti. Hayatımı yoluna koymak için uğraşıp dururken başa sarıyordum. Çakır’ı görmeden şirketten çıktım. Arabamı beklerken hiç görmek istemediğim birini gördüm. Çakır'ı. Yutkundum. Ona bir şey söylemeden gelen arabama binecekken sesiyle durdum. “Zarar vereceğim son kişisin,” demesiyle düşüncelerimde haklı olduğumu anlamıştım ama ona bakmadan arabama binip gaza bastım.
***
Eve geldiğimde annem ve Füsun salonda Taylan’ın annesi Canan Teyze ile oturuyorlardı. Füsun, karnı hafif şişmesine rağmen hamilelik elbiseleri giyip şirin hâle bürünmüştü. Canan Teyze beni görünce ayağa kalkıp “Gelinim,” deyip sarıldı. Ben de aynı samimiyetle ona sarılıp yanına oturdum. Annemin bakışlarını fark edince güldüm. Canan Teyze ile ilişkimi her zaman kıskanırdı. Aslında ilişkimiz normaldi fakat annem işte.
Füsun ile göz göze geldim. Kaş göz edince annem ile Canan Teyze’nin bir dedikodu içinde olduğunu anlamıştım. Gülüp merakla ikisine baktım. Annem “Canan, valla haklısın. Kimse kocasının eski karısından olan oğlunu evde istemez ama Ercüment istiyorsa da ne diyebilirsin ki?” dedi. Çalışan abla, herkes kahve getirince bana baktı. Gülümseyip kafamı iki yana salladım.
Canan Teyze, kahvesinden bir yudum alıp “Tamam, geldin. Neden bizim evimize geliyorsun?” diye sordu. Ağzın kemiği olmadığı için kendimi tutamadım. “Ama o da onun evi,” dememle şaşkınca bana baktı. Çakır’ı neden koruduğuma dair bakışlar atıyordu. Annem konuyu değiştirmek adına “Bilirsin, Mina’yı. Empati yapmayı sever,” deyip kahkaha attı.
Füsun da gülünce Canan Teyze de güldü. Bana bakıp “Taylan’ım, Çakır’ı hiç sevmez. Onun yanında empati yapmazsan iyi olur,” diye lafını sokunca soğukça güldüm. Bana sinir olmuştu. Olabilirdi. Çakır ile aramda bir şeyler geçmiş olmasa da aynısını söylerdim. Bencilce davranıyorlardı.
Yetmedi ve devam etti. “Mina’cığım, bilmediğin konularda empati yapmazsan sevinirim. Özellikle Çakır konusunda,” deyip kahvesinden yudum aldı. Füsun, sinirlendiğimi anlayınca ayağa kalktı. “Mina, sana göstermem gerekenler var. Yukarı kadar gelir misin?” diye sordu. Her şeye rağmen saygısız görünmemek için izin istedim. Füsun ile odasına çıktığımızda “Mina, sen ne yapıyorsun? Seni seven kadına kendini nefret ettirdin,” dedi.
Omuz silktim. Umurumda değildi. Bunu, sorgulayan kişiye baktım. Taylan’dan ayrılmam gerektiğini sürekli dile getiren kişiydi. “Üzerime gelme. Senin söylediklerini düşünmeye başladım,” dememle gözlerini büyüterek yanıma oturdu. Elini, karnına koyup okşarken merakla bana bakıyordu. Saten ve kırmızı nevresimine ellerimin avuçlarını bastırıp kafamı arkaya attım. Boğuluyordum.
“Ben, artık onunla nişanlanmak istemediğimi fark ediyorum. Ertelemek istiyorum,” dediğimde yatakta sol tarafına uzanıp eliyle kafasından destek aldı. Nevresim takımı kırışırken pek umursuyor gibi durmuyordu. “Ben, sana yıllardır diyorum. Taylan’dan hayır gelmez,” deyip teselli edeceğine daha da yerdi. “Ben abinden biliyorum. Sen, ona aşık değilsin. Gözlerinden anlarım,” dedi.
Aşık olmadığımı biliyordum. Eğer aşık olsaydım Çakır ile beraber olmazdım. Bunu, kimseye söyleyemezdim. Füsun’a da söyleyemezdim. “Bilmiyorum, düşüncelerim buğulu,” dedim. Yataktan kalkıp odama gideceğimi söyledim. Banyomdaki jakuziyi su doldurup içine banyo köpüğü döktüm. Üzerimdekileri çıkartıp çırılçıplak kalınca suyun içine girdim. Lifle vücudumu köpüklerken onun dokunuşları aklıma geldi. Lifi, göğsüme sürterken onun dokunduğunu hayal edip alt bölgelerime doğru ilerledim. Sanki o dokunuyor gibi vajinamın karıncalandığını hissettim. Gözlerimi kapatıp bundan haz alırken elim, vajinama gitti. Islaklığı, jakuzinin içinde bile hissederken şu an kendi ellerimin değil de onun ellerinin olmasını isterdim.
Zevk sularım, suda karışırken biraz olsun rahatlamıştım. Füsun haklıydı. Ben, hiçbir zaman Taylan’a karşı bir şeyler beslememiştim. Aramızdaki sadece arkadaşlığın getirdiği ön sevişmelerden ibaretti. Bir de gazetecilerin önünde birlikte görünüyorduk. Bu, beni mutsuz ediyordu. Artık buna son vermem gerekiyordu. Banyodan çıkıp üzerime rastgele pijama takımı geçirip yatağımda uzanacakken içeriye Füsun girdi. Üzerine başka bir hamile elbisesi giymişti ve oldukça şıktı. Benim hâlimi görünce kaşlarını çattı.
“Seninkiler bize yemeğe geldi,” dediğinde ofladım. Bu gece, kaldıracak düzeyde değildim. Yatağıma oturup “Kız, Çakır nasıl yakışıklıymış, öyle? Adam, resmen testosteron kokuyor,” dedi. Çakır da mı buradaydı? Heyecanımı gizleyip yalandan omuz silktim. “Aman bana ne!” dedim. Oysa içimden mezdeke oynuyordum. Füsun bana bu kız olmamış bakışları atıp dışarı çıktı. Hemen giyinme odama gidip krep kumaş, ince askılı, kruvaze yaka, mor, kısa bir elbise giydim.
Sırtımdaki açıklığı uzun ve düz saçlarımla kapatıp hafif bir makyaj yaptım. Şeffaf, taşlı, bant ve çok kısa olmayan topuklu bir ayakkabı giydim. Hazır olduğuma kanaat getirince aşağıya indim. Merdivenleri bir hanımefendi gibi indikten sonra salonun kapıya bakan tarafında oturan Çakır ile göz göze geldim.
Gözleri, arzudan parlarken bakışlarını hiç çekinmeden üzerimde gezdirdi. Hiç, korkusu yoktu. Taylan, ayağa kalkıp belimden tutup kendine çekip yanağıma öpücük kondurdu ama bakışlarım Çakır’daydı. Üzerinde, bugün giydiği takım elbise vardı. O takım elbiseyi bugün çıkartışımı hatırladım. Eğer Taylan gelmeseydi beraber olabilirdik. Babam “Mina da geldiyse yemeğe geçelim,” dedi. Taylan ile yan yana otursak da Çakır tam karşımdaydı.
Bakışları bile beni yakıyordu. Yemekte, şirketin düzenleyeceği bir balodan bahsediyorlardı. Bu baloyu, aylardır organize ediyorduk. Çakır ve abim sohbet ederken Taylan’ın bakışları hiç normal değildi. Abim, asla onunla bu şekilde konuşmazdı. Yemek boyunca da ikisine sinirle bakmıştı. Deren ise gelmemişti. Bu, beni mutlu etmişti.
Bugünkü davranışından sonra onun sahte arkadaşlığını çekemezdim. Yemeğin ardından Taylan izin isteyip telefon görüşmesi yapmak için bahçeye çıkmıştı. Ben de lavaboya çıkıp saçımı düzeltip çıkacakken içeriye Çakır girdi. Kapıyı kilitleyip beni kapının arkasına yasladı. Nefeslerimiz birbirine çarparken elini, enseme götürüp kendine yaklaştırdı. Dudaklarımızı birleştirince sorgu sualsiz öpüşüne karşılık verdim. Kendimden geçercesine öpüşürken onun elleri arsızca bedenimde dolaşıyordu.
Elini, göğsüme getirince tomurcuğumun büyümesiyle onunla oynamaya başladı. Dilini, ağzımın içine itip dilime dokundurunca inleyip kendimi ona yasladım. Ellerimi, saçlarının arasına koyup onu, kendime daha fazla yaklaştırdım. Belimdeki eli, kalçama inip sert bir şekilde sıktı. Bunu yapmasıyla hafif kloş eteğim yukarı çıkmıştı. Ellerini, çıplak kalçama koyup sıkınca inledim. Dudaklarımızı nefes almak için ayırdık. Nefesi, boynuma çarparken oraya ıslak bir öpücük kondurdu. Boynuma, dil darbeleriyle öpücüklerini sıralarken bir bacağımı kaldırıp kalçasına doladım.
Kendimi, erkekliğine bastırdım. Beni kucağında ilerletip lavabo tezgahının üzerine oturttu. Bacaklarımı ayırıp vücudunu araya soktu. Erkekliği tam olarak bana yaslanırken ıslaklığım baş döndürüyordu. Ellerini, çıplak bacaklarıma koyup okşarken ben de başımı geriye doğru yatırıp dudakları için daha fazla alan yarattım. Dudakları, boynumdan aşağıya inerken göğüs oluğuma geldi. Kafasını kaldırıp arzudan yanan gözleriyle bana baktı. Çenesi, göğsüme yaslıydı. “Daha fazlasını istiyorum, Mina. Burada benim ol,” diye fısıldadı. Banyo resmen seks kokuyordu. Tam, içime gir diyecekken kapı tıklandı. Çakır’ın kısık sesli küfrettiğini duydum.
Taylan “Hayatım, bir şey mi oldu?” diye sordu. Çakır, kısık sesle “Her yerden çıkıyor, şerefsiz,” diye mırıldandı. Onun tepkisine gülüp “Geliyorum, sen in,” diye bağırdım. Çakır’ın erkekliği buradan bile belli olurken “İster misin?” deyip orasına dokundum. Çakır’ın gözleri parlarken kemerini çıkartıp pantolonunu indirdim.
Külotunu da indirince erkekliği tam karşımdaydı. Eğilip ona dokundum. Çakır, kafasını arkaya doğru atınca dudaklarımı ona değdirdim. Çakır’ın gözlerinden başka bir yere bakmadan onu ağzıma aldım. Çakır’ın gözleri hazla kavrulurken kafamı daha fazla kendine bastırdı. Gırtlağıma kadar onu hissettim. Daha fazlasını istercesine bastırıyordu. Sonunda kısık sesle haykırarak boşalınca geri çekilip dudaklarımı yaladım. Çakır “Yapmaya devam edersen kimseyi umursamadan seni duvara yaslayıp bağırta bağırta sevişeceğim,” dedi. Dudağına bir öpücük kondurup “Ben, çıkayım sonra çık,” dedim. Üzerimi toparlayıp dışarı çıktım.
Aşağı indiğimde çok geçmeden Çakır da gelmişti. Belli olur diye ödüm koparken abim “Leke çıktı mı?” diye sordu. Doğrudan Çakır’a bakıyordu. Çakır “Yok, kardeşim. Uğraştım ama olmadı. Neyse önemli değil zaten,” dedi.
Gömleğindeki kahve lekesini şimdi fark etmiştim. Benim için üzerine kahve mi dökmüştü? Kimsenin de dikkatini çekmemiştik, bu şekilde. Taylan “Seni yukarı getirip sevişmek istesem de olmuyor,” diye fısıldayınca yalandan güldüm. Çakır’ın gözleri bendeyken Taylan da saçlarımla oynuyordu. Acaba kıskanıyor mu diye düşünürken bu imkansızdı. Aramızdaki sadece sevişmeden ibaretti ama daha fazlasını ister miydim? Kafamı karıştırıyordu. Taylan, saçlarımla oynamayı bırakıp babamlarla konuşmaya başladım.
Telefonumdan kıyafetim hakkında bilgi alırken Çakır “Mekânı ben de görmek istiyorum,” demesiyle Taylan güldü. “Gerek yok, her şeyi ayarladık,” dedi. Ercüment Amca, Taylan’ı yok sayıp “Nasıl istersen oğlum. Mekanla Mina ilgileniyordu,” demesiyle bakışları bana döndü. “Mina’da mekânın fotoğrafları varsa göstersin,” dedi.
Taylan sinirle ayağa kalkıp “Kimse sana bir şey göstermeyecek,” dediğinde yerimde sindim. İşte, yine başlıyoruz. Herkes sus pus olurken Çakır gayet rahat bir tavırla bana bakarak “Mina bana fotoğrafları gösterir misin?” diye sordu. Bu, yaptığı düpedüz kudurtmaktı. Taylan sinirle onun yanına gidip yakasını kavradı. Abim de ayağa kalkıp onu geriye çekmeye çalışırken Taylan’ın geri çekilmeye niyeti yoktu. Ercüment Amca ayağa kalkıp Taylan’ı üzerinden itti. Taylan savrulurken “Ne yapıyorsun sen?” diye bağırdı.
Yaptığı çok saçmaydı. Burada herkes varken yapılacak iş miydi? Çakır, tepkisizce olayı izlerken Canan Teyze ayağa kalkıp oğlunu yerden kaldırdı. “Ercüment, ne yaptığını zannediyorsun? Bir orospunun oğlu için değer mi?” diye bağırmasıyla Çakır’ın “Kes sesini!” diye kükremesi bir oldu. Annesine orospu mu demişti? Ben, olayın garipliğini izlerken Ercüment Amca da sinirle karısına bakıyordu.
“Benim annem mi, sen mi? Metres olduğunu unutma,” diyen Çakır ile şaşkınca kalakaldım. Canan Teyze metres miydi? Çakır, Ercüment Amca’yı takmadan tam karşısında durdu. “Bir daha annemi kendinle karıştırma,” deyip evi terk etti. Az önce ne yaşanmıştı, öyle? Olayın hemen ardından apar topar gitmişlerdi. Taylan’ı aradığımda cevap vermeyip yorgun olduğunu yazmıştı. Yaşadığı şey çok kötü ve utanç vericiydi. Bundan dolayı benimle konuşmak istememesi normaldi. Birkaç gün sonra şirketin balosu vardı ve bu olayların orada devam etmesi beni korkutmuştu. Aylardır, bu balo için uğraşmıştım.
İki Gün Sonra
Balo gününe kadar mekânın organizasyonuyla ilgilendiğim için Çakır’ı görememiştim. Sabah, mekandaki her şeyi halledip eve geçtim. Kuaför ve modacım eve gelmişti. Özel olarak tasarlattığım ince askılı, derin dekolteli ve derin yırtmaçlı, bordo elbiseyi üzerime giydiğimde herkes hayranlıkla bana bakmıştı. Kahverengi saçlarıma düz fön çekilip iki kulağımın arkasına koydular. Elmas, sallanan küpelerim bu sayede daha iyi gözükmüştü. Boynuma da boğaz bitimime gelen elmas bir kolye takmıştım. Ayağıma da önü açık, siyah bir ayakkabı giymiştim. Mavi gözlerimi ön plana çıkartmak için yaptıkları makyajla çok güzel olmuştum.
Balonun yapılacağı yere tek başıma gelmiştim. Arabadan inmemle bütün gazeteciler beni çekerken podyumda yürüyormuş gibi ilerledim. Çağla Şikel görse bana on puan verirdi. Kırmızı halının önünde poz verirken birkaç soru soruldu. Onları cevaplamadan içeriye girdim. İçeriye girmemle çoğu gözün üzerimde olduğunu görmüştüm. Özellikle de Çakır’ın. Taylan’ın henüz gelmediğini fark edince umursamadım. Normalde onunla gelip boy gösterirdim. Babamların yanına ilerlediğimde Çakır’ın arzu ile parlayan gözleriyle dudaklarımı yaladım. Bu, onu çıldırtmıştı. Gözleriyle koridoru gösterince sırıtıp babamları öpüp misafirlerle ilgileneceğimi söyledim.
Koridora geldiğimde kolumdan tutup beni bir lavaboya götürdü ve kabinlerden birine soktu. Bedenimi hızla kabinin kapısına çarptı ve dudaklarıma yapıştı. Bir elimi, saçlarının arasına daldırıp kendime daha fazla yasladım. Diğer elimi kalçasına götürüp kendime çektim. Erkekliği, kadınlığıma çarparken Çakır, ağzımın içine inledi. Dilini, ağzımın içine sokup dilimi dişlerinin arasına aldı ve hafif dişledi. Bu yaptığıyla hafif acı hissetsem de haz almıştım. Erkekliğine sürtününce yırtmaç olan taraftan eteklerimi toplayıp yukarıya doğru çekip elini, vajinamın dudaklarına götürdü. “Benim için ıslanmışsın,” deyip elini, içime itti. Elinin orada olması beni kıvrandırırken dudaklarını da çenemden aşağıya indirip boynuma dil darbeleriyle öpücük kondurmaya başladı.
Dudaklarını oradan göğüs oluğuma doğru indirip açıkta kalan göğüslerimi öperken elimi, başına götürüp iyice kendime yasladım. Pantolonun kemerini çıkartıp pantolonunu sıyırdım. Külotunu da sıyırınca erkekliği bütün ihtişamıyla beni karşıladı. Çakır’ı klozetin üzerine oturtup tam erkekliğinin üzerine oturup kucağında dans ederken onun da elleri kalçamdaydı. Kalçamı sıkıp ellerini vajinama doğru indiriyordu. Külotumu çıkartınca birbirimize kavuştuk. Yapboz parçası gibiydik. İkimiz de tutkudan yanarken kucağında dansıma devam ettim. Başımı geriye atıp sarsılırken ikimiz de isimlerimizi söyleyerek boşaldık. Çakır “Çok iyiydin, Mina,” deyip dudağımı öperken kapının kapanma sesiyle donup kaldık.
Biri, bizi duymuştu?