bc

Tabii Ki Erkeğim!

book_age4+
215
FOLLOW
1K
READ
revenge
possessive
goodgirl
brave
drama
comedy
sweet
bxg
campus
first love
like
intro-logo
Blurb

"Ben erkek halini bile sevmiş olduğum kızın gidişini kabullenmiyorum..."

Tutku ve Utku, ailesi tarafından evlerinde hapis yaşamış çok iyi iki sporcudur.

İkiz kardeşler birbirlerine tıpa tıp benzerler. Utku, Milli bir sporcu olmak için üniversite sınavlarına girer ve kazandığı üniversitenin özel yetenek sınavlarına gireceği gece bir kavgaya karışır. Bileği çatladığı için ise ikiz kız kardeşi Tutku bir ay boyunca onun kılığına girmek üzere üniversite seçmelerine katılır.

Okulu birincilikle kazanan yetenekli kızımız, okulun bir anda gözdesi olur ve bu fazla ilgi bir müddet sonra başına tatlı belalar açar.

Peki sizce bir kızın erkekler yurdundaki halleri ne kadar eğlenceli olabilir? Bilmek ister misiniz?

chap-preview
Free preview
    "Hep yalnız kalmak istemiştim, bunu başardım peki şimdi neden bu kadar yabancı kaldım?"                  
"Hadi ama!" İki kardeş çılgınlar gibi evlerinin arkasındaki geniş bahçelerinde antrenman yapıyorlardı. Utku ters bir tekme attığı sıra Tutku geriye atlayarak bir takla atmış ve abisinden kaçmıştı. Utku bu boşluğu fırsat bilip kardeşinin dizini tuttuğunda Tutku kardeşinin omzuna oturup bacaklarını boynuna doladı ve ikisi birden minderlere düştü. "Tutku, sen nasıl bir kızsın?" diyen Utku elinin tersiyle alnındaki damlacıkları sildi ve masmavi gökyüzüne baktı. "Erkek gibisin!" dedi hayıflanarak. Kız kardeşinden dayak yemeyi hazmedemiyordu. "Hey , düzgün konuş!" Tutku ne kadar erkekler gibi güçlü ve yıkılmaz olmaktan memnun olsa da sonuçta o da bir kızdı. Bundan da hiç rahatsız değildi elbet. Erkek olabileceğini düşünüp kendi kendine öğürmüş, yüzünü başka bir tarafa dönmüştü. "Yarın seçmelerin var. Seni destekleyeceğim." dedi Tutku gülümseyerek ve Utku'ya döndü. Dışarıdan pek de heyecanla gözükmese de içten içe heyecanlı olduğunu hissediyordu. "Geçeceğimi biliyorum ve orda senin beni destekleyeceğini de biliyorum." diyerek gülümsedi Utku ve kız kardeşinin saçlarını karıştırdı. Tutku'nun dağılan saçlarına bakıp daha da keyiflenmişti. "Babam neden küçüklüğümüzden beri bize bu dersleri aldırtıyor çok merak ediyorum." diyerek doğrulan Tutku koskoca evlerine baktı. Yine de bu dolu dolu hayat ona çok şey kazandırmıştı. O da bunun farkındaydı. Utku ve Tutku ikiz kardeş olmakla birlikte erkek ve kız olmalarına rağmen yüzleri birbirine çok benzerdi. Utku biraz uzun, yapılıydı. Utku'nun sesi kalın, ayak numarası büyüktü. Bir de Utku birkaç dakika ya da saniye ne fark eder, erken doğmuştu. Ama Tutku için Utku bir abiydi. Ve bu durumu seviyordu. Anne ve babaları ise sürekli iş seyahatinde olan bu ikiz kardeşlerin ömürlerini evde aldıkları spor dersleriyle geçirmişlerdi. Eskrim, karate, box, jimnastik, motokros... Şimdi ise yirmili yaşlarında iki genç olmuşlardı. Babaları her zaman kendileriyle konuşur ve her gün yaptıklarını teyit ederdi. Kendisi çok dikdatör ve planlı bir adam olduğu için kolay kolay hiçbir sözünden dönmeyen biridir. Utku ve Tutku buna anlam veremeseler bile yaptıkları şeyi sevdikleri için hiç ses etmemişlerdi ama elbet bazen canlarına tak ettiği anlar da olmuştu. Tıkılı kaldıkları evden, hapsoldukları düşüncesinin verdiği rahatsızlık ile pek de güzel anılara da sahip olmamışlardı. "Bilmiyorum kardeşim ama ben memnunum. Sadece kafesteki güvercin hissi olmasa daha iyi olabilirdi ." diyen Utku bahçe masasında gördüğü meyve tabağıyla ayağa kalktı. Enerjiye ihtiyacı vardı. Meyve tabağını alır almaz mutlulukla gülümsedi ve ağzına bir kiraz attı. "Tutku, Elif abla meyve tabağı bırakmış." diyerek Tutku'nun yanına yürümeye başladı ve ağzına yol üstünde bir de erik attı. Gözüne ilişen çilekler ile gülmeye başlayınca Tutku kaşlarını kaldırarak ikizine baktı. Bu gülüş hiç hayra alamet değildi. "Neden böyle gülüyorsun?" Tutku'nun sözleriyle kıkırdayan Utku çileklerden birini Tutku'nun yüzüne doğru uzatınca genç kız kaçmaya çalıştı. Yüzünü başka yöne dönerken eliyle ittirmek adına çaba gösterdi. "Uzak tut onu benden!" diye ayağa kalkmış ve artık bağırmaya başlamıştı. Bahçede resmen kaçacak yer arıyordu. "Tutku bir tane yesene! Elif ablayı kandıralım! Lütfen..." Utku minik yavru kedi bakışlarıyla kız kardeşine bakmaya başlayınca Tutku'nun da nedensizce yaramazlık yapası gelmişti. En fazla ne olabilirdi ki? Kırkırdayarak kardeşinin yanına koştu ve birkaç tane çilek ardı ardına attı ağzına. Tadı güzeldi aslında... Çileğin onda alerjik bir etkisi vardı ama zararsız bir etkiydi bu. Ne zaman çilek yese boğazı şişer ve sesi tıpkı Utku'nun gibi kalın ve pürüzlü çıkardı. Hatta bazen onunkinden de kalın olabiliyordu. "Hm hm, Naber?" Tutku mikrofonla deneme yapar gibi konuşunca Utku kendini yere atıp gülmeye başladı. "Bu nasıl mümkün olabilir?" Yuvarlandığı yerden kalkma zahmetine girmeden ellerini karnının üzerinde gezdirdi ve nefesi kesilinceye kadar gülmeye devam etti. Dakikalar sonra doğrulan genç adam kız kardeşinin yeşil gözlerine baktı ve tekrardan kendini yere attı. Minik suratına çıkan uyumsuz sesi o kadar komikti ki. "Allah'ım ahahahahaah!" Tutku, Utku'nun kahkahalarına önce somurtsa da sonrasında kendi sesini tanımadığından dolayı o da kahkaha atmaya başlamıştı. Beraber şen kahkahalarıyla bahçeyi güzelleştiren ikiz kardeşler çok tatlılardı ama haylaz olanı hemen şeytanları başlarına toplamıştı. Utku olduğu yerden hızlıca kalktı, koşarak kapüşonlu hırkasını aldı ve kız kardeşine giydirdi. Ağzına bir çilek daha atarken omuzlarından tutup balkon kapısından içeri ittirmeye başladı. Tutku anlamayarak Utku'ya bakarken; "Hadi Elif ablayı kandır, hadi!" Tutku önce istemese de sonra Utku'nun gözlerindeki ışıltıyı gördü ve kendi de heveslendi. Aslında zevkli olabilirdi. En fazla ne olabilirdi ki? İkiz kardeşler koridora tuzağı kurduktan sonra koşarak köşeye pustular. Elif Hanım salonu temizlemeyi bitirmiş, çocuklara yemek yapmak için mutfağa yönelmişti. Zavallı kadın biraz sonra olacaklardan habersiz kendi derdine yetişmeye çalışıyordu. Tam mutfak kapısından geçerken Utku'yu gördü. "Abla, yemek ne zaman olacak?" Elif Hanım kaşlarını çattı. "Utku, yavrum sen hasta mı oldun? Sesin çok sert çıkıyor." deyince Tutku bir an gülecek gibi oldu. Çilek sesini Utku'nunkinden bile kalınlaştırmıştı. Bunun farkındalığıyla gizli gizli dönüp arkasındaki ikizine baktı. "Hayır abla sanırım çok çalışmışım." diyerek elini ensesine attı. Bir de yalandan masum halleri yok mu? "Canım çıkar sen o kapüşonunu, boğulursun. Her gün o kadar çalışıyorsunuz, terli terli gezmeyin diyorum. Daha çok hastalanmadan bir duş al çabuk. " diyerek endişeyle Utku'ya baktı Elif Hanım. Zavallı çocukların, yıllardır nasıl çalıştığını görüyor, onlar adına çokça üzülüyordu. Tutku , Elif ablasının endişelendiğini görünce geri adım attı. Hemen vicdan yapmıştı. Kapüşonunu geriye atmak istediği sıra Utku bunu hemen fark etmiş ve koşarak koridora çıkmıştı. "Elif abla?" Bir anlık şaşkınlığa düşen kadın bir Utku'ya bir Tutku'ya bakıyordu. Kimin kim olduğunu anlayamayınca sinirle sesini yükseltti. "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Bu yaştan sonra bir de deli damgası yiyeceğim!" diyerek söylene söylene mutfağa gittiğinde ikiz kardeşler bakışmışlar ve sonrasında kahkaha atmışlardı. "Sence de çok iyi değil miydi?" Utku'nun lafına Tutku kahkaha atarken başını salladı ve onu onayladı. Yıllar bu iki kardeşi soğuk bir eve hapsetmişti. Babası ve annesi onlara sürekli dersler verdirirken hiçbir zaman tam anlamıyla bir ebeveyn olamamışlardı. Tutku için Utku, Utku için de Tutku ailesiydi. Bir başlarına yıllarca birbirlerini kollamışlardı. Geceleri sarılıp uyurlar, ihtiyaç duymadıkça birbirlerinden ayrı kalmazlardı. Her sabah Tutku, Utku'yu uyandırır ve Utku her gün kardeşini sahil kenarında yürüyüşe çıkarırdı. İkisinin de yeşil gözleri, minik burunları, sarı-kahve saçları vardı. Ne var ki yüzü güzel doğmuş, şanslı insanlardandılar. . . . "Yarınki sınavın için ne düşünüyorsun?" dedi Tutku akşam vakti sahil kıyısında yürürken. "İnanamazsın Tutku, o kadar heyecanlıyım ki!" Tutku abisinin sesinden bile anlıyordu ne kadar heyecanlı olduğunu. Bu zamana kadar içinde tutup saklamasına bile şaşırmıştı. Gülümseyerek elini tuttu. Yanında olduğunu hissettirmek istiyordu. "Hey, zaten kazanacağını biliyoruz. Neden böyle heyecanlanıyorsun?" diyerek biraz uğraştı. O kadar çok eğitim almışlardı ki Tutku ve Utku'dan iyisi olamazdı. Bunun ikisi de farkındaydı. "Hey, güçlü ya da güçsüz bu benim için ilk gerçek saha deneyimim." dedi Utku başını kaldırıp yıldızlara bakarken. İçindeki umut oldukça büyüktü. Kurtulacak ve kardeşini de alacaktı o küçük cehennem çukurundan. Her şey güzel gözükse bile ne Utku ne de Tutku dünyayı biliyordu. Evlerinin duvarlarını, pencerelerini, bahçelerindeki otların çeşitlerini ezberler olmuşlardı. Tam o sırada karşıdan gelen kalabalık bir erkek grubu nedeniyle Utku kardeşini korumak istercesine kendine çekti. Garip bir atmosfer vardı ortamda. Karanlık olsa bile kendilerine baktıklarını fark edebiliyorlardı. 10 kişilik grup yavaş yavaş , hiç konuşmadan yaklaşıyorlardı. Tutku ortamın komikliği ile kırkırdayarak abisinin kulağına uzandı. "Mevzu var herhalde." Dedi. Utku abilik iç güdüsüyle kardeşini kolları altına aldı. Sahil boyunca yürüyen on kişilik grup birden önlerinde durunca istemsizce ikisinin de bedeni gerilmişti. Karanlıktan dolayı yüzleri net gözükmese de şezlonglara ve şemsiyelere vuran büyük lambanın ışığı yansıyarak gözlerini aydınlatıyordu. "Sizi arıyorduk." dedi en ortalarında duran saçlarının bir tarafı kazınmış genç. Sesinde garip bir ton vardı. "Neden?" diye soran Utku kardeşinin kolunu sıkıca tuttu ve korumak istercesine arkasına aldı ancak etrafları sarılmıştı bir kere. Arkası da sağlam değildi ki. "Ödül için." diye güldü bir başkası. Utku gözlerini karşısındaki adamlar da gezdirdi. Ne saçmaladıklarını hiçbir şekilde bilmiyordu. Kendilerince oyun oynuyorlar diye düşündü. Ödül falan bahaneydi. İddiaya falan girmiş olmalılardı. "Saçmalamayı bırakın da çekilin önümüzden!" diyerek sesini yükseltti Utku. Bunun üzerine içlerinden biri "Şimdi sana çok saçma bir yumruk atacağım, velet..." diyerek üzerine yürüdüğünde Utku kardeşinin bileğini bıraktı. Her gece tartışmasını yaptıkları dövüş pozisyonu kodlarında en uygununu söyledi kendi kendine. "F/1 , C/4" On kişilik grup Utku'nun ne saçmaladığını anlamasa da Tutku abisini gayet iyi anlamıştı. İki kardeş dövüş pozisyonlarını aldığında herkesin kaşları kalkmıştı. "Vay birde karşılık mı verecekmişsiniz?" diyen genç boynunu sağa sola yatırıp bedeni dövüş kıvamına getirdikten hemen sonra gerilerek Utku'ya yumruk atmak istedi. Utku önce sağa kaydı ve sol eliyle adamın yumruğunu tuttu, ardından göz göze geldiği kişiyle gözleri karardı sanki Utku'nun. Çünkü kız kardeşine bir şey olsun istemiyordu. Bu sinir ile sol dirseğini sertçe adamın alnına vurdu. Neye uğradığını şaşıran adam geriye tökezlediğinde Utku bu sefer dizlerine vurarak onu yere düşürdükten hemen sonra elinin kenarıyla boynuna sertçe vurdu. Genç adam beklenmedik bu son darbeyle bayılmıştı. "Naptın lan!?" diye bağıran sarı saçlı biri, mavi gözlerini kısıp öfkeyle ileri atılınca geriye kalan sekiz kişi de iki kardeşe saldırmıştı. Tutku üzerine gelen kişilerden gözüne, kendisine en hızlı yaklaşanı kestirdi. Siyah deri ceketli , kısa saçlı biriydi en önde koşan şanssız eleman. Vücudu fazla gelişmemiş ama boyu ise gereksiz bir uzunluğa sahipti. Yüzüne doğru savurduğu yumruktan önce eğilerek kurtulduktan sonra ters dönerek tam boynuna bir tekme attı. Tekme yüzünden tökezler tökezlemez ceketini tutup genci kendine çekti. Genç adam birden bire dipdibe geldiği kişinin gözlerine baktı. Yemyeşildi cidden. Kapkaranlık gecede bile parlayabiliyordu. O kadar derin ve o kadar güzeldi ki. Bir anlık durgunluğa saplandığı sıra ceketinin çıkarıldığını fark edemedi. Tutku ceketin uçlarını tuttuktan sonra sıyırarak genci ters çevirdi ve sırtına bir tekme atıp ceketi üzerinden çıkardı. Şimdi eline bir silah da bulmuştu. Üzerine gelen ikinci kişiye bir tekme attıktan sonra kolunu boğazına saran adamın boynuna elindeki ceketi bağladı ve onu tepe takla attırarak yere serdi. Genç adamın sesi tüm sahili inletmişti. Tutku tam o sırada abisinin dövüştüğü kişilerin dışında, garip giyinimli birinin abisine arkadan vuracağını fark ederek koştu ve tam vurmak üzere olan adamın karın boşluğuna sert bir tekme attı. Adam bir anlık nefessiz kaldığı sırada elini tuttu ve o esnada başka biri daha yumruk atmak üzere üstüne geldi. Tutku hafifçe sola kayarak kurtulduğu yumruğu tuttu ve iki bileği de büktü. Genç adamlar acı içinde inleyerek yere diz çöktüklerinde Tutku önce sağdakinin kafasına bir tekme attı sonra tam tersi yöne ayağını savurarak soldakine vurdu. İki adam iki ayrı tarafa doğru bayılırken Utku arkasından saldıran biri yüzünden kollarının tuttuldu. Üzerine gelen biri tam ona yumruk atacakken yana eğilerek kendini yumruktan uzaklaştırdı ancak kollarını tutan, arkasındaki adam, çok fena bir yumruk yemişti. Yumruk atan adamın , kendi arkadaşına vurmasından dolayı, şaşkınlığından faydalanan Utku adamın göğsüne basarak kendini yukarı fırlattı. Ters takla atarak adamın arkasına geldiği sırada kollarını boynuna doladı. Nefessiz kalan adam Utku'nun kollarını tutup çekmeye çalıştı. Ancak Utku sert bir darbeyle adamın omur iliğine vurdu ve onu da bayılttı. Arkasını döndüğünde kız kardeşinin dövüştüğü kişilere baktı ve ilk defa iyi ki bu kadar eğitim aldıklarını düşündü. İyi ki şu an kardeşi de kendini koruyabilecek bir kızdı. İşte tam o sırada şezlongların yanındaki şemsiye demirlerini söken biri elindeki demir sopa ile kardeşine doğru koşmaya başlamıştı. Bunu gördüğü an kan yüzünden çekildi. Utku panikle Tutku'ya doğru koştuğu sıra adam çoktan demiri vurmak için havaya kaldırmıştı. Utku kardeşinin omzunu tutup kendine çekti ve kolunu kardeşini korumak amacıyla havaya kaldırdı. Koluna çarpan demir çubuk ile genç adam inanılmaz bir acı içinde bağırmıştı. Utku'nun kolları arası kalan Tutku korkuyla gözlerini açıp abisinin acı içindeki yüzünü görmüş ve işte şimdi sinirlenmişti, işte şimdi ortalığı dağıtacaktı. Kibarlık buraya kadardı! Abisini yavaşça yere oturtup önüne geçti ve yeşil gözlerini ayakta kalan 5 kişiye çevirdi. Kapüşonunu geriye attı, çenesini havaya kaldırdı ve uzun saçlarını bileğindeki toka ile bağlayarak bir at kuyruğu yaptı. Genç adamlar şu ana kadar onun bir kız olduğunun farkında bile değillerdi. Karanlıktı ve hiç konuşmamıştı ama bir güzel dövmüştü onları. Bunun üzerine Tutku üzerindeki ceketini de çıkardı ve sporcu atletiyle tam bir dövüş modu aldı. Abisinin canını yakanların canını fena hâlde yakacaktı. Kendisine şaşkınlıkla bakan adamın ruh halini umursamadan eline çok sert bir tekme attı , genç adam neye uğradığını şaşırırken Tutku havaya uçup da önüne düşen demir sopayı havada yakaladı ve tuttuğu gibi abisine vuranın kafasına geçirdi. Şimdi geriye dört kişi kalmıştı... Sopayı beline doğru tuttu, uzun kısmını sırtına yasladı ve ilk atağın kimden geleceğini bekledi. Gençlerin arasından biri, bir kızdan dayak yediği için hırslanarak üzerine atlama gafletinde bulundu. Tutku kendisine gelenin karnına sopayı batırdıktan sonra kafasına vurdu ve yanına gelenin boynuna dayadı. Genç boğulmamak için sopayı tutarken Tutku gelen diğer bir kişiye sopanın sol ucunu bir anda bırakarak kafasına vurdu. Ardından önünde nefes almaya çalışanın ensesine dirseğiyle vurdu. Genç adam yere yıkıldığında Tutku kendisine doğru koşana doğru koştu, dizine basarak takla attı ve ayağını adamın çenesine vurdu. Ayakları yere basar basmaz bacağını uzattı ve gelen adamın ayaklarına vurdu. Yere düşen adamın karnına oturdu. Kahve rengi gözleri korkuyla açılan genç üzerine oturan kıza hayranlıkla baktı. Uzun at kuyruğu saçları tel tel, belirgin köprücük kemiğine yapışmıştı . Alnında ve boynunda biriken damlalar ay ışığında parıldıyorlardı. Yemyeşil gözlerindeki sert ve hırs dolu bakış bile onu bambaşka bir havaya sokuyordu. Yenilmez, yıkılmaz ve çok güzel... "Bir daha tanımadığınız kişilere bulaşmayın." dedi Tutku sinirden koyulaşmış ve saf bir öfke almış sesiyle. Genç adam kızın sözlerini anlayınca kendine gelmeye vakit bulamadan suratına sağlam bir yumruk yedi. Tutku sinirle kalkıp abisinin yanına koştu ve sıkıca tuttuğu bileğini elleri arasına aldı. Kalkan gençler ise kaçışmakla meşguldü. "İyi misin abi?" Utku, kız kardeşinin tuttuğu bileğiyle acıyla inledi. Lanet bileğindeki lanet sancı tüm sinirlerini germişti. Demir çubuk sanırım bileğinin en hassas yerine denk gelmişti. Yoksa böyle acıması pek mümkün değildi? Tutku yaşlı gözleriyle abisine baktığı sıra kendini zor tutuyordu. Kalkıp hepsinin bir yerlerini kırmalıydı! Hepsine aynı acıyı bir bir tattırmalıydı. Çünkü onun başka kimsesi yoktu... "Hadi, hastaneye gidelim abi." diyerek dirseğinden ve belinden tutarak Utku'yu kaldırdı. O sırada kaçışmakla meşgul olan koca koca adamlardan biri ele başlarını kaldırmaya çalışıyordu "Hadi,kalk kalk! Hadi kaçalım abi!" Genç adam az önce kendisini döven kıza şaşkınlıkla bakıyordu. Gerçekten böyle çelimsiz zayıf bir kız onları dövmüş müydü? Yumruk atarken kırılmaz mıydı onun incecik bileği? İçinde birden bire büyüyen çığ misali kin genç adamı altına alıyor, nefessiz bırakıyordu. "Abi!" Diyerek yanaklarını tutan adamlardan biri telaşla gözlerine baktı. "Abi kaçalım, bunlar tekin insanlar değil abi!" diyerek genç koluna girmiş onu geri geri sürüklüyordu... . . . "Maalesef bileğiniz çatlamış, bir aya iyileşebilecek bir çatlak ancak çok ağrısı ve sızısı olur. Bir müddet alçıdayken ters hareket yapmamaya çalışın." diyerek Utku'nun gözlerine hayranlıkla baktı hemşire kız. Ne kadar da sempatik bir yeşildi bu? Üstelik yeşil gözleri ve sarı saçları garip bir uyum içindeydi. Çizgi film karakterlerine benziyordu. Teni de bir erkeğe rağmen pürüzsüz ve oldukça bebeksiydi. Gözlerini kaçırma gereği hissetti. Tutku gözlerini kısarak hemşireye baksa da sesini çıkarmadı çünkü abisi için çok üzgündü ,yarın üniversite seçmeleri vardı ve resmen mahvolmuştu. Şimdi ne yapacağını düşünemiyordu. Utku ise bir ümit gülümseyerek "Yarın atletizm seçmelerim var , bu kol çok engel olmaz değil mi? Seçmelerden sonra sarsak şimdi böyle dursa?" dedi yine masum bakışlarını atarak. Genç hemşire yemyeşil gözlü adamın kendisine attığı bakışlar ile zor durumda kalarak kızardı ve kaçmak için yol aradı. Yine de genç adamın bakışlarından dolayı kendini kapana kısılmış gibi hissetmekten alıkoyamıyordu. "Şey..." dedi ellerini ovuşturarak, nasıl reddedecekti ki şimdi bu adamı? Tutku hemşerinin sıkıştığını fark ederek abisinin omzuna koydu elini. "Saçmalama abi, kolun alçıya alındı bile. Sakın bir delilik etme." diyerek abisini uyardı. Utku üzgün bakışlarını ortadan kaldırırken kırgınlıkla kolundaki alçıya baktı. Bu onun ilk sahasıydı ,milli takıma girmek istiyordu. Böyle olmamalıydı. Çok uğraşmıştı, çok umutlanmıştı. Tutku abisinin gözlerindeki kırgınlığı an be an görüyor, o serserileri biraz daha dövmek için çıldırıyordu. Beraber son kontrolleri olduktan sonra eve dönmüşlerdi. Tutku abisinin yanına yatmış, tavana bakıyorlardı. "Ne yapacağım şimdi Tutku?" Kolunu kaldırdı ve alçıya baktı. "Bununla beni almazlar. Hiç şansım kalmadı." diyerek burukça elini çevirdi ve alçıya baktı. Sanki gözleriyle onu parçalayabilir, bu sorundan kurtulabilirmiş gibi. Tutku üzgün olsa da elini abisinin elinin üzerine koydu. "Seneye yine girersin abi." Bu söz Utku'yu sinirlendirdi . "Bu hapisanede bir sene daha mı? " diyerek kız kardeşine sırtını döndü ve elindeki alçıya baktı. İçinden birkaç küfür etse de kız kardeşi için ağzını bıçak açmadı. Tüm gece Utku kolundaki alçıya Tutku ise boş tavana bakmıştı. En son iki kardeş de uyuya kaldıkları sıra zaman hızla aktı. Kapı ritmik bir vuruşla çalındı ve Elif Hanım bağırdı ama içeriden ses gelmedi. Elif hanım içeri girip de iki kardeşi yatarken görünce homurdanmaya başladı. "Zaten birbirinizden ayırt edilmiyorsunuz, neden aynı kıyafetleri giyiyorsunuz? Benim yarım aklımla dalga mı geçiyorsunuz siz?" Utku ve Tutku, Elif ablanın homurdanışına uyanıp kısık gözleriyle Elif ablaya bakmışlardı. "Ne oldu Elif abla?" dedi Utku uyku mahmuru haliyle. "Bundan sonra sen mavi, sen ise pempe giyiyorsun! Ayırt edilmiyorsunuz evladım! Aaa şu kızın saçları olmasa al birini vur ötekine!" diye bağırdı sinirle ve kaşlarını çatarak çocuklara baktı. Geçenki olaydan da biraz gücenmişlik de vardı tabii... Uyku mahmuru bakışları birbirini bulan kardeşler önce kısa bir bakışma yaşadılar sonra birbirlerini süzdüler ve gözleri bir anda fal taşı gibi açıldı. Beynindeki şimşeklerin ışığı resmen odalarını aydınlatmıştı ama bunu gören bir tek Tutku ve Utku'ydu. "Sadece bir ay?" dedi Utku. Tutku kaşlarını havaya kaldırdı. "Sadece bir ay!" İki kardeş bağırıp yatakta ayağa kalktıklarında Elif Hanım korkarak geri çekildi. İkizler bir anda Elif Hanımın üzerine atladılar. "Teşekkürler Elif abla!" "Çok teşekkürler!" İkisi iki yandan Elif Hanımın yanaklarını öpüp koşarak odadan çıktılar. . . . "Yapabilir misin?" İki çift koca yeşil göz kendisine yalvarır şekilde bakıyordu. Bunlar Allah'ın VİP kulları mıydı? Aynı surat hem erkek hem kız olup hem de nasıl ikisi de iyi olabiliyordu? Elini şakaklarına koydu ve sertçe sıvazladı. "Siz delirdiniz mi?" Tutku heyecanla öne atıldı. "Sadece bir ay!" dedi yalvarır gibi bakarken. Utku elini kardeşinin omzuna koydu. Şimdi olay gaza getirme meselesine dönmüştü. "Boşver o yapamaz zaten o yüzden kabul etmiyor." dedi. Emre bu laf üzerine sinirle Utku'ya baktı. Hop, yemi yutmuştu balık... "Tabii ki yapabilirim!" Utku, Tutku'nun omuzlarından tuttu ve öne doğru ittirdi. "Kanıtla o zaman, yarım saatin var." Emre, Tutku'nun omuzlarından tuttuğu gibi sandalyeye oturttu ve taradığı saçlarına sprey sıkmaya başladı. Yetenekleri asla hafife alınmamalıydı. . . . "Bu peruk suda bile çıkmaz, sana bir sprey vereceğim bu spreyi sıkacaksın alnına. Zaten sahte deri alnından açılmaya başlayacak, ordan yırtıp çıkaracaksın." ellerini omuzlarına bastırdı ve aynadan Tutku'nun gözlerine baktı. "Anladın mı?" Tutku aynadaki haline bakarken şaşkınlıktan dilini yutacaktı az kalsın. Önce saçları spreyle geriye taranıp yapıştırılmış sonra yapış yapış bir şey, deri gibi, tüm kafasını sarmıştı. Sonrasında ise peruk. "Bununla yüzebilir miyim?" dedi meraklı gözleriyle. Neden bunu merak ettiğini bile bilmiyordu. "Abartmazsan yüzersen belki." dedi Emre düşünceli bir hâlde. Utku heyecanla kardeşine koştu. "Hadi geç kalacağız." Emre gülerek ikiz kardeşlere baktı. "Saçmalamayın , gerçekten Tutku'nun erkek gibi duracağını mı sanıyorsunuz? Tamam saçları kısa oldu ya vücudu? Hadi onu geçtim ilk kelimesinde kendini ele verecek. Dudaklarındaki pembelik? Kirpiklerinin uzunluğu?" dedi ve Tutku'yu baştan aşağı süzdükten sonra başını olumsuz anlamda salladı. "Bir erkek için fazla güzel." Utku sinirle Emre'nin kolunu cimciklerken "Onları da düşündük herhalde!" diyerek Tutku'yu yan odaya soktu. Emre'nin süzüp süzüp de 'güzel' demesi sinirine dokunmuştu. Süzmeden 'güzel' diyebilirdi. "Sen giyin ben getiriyorum." Emre deli olduğunu düşündüğü iki kardeşe başını onaylamaz şekilde sallayarak baktı. Sonrasında pes edip kendini rahat mı rahat koltuklarına attı. Tutku içeri girip bandaj ile tüm göğüs ve bel kısmını sardı ve güzelce cıt cıtlarını kapattı. Aynanın karşısına geçti önce saçlarını yana doğru attırdı ve biraz da havaya kaldırdı. Koluna iki üç tane siyah bileklik taktı ve siyah ayakkabısının iplerini sıktı. Dudakları gerçekten de fazla kırmızıydı. Bu düşünceyle çantasına gitti ve rujlarına baktı ama hep toprak rengi şeyler vardı. İç çekerek aynadaki haline baktı aslında bayağı yakışıklı bir şey olmuştu. Kendi de şaşırdı bu haline. Ama abisi de yakışıklıydı sonuçta. Dudaklarını büzdü ve kendisini izlemeye başladı. Kesinlikle soğuk bir erkek rolu oynamalıydı, böylece herkes ona yakşamaz ve kız olduğu anlaşılmazdı." O zaman soğuk olmak için az konuşmak gerek." dedi kendi kendine. Zaten kendisi de pek konuşkan bir şey değildi. Abisinden başka kimsesi olmadığından iletişim kurmayı da beceremezdi. Utku elindeki bir kase çilekle odanın kapısını tıklattı. Tutku kapıyı açıp abisini içeri aldı ve ardından Emre'nin de girmesini bekledi. Çilek kasesini elini alıp birer birer çilekleri ağzına atarken Emre çileklerin ne alaka olduğunu anlayamamış çatık kaşlarıyla Tutku'nun yüzüne bakıyordu. Tutku, ağzındaki bir çilekle kalktı ve Emre'nin koca çantasını açtı. İçinden kahve tonlarında bir kaş kalemi ve ten rengi bir ruj aldı. Kaşlarını hafifçe koyulttu ve aynada kendine alıcı gözüyle baktı. Ardından çileklerin hepsini büyük bir iştahla yedi. Dudaklarını kurulayıp ten rengi ruju da sürdükten sonra küçük çenesini kaldırdı ve aynadaki yansımasına baktı. "Bayağı yakışlıymışım." dedi Utku Tutku'ya bakarken. İki kardeş de kıkırdadı bu lafa. Sadece Emre göz devirmişti. "Saat kaç abi?" diyen Tutku ile Emre üç dört adım geri gitti. "O ses de neydi öyle?" diyerek kocaman gözleriyle bir Tutku'ya bir Utku'ya bakıyordu. Tutku gülerek abisine baktı. "Çilek sesini kalınlaştırıyor." dediğinde Emre çileklerin sebebini anlamış ve yine kaşlarını çatmıştı. "Ne büyük saçmalık!" diyerek homurdandı ama Tutku'ya bakmadan edemiyordu. Güzeller güzeli kız bir anda kendisinden bile yakışıklı bir şey olmuştu. Hem yakışıklı hem güzel... Katlanılamaz bir adaletsizlik. "Hadi geç kalıyorsunuz!" dedi Emre en sonunda dayanamayarak. Biraz daha bu deli ikizler ile başbaşa kalırsa kafayı yiyecekti. . . . "Sadece koşman gerek Tutku, yıllardır yaptığımız gibi düşün. Bu antrenmanlardan biri sadece , unutma bizim çalışma şeklimiz daha ağır. Bu bizim için bir çocuk oyuncağı. " dedi Utku ve gözlüklerini düzeltip ağzındaki maskesini heyecanla çekiştirdi. Ellerini Tutku'nun omuzlarına koymuş onu eleme sınavları için gaza getiriyordu. Biliyordu ki kardeşi bu sınavları rahatlıkla geçerdi ama heyecan ve strese girsin istemedi. Tutku abisinin gözlerine baktı ve başını salladı. Abisi için her şeyi yapardı. Biliyordu ki abisi de onun için her şeyi yaparım. Tutku büyük bir çabayla kısa ve uzun mesafe koşmuş ardından engelli bir parkur aşmış, tek ve çift ayak atlamış, atış yapmış ve branş sınıfları için abisinin istediği karate bölüm sınavına gelmişti. Karşısındaki kişiye dikkatle baktı ve kolay bir rakip olup olmayacağını inceledi. Kolları güçlü duruyordu ama beli ve bacakları zayıf kalmıştı. Onu en iyi alt etmenin yolu takla attırmaktı. Düdük sesiyle karşısındaki kişinin ataklarını geri çevirdi, en son rakibi yorulur yorulmaz yere temassız bir takla attı ve bacaklarını karşısındaki gencin boynuna doladı. Genç takla atarak yere düştüğünde kendisi tekrardan iki ayağı üzerine düşmüştü. "Sizce de fazla iyi değil mi?" dedi genç kızların arasından biri fısıldayarak. "Çok da yapılı durmuyor aslında." dedi biri ve tüm kızlar gözlerini kısarak ona baktı. Hemen teslim olurcasına ellerini havaya kaldırdı. "Saçları ve gözleri... Harika bir detay..." dedi bir diğeri iç çekerek. "İsmini bilen var mı?" "O hareketi nasıl öyle kusursuz yaptı? Kendini yormadı bile." "En ufak efor sarf etmedi. Aşırı cool." Gözlerini kısarak karşıdaki genci izleyen genç adam kızların konuşmalarıyla nedensizce bu yeni kişiye sinir olmuştu. Ayrıca bir yerlerden de gözü ısırıyordu ama neyse... Tutku, alnına düşen saçlarını geriye atarken kızların kendisine garip ifadeler ile baktığını gördü. Kaşlarını kaldırarak kızlara bakıp ne olduğunu anlamaya çalışırken arkada abisinin ona harika işareti yaparak göz kırptığını görünce yamuk bir gülüş atıp o da göz kırptı. "Oha!" Kızlar birden bire çığlık atmaya başlamış , yerlerinden zıplamışlardı. Utku, önündeki kızlara korkarak bakmış ve kız kardeşi için çığlık attıklarını anlayarak pis pis sırıtmıştı. Aferin kız! "Çok yakışıklı!" Utku duyduğu laf ile sırıtarak göğsünü kabarttı. "Kahretsin , kime göz kırptı ki?" En güzeliniz kimse ona, dedi içten içe. "Bana !" Göz ucuyla eğilip kıza baktı ve başını iki yana salladı. Sana değildir. "Hayır, bana!" Yok yok, dedi içte içe. Sana da değildir. Kızların başka bir tarafında oturan farklı bir genç adam ise göz devirerek kızlara baktı ve "ben şimdi göz kırpacağım ama..." diye homurdandı. Tutku tüm sınavlar bittikten sonra yorgunluktan öldüğünü hissederek bir havlu aldı ve arabaya gitmek adına yorgun birkaç adım atarken havlusunu ensesine atıp uçlarından tuttu. Gerçekten de çok yorulmuştu. Bu kadar yorucu olması sürekli birilerinin bildiği kuralları defalarca anlatmasıydı. Okulun spor salonundan çıkıp abisine kavuşmak ve gece boyu nasıl mücadele ettiğini anlatmak istiyordu. Kapıdan çıkıp da merdivenlere geleceği sıra bir kız yanına geldi. Elinde tuttuğu soğuk su şişesini kendine uzatırken hafifçe gülümsüyordu. Defne çok heyecanlıydı, ilk kez böyle bir şey yapıyordu ama ilk önce o kendisine göz kırpmıştı değil mi? Tutku ne yapacağını bilemese de kendini ele vermek istemediği için kızı baştan aşağı süzdü. Sanki bir erkekmiş gibi. Bir de çenesini kaldırıp bir bacağını yana atışı... Siyah saçları at kuyruğuydu, üzerinde beyaz bir eşofman ve hırka vardı. İçine siyah bir sporcu atleti giymiş , bileğine bandaj sarmıştı. Bileğini görür görmez abisi aklına geldi ve içini endişe sardı. Kendini durduramadı o an. "Bu senin için." dedi Defne suyu merakla baktığı genç adama verirken. Yemyeşil gözleri, pürüzsüz teni ve şekilli dudaklarıyla mükemmel bir yüz hattı vardı. Hafifçe ellerinin titrediğini ve heyecanlandığını hissetti. Utanıyordu da. Eğer geri çevirirsen ne yapacağını bilmiyordu. Tutku kızın su şişesini almadan önce bandajlı bileğini tuttu. "Sakatlandın mı?" dedi kalın ve pürüzlü sesiyle. Defne genç adamın tok sesiyle midesinin çalkalandığını hissediyor, tüm kanının tuttuğu bileğine toplandığını düşünüyordu. "Ş-şey voleybolcuyum , sert vuruşlarımda sızlamasın diye kullanıyorum. Ağrım oluyor yoksa." diyerek zar zor konuştuğu sıra Tutku elinin bir şeyi olmadığını anlar anlamaz elini çekti ve kabalık olmasın diye suyu aldı. Kapağını açarken genç kızın kahverengi gözlerine baktı. Çok tatlı ve güzel bir kızdı ama kendisi şu an bir erkek gibiydi. İstemsizce kızın bu haline imrendi ama kabalık etmek istemedi. Üstelik şu an dolaylı yoldan abisine yürüyor olabilir miydi? "Teşekkür ederim." diyerek bir iki yudum aldı ve kapağını geri kapatıp kıza şişeyi tekrar uzattı. Defne kendisine uzatılan şişeye şaşkınlıkla baktı ve aynı şaşkın bakışlarını Tutku'ya çevirdi. Tutku şişeyi geri alamazdı, uzatmıştı bir kere ama kız kendisine inatla bakıyordu. En son ne yapacağını bilemeyerek "Senin de elemelerin olmalı, ihtiyacın olacaktır." dediğinde kızın yanakları kızardı ve usulca elinden şişeyi aldı. "T-teşekkür ederim, bu arada ben Defne." Tutku başını salladı ve saçlarını geriye attı. Biraz daha konuşursa pot kıracaktı. "Memnun oldum Defne, şimdi gitmem gerek. Şoförüm bekliyor." diyerek uzaklaşmak istediği sıra Defne arkasından seslendi. "Senin ismin ne?" Tutku gözlerini yerde gezdirdi ve gülümseyerek arkasını dönüp kıza baktı. Geri geri giderken yüzünde garip bir ifade vardı. "Utku."

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

KANLI LEKE

read
168.0K
bc

Kara Kalem 156 Numara

read
65.1K
bc

SENİ TANIYORUM

read
5.8K
bc

Mor Salkım +18

read
22.2K
bc

SAPLANTI

read
24.2K
bc

Tatlı Bela

read
11.9K
bc

Yaz Düşü

read
6.8K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook