1-İlk Karşılaşma +18 / (Mina-Çakır)
“Yapma, ben senin kardeşinin sevgilisiyim,” dedim.
Gülüp omuz silkti. Taylan’ın hislerini önemsemiyordu. Zaten, aralarındaki rekabete bakılırsa yaptığım yanlıştı. “Umurumda bile değil,” deyip elini orama bastırdı. Başımı geriye atmamla boynum onun emrine açılmıştı. “Yapma derken bile çok isteklisin,” deyip boynuma öpücüklerini sıraladı. Bir eli, göğsümün üst kısmından içeriye doğru süzüldü. Diğer eli de hâlâ özel bölgemdeydi. Kalçamı masaya doğru dayayıp elini çektikten sonra sertliğini bana dayadı.
İnlememle dudaklarını kulağıma götürüp kulak mememi dişledi. “Az sonra herkes gidecek. Benim odama geleceksin ve orada seninle sevişip kardeşime ihanet edeceğim,” deyip iyice kendini bana bastırdı.
1 Hafta Önce
Paris’e gidiyordum. Uçağın kalkış vakti gelince bussines clas bölüme geldim. Cam kenarına yerleşip kemerimi taktım. Uçağın kalkış anı beni biraz olsun geriyordu.
İçimden bildiğim duaları yaparken yanıma birinin oturduğunu hissettim. Gözlerimi açmadan burnuma dolan kokuyla istemsiz içime çekmek istedim. Gözlerimi açıp ona baktığımda yan profilden bile çekici bir erkeğin yanımda oturduğunu gördüm. Benim dikkatimi çeken yeri sakalları oldu. Üzerine tam oturan takım elbisesi ise bütün vücut hatlarını meydana çıkartmıştı.
Bakışları, bana döndüğünde kahvelerimiz birbirine çakıştı. Belli belirsiz gülümsediğinde ben de aynı şekilde tepki verdim. Bakışlarımı kaçırdım yoksa çikolata gibi eriyecektim. Uçağın kalkış anonsu yapılınca gerildim. Uçağa genelde yalnız binmezdim. Taylan, benden önce gitmişti. Taylan, yıllardır sevgilimdi fakat aramızdaki ilişki biraz farklıydı. Bizimki alışkanlıktı ve fazlasını birbirimizden talep etmiyorduk.
Ben, aşkın o eşsiz duygusuna erişememiştim. Nasıl bir şey olduğunu da bu gidişle bilemeyecektim çünkü Taylan ile nişanlanacaktım. Hatta, bir ay sonra da nişanımız vardı. Paris’e de elbise için gidiyordum.
Uçak hareket edince gözlerimi sıkıca yumup koltuk kenarlarına dokundum. O an sıcak bir ele temas ettim. Gözlerimi yavaşça açtığımda yanımdaki adamın eline kene gibi tuttuğumu fark ettim. Temasla elektrik çarpmışa dönmüştüm. Hemen elimi çekip “Pardon, uçaktan korkuyorum,” dedim.
“Önemli değil,” deyip elini uzattı. “Çakır,” dediğinde yutkundum.
İsminden bile seksilik akarken elimi avcuna koydum. “Mina,” dedim. “Şarap şişesi ve gökyüzü,” dediğinde şaşkınca ona baktım. İsmimin anlamını genelde kimse bilmezdi. Taylan’a kaç kez söylememe rağmen öğrenememişti. “Şaşırdım,” dediğimde kaşlarını havaya kaldırdı. “Neden?” diye sordu. Bedenimi ona döndürdüm. “İsmimin anlamını bilen çok az kişi vardır. Onlardan birisiniz,” dediğimde elini birden önüme gelen birkaç saç parçasına getirdi.
Onları kulağımın arkasına sıkıştırdı. “Belki de güzel kızların isimleri ilgimi çekiyordur,” dedi, fısıltılı bir ses tonunda. Neden böyle bir şey yapmıştı? Hareket dahi etmeyen bedenim, ona çekilmişti. Alt bölgemdeki karıncalanma da bunun göstergesiydi. Bakışlarımı hızla kaçırdım çünkü yanaklarım ateş almıştı. Normalde böyle huylarım yoktu fakat o beni edepsiz düşüncelere sürüklemişti.
Kısık sesli gülüşünü duyduğumda yerime daha fazla sindim. Yanımdaki adam ateşin ta kendisiydi ve beni cayır cayır yakardı. İlk kez gördüğüm bu adam beni çok etkilemişti. Ayağa kalkıp lavaboya gidecekken birden uçakta türbulans olmaya başladı ve dengemi sağlayamayıp onun kucağına düştüm. Erkekliğinin sertliği kalçalarıma çarparken yutkundum.
Uçağın sarsıntısı bile umurumda değildi. “Kucağıma bir melek düştü,” diye fısıldayıp kollarını, belime sardı. Erkekliği her geçen saniye büyürken kalkmak için hareket edince izin vermedi. “Mina, şu anki tehlikenin farkında olsaydın, köşe bucak kaçardın,” diye fısıldayınca kucağından kalkıp lavaboya gittim. Küçük yer, daha da küçülmüştü ve üzerime üzerime geliyordu.
Yüzümü yıkayıp kendime baktım. Az önce yaşadıklarım da neydi? Taylan’la bile yaşamadığım şeyleri o adamla yaşamam hiç normal değildi. Geri yerime geldiğimde ayağa kalkıp bana izin verdi. Yerime geçtikten sonra “Seni korkutmak istemem,” deyip güldü. Kafamı iki yana salladım.
“Yani altı üstü kucağına düştüm. Büyütülecek bir olay değil,” diye yalan söyledim. Tek kaşını kaldırdı fakat cevap vermedi. “Haklısın,” dedi. Uçağın inişe geçene kadar önceden indirdiğim filmi izledim. İndiğimizde Çakır ile yan yanaydım. “Tanıştığıma memnun oldum,” dediğimde elimi tutup üzerine küçük ama etkileyici bir öpücük kondurdu. “Ben de Mina,” deyip valizini alıp gözden kayboldu. Arkasından bakakaldım. Tek istediğim onu tekrar görmekti.
***
“Güzelim, ben çıkıyorum. Sen ne yapacaksın?” diye soran Taylan ile kaşlarım çatıldı. “Nereye gidiyorsun?” diye sordum. Yanağıma bir öpücük kondurup “İş yemeği,” diye açıkladı. “Ben de geleyim mi?”
Direkt kafasını iki yana salladı. Gitmek istemiyordum, aslında. “Gerek yok, sen burada takıl,” deyip parfümünü sıkıp çıktı. Yatağa uzanıp bir film açtım. Taylan’ın gitmesi işime gelmişti çünkü onunla vakit geçirmek eziyetti. Sürekli, konuyu sevişmeye götürüp beni o havaya sokmaya çalışıyordu. Onunla birkaç yakınlaşma haricinde beraber olmamıştım. Bilmiyorum ama içimden gelmiyordu.
Film, beni sıkınca pahalı kol saatimden saate baktım. Çoktan gece yarısının geçtiğini gördüm. Taylan’ın geleceğini zannetmiyordum. Kırmızı, omzu vatkalı, simli ve tül kumaşlı asimetrik mini elbisemi giydim. Siyah taban detaylı deri, ayakkabılarımı giydim.
Siyah tabanlı deri çantama telefonumu koyup otel odasından çıktım çünkü bana iyi gelirdi. Aşıklar şehrine otel odasında oturmak için gelmemiştim. Taylan yoksa tek tabanca bara gidebilirdim. Otelin barına geldiğimde oldukça hareketli olduğunu görüp barmen yanına ilerledim. İçki söyleyip içmeye başladım.
Bu, beni kesmezdi. Çok sarhoş olmayan bana daha ağır şeyler gerekiyordu. Ağır bir içki söyleyip kafama diktim. Yanıma gelen bir erkeğin hem ses tonuna hem de parfümünden etkilenmem normal miydi? Bakışlarımı ona yöneltip içkimi yudumluyordum. Yan profilden kusursuz görünen adam viski istedi. Gördüğüm kişiyle şaşkınca kalakaldım.
Çakır’dı. O da beni gördüğüne şaşırmışa benziyordu. “Mina, dünya gerçekten küçük ha,” deyip göz kırptı. Onu yeniden görmem tesadüf müydü?
İçkisini alıp Fransızca teşekkür ettikten sonra yeniden bana döndü. “Sence de fazla tesadüf yok mu?” diye sordu. Kafamı salladım. İkimiz de içkimizi içerken birbirimize bakıyorduk.
Gözleri açık kahverenginin en güzel tonuna sahipti ve yakından daha güzeldi. Uçakta çok da fark etmemiştim. Sert yüz hatlarına çok yakışan sakalını da unutmamak gerekiyordu. Yumuşacık saçlarına dokunup onlara asılmamak için kendimi zor tuttum. Bu içki, beni edepsizleştirmişti.
Üzerine tam oturan ve kaslarına meydana çıkaran gömleğiyle ağzımdan salya akacak hâle gelmiştim. Yakışıklı olması benim suçum değildi. Bakışlarını bazen dudaklarımda yakalıyordum. Bacak bacak üzerine attım. Ayağa kalktı ve “Bir tanıdık gördüm. Görüşürüz, Mina,” deyip yanımdan ayrıldı. Yanımda oturmasını beklemiyordum, zaten.
İçkimi bitirdikten sonra ayağa kalktım ama sendeledim. Topuklu ayakkabılar hiç yardımcı olmuyordu. Bir şekilde yürürken düşecekken bir çift kol belimden tuttu. Kokuyu tanımıştım. Yanıma gelip beni hâlden hâle sokan adamdan başkası değildi.
“Dikkat et,” diye kulağıma fısıldadı. Sesi bile alt bölgemi karıncalandırıp kendimden geçmeme neden olmuştu. Bu normal miydi? Uçaktan sonra yine baş gösteren hisler bana yardımcı olmuyordu. Ona bir şey söylemediğim için beni bardan çıkarttı. Kendimi ona bırakmıştım. Kafam omzuna yatmıştı. Bu şekilde kokuyu daha iyi içime çekiyordum.
Asansöre bindiğimizde aynadan ona baktım. Onun da bana baktığını görünce hiç yapmayacağım bir şey yapıp dudağına yapıştım. Bu yaptığım yanlıştı ama güzel bir yanlıştı. Eğer onu öpmeseydim içimde kalacaktı. Hem Taylan burada yoktu. Beni yalnız bırakmasaydı. Sarhoş hâlim çok iyi idare ediyordu ama yanlıştı.
Benim öpmemi bekliyor olacak ki elini belime atıp kendine çekti. Öyle güzel öpüşüyordu ki kendimden geçtim. Ona daha fazlasını vermeliydim. Kendimi ona sürtüp öpüşmenin boyutunu değiştirdim.
Bunu yapmamla ağzımın içinde inleyip ellerini kalçama indirdi. Elbisem kısa olduğu için iyice yukarı çıkan elbisemden içeri sızdı. En mahrem yerlerime doğru ilerlerken asansör açıldı. Geri çekilip beni kolumdan tuttuğu gibi odasına götürdü.
İçeri girmemizle öpüşmeye kaldığımız yerden devam etmeye başladık. Geri geri giderken birden kendimi yatakta buldum. O da üzerime doğru ilerledi. Üzerimde hafif doğrulup gömleğini çıkartıp odanın bir yerine attı. Kaslı vücuduna bakıp alt dudağımı dişledim. Hiç konuşmadan işimizi hallettiğimiz için “Çakır,” dediğimde bana yaklaşıp dudağımı öptükten sonra çenemden aşağıya doğru inerken adını söyledi. “Mina,” dedi. İsimlerimizi söylerken arzu doluyduk.
Boynumu öperken ben de ellerimi saçlarına götürüp okşamaya başladım. Daha fazla bastırırken elbisemin omuzlarını aşağıya doğru indirdi. Beni hafif doğrultup elbisemin fermuarını indirmeye başladı.
Bunu yaparken onu durduramıyordum ama sonradan pişman olacağımı bilmek kötü hissettiriyordu. Elbisenin fermuarını indirince bacaklarımdan çekip yere attı. Şimdi karşısında sadece sutyen ve külot ile kalmıştım. O da pantolonunu çıkartınca aşağıya kayan gözüm yutkundu. Çok büyüktü.
Üzerime uzanınca şişkinliğinin bana değmesiyle inledim. Sutyen askımı aşağıya doğru indirip göğsümün ucunu meydana çıkarttı. Onu tamamen çıkartmasını istiyordum. “Çıkart onu!” dediğimde arkadan çıkartıp yere attı. Şimdi göğüslerim tamamen karşısındaydı. Göğsümün tam ucunu emince inledim. Diğer elini külotumdan içeriye sokunca gözlerim karardı. Bu kadarı fazlaydı. Tam mahrem yerime dokunup “Benim için ıslanmışsın,” dedi.
Onun için ıslanmıştım. Göğsümün ucuna işkence etmeye devam ederken diğer göğsüme geçti. Diğer eli de en mahrem yerime işkencesine devam ediyordu. Külotumun kenarına dokunup aşağı doğru sıyırmaya başladı. Artık karşısında çırılçıplak kalınca sürtünmeye başladık. “Dayanamıyorum,” dediğimde “Ben de,” deyip doğruldu. Buradan belliydi dayanamadığı. Baksırını çıkarmasıyla gözlerim büyüdü.
“Herkes aynı tepkiyi veriyor,” deyip prezervatif geçirdi. Geri dönüşü olmayan bir yola ilerleyen ben için yarının anlamı yoktu. Benim için şu an çok önemliydi. Tam üzerine uzanıp kendini bana doğru iterken “Çok darsın,” dedi. Dudaklarıma yapışıp kendini daha çok içime itti.
İttirmesiyle acırken inledim. Dudaklarımdan geri çekilince “Sen bakire misin?” diye sordu. Kafamı salladım. Geri çekilecekken onu tuttum. “Beni böyle bırakma! İşinin devamı yap,” dediğimde acımın geçtiğine kanaat getirdikten sonra işine devam edip ileri geri yapmaya başladım. “Geliyorum,” dememle birlikte patladık. O, üzerime yığılıp kalırken nefes nefeseydik. Nefesi boynuma çarparken bakışlarını bana çıkarttı.
“Hayatımda yaşadığım en güzel sevişmeydi, Mina,” dedi. Adımı söyleyiş şekliyle uyarıldım. Hâlâ içimde olan Çakır, bunu hissetmiş olmalıydı. Sırıttı. “Eğer ilkin olmasaydı seni bırakmazdım,” deyip göğsümü öptü.
İçimden çıkıp beni göğsüne doğru çekti. Belimi okşarken ben de onun göğsünü okşuyordum. Hafif kıllar onu olduğundan seksi gösteriyordu. Sarhoşluk ve yorgunlukla gözlerimi kapattım.
***
Gözlerimi açtığımda Çakır’ın göğsünde yatıyordum. Hayatımda hiç bu kadar huzurlu uyuduğumu hatırlamıyordum. Hiç tanımadığım bir adamla beraber olmuştum. Üstelik, onunla uyumuştum. Ben, Taylan ile uyumayı hiç sevmezdim. Birinin nefesinin bana çarpması hoşuma gitmezdi ama Çakır bana huzur vermişti.
Bu, hiç iyi bir şey değildi. Bacağıma değen sertlik düşüncelerimi ahlaksızlığa sürüklüyordu. Çakır uyuyordu ama ufaklık uyumayıp benim uyarılmama sebep oluyordu. İnlememek için dudağımı dişlerken Çakır’ın bir eli çıplak göğsümü sıktı. “Kendini sıkmana gerek yok,” dediğinde uyandığını anladım. İyi bir oyuncuydu.
Bakışlarımı ona doğru çıkarttığımda gözlerinin arzuyla bana baktığını gördüm. İstiyordu hem de deli gibi. Göğsümdeki elini çekmeyip ucuna işkence ederken gözlerimi kapatıp inledim. Bu, hoşuna gitmiş olmalı ki devam ettirdi.
“Ah, Mina!” deyip kendini bana sürtünce bu sefer bütün yetki ben de olsun istiyordum. Tam erkekliğinin üzerine çıkıp kendimi ona sürttüm. Çakır, kafasını geriye doğru atıp inledi. Büyük ellerini kalçama koyup beni şekillendirirken üzerinde adeta dans etmeye başladım. Yaptıklarım üzerine birden kendimi onun altında buldum.
“Son kez, bu ilkmişçesine sevişelim,” dediğinde kafamı salladım. Onunla geçirdiğim bu dakikaları asla unutmayacaktım. Benim onaylamamla dudaklarını vahşice dudaklarıma bastırdı. Dudaklarımız dans ederken alt bölgelerimiz de onlara eşlik ediyordu. Çakır ve benim inlemelerim odayı doldururken elleri belimde ve kalçamda geziniyordu. Benim ellerim de onun sırt kaslarında ve kalçasına doğru gidip geliyordu.
Dudaklarımızı ayırıp nefes nefese “Sen, nasıl bir şeysin,” deyip çenemden boynuma yol almaya başladı. Boynuma dişlerini geçirince inleyip yerlerimizi değiştirdim. Onun üzerinde dans ederek ona doğru yaklaştım. Göğüslerime dokunup sıktı. Ben de kaslarından kasıklarına kadar dokunup dudaklarımı önce dudaklarına sonra da boynuna bastırdım. Boynunu emip iz bıraktığımda “Kendimden iz bırakmayı severim,” diye fısıldayıp kulak memesini dişlerimin arasına aldım.
Hayatında ilk kez bu adamla sevişen benim için bu yaptıklarım fazlaydı. Yılların patlamasını bu yakışıklı ve bir daha görmeyeceğim adamın üzerinde kullanabilirdim. Kolumdan tuttuğu gibi beni altına alıp ellerimi yukarıda sabitleyip boynumu önce dişledi sonra da emdi. İnleyip “Ellerimi bırak,” desem de bırakmayıp bu sefer göğüs ucuma aynı işkencelerini sıraladı. Ellerimi bırakıp bir elini külotumdan içeri sokarken diğer elini de göğsüme koyup sıktı.
Külotumdan içeri giren elleriyle ben de bir elimi onun erkekliğine götürüp sıkmamla hırladı. Bir aslan gibi… Dudaklarıma yapıştı. Hem özel bölgemi eliyle yoğuruyor hem de dudaklarımı adeta sömürüyordu. Bugünkü sevişme daha vahşi daha ihtiraslı oluyordu.
İkimizin de külotları yeri boylarken içime girdi. “O kadar darsın ki beni sarıp sarmalıyorsun,” deyip iyice kendini içeri ittirdi. İnleyip “Daha hızlı,” dediğimde “Bunu sen istedin,” deyip hızlandı. Hayatımda hiç bu kadar zevk aldığımı hissetmemiştim.
İkimiz de sınıra yaklaştığımızda üzerime çöktü. “Senden ayrılmak istemiyorum,” deyip boynumu öptü. Belki de bir kez daha beraber olabilirdik. Telefonum çalmaya başlayınca dudağından öpüp yataktan kalktım. Çırılçıplak olduğum için beni izlediğine emindim.
Çantamdan çıkarttığımda Taylan olduğunu gördüm. Dudağımı dişleyip cevapladım. “Efendim,” dediğimde “Neredesin sen? Odada yoksun,” dedi. “Dışarıya çıktım,” dedim.
Yalanın daniskasıydı. “Gel, o zaman çünkü kıyafetleri almamız gerekiyor,” dedi. Yakında nişanlanacağımı unutmuşa benziyordum. Yaptığım yanlışlık bana en güzel doğru gibi gelmişti. Yine olsa yine yapardım. “Geliyorum,” deyip kapattım. Üzerime giyinmeye başlayınca Çakır yataktan kalkıp arkadan sarıldı.
“Gidiyor musun?” diye sordu. Ona doğru dönüp dudağını öptüm. “Her güzel şeyin bir sonu vardır,” deyip giyinmeye devam ettim. Üzerimi giyindikten sonra beni kendine çekip çok etkili bir öpücük bıraktı.
Kulağıma “Belki de son değildir,” deyip elini elbisemden içeri sokup özel bölgeme dokundu. “Yapma, gitmeliyim,” dediğimde kulak mememi emip dişledi. “Bu son değildi. Yakında anlayacaksın,” deyip beni serbest bıraktı. Odadan çıktığımda söyledikleri beynimde yankılandı. Ne demeye çalışmıştı?