"Ve sen susmadıkça duyamayacaksın senin için çalan şarkıları..."

1785 Words
Emre gece boyu Tutku'nun yeni peruğu için uğraşmıştı. Bu sefer çok daha fazla özen göstermiş ve daha değişik şeyler kullanmıştı. Tutku az kalsın uyuya kalacaktı. Bazen başı düşer gibi olduğu her sıra da Emre hafifçe öksürüyor ve müziği değiştiriyordu. "Tutku bu yaptığım peruk çok daha güçlü, hafta sonları gelebilirsen gel ve düzenli olarak değiştirelim. Zaten bir ay bu kadar sabredeceksin. Dört kez değiştirmek yeter. " Elini peruğun üzerinde gezdirdi. "Bu peruk aksiyon sahneleri için tasarlandı. Yani kolay kolay çıkmaz. Özel bir spreyi var, bunu sıktığın zaman ancak yapışkanlığını kaybeder. Ama sen her ihtimale karşı bir yere takma peruğunu. Yapışkanlı başka bir mevzu yırtılması çok başka." Tutku büyük bir dikkat ile Emre'yi dinliyordu. "Anladım." dedikten hemen sonra kalktığı gibi Emre'nin boynuna atladı. "Çok teşekkür ederim! Çok teşekkür ederim!" dedi çığlık çığlığa. Emre yorgun bedenini koltuğa attı ve yamuk bir gülüş ile göz kırptı. "Sence yurda geç kalmıyor musun?" Tutku telaşla gözlerini açtığı gibi kapıya koştu. Üstünü saçından önce değiştirmişti. Ondan önce zaten ilk işi saçlarını yıkamak olmuştu. Uzun zamandır yıkanmayan saçlarının dipleri çok ağrımıştı. Tutku hızlıca merdivenleri indi ve bir taksi çevirdi. Taksi son sürat yolları geçerken Emre koltuğunda uyuya kalmıştı bile. En son taksi parasını ödeyip okulun bahçesine girmek için duvardan atletik bir hareketle atladı. Asır odasında Berk ile birlikte bir sağa bir sola dönerken kafayı yemek üzereydi. "Sen de numarası yok mu?" dedi Berk endişeyle. Asır sinirle Berk'e döndü. "Sence olsa böyle bekler miyim?" dediğinde Berk derince nefes alsa da sakinleşemedi. "Ne bileyim oğlum? Benim mi oda arkadaşım?" dediğinde Asır saçlarını çekiştirerek bir sağa bir sola yürüyordu. "Nereye kayboldu bir anda?" Tam o sırada cama çarpan bir taş ile ikisinin bakışları önce cama sonra birbirlerine döndü. Kısa bir süre bakışan iki genç sonrasında koşarak camı açtılar. Tutku masum olduğunu düşündüğü suçlu gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. "Selam!" diyerek el salladığında Asır ile Berk kaşlarını çatmıştı. "Utku!" "Utku!" Tutku ikisinin de bağırışı ile dudaklarına işaret parmağını dayadı. "Şşşşit! Yakalanacağım!" Diye fısıltıyla bağırdı. "Seni öldüreceğim Utku!" dedi Asır sinirle ve hemen arkasını dönüp cüzdanını aldı. Cüzdanı Tutku'nun kafasına attı ve beklemesini işaret etti. Berk ile birlikte aşağı inen Asır güvenlikciye selam verdiler. "Abi bahçede cüzdanımı düşürmüşüm sanırım. Arkadaşlarla arayıp gelelim mi iki dakika?" dediğinde güvenlikçi Asır'ın aklı başında bir çocuk olduğunu bildiğinden şüphesiz izin verdi. Berk ile Asır dışarı çıktılar ve doğruca Utku'nun yanına koştular. Asır Tutku'nun omuzlarını tuttuğu gibi duvara yasladı. Sırtı duvara vuran Tutku kaşlarını kaldırarak baktı Asır'a. "Salak mısın oğlum sen? Her yerde seni aradık? İnsan bir haber verir? Nasıl bu kadar düşüncesiz olabiliyorsun?" Asır'ın çıkışıyla Tutku gözlerinin dolduğunu hissetti. Erkek olmak neden bu kadar zordu? Ağlarsa kız olduğu anlaşılır mıydı? "Kız kardeşim beni görmek için evden kaçmış , onu bulup eve götürmem gerekiyordu. Yoksa başı belaya girerdi." Berk, elini Asır'ın omzuna koydu ve fısıldadı. "Gerçekten yüzü hiç iyi gözükmüyor. Bırak." dediğinde Asır kapkara bakışlarını Utku'nun soluk yüzünde gezdirdi. "Bunu daha sonra konuşacağız. " dedikten sonra elinden cüzdanını aldı ve beraber girişe yöneldiler. Güvenlik üç gencin dışarıdan geldiğini görünce gözlerini kıstı. "Siz iki kişi değil miydiniz?" Asır güldü. "Abi arkadaşlarla arayacağız demiştim ya." dediğinde güvenlikçi öyle deyince böyle söylediğini hatırladı. "Neyse hadi gençler , geç oldu. Çıkın odalarınıza." dediğinde üç genç de bunu beklermiş gibi aceleyle merdivenleri çıktılar. Berk "iyi geceler" deyip odasına geçtiğinde Asır odanın kapısını açtı ve Utku'nun içeri geçmesini bekledi. Tutku suçlu adımlarla içeri geçti ve dudaklarını kemirdi. Başı dert içerisinde gibiydi. "Halletin mi bari işini?" dedi Asır üzerindeki kazağı çıkartıp. Tutku dönüp Asır'a baktığında üzerinde hiçbir şey olmadığını gördü. Tükürüğü boğazına kaçmıştı. Çaktırmadan bir iki kez öksürdü ve gözlerini kaçırdı. "E-evet." Asır yatağına yürürken hafifçe esnedi. "Beni boş yere endişelendirdin. Işığı söndür de uyuyalım!" dediğinde Tutku başını salladı ve onun yatmasını bekledi. Asır yatağa girince ışığı söndürdü ve kendi yatağına geçip komidinin ışığını açmaya çalıştı. Kırılmış anahtarı görünce kaşlarını çattı. "Asır?" dedi, Asır uykulu bir ifadeyle "Hmm" dediğinde "komidinin ışığını yakamıyorum. Gece bir şey olursa beni uyandır." dediğinde "hı hı" gibi şeyler söyleyip uykusuna devam etti. Tutku da yorgunluktan ağrıyan bedenini yatağına attı ve hiç üstünü değiştirmekle uğraşmadı. İki genç zar zor uyudukları sıra koridorun bir diğer ucunda olan Kaya'nın gözüne uyku girmiyordu. Genç adam gece boyu gördüğü kızı , gözlerini, gülüşünü , sevimliliğini ama en çok da Utku'nun ikiz kardeşi oluşunu düşündü. Çıldıracak gibiydi. Belki de çıldırmış bile olabilirdi. Şimdi Utku'ya nasıl davranacaktı? Ya o günkü gerçekleri nasıl açıklayacaktı? Neden saldırdıklarını... . . . Sabah altı da gözleri fal taşı gibi açılan Tutku hemen üstünü değiştirdi ve koşarak bahçeye indi. Her zamanki gibi koşusunu yaptı, şınavını çekti. En son vücudunu komple esnetmek için takla attı. Ardı ardına taklalarını attıktan sonra esnediğine kanaat getirdi. Eski antrenmanını bozduğu için merdivenleri hızlı ve sık şekilde çıkmaya başladı. Koridorlarda geçen öğrenciler onun yine sabah kokusundan geldiğini anlayarak imrenmişlerdi. Tutku odasına girdi ve kendini eşyalarını alır almaz duşa attı. Güzel bir duşun ardın saçlarını kuruttu ve üstünü değiştirdi. Buzdolabından çiçeklerini alıp ağzına attı. Artık çilek yemek yerine arada sırada ağzına çilekli şeker atmaya da karar vermişti. Asır da o sırada banyodan çıkmış yanına gelmişti. "Hadi yemeğe gidelim." dedi. Tutku başını salladı ve iki genç dolaplarını kilitleyip yemekhaneye indiler. Birkaç kahvaltılık ile kenarda bir masaya geçmişlerdi ki Tutku yemekhaneye giren Kaya ile göz göze geldi. Dün gece olan biten her şey birden bütün çıplaklığı ile aklına doluşmuştu. Kaya'nın şaşılacak derecede kendine kibar davranışı ve söylediği yalanı. Güya kendisini tanımıyordu? Tek kaşını kaldırarak Kaya'ya baktığında gözlerini kaçırdığını görünce çiğnediği peynir boğazına takıldı. Asır, Tutku'nun omzuna vururken Tutku derince bir nefes aldı. "Sağlam kalmalısın, akşam matematik ödevini yapmak zorundayız." dediğinde Tutku gülmeden edemedi. "Sence beleşe yapar mıyım?"dediğinde Asır ofladı. "Deme lan!" dediğinde Tutku kendini tutamadı ve bir kahkaha patlattı. "Tabii lan, film izleyeceğiz ödev bitince. Sen de patlamış mısır yapacaksın." dediğinde Asır güldü. "İstediğin bu olsun." dediğinde Tutku Asır'ın duru gülüşüne takıldı. Bembeyaz dişlerindeki ışıltı gözlerinin karasında parıldıyordu. Siyah saçlarının intizamı ve geniş omuzları ile çok hoş bir profili vardı. Heleki gözleri ... "Bir şey mi oldu?" dedi Asır , Utku'nun yüzüne o kadar uzun bakması genç adamı rahatsız etmişti. Üstelik Utku'nun etrafa yaydığı enerji çok daha değişik bir haldeydi. Genel olarak daha ince bir yapısı var gibiydi. Dudakları, gözleri , elleri daha nazik bir detay gibiydi. Tırnakları bakımlı, teni pürüzsüzdü. Sakal ve bıyık yoktu. Bacakları tüysüz, bilekleri incecikti. Bu Asır'ı nedensizce geriyordu. Kahvaltı sonrası teorik derslere gelinmişti. Teorik dersler de Asır ders boyu uyurken Tutku ona ara sıra bakıp gülmüş ve dersi dinlemişti. Tutku'nun ders sonu etrafı kızlarla dolmaya başlayınca kaçmak için o da Asır'a yaklaştı ve onun gibi kollarını bağlayıp başını masaya koydu. Üzerlerine çıkarıp hırkasını örttü ve herkesten uzak durmak için derince nefes aldı. Tutku başını iyice kolları üzerine koydu ve tam gözlerini kapattığı sıra burnu Asır'ın burnuna sürttü. Gözlerini sımsıkı kapatan Tutku sessizce yutkundu. Fazla yakınlaşmıştı. Şu an denize düştüğü için mi yılana sarılıyordu? Yoksa asıl deniz Asır mıydı? Hırkayı örterken bu kadar yaklaştığını fark etmemişti. Ah , şu sümsük kızlar yüzüne başına gelene bak! Gözlerini sımsıkı kapatan Tutku kendini zorla kımıldamadan durdurmaya çalıştı. Asır burnuna sürtünen tüy gibi şey ile gözlerini açtı. Montun altında durduğu için gözleri karanlıktan hiçbir şey göremese de genç adam naif bir koku alıyordu. Asır derince nefes aldıktan sonra dudakları üzerinde dilini yavaşça gezdirdi. Genç adam kendi içerisinde düşüncelere daldığı sıra kendini diken üzerinde hissediyordu. İki genç montun altında kendi içlerinde çok başka konuların savaşını veriyorlardı. Defne Utku'nun önüne oturmuş ve montun altından uyuduğunu görmüştü. Genç kız kendi içerisinde çırpınıp duruyordu. Defne ilk kez bir erkeğin peşinde koştuğunu düşünüyordu. Utku'nun tavırları, gözleri, gülüşü her şeyi ona tam anlamıyla hayran olmasına sebep oluyordu. Defne sevgiyi iliklerine kadar hissediyordu. Genç kız üzgünce önüne döndüğü sıra ders başladı ve hoca montun altındaki iki genci ders sonuna kadar fark etmedi. Ders bittikten sonra antrenmanlara giden gençler bitkin hâlde odalarına çıkmışlardı. Tutku ağlı futbol sahasının ortasında uzanıyordu. Eskisi gibi antrenman yapamaması genç kızı aşırı rahatsız ediyordu. Nedensizce köreldiğini ve köreldikçe boşu boşuna yıllarını heba ettiğini düşünüyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Yılları böyle ziyan olmamalıydı. Kulüplere mi yazılmalıydı? Yoksa kendi başına antrenmanlarını mı arttırmalıydı? En önemlisi buraya ve bu tembelliğe alışmamak için ne yapmalıydı? Dilini damağında gezdirdiğinde hala yoğurt çeşnili cipsin tadını aldığını fark ettikçe genç kız bir bataklıkta gibi hissediyordu. Çıkmak için çırpınırsa daha çok batacak ve boğulacaktı. En önemli olan ise gerçekten boğulmak nasıl bu kadar cazip gözükebilirdi? Tutku düşündükleri ile sinirle ayağa kalktı. "Onca yılı nefsim için heba etmeyeceğim! Bunun karşılığını alacağım baba!" diye hırladı kendi kendine. Genç kız olduğu yerde dövüş pozisyonunu aldı ve boşluğa ardı ardına sert birkaç yumruk salladı. Ardından birkaç takla attıktan sonra birkaç yumruk daha attı. Kendi kendine oldukça gaza gelmiş, motivasyonunu anlık olarak zirveye çıkarmıştı. Biraz saha etrafında koştu ve koşu sırasında yere temassız birkaç takla attı, yumruk attı, tekme attı... Kaya tribünlerin en köşesine oturmuş dizlerinden sarkıttığı ellerini ovuşturuyordu. Utku'nun sert hareketlerini izlerken gözleri savrulan saçlarında, hırslı bakışlarında geziniyordu. Bir erkek ve kız nasıl bu kadar birbirine benzeyebilirdi? Ne yapması gerektiğini hiç bilmediğinden agresif hareketler ile çalışan Utku'nun yerinde keşke Tutku olsaydı, diye düşünüyordu. Karşısına geçer ve seve seve onun kum torbası olabilirdi. "Delirmiş olmalıyım!" diyerek sinirle saçlarını çekiştirdiği sıra da sahaya giren Defne'yi gördü. "Demek sen de diğerine vuruldun?" diye fısıldadı acırcasına. Defne çekingen adımları ile sahanın ortasına geldiği sıra Utku'nun çok sert bir antreman yaptığını fark etti. Onu durdurmak veya konsantrasyonunu bozmak istemedi. Genç kız sahanın ortasında bağdaş kurarak oturdu ve karşısındaki yakışıklı adamın terden alnına yapışmış saçlarına baktı. Attığı taklaları ve agresif tekmeleri izledi. Nasıl bu kadar iyi olabilirdi ki? Hayran bakışları giderek artan Defne içindeki hüznü bir türlü anlayamıyordu. Bu genç adam neden onu reddediyordu ki? Dahası daha bir teklifte bile bulunmamıştı ki. Defne başını hafifçe yana eğdi ve gözlerini genç adamı ezberlemek istercesine üzerinde gezdirdi. Tutku son agresif atağını da yaptıktan sonra arkasını dönmüştü ki kendisini izleyen Defne ile göz göze geldi. Olduğu yere bir çivi gibi çakıldığını hissetti genç kız. Defne'nin kendisine olan bakışı onu olduğu yere saplıyor gibiydi. "Merhaba." dedi Defne tüm cesaretiyle. Tutku derince bir nefes aldı ve genç kızın yanına yürüdü. Aralarında iki metrelik bir mesafe bırakarak genç kızın karşısına bağdaş kurarak oturdu. "Merhaba." dedi sessizce. Defne genç adamın kendisinden uzağa oturmasından daha çok kendisiyle oturduğu gerçeğine dalmıştı. "Nasılsın?" dediğinde Tutku gözlerini gökyüzüne çevirdi. Güneş neredeyse batmak üzereydi. Kim bilir ne kadar çok yormuştu kendisini? Peki neden hiç yorulmuş hissetmiyordu? "Aslında bir garibim." dedikten sonra kendini sırt üstü çimlere attı. Defne genç adamın bu hareketine sessizce gülerek kendisi de onun gibi çimlere uzandı. "Neden ki?" Tutku dudaklarını büzdü ve yarım yamalak güldü. Dudağının kenarından çıkan beyaz dişleri genç kızın yutkunmasına sebep oldu. "Hiç bir şeyi çok istedin mi?" dedi gülen yüzü ses tonunu da yansımıştı. "Ben özgür bir hayatı çok istedim ve şimdi buna sahibim ama sınırlı bir zamanım var. " dedikten sonra kaşları çatıldı "peki neden kaçmıyorum?". Başını yana yatırdı ve Defne'nin gözlerine baktı. "İlk kez özgürlük bir nefes kadar yakınımdayken ben burda ne yapıyorum Defne?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD