Mina'dan
Paris’in verdiği yorgunlukla gece, deliksiz uyumuştum. Ardından uzun bir duş alıp bütün edepsizliklerimin izini sildim ama bazı şeylerin izi kalıcı olurdu. Çakır’ın izleri gibi… Unutmam imkansızdı. Böyle bir çaba içine de girmiyordum çünkü rüyalarım buna izin vermiyordu. Bir daha görmeyeceğim adamın, bana yaptığı bu şeyin adı yoktu. Ya da ben tanımlayamıyordum.
Bütün tutkusunu bana bulaştırmış ve özlemle yanmama sebep oluyordu. Bunun normal olup olmadığını bile bilmiyordum. Onu düşünmek bile ıslanmama neden oluyordu. Düşünmediğim tek saniye de yoktu. Aynadan kendime baktığımda sanki onun ellerini vücudumda hissediyordum.
Gitmem gereken bir şirket olduğu için Çakır’ı unutmam gerekiyordu. Dolabımdan pamuklu, ekose desen, uzun kollu, kare yaka ve beyaz elbisemi giydim. Uzun ve topuklu çizmelerimi de çıkartıp giydim.
Uzun, kaşe montumu da çıkartıp yatağımın üzerine bıraktım. Havalar soğumuştu. Hatta, biz Paris’teyken buraya kar yağmıştı. Karı çok severdim ve çocuklar kadar eğlenirdim. Taylan’ın kardeşi Deren bana gönderip hava atmıştı. Benim, karı ne kadar çok sevdiğimi bilirdi. En yakın arkadaşım Deren’di ya da öyle olmak zorundaydı. Çocukluğumuz beraber geçmişti.
Birbirimizi severdik ama abisini paylaşmakta zorlanıyordu. Aramızın bozuk olması ve ayrılmamız onun ilk isteklerinden biriydi. Neden böyle olduğunu da biliyordum. Beni kıskanıyordu. Her nereye gidersem gideyim ışıl ışıl parlardım. Onun önüne geçilmesinden hazzetmezdi.
Saçlarımı omuzlarıma bırakıp hafif bir makyaj yaptım. Montumu üzerime geçirip aşağıya indiğimde herkes masadaydı. Abim, hamile karısının tabağına kahvaltılık koyarken “Günaydın,” dedim.
Annem ve babam günaydın derken abim beni görmemişti. Füsun “Günaydın, canım,” deyip öpücük attı. Hamile kaldıktan sonra daha da şeker olmuştu. İyi anlaşıyorduk. Her şeyimi bilirdi. Hatta, Taylan’ı sevmez ve onun beni hak etmediğini söylerdi. Abim ayağa kalkıp bana sarıldı. “Paris nasıldı?” diye sordu.
“Güzel,” deyip masadaki yerimi aldım. Babam emekli olmasına rağmen hâlâ şirket hakkında sorular sorardı. Abimle iş hakkında konuşurken Taylan’ın üvey abisinden bahsediyorlardı. Taylan’ın söylediğine göre abim, onu çok severmiş. Abimin bahsetmesine bakılırsa cidden seviyordu. Ben, pek ilgilenmedim. Üvey abisi pek ilgimi çekmiyordu o yüzden onları dinlemedim.
Tabağıma birkaç bir şey aldıktan sonra annem “Çok az, değil mi?” diye sordu. Kafamı iki yana salladım. Bu sıra formda olmam gerekiyordu. “Nişanlığın içinde çok güzel olmalıyım,” dediğimde yanağımı okşadı. Annem, her zaman güzel olduğumu düşünürdü. Fiziğim güzeldi ve kilo alan bir yapıda değildim fakat nişandan dolayı stres yaparsam kendimi fazla yemeğe verebilirdim.
Füsun “Boş ver ye,” deyip çikolata sürülü ekmeği ağzına attı. Annem, bu hâline gülüp ona öpücük attı. Gelin, kaynanadan çok anne, kız gibidiler. Annem, onu çok severdi. Abim, buradan taşınmak istese de o, istemiyordu. Yanımızda olmayı seviyordu.
Abim ayağa kalkıp “Mina hadi çıkalım,” dedi. Çayımdan son kez bir yudum alıp ayağa kalktım. Abim, karısını; ben de annem ve babamı öptüm. Arabaya bindiğimizde çok geçmeden şirkete gelmiştik.
Odama geçerken abim belime dokundu. “On beş dakikaya toplantı odasına gel,” deyip kendi odasına geçti. Ben de geçtim. Asistanım Beren, günümü benimle paylaşırken üzerimdeki montu çıkarttım. “Kahvenizi getireyim mi?” diye sordu. Her gün ilk rutinim kahve eşliğinde önemli evrakları incelemekti. Asistanım da beni çok iyi tanıyordu.
“Yok, canım. Toplantı var, oraya katılacağım. Sen, evrakları hazırlayıp masama koy,” dediğimde kafasını sallayıp çıktı. Ben de üzerimi düzeltip toplantı odasına geçtim. Önemli bir konu olmasaydı toplantı odasına çağrılmazdık. Sanırım, Taylan’ın üvey abisi bizi tanımak için toplantı düzenlemişti.
Taylan beni görünce ayağa kalkıp bana sarıldı. Abim, onaylamayan bakışlar atarken tek kaşımı kaldırdım. Ne hâlin varsa gör bakışı attı. “Nasılsın?” diye sordu. İyi olduğumu söyleyip geri çekilecekken “Merhaba,” diyen sesle Taylan’a sarılan vücudum donup kaldı.
Bunun olması imkansızdı. Bu ses, ona aitti. Çakır’ın burada ne işi vardı? Taylan’dan ayrılıp arkamı döndüğümde karşımda doğrudan bize bakıyordu. Onun yüzünde şaşkınlık belirtisi yoktu. Ben de kimse anlamasın diye tepki vermemeye çalışıyordum ama ne kadar yapabildiysem. Rüyalarıma kadar giren adam tam karşımdaydı.
Abim ayağa kalkıp dostça sarılıp “Çakır, hoş geldin kardeşim,” dedi. Lütfen, düşündüğüm şey olmasın. Taylan’a döndüğümde sinirle ona bakıyordu. Abim geri çekilip beni gösterdi. “Mina, kardeşim. Mina bu da Çakır. Taylan’ın abisi,” dedi.
Yüzümün şeklini değiştirmemek için uğraşırken Çakır, elini uzattı. Ellerimi, elinin içine koyup sıktım. Kimse görmese de elimin üstünü okşuyordu. Bu, bile beni etkisi altına almama sebep oluyordu. Elimi çekip “Memnun oldum,” deyip abimin yanına geçtim.
Böyle bir şeyin olma ihtimali sıfırdı. Ne yapacaktım, ben şimdi? Toplantıya başlamak için yerlerimize geçince abim, Çakır’a ihalelerden bahsederken ben aşırı stresliydim. Taylan ise sinirliydi. Bir ay sonra nişanlacağım adamın hiç sevmediği üvey abisiyle yatmıştım. Bu, gerçekten düşününce iğrenç bir şeydi ama hâlâ pişmanlık duyamıyordum.
Bir yanım ise yakınımda olmasından dolayı mutlu olmuştu. Çakır “Beklediğimden daha iyi,” deyip arkasına yaslanınca göz göze geldik. Tam yanındaydım ve bakışlarının ben de olması tehlike arz ediyordu. Birden elini, bacaklarımda hissedince onu ittirdim. O ise asla geri çekilmeyip elini, iç baldırıma kadar soktu. Özel bölgeme girecekken elini, alıp elbisemin içinden çıkarttım.
Onaylanmayan göz işaretleri göndersem de umurunda değildi. Taylan “Sen beğendin ya önemli olan o,” dedi, alayla. Çakır arkasına yaslanıp gülerek ona baktı. Onu manipüle ediyordu. Taylan’ın sinirli olmasından yararlanıyordu. “Belki de öyledir,” deyip resmen Taylan’ı kudurttu.
Taylan yerinden kalkacakken abim “O zaman diğer toplantıya kadar iletişim hâlinde kalalım,” dedi. Bunun üzerine Taylan sinirle odadan çıktı. Herkes arkasından baktı. Aslında yanına gitmeliydim fakat Çakır’la konuşmam gerekiyordu. Burada olması ve bizim karşılaşmamız hakkında sorular soracaktım.
Abim de Çakır’a “Alışır,” deyip odadan çıkınca baş başa kalmıştık. “Senin burada ne işin var?” diye sordum, sinirle. O ise aşırı rahattı. Oturduğu yerden kalktı ve bana yaklaştı. “Artık, hep buradayım. Kaderin cilvesine bak sen, unutamadığım kız karşıma çıktı,” deyip elini çıplak bacağıma koydu. Geri çekilmek istediğimde beni kendine çekti. Eli, özel bölgeme doğru ilerken elini tuttum. “Yapma, ben senin kardeşinin sevgilisiyim,” dedim.
Gülüp omuz silkti. Taylan’ın hislerini önemsemiyordu. Zaten, aralarındaki rekabete bakılırsa yaptığım yanlıştı. “Umurumda bile değil,” deyip elini orama bastırdı. Başımı geriye atmamla boynum onun emrine açılmıştı. “Yapma derken bile çok isteklisin,” deyip boynuma öpücüklerini sıraladı. Bir eli, göğsümün üst kısmından içeriye doğru süzüldü. Diğer eli de hâlâ özel bölgemdeydi. Kalçamı masaya doğru dayayıp elini çektikten sonra sertliğini bana dayadı.
İnlememle dudaklarını kulağıma götürüp kulak mememi dişledi. “Az sonra herkes gidecek. Benim odama geleceksin ve orada seninle sevişip kardeşime ihanet edeceğim,” deyip iyice kendini bana bastırdı. Dudaklarıma nefesini üfleyip odadan çıktı. Beni mahvedip gidince onun yanına gidip gitmeyeceğimi düşündüm.
Bacaklarım titrerken sandalyeye oturup kendime gelmeye çalıştım. Şimdi, büyük bir karar vermem gerekiyordu. Gidecek miydim, gitmeyecek miydim?