Sinirle Güney'e döndüm.Adamın hiç umurunda değildi. Beni nasıl buldu?
-Ayşe, arkadaş kim?
Buse sonunda dayanamayıp sormuştu. Direk yüzüne dalsam olur mu?
-Ben tanıtayım kendimi. Adım Güney, Ayşe'nin arkadaşıyım.
Buse hayret ile bana döndü. Hayır der gibi kaşlarımı kaldırdım, ama kızımız Güney'e odaklandı.
-Bana sizden hiç bahsetmedi.
-Canım arkadaşı ayakta tutmayalım. Eğer işi yoksa bize katılsın.
Bu ikisi beni sinir edecek. Enişte de gıcık çıktı. Hemen el koymam gerekiyor.
-Güney'in işi vardır, tutmayalım..
Güney'e git der gibi baktım. Adam hiç takmadan "Şu anda işim yok, size katılabilirim."dedi ve masamıza oturdu.
Elim ayağım sinirden titriyordu. Nasıl böyle rahatça hayatıma dalıyor acaba? Beni bulma konusunu da unutmadım.
-Ben Buğra, Buse'nin sözlüsü.
-Ne kadar güzel ,evlilik ne zaman?
Güney sanki ben yokmuşum gibi muhabbete dalmıştı. Buğra neyse de, Buse bile beni unutmuştu.
-Daha karar vermedik. Buğra ile biraz sözlü olmanın keyfini yaşayacağız. Peki sizin hayatınız da biri var mı?
O nasıl soru? Buğra bile Buse'ye baktı. Günay bana bakıp cevabı öyle vermesi de ayrı sinir bir şeydi.
-Şu aralar düşündüğüm biri var, ama hayatına girebilir miyim bilmiyorum.
Bu ne şimdi arkadaş? Ben anlamadım, ama bizimkiler anlamış gibi gülüyordu.
-Bence devam edin. Sonunda başaracaksınız.
-Siz öyle diyorsanız.
Biri bana buradaki muhabbeti anlatsın. Bu saçma olaya kafa yormayacağım.Bir an önce kalkıp gitmem lazım.
-Benim kalkmam lazım, işim var. Tanıştığımıza memnun oldum.
Ayağa kalktığımda hepsi şaşkındı. Beni bilen bilir. Uzatmayı sevmem. Tabi burda bir tek Buse bildiği için ne diyeceğini bilemedi.
-Canım nereye? Daha yeni gelmiştik.
-Işim var, başka zaman buluşuruz.
Şaşkın gözlerin arasında masadan ayrıldım. Güney'i de masada bıraktım. Kapıdan çıktığımda hızla gitmek için harekete ettim. Tabi Buse izin verseydi.
-Ayşe!!! Dur nereye gidiyorsun?
Dönüp baktım. Biraz olsun beni tanıyorsa neye sinir olduğumu bilmiş olmalı.
-Tamam sinir oldun, ama adama ayıp olmadı mı? Hem sen bana Güney'den hiç bahsetmeden nereye gidiyorsun?
-Buse beni yorma. Anlatacak bir şey yok. Hayatıma öylece dalmaya çalışan saçma biri işte.
-Bana bakışları hiçte öylesine biri gibi gelmedi. Ayşe yapma böyle, hayatın boyunca herkesten kaçacak mısın? Bırak adam seni tanısın.
-Buse sen ne anlatıyorsun acaba? Gören de bana aşık sanacak. Ya dün girdi hayatıma ,kim onu bile bilmiyorum.
-Eee... az önce kimden bahsediyordu? Kimi süzüyordu acaba?
- Benim saçma şeylerle uğraşacak vaktim yok. Birşey daha söyleme, kırarım kalbini. Ben gidiyorum.
Elinden kurtulup yürümeye başladım. Arkamdan bağırsa da dönüp bakmaya niyetim yok. "Kaç bakalım, daha ne kadar kaçabileceksen."
Neymiş benden bahsediyormuş. Bana ilgisi varmış. Sakın Ayşe sen bu hayatta kimseye güvenemezsin. Annen babam bırakmış seni ,gerisi niye sevsin. Bu işler bana göre değil. Nokta.
Kendimi iskeleye atıp ilk vapur geldiği gibi bindim. Sonunda kurtuldum diye düşünecektim. Tabi yapışkan oğlumuz yanıma oturmasaydı.
-Yeter ama kardeşim. Bu ne ya, sapık gibi her yerde beni takip ediyorsun.
-Bende karşıya geçecektim. Baktım burası boş oturayım dedim.
Allah'ım birde tesadüf gibi anlatıyor. Bu kadar kibar cevap vermesi de ayrı bir olay. Lan vapur olduğu gibi boş zaten. Uğraşmayı bırakıp dışarı izledim.
Yolculuk boyunca Güney'den ses gelmemesi iyi oldu. Sonunda kıyıya yaklaştığımız da hemen inmek için kalktım. Tabi yapışkanda peşimdeydi. İskeleden çıktığımda yürümeye başladım. Artık gittiğini düşünüp rahat rahat yürümeye devam ettim. Ta ki arkamda olduğunu belli eden konuşmasına kadar.
-Evin bu tarafta değil mi sesin? Neden o tarafa gidiyorsun?
Allah'ım sana geliyorum. Bu ne ya? Arkamı döndüğümde Güney'ı meraklı gözlerle bana bakarken buldum. Adam yol yakınken kaç benden ,ne pislik ararsan bende desem anlar mı beni?
-Nereye gittiğimden sana ne acaba.
-Biraz izin versen olmuyor mu? Belki çok iyi arkadaş oluruz. Tabi bununla şimdilik idare edebilirim.
-Izin veremem. Hem senin işin yok mu? Git işinin başına. Ben senin patronun olsam çoktan kovulmuştun.
Güney gülerek bana bakıyordu. Tamam elin yüzük düzgün. Kibar bir bey efendisin , ama banane....
-Patronum babam olduğu için sıkıntı yok. İstediğim zaman işe gidebilirim.
-İyi o zaman ne yapıyorsam yap, ama benden uzak dur.
Tekrar dönüp yola devam ettim.Güney hızla koşup önüme geçti. Herkeste önüme geçme yarışı yapıyor sanki.
Gözlerini dikip bana bakan adamı izledim. Ela gözleri birşey bekliyor gibiydi.
-Eğer benimle bir kahve içersen seni takip etmeyi bırakırım. Yok içmem diyorsan o zaman evine kadar seni takip ederim. Tabi benim için hava hoş.
Karşımda gülümseyerek bakan adamı neden dövüp yoluma devam etmiyorum? Sonuçta ilk defa yaptığım birşey değil. Dövmek bir kaç dakikamı alır. İçimde ki bir şeyim buna engel olmasına sinir oluyorum. Ne halin varsa gör deyip devam etsem, bu sefer evimi öğrenecek. En iyisi bir kahve içip, uygun bir dille konuşmaktı.
-Tamam bir kahve içelim, ama ondan sonra herkes kendi yoluna.
Güney ellerini kaldırıp teslim olur gibi yaptı. "Tamam ,sen nasıl istersen."
Bu kadar sevinmesi normal mi? Kendime gelip yürümeye devam ettim.
Bu sefer yan yana yürüdük. Gösterdiği cafeye girip iki kahve söyledik. Ben etrafı izlerken onun beni izlediğini biliyorum. Birazdan konuya gireceğim için sıkıntı yoktu.
-Ayşe beni yanlış anlamanı istemiyorum. Sadece seninle arkadaş olmaya çalışıyorum.
Karşımda kibar kibar konuşan Güney'e döndüm. Doğru söylese de onu hayatıma sokmak demek bir sürü tehlikeyi de yanında getirmek demekti. Onun temiz hayatı ile benim kirli hayatım nasıl arkadaş olacaktı?
Kaç yıldır Buse'yi kendinden uzak tutmaya çalışıyorum. Bu beni yeterince yoruyor. Bir kişi daha alamam hayatıma...
-Bak Güney. Seninle açık konuşacağım. Ben öyle normal hayatı olan bir kız değilim. Benimle arkadaş olduğun anda başına belaya girebilir. Sen bu ısrardan vazgeç, bende yoluma devam edeyim.
Az önce ilk defa düzgün konuştum. Güney'de fark etmiş olacak ki şaşırdı. Belki beni böyle anlardı.
-Nasıl bir beladan bahsediyorsun?
Bu kadar ısrarcı olmasan. Bu kelime bile seni kaçırmalıydı. Bela diyorum, nasıl diye soruyor.
-Aklına gelebilecek en kötü şeyi düşün. İşte o düşündüğünden daha fazlası. Ben düzgün biri değilim. Sana bu kadarını söyleye bilirim.
Artık beni anladığını düşünerek ayağa kalktım. Güney bir anda "Nereye, daha konuşuyorduk." dedi. Bu adam saf mı acaba? Daha ne kadar açık konuşabilirim.
-Bence bu kadar yeter. Sen dediklerimi düşün ve bir an önce benden uzaklaş.
-Ayşe!!!!
Artık gitme vaktim geldiği için hızla uzaklaştım. Yürüyerek gidecektim, ama beni takip etme olasılığını düşünüp otobüse bindim. Bulduğum koltuğa kendimi attım. bu sefer bittiğini düşünmek istiyorum.
Eve vardığımda kimsenin olmaması işime geldi. Biraz kafayı atıp yatacağım. Şimdiden yoruldum. Akşama iş olduğuna göre biraz dinlenmek iyi gelebilir. Gözlerimi kapattığımda bu gün olanları beynimin en kuytu yerine gönderip unutmaya çalıştım.
-Ayşe!!! Ayşe!!!
Kulağımın dibinde bağırıp duran Oğuz'dan başkası değildi. Yine yanıma oturmuş adımı tekrar edip duruyordu.
-Ne var Oğuz?
-Gözünü aç bakayım.
Zar zor gözümü açtığımda "Açtım, ne oldu?" dedim.
-Gündüz uykusu nereden çıktı bakayım? Hem kalk akşam olmak üzere, birşeyler yiyelim.
-Benim canım birşey istemiyor. Siz yiyin çıkalım.
Oğuz kaşlarını çattı ve bana baktı. Sözde kızıyor.
-Ne demek yemeyeceğim? Hem daha erken nereye gideceğiz?
-O zaman gitmeye yakın uyandır beni.
Sırtını dönüp uyumaya devam edecektim. Tabi Oğuz tutmasaydı olacaktı.
-Hop bir dakika. Öylece uyuyamazsın. Birşey mi oldu?
Sonunda kalkıp oturdum. Tabi sinirimi anlayan var mı, yok.
-Ne oldu Ayşe diyorum. Böyle bakma bana, birşey değişmez.
-Sende bu soruyu sorup durma. Oğuz çocuk değilim ben.
Oğuz yanıma oturup ellerimi tuttu.
-Biliyorum çocuk olmadığını. Sende şunu anla, biz senin hayatına karışmıyoruz. Sadece yanında olduğumuzu bil istiyoruz.
Bu konuşmalardan her zaman sıkıldığım gibi , bu seferde sıkıldım. Yataktan kalkarken" Altı üstü biraz uyumak istedim. Mevzuyu getirdiğin yere bak." dedim.
Kendimi banyoya atarken Oğuz arkamdan söylenip duruyordu.
-Bir kerede seninle konuşabilsek şaşıracağım. Anlamıyorum ki nasıl bir kızsın?
Ben bilsem....
**
-Oğuz, Ayşe siz dediğim sokağa, bizde Salih ile diğerine. Her zaman ki gibi yapıyoruz, planda bir değişiklik olursa herkes ne yapacağını biliyor.
-Tamam abi. Hadi Oğuz gidelim.
Gecenin karanlığında sessizce sokakta yürüdük. Kuzey abinin bir kaç saat önce gösterdiği araba az ileride bizi bekliyordu. Oğuz sokak başında nöbet tutarken, ben arabayı alıp gideceğim.
-Ayşe dikkatli ol. Birşey olursa planı biliyorsun.
-Biliyorum Oğuz. Ben kaçtım.
Eldivenlerini takıp etrafa bakarak arabaya doğru ilerledim. Ara sıra sokağı kontrol ederek yaklaştım. Kuzey abi yine yapacağını yapmış ve alarmı olmayan arabayı bana bırakmıştı.
Fazla zaman geçirmeden arabayı her zamanki gibi açtım. Kapının açılma sesi ile yüzüm gülmüştü. Sanki kendi arabam gibi etrafa bakıp kendimi içeri bıraktım.
-Işte beee Ayşe....
Camlarını açtım ve çalıştırma işine geçtim. Bunun da sırrını Kuzey abi öğretmişti. Her zamanki taktiği uyguladığım da çalışma sesi kulaklarıma geldi.
O sırada arabaya yaklaşan bir kişi dikkatimi çekti . Benim şaşkınlığım arasında açık camdan kapı kilidini açıp yanıma oturmuştu bile.
Bir işimi de ağız tadıyla yapamayacak mıyım?