Bir baksan yeterdi aslında, ruhuma karanlık çöktü..."

2179 Words
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan Tutku hafifçe boynunu kıtlattı ve kalkıp dolaptan bir iki çilek attı ağzına. Banyoya gitti ve sıkıntıyla peruğunu çekiştirdi. Artık saçlarının dipleri ağrımaya başlamış ve kaşınmıştı. Hafta sonuna daha çok vardı ama şimdiden mahvolmuştu başı. Dudaklarını büzüp elini yüzünü iyice yıkadı ve peruğuna krem sürdü. Banyodan çıkıp odasında Asır'a baktı. Dünün yorgunluğuyla ölü gibi uyuyordu. Birkaç parça kıyafet aldı ve banyoya geri döndü. Üzerine güzel bir tişört ve hırka giydi. Siyah bileği lastikli eşfoman giydikten sonra kulaklığını aldı ve bilekliklerini taktı. Çıkmadan önce su ve havlusunu da alıp kapıyı açmıştı ki karşısına sırıtarak çıkan Berk ile korkarak bir adım geri gitti . "Günaydın Utku!" dedi gülerek. Tutku nedensizce rahatsız olmuştu bu karşılaşmadan. Sabah antrenmanının sessizliğini seviyordu en çok , umarım Berk bunu bozmazdı. "Günaydın." diyerek kapıyı çekip kapattı. "Dün koşu yapalım derken ciddiydim." diyen Berk erken vakitte kalkıp hazırlandığı için kendiyle gurur duyarak göğsünü kabarttı. "Yapalım madem." diyen Tutku ile beraber sessiz koridorları geçtiler. Önce ısınan iki genç ardından otuz dakikalık saha koşusu yaptılar, en son mekik çekerken Berk öldüğünü hissediyordu. "Utku bittim." diyerek kendini sırt üstü yere attı. Tutku gülerek onun bu haline baktı. Şükürler olsun ki Berk hiç ses çıkarmamış, ona güzel bir antrenman yapmanın zevkini yaşatmıştı. Elini Berk'e uzattı. Berk yattığı yerden uzatılan eli tuttu ve yavaşça kalktı. Hafifçe sarsıldığında Tutku elini omzuna sarıp güldü. "Sanırım tükenmişsin." diyerek elindeki suyu dudaklarına uzattı. Berk büyük bir ihtiyaç ile Tutku'nun şişeyi tutan elini bile tutmuş akın akın su içiyordu. Tutku elini tutmasıyla bir an kasılmıştı. İstemsizce dudaklarını içten ısırdı. Berk ciğerlerine yayılan serinlik ile bir oh çekti. "Sen nasıl böyle kaldın Utku, mahvoldum!" dedi isyankâr bir edayla. Tutku yavaşça elini Berk'in elinden kurtarırken gülümseyerek koca sahaya baktı. "Benim 20 yıllık yaşantım bildim bileli böyleydi." dedi. "Çocukken de mi böyleydi? Sabah 6? Antrenman?" dedi Berk şaşkınlıkla. Tutku gülümsedi. "Hayır böyle değildi." deyince Berk bir oh daha çekecekti ki Tutku sözünü bitirdi. "Bu çok daha basit kalır." dedi. "Nasıl yani?" dedi Berk merakla beraber merdivenleri çıkarken. "Kendimi bildiğim günden bu okula gelene kadar sıkı bir programın vardı." diyerek havluyu ensesinde gezdirdi. "Sabah önce temel ısınma, koşu, mekik ve ardından yüzme. Yüzdükten sonra yemek, yemekten hemen sonra dövüş sporları. Aklına ne gelirse extrim bile. Öğle yemeği molasından sonra jimnastik ve takla. Akşam yemeğinden sonra ise yürüyüş. " dedikten sonra gözlerini kantine çevirdi. Hiç eve abur cubur sokamamıştı. Aklına dün gece Asır'ın sorduğu soru geldi. "En sevdiğin hangisi?" Ve kendi cevabı "yoğurt çeşnili" nasıl da yalan söylemişti öyle. Hiç cips yememişti ki. Sadece Asır'ın en sevdiğim diyerek ona sarıldığını görmüştü... "Bu çok korkunç!" diye koridorun ortasında bağıran Berk ile herkes kendilerine bakınca Tutku gözlerini kantinden çekti ve Berk'e baktı. "Neden? Siz ne yapıyorsunuz ki?" Tutku açık bir merak ile Berk'e baktığında Berk güldü. "Neler mi yapıyoruz? Önce babamızın arabasını çalıyoruz , sonra akşama kadar 101 atıyoruz ordan iddialaşıp maç izliyoruz. " dediğinde Asır'ın iddiası geldi aklına."Sonrasında babamıza çaktırmadan arabayı aynı şekil park etmeye çalışıyoruz. Bir dal sigarayı dört kişi döndürüp içiyoruz!" diyerek güldüğünde Tutku kaşlarını çattı. "Abur cubur gibi hiçbir şey yemez ve içmezdim." dedi. "Enerji içeceği bile mi?" dediğinde Tutku bir ortak nokta bulma umuduyla gülümsedi. "Portakal yada havuç suyu mu? "diye sorduğunda Berk yüzünü buruşturdu. "Tabii ki hayır!" dedikten sonra gözlerini düşünceli bir hâlde Utku'ya dikti. "Şimdi sen bana bildiğin şeyleri söyle." dedi. Tutku hafta sonları yaptıkları dış eğitimleri hatırladı. Hafta sonları birer saat , her konuda uzman olan hocalardan sürüş gibi kullanım eğitimleri alıyorlardı ama onların aldığı aşırı zor bir eğitimdi. "Aslında şöyleki; paten, araba, kaykay, buz pateni, motor, bisiklet, bilgisayar teknikleri gibi bir sürü eğitim aldım." dedikten sonra dudaklarını büzdü. "Bu eğitimler normal sürüş eğitimleri değildi, çok zor ve riskli şeylerdi. " dedikten sonra arkasını döndü ve ensesindeki havluyu çekti. Tişörtünü çekiştirirken eliyle ensesinin aşağısını, sırtını gösteriyordu. Berk bembeyaz ve ışıl ışıl parlayan tene yutkunurak baktı. Orada yıldıza benzeyen bir yara vardı. "Oradaki yarayı motokrosta takla atarken, ayaklarımı motorla orantılı tutmadığım için, yuvarlandım. Bir hafta kadar hastanede yatmak zorunda kalmıştım ama çok ciddi bir düşüş değildi. Zaten öncesinde düşeceğimizi anladığımız zaman yapmamız gereken şeyler öğretilmişti." dedi boşvermişlikle elini sallarken. Berk kaşlarını çattı "ailen bayağı zengin sanırım." dediğinde Tutku dudak büzerek kantine tekrar baktı. "Bana cips alamayacak kadar fakir bir ailem var Berk. " dediğinde Berk dönüp kantindeki cipslere baktı. Dün Asır ona favorisini sorarken yoğurt çeşnili olanları sevdiğini hatırladı. Kantine doğru hiçbir şey demeden koştu ve bir tane kapıp geri geldi. "Al bakalım."diyerek Tutku'ya baktığında Tutku şaşkınlıkla Berk'in gözlerine bakıyordu. "Al hadi, bu ilk hediyem." dediğinde Tutku gülerek aldı ve heyecanla paketini açtı. Cipsi önce Berk'e uzattı ve ardından kendisi de ağzına attı. "Teşekkür ederim." demeyi eksik etmedi. Berk gülerek kolunu Tutku'nun omzuna attı ve kendine çekti. Utku dışarıdan fazla soğuk, içeriden fazla saf ama asla zayıf bir insan değildi. Berk biraz hayran kaldığını kabul ediyordu. Sonuçta kendisiyle yaşıt olan bu genç sanki kendisinden on sene önce doğmuş, her bulduğu bilgiyi beynine kazımıştı. "O zaman Utku, bu akşam dışarı çıkıyoruz." dedi gülerek. Tutku ağzına götürdüğü cips ile kalakalırken Berk'e döndü. İçini bir yaramazlık kaplamıştı. "Akşam? " dedi kaşlarını kaldırarak. Berk başını sallayarak kolunu omzundan çekti ve dostça omzuna bir iki kere vurdu. "Evet, yedi gibi hazır olun Asır ile. Bekletilmeyi hiç sevmem." deyip göz kırptı ve masmavi gözleri ışıldadı. Tutku heyecanla odasına girdi ve elindeki cipsten ağzına atıp yatağına koştu ancak yol üstünde banyo kapısı açıldı. Bir anda önüne çıkan Asır beline sardığı havlu ve çıplak göğsüyle karşısına çıkmıştı. Heyecanla yatağına koşan Tutku ise yoluna çıkan engeli gördüğünde çok geç kalmıştı. Elindeki cips paketi yere düştü ve kafası Asır'ın köprücük kemiğine çarparken Asır kendisine çarpan Tutku ile elindeki saç havlusuyla Tutku'ya tutundu düşmemek için. Saçma sapan bir anın içine düşen iki genç birkaç dakika öylece kalakalmışlardı. Tutku yüzüne değen ıslak ve son derece sıcak ten yüzünden yüzünün kıpkırmızı olduğunu düşüyordu. Asır ise köprücük kemiği ile boynunda gezinen ılık ılık nefesin etkisiyle mayışmıştı. Tutku hafifçe geri çekilirken yanağının Asır'ın teninden dolayı nemlendiğini fark etti. "Dikkatli ol oğlum?" diyen Asır yerdeki cips paketine baktı , eğilip aldığı sırada havlusu belinden düşünce Tutku gözlerini anında kapattı ve bağırmaya başladı. "Aaa! Aaaa!" diyerek sağa sola gözü kapalı koşarken elleriyle koluna omzuna vuruyor sanki bir şeyleri atıyordu üstünden. "Böcek girdi içime!" diye bağırdı ve banyoya girdi. Kapıyı hızla çarpıp kapatırken sırtını sertçe kapattığı kapıya çarpıp yere oturdu. Nefes nefese kalmış bir halde banyonun fanyaslarına bakarken yüzü kıpkırmızı olmuştu. Kalbi ağzında atıyor, beyni zonkluyordu. Az daha Asır'ın tüm bedenini görecekti. Aklına gelince içinden sessiz çığlıklar attı ve o anı aklından çıkarmak istercesine kafasına ardı ardına vurdu. "Unut Tutku! Unut Tutku!" dedikten hemen sonra mırıldandı. "Olalalalalalala...." kafasını sağa sola sallarken bir ritimle bunu söyleyip durdu. Asır ise garip bakışlar ile içeri giren Utku'ya baktı ve belindeki havluyu kaldırıp yatağına fırlattı. Üzerinde şortu vardı, erkek erkeğe olsalarda asla rahat dolanmazdı. Sadece aynada nasıl duracağına bakmak istemişti. Az önceki yaşananlar gelince istemsizce güldü. Ne saçma bir andı? Utku'nun birden böcek için deli gibi koşuştuğunu hatırlayınca yüzündeki gülüş büyüdü. Yerdeki cips paketini görünce aklı dün gece ona yedirdiği cips geldi. Yoğurt çeşnili olanları gerçekten seviyor olmalıydı. Cips paketini alıp yatağın yanındaki komidine koydu. Sonrasında üstünü giyindi ve o sıra Utku banyodan çıktı. "Sonunda çıkabildin pireli." deyip güldü. Tutku dudaklarını büzüp buzdolabına ilerledi ve bir iki çilek attı ağzına. Boğazı hemen kaşınırken , hafifçe öksürdü. "Akşam Berk buluşalım diyor." dedi ilk aklına gelen ile. Aslında aklından çıkmıyordu ki. İlk kez dışarı çıkacaktı, çok heyecanlıydı . Asır şaşkınlık ile Utku'ya döndü. "Berk ile mi konuştunuz?" dedi kaşlarını kaldırarak. "Evet , bu sabah benimle egzersiz yaptı. Sıkı bir antrenman oldu." dedi Tutku saçlarını düzeltirken. Asır yavaşça Tutku'ya yaklaştı. "Berk sabahın köründe kalktı ve sıkı bir egzersiz mi yaptı?" dedikten hemen sonra güldü. "Okulda başka Berk'ler de olmalı." dediğinde Tutku anlamayarak Asır'a baktı . "Hayır dün geceki Berk." dedi. Asır düşünceli bir hâl ile baktı Tutku'ya. "Berk hiç de öyle sabahın köründe kalkacak biri değildir aslında. Ne işler çeviriyor acaba." dediğinde Tutku dudaklarını büzerek aynaya baktı. "Akşam çıkacak mıyız?" dedi aklına en çok takılan soru ile. Asır başını salladı. "Tabii ki, dışarı çıkmayalı uzun zaman olmuştu. Çok iyi olur." deyip sırt çantasını alınca Tutku da ona uydurdu. Bugün topla ilgili olan sporlar vardı. Yani Asır'ın branşıydı. Son derece eğlenceli ve yorucu bir günün ardından Tutku heyecanla odasına çıkmak ve hazırlanmak istiyordu. En son ise kendi branş dersi için toplanılan sınıfa gitmişti. Genel olarak tanışma faslı geçmiş , ders işlenmemişti. Saat altı gibiydi ve Tutku heyecanlı bir halde yediyi bekliyordu. Yemekhane de oturmuş ve biraz sulu yemekler yemek istemişti. Bu zamana kadar çok sağlıklı beslenmişti ve son günlerde bundan fazla uzaklaştığını fark etti. Uzaklaşmaktan ziyade alışkın olduğu yemekleri de aramıyor değildi. Patatesli tavuk yemeğinden bir çatal aldığı sıra gözü kendisine gelmekte olan Defne ve arkadaşlarına takıldı. Neden şu kızlardan bir türlü kurtulamıyordu? Zaten kendisi de kız olduğu için durum gözüne çok kötü gözüküyordu. Kızların erkek olduğunu sanarak ona yürümesi hem kendini dolandırıcı gibi hissetmesine hem de kendisi erkeklere ilgi duyduğu için kızların kendisine yaklaşmasının verdiği rahatsız edici hissettiriyordu. "Merhaba Utku, oturabilir miyiz?" dedi Yeşim ve gülümsedi tatlı bir eda ile. Tutku konuşmadı ama başıyla onay verdi. Kızlar büyük bir heyecan ile masaya otururken etraftaki kızlar imrenerek bakıyorlardı bu olaya. Tutku ne kadar kendi gibi olsa da okulun büyük bir ilgisini çekmişti. Hareketleri ve tatlı yüzüyle kızları, davranışları ve sportifliğiyle erkekleri. Kızlar biraz yüzünün güzelliğine takılı kalıyor olsalar bile erkekler tamamen bu cılız vücudu ile birinci oluşunu kıskanıyorlardı. "Nasılsın?" diye sordu Pınar gözlerini sessizce yemek yiyen Utku'da gezdirerek. Sürekli düşünüp duruyordu, bu adam nasıl bu kadar çekiciydi? Yüzünde sakal yoktu, sakaldan bir iz bile yoktu. Kirpikleri uzundu, cildi narin bile gözüküyordu. Gözleri ise parlak ve yemyeşildi. Erkeksi değildi kesinlikle ama yine yakışıklıydı yine yakışıklıydı. "İyiyim, siz?" dedi Tutku sorsa da pek merak etmediğini belli eden bir tavır ile yemeğini hızlıca yemeye koyuldu. "İyiyiz. " diye mırıldandı Pınar. Defne gözlerini genç adamın üzerinde gezdiriyordu. Çatalı tutan eline, arada bir ağzına attığı ekmek dilimlerine ve salatasından ayırdığı biberlere. Defne gerçekten hoşlandığını iliklerine kadar hissediyordu. Gözleri tabağından ayrı çileklere takıldı. "Yemekte meyve veriyorlar mıydı?" dedi gözlerini Utku'nun yemyeşil gözlerine çevirirken. Tutku hemen elini çileklerine attı, bu akşam gezeceklerdi ve bolca yemeliydi. "Hayır , bunlar şahsi." diyerek hemen içinden bir tane alıp ağzına attı. "Neden ki?" dedi Yeşim meraklı halleriyle. "Ses tellerimin büyük bir rahatsızlığı var ve sadece çilek yardımcı oluyor. Aslında içersinde en ufak çileğin olduğu her şey. " dedikten sonra bir tane daha attı. " Eğer konuşamazsam bilin ki çileğe ihtiyacım var." dedi. Defne merakla öne eğildi. "Çok ilginç bir insansın." dedi ve hemen sonra gözleri ışıldadı. "Başka böyle ilginç şeylerin var mı?" dedi. Aslında bu kadar uzun çok konuşmazdı. İlk kez böyle bir şeyler anlatmıştı kendisine. Tutku bir an kurtulmak istercesine etrafına bakındı ve kendisine pis pis bakan Kaya ile göz göze geldi. Denize düşen yılana sarılır. Yılanı da alır, beraber dibe batılır... "Hey Kaya , ne haber?" diyerek masadan kalkıp Kaya'nın üzerine gitti. Kaya , Utku'nun yaptığı harekete anlamaz bir ifadeyle bakıyordu. Tutku bir telaşla kızlardan kaçtığı gibi Kaya ve arkadaşlarının oturduğu masaya oturdu. "Ne istiyorsun?" dedi Kaya kaşlarını çatarak. "O gece neden saldırdınız?" dedikten hemen sonra gözlerini kısarak diğerlerine baktı. Genç adamlardan biri şaşkınlık ile Utku'nun yüzüne bakıyordu. O gece ondan daha çok kız kardeşinden dayak yemişti, öyle bir dövmüştü ki o kız hâlâ sızılarını hissediyordu. "Neden söyleyecekmişim? " dedi Kaya kaşlarını kaldırırken. "Çünkü bence bunu bilmeye hakkım var." dedikten sonra gözlerini genç adamın yüzünde gezdirdi. "Bence yok." deyip kestirip attığı sıra Tutku ellerini masada gezdir ve o gece en çok dövdüğünü hatırladığı gencin elini tuttu. Sımsıkı tuttuğu elin zayıf bir noktasına parmaklarını bastırdı. Genç adam yüzünü buruştururken ses çıkarmamaya çalıştı. "Bence gerek var." dediğinde Kaya'nın gözleri Utku'nun eline kaydı. Sinirle elini ittiren Kaya büyük bir öfkeye kurban gitmek üzereydi. "Çek elini!" dedi sinirle Tutku bir kez daha kavga etmemesi gerektiğini, yoksa çok daha fazla göze batan biri olacağını düşünerek elini çekti. "Bunu bir dahakine baş başa konuşmak isterim." dedikten sonra kalkıp odasına kaçtı. Asır odaya nefes nefese giren Utku'ya baktı. "Ne bu acele?" dediğinde Tutku yarım ağız güldü. "Bilirsin kızlar hep peşimde." dediğinde Asır gülerek saçlarını taradı. Tutku koşarak dolabına gitti, siyah bir pantolon ve siyah bir çift ayakkabı aldı eline. Üzerine ise lacivert kısa kollu bir gömlek aldı. Bol da bir hırka giyip bedenini kamufle etmeye çalıştı. Üzerini değiştirip saçlarını taradı, dudaklarının kırmızı rengini kapattı ve kokusunu gizlemek adına sert bir parfüm sıktı. Koluna kaba bir saat taktı ve aynadaki tipine baktı. Olmuştu sanırım. Asır ile birlikte koridora çıktıklarında kızlar iki yakışıklı erkek yüzünden düz koridorda yürüyemez olmuşlardı. Asır, Berk ile buluşunca hep beraber okuldan çıktılar. "Nereye gidiyoruz? " Tutku'nun sorusuyla Berk gülümsedi. "Önce biraz gezelim diyoruz, sonra nargile içer birkaç el okey atarız." diyerek güldü. Tutku heyecanla başını salladı. Akşamın karanlığı şehri yutmuş, kaldırımların üzerinde gezinen çifter gölgeler oluşmuştu. Bir insanlar gölge gibiydi bir de sokak lambalarının can verdiği gölgeleri. Lunapark gibi bir yere geldiklerinde "Tantuni yedin mi hiç Utku?" diye sordu. Tutku başını 'hayır' anlamında sallarken Berk gülerek omzundan ittirdi. Üç genç iştahla tantuni yediler ardından birer top aldılar ve karşıdaki labutları devirmeyi denediler. Tutku ve Berk hepsini devirmiş Asır ise yüz göz devirmişti. Tutku o kadar eğleniyordu ki bu gecenin asla bitmesini istemedi... Oysa gece o kadar uzun olacaktı ki bu dediğine binbir pişmanlık duyacaktı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD