Yalanlar...

2856 Words
Utku, Tutku'dan okul için öğrenebileceği her şeyi öğrenmiş ve hem abisi hem koruması olarak bildiği Hakan Bey ile okulun yolunu tutmuştu. Serkan abisi bileğindeki alçıyı kırdığında çok hızlı bir şekilde iyileştiğini söylemişti. Sonrasında birkaç krem ile masaj yapmış ve iki katlı bandajla sarmıştı. Derince nefes aldı, birkaç hafta sonra Tutku geri gelecek ve o bu okula gidecekti. Çok az kalmıştı, sabretmesi lazımdı. Okulun bahçesine girip de arabanın kapısının Erdem Bey tarafından açılmasıyla arabadan yavaşça indi. Etrafa baktığında birçok kişinin garip bir ifadeyle kendisine baktığını fark etti. Tutku sanırım gereğinden fazla dikkat çekmişti. Tabii, onun gibi kendini bildi bileli eğitim gören birinin dikkat çekmemesi garip olurdu. Merdivendelerden çıkıp okul binasına girdiğinde sağ taraftaki kantini gördü. Gidip kendisine bir su bir de çikolata aldı. Enerji lazımdı. Odasına çıkarken sürekli kendisine tip tip bakan insanlara kaşlarını çatarak bakmak istiyordu. Ayı mı oynuyordu sanki? Utku odasına girmeden önce arkasından gelen birinin ismini bağırdığını duydu. Gelen kumral çocuk endişeli bir ifadeyle kendisine bakıyordu. "Utku! İyi misin?" dediğinde Utku başını salladı ve onun kim olduğunu çıkarmaya çalıştı. Asır değildi, Kaya da değildi, Defne hiç değildi! O zaman bu Berk olmalıydı. "Evet, iyiyim. " dediğinde Berk kaşlarını çatarak bir iki adım geri çekildi. "Sesin..." diye mırıldandı "bu kadar kalın mıydı senin?" dediğinde Utku gözlerini kaçırıp iki üç kez öksürdü. "Hastaneden yeni çıktığım içindir." diye mırıldandığında Berk'in bakışları sargılı koluna kaydı. "Geçmiş olsun?" dediğinde Utku başını salladı. "Teşekkür ederim." diyerek odasına döndü ve kapıyı açarken hafiften Berk'e gülümsedi. "Biraz dinlenmem gerek." dediğinde Berk başını salladı. Utku odasına girer girermez Berk geri geri birkaç adım attı sonrasında son sürat koşmaya başladı. Koridoru aşıp da çardağa vardığında Anıl ve Asır'ın ortasına atladı. "Oğlum!" dedi nefes nefes. Anıl , Berk'in sırtına vurarak nefes almasına yardımcı oluyordu ki Berk telaşla Asır'a döndü. "Utku döndü." dediğinde Asır tam kalkıp odasına gidecekti ki Berk kolundan tuttu. "Ama bir gariplik vardı." dediğinde Asır kaşlarını çatarak Berk'e baktı. "Nasıl bir gariplik?" . . . Üç genç arka arkaya saklandıkları koca ağacın arkasından sırayla başlarını yan taraftan çıkarmışlardı. Utku halı sahanın tribünlerinde oturmuş telefonuyla oynuyordu. "Garip olan ne?" dedi Anıl kaşlarını çatarak. En arkada kafası en üstte olandı. Ortadaki Asır ise düşüneceli halde Utku'yu izliyordu. "Utku sahaya geldiğinde her zaman antrenman yapar ama şuan oturmuş telefonuyla oynuyor." diyen Berk ile Asır gözlerini kısarak Utku'ya baktı. "Evet, genelde oturacaksa tribünlerde değil bankta oturur ve güneşlenirdi." dediğinde Anıl kaşlarını çattı. Sinirle Berk ve Asır'ın önüne geçtiğinde ikisi de telaş içinde aynı anda Anıl'ı iki kolundan tutup ağacın arkasına çekti. "Ne yapıyorsun?" dedi Asır kızgınlıkla. Başını yana eğip Utku'nun görüp görmediğini kontrol etti. "Oğlum 20-21 yaşlarında koca adamlarsınız! Liseli ergenler gibi kız kessek yine bir şey demeyeceğim ***** koyayım!" dediğinde Asır bir anda gözleri kaçırdı ve Berk ile göz göze geldi. Bu sefer Berk de gözlerini kaçırınca ikisi yine Anıl ile göz göze geldi. Bu sefer de ikisi de Anıl'a sırtını döndü. "Saçmalamayın! Gay misiniz?" "Hayır!" "Hayır!" Anıl tek kaşını kaldırdığında Berk gökyüzüne bakıp gözlerini kıstı. "Kanka şimdi böyle hayal edince erkek vücudu hiç cazip değil. Ben ince bel falan severim..." diyerek alt dudağını ısırdığında Anıl ensesine sağlam bir şaplak attı. Ancak az önce ikisi de o kadar yüksek sesle bağırmıştı ki Utku bu bağırışı duymuş ve başını çevirmişti. Bu sabah kendisine selam veren çocuktu. Sanırım oradaki kara kaşlı kara gözlü olan ise oda arkadaşıydı. Asır'ı biraz daha incelediği sıra arkasından gelen naif ses ile başını çevirdi. "Utku?" Aman Allah! "D-defne?" konuşamayınca iki üç öksürdü ve omuzlarını dikleştirdi. "Defne?" dedi bu sefer boğazını temizlerken. Genç kız altına siyah dar bir pantolon üzerine ise bol uzun bir su yeşili kazak giymişti. Kazağının yumşak olduğunu belli eden tüyleri ve açık oval bir yakası vardı. Köprücük kemikleri gözüküyordu çünkü saçını at kuyruğu yaparak kendisine en yakışan şekilde giyinmişti. "Nasılsın?" diyerek yanına yaklaşan Defne heyecandan ellerinin titrediğini hissetti. "İyiyim." diye mırıldandı Utku. O sırada Defne yavaşça yanına geldi. "Oturabilir miyim?" diyerek yanını gösterince Utku gözleri büyüttü. "Tabii, tabii ki oturabilirsin. Babamın malı değil ya sonuçta." diyerek saçma sapan bir şekilde kendi kendine güldü. Defne , Utku'nun ilk kez böyle bir hâlini görüyordu. Hafif kızarmış yanakları, yeni tıraş olmuş çene hatları ve daha bir garip duran bakışlarına baktı. Utku bugün bir garip duruyordu. İstemsizce gözleri bileğine gittiğinde endişeyle elini tuttu. Utku dün çıkarılan çatlak bileğinin oynatılmasıyla acıyla inledi. "A! Özür dilerim, çok özür dilerim! Acıyacağını düşünmemiştim." diyen Defne telaşla genç adamın bileğini nazikçe bıraktı. Bunun üzerine Utku hafifçe güldü. "Sorun değil, boş bir anıma denk geldi." diyerek Defne'nin az önce bileğini tutan elinin üzerine elini koydu. "Canını sıkma." diyerek gülümsediğinde bir bağırış koptu arkadan. "Utku!" Asır, deli danalar gibi tribünlere koşarken arkasından Berk ve biri daha geliyordu. "Utku!" Karşısına dizilen üçlüye anlamaya çalışır bir ifadeyle baktı. Berk ve Asır biraz garip duruyordu diğer tanımadığı kişi ise canı sıkkın gibiydi. "Efendim." diyen Utku'nun eline bakan Asır yutkundu. Hâlâ utanmaz utanmaz Defne'nin elini mi tutuyordu? "Maç!" "Yemek!" Utku ;Berk'in "yemek" , Asır'ın "maç" deyişiyle kaşlarını çatarak baktı. "Yemek!" "Maç!" Bu sefer de ikisi tam tersi şeyleri söyleyince Asır, Berk'e onu öldürmek istermiş gibi baktığı sıra Anıl huysuz huysuz lafa girdi. "Maç var, pizza ısmarlayacağız. Hadi sen de gel." dediğinde Asır kafasını sallayarak Utku'ya baktıktan sonra Anıl'a dönüp göz kırparak onu takdir etti. Anıl gizli bir reverans yapıp önüne döndüğünde Asır ve Berk'in Utku'yu tuttukları gibi odaya sürüklediklerini gördü. "Ama!"diyerek hevesi kursağında kalan Defne ayağa kalkmıştı ki Anıl gülümsedi. "İnan onların bir tık zamana ihtiyacı var." dedikten sonra jet hızıyla peşlerinden koşmaya başladı. "Off! Pizza efsane kokuyor!" diyerek bir dilim alan Berk Netflix'ten açtıkları filme baktı. Utku, kaşlarını çatarak kendisine yalan söyleyen bu üç adamı inceledi. Yalan söyledikleri ve bir işler karıştırdıkları o kadar belliydi ki... Sadece Asır'ın kendisine olan bakışları hiç hoşuna gitmediğinden bozuntuya vermiyordu. "Maç izleyecektik?" dediğinde Berk ağzı dolu dolu telaşla bir yalan uydurdu. "Kötü hava şartlarından dolayı ertelenmiş." dedikten hemen sonra tekrar filme döndü. . . . "Tutku!" Tutku heyecanla odasından çıkarken yüzünde güller açıyordu. Saçlarını o kadar çok özlemişti ki! Sanki onları hapisanede tutan bir gardiyan gibi hissetmişti kendini. Şimdi özgürce savrulduğunda etrafa saçtığı kokuyu, ensesindeki yumuşak gıdıklanışı hissediyor gülümsüyordu. "Tutku? Sen daha dün hastaydın bu enerji de ne?" diyen Emre şaşkınlıkka Tutku'ya bakıyordu. Gerçekten çok güzel bir kızdı. Tatlı sarı saçları, cam gibi yeşil gözleri ve tatlı elbisesiyle güzelliğine güzellik katmıştı. Etrafında dönen Tutku elbisesinin havalanmasıyla kıkırdadı. "Erkek rolü yapmak çok zormuş..."diye mırıldandıktan sonra kıkırdadı. "Sesime bak! Çok özledim sesimi!" diyerek çığlık attığında Emre yüzünü buruşturdu. Tutku "Dur! Deli kız!" diyen Emre'nin elini tuttu. "Hadi üç günüm var! Üç günde biraz kendi hayatımı yaşayayım!" diyerek Hakan abiden arabanın anahtarlarını aldı ve ilk iş olarak alışveriş yapmaya gitti. "Emre buraya da girelim!" diyerek mağazanın birine girdi. Çeşit çeşit kolye ve bileklikler bakarken içi gidiyordu. "Tutku!" "Emre şuradaki bileklikler var ya harika!" diyerek Emre'yi duymamazlıktan gelen Tutku kendisini bir anda erkek reyonunda buldu. İstemsizce bileklikler, kemerlerle bakarken boğazının düğümlendiğini hissetti. "Tutku! Ben hasta bakıcılığı yapacaktım ama sanki ben hastayım." diyerek yanına gelen Emre ile Tutku hemen bakışlarını başka tarafa çevirip yalandan kıkırdadı. "O zaman senin seveceğim bir şey yapalım ve yemek yiyelim?" dediği sıra Emre tam aklına yatmış bir fikir olduğunu düşünerek gülümsemişti ki telefonu çaldı. Emre yanından uzaklaşıp gittiğinde Tutku etrafta gezinmeye devam etti. Acaba Berk ve Asır'a hediye alsa mıydı? Ama şu an abisi oradaydı zaten. "Tutku?" diyerek kendisine gelen Emre yüzündeki sıkıntılı ifade ile kendisine bakıyordu. "Kuaförde bir problem çıkmış. Sanırım makinelerden birini yakmışlar. Benim acilen gitmem gerek. Hakan'ı ararım, yanına gelsin." dediğinde Tutku ellerini kaldırdı. "Hayır gerek yok." diyerek gülümsedi ve Emre'ye ikna edici bakışlar yolladı. Emre , Tutku'nun yalnızlığa ihtiyacı olduğunu fark ederek başını anlayışla salladı. Tutku reyonlara geri döndü ve bir tane siyah fötr şapka gördü. Elbisesine oldukça uyuyordu. Eline alıp boy aynasına doğru gitti ve başının üzerine koyup gülümsediği sıra aynadan kendisine bakan mavi gözlü biriyle karşılaştı. Kaya? Arkasını döndüğünde Kaya bir müddet kendisine öylece bakmıştı. Kaya, kendisine kemer almak için arkadaşları yemek yerken bu mağazaya girmişti ki Tutku'yu gördü. Harika bir elbisenin üzerine tatlı siyah bir şapka deniyordu. İstemsizce olduğu yerde durdu ve onu izlemeye başladı. Gerçekten tekrardan karşılaşmışlar mıydı? "Tutku?" dedi Kaya istemsizce. Tutku'nun ismini hatırladığı gerçeğiyle içini saran heyecan genç adamın aklını başından almıştı. "Senin..." diye mırıldanan Tutku gözlerini kaçırdı. "Okulun yok muydu?" diyerek elindeki fötr şapkayı yerine bıraktı. Neden sürekli Kaya ile denk geliyordu? Kaderin trajekomik yanı mıydı bu? Kaya, eliyle arkasını gösterdi. "Aslında arkadaşlarla okulu ektik ve bir şeyler yapmak için gelmiştik." dediğinde Tutku ağır ağır başını salladı. "Bir şey mi alacaktın?" diyerek erkek reyonlarına baktığında Kaya elini ensesine attı. Çekingen bir tavır ile ensesini ovuştururken etrafa bakındı. "Aslında kemere ihtiyacım var." dedikten sonra kemerlerin olduğu tarafa yöneldiğinde Tutku da onu takip etti. Geçip gitse daha garip olacakmış gibi hissediyordu. Kaya eline aldığı birkaç tane kemeri incelerken Tutku başını yukarı kaldırdı. Özgürlüğünün tadına var, diğer herkes gibi... Kaya'nın yanından geçip kemerlerden az ama şık işlemeli olanını aldı ve Kaya'nın yanından aşağı sarkıttı. "Bu sana yakışır. Hem şık hem de ağır bir yanı var." dediğinde Kaya şaşkınca genç kızın cam gibi yeşil gözlerine bakıyordu. "Hmm, öyle mi dersin?" dedi zar zor. "Evet, istersen sana hediye olarak alabilirim?" diyerek elini çantasına attığında Kaya kolunu tuttu. Tutku, kolunu tutan genç adam ile bir an haraketsiz kaldı ve Kaya'nın mavi gözlerine baktı. "Gerek yok, ben alırım." dediğinde Tutku'nun incinmiş bir ifadeyle kendine bakmasıyla kaşlarını çattı. Yanlış yapmıştı , kesin bir yanlışlık vardı. Sanırım kibar olmak işe anlayışlı olmak farklıydı. "Tamam sen al ben de sana o siyah şapkayı alayım, sana çok yakışmıştı!" diyerek şapkanın olduğu tarafa aceleyle yürüdüğünde Tutku istemsizce kıkırdadı. Kasada paralarını ödedikten sonra mağazadan çıkmışlardı. Tutku elindeki poşeti Kaya'ya uzattığında Kaya da gülümseyerek şapkasını başına takmıştı ki gözü genç kızın beyaz tenine yayılmış kırmızı şişliklere kaydı. Gözüne bir garip gelse de Tutku'nun rahatsız olacağını düşünerek bakışlarını oradan çekti. "Arkadaşlarının yanına mı gideceksin?" diyen Tutku ile Kaya hemen başını iki yana sallayarak ayak üstü arkadaşlarını sattı. "Hayır, yani istersen..." diyerek dudağımı yaladı. "... Beraber takılabiliriz." Kaya'nın çekingen ve nazik halleri nedensizce Tutku'nun hem hoşuna gitmişti hem işine gelmişti. Hiç arkadaşı yoktu ve şu an dışarıda yalnız gezmek istemiyordu. Yorgun bedeninin biraz enerjiye ihtiyacı vardı. "Olur." dediğinde Kaya heyecandan ellerini ovuşturdu. "Ne yapmak istersin? Sinema, oyun salonu, yemek?" Kaya heyecana gelmiş hızlı hızlı elindeki bütün seçenekleri kullanırken Tutku'nun gözleri buz pateni yapanlara kaymıştı. "Gel benimle!" diyerek Kaya'nın elini tuttu ve heyecanla piste doğru koşmaya başladı. Tutku'nun iki hâli vardı bir erkek rolü yaparak ahkâm kesmeye çalışmak bir de abisiyle takılırken ki canı yakın hâlleri. Yanında daha öncesinden erkek niyetine hiç arkadaş edinmediğinden erkeklere arkadaş niyetiyle yaklaşmanın ne olduğunu bilmiyordu. O yüzden abisine nasıl davranıyorsa arkadaşlarına da içgüdüsel olarak öyle davranıyordu. Çünkü hapisanedeki tek rol model abisiydi. Kaya üç buçuk atan kalbine söz geçirmeye çalışırken felç geçiren eline bakıyordu. Resmen kız elini tuttu diye ölüm döşeğine gelmişti. "Çok güzel!" diyerek pistin etrafını saran cam kısımda durdu ve ellerini kavuşturdu. Kaya, elleri arasından bir serçe gibi uçup giden ele şaşkınca baktı. Çok çabuk yükselmiş bir o kadar da hızlı düşüşe geçmişti... Gözleri Tutku'nun baktığı yere kayınca kaşlarını çattı. Uzun zamandır yapmadığı bir aktiviteydi. Kendisi bundan önce annesiyle buz pateni yapardı. Ancak bazı sebeplerden dolayı bırakmak zorunda kalmıştı. Bu yüzden pek sevmiyordu başkalarının b "Ben buz pateni yapacağım, gelmek ister misin?" dediğinde Kaya olumsuz anlamda başını salladı. Tutku biraz bu duruma üzülse de onun kaba saba bir kişiliğe sahip olduğunu hatırlayarak başını salladı ve gülümsedi. Gişeden kendine paten aldı ve çantasını bırakıp içeri girdi. Elbisesinin etekleri naif naif uçuşurken buzun üstünde çok zarif hareketler ile geziniyordu. Önce geri geri gitti ellerini belinde birleştirdi ve camın ardından kendisini izleyen Kaya'ya bakıp gülümsedi. Birkaç kez geri geri yürür gibi yaparak hızını arttırdı ve sonrasında bir ayağını zarifçe kaldırdı. Saçları gözleri önüne geliyor, kendi hızından dolayı uçuşan tutamları yüzüne vuruyordu. Tutku belki de ailesinden kazandığı en önemli şey her şeyi bilmesiydi. Artık o kadar esnek ve dengeli bir duruşa sahipti ki yeni şeyler öğrenmek eskisi kadar uzun sürmüyordu. Daha çabuk kavrıyor, daha güzel şeyler yapabiliyordu. Kaya, zarifçe kayan Tutku'ya hayran hayran bakmadan edemedi. Gerçekten duruşunun sağlamlığı, kendine olan öz güveni açıkça belliydi. Eğitim almış gibi duruyordu? Tam o sıra kendi ekseninde dönüp de eteği havaalanınca Kaya istemsizce etrafa baktı ki kaşları anında çatıldı. Artistik hareketleri yüzünden herkes cam kenarına doluşmuş onu izliyordu. Kaya sinirle yutkundu, bir paten görevlisinin Tutku'nun yanına geldiğini gördü. Birkaç cümle kurduktan sonra Tutku'nun gülümsediğini, sonranda da başını salladığını görünce içinde bir şeylerin patlamak üzere olduğunu hissetti. "Ne dedi lan o puşt?" diyerek kaşlarını çatmıştı ki bir anda Tutku'nun elini tutup beraber paten yaptıklarını görünce kaşları mümkünmüş gibi daha da çatıldı. Kaya ikiliyi izleyen insanların arasından sinirle geçip gişeden kendisine bir çift paten aldı ve çabucak giyip sahaya daldı. Görevli Tutku'yu kendi ekseninde dönmesi için bıraktığında Kaya hızla Tutku'nun yanına gitmiş ve belinden tutup kendine çekmişti. "Sen, gelmeyecektin?" dediğinde Kaya gözlerini görevliye çevirdi, kötü bakışlarla uzaklaşmasını işaret etti. Zavallı genç en güzel fırsatını kabadayı gibi rüyanın ortasına atlayan ayıyla kaybetmişti. "O kadar güzel hareketlerin vardı ki şevke geldim!" diyerek Tutku'ya bakınca Tutku , Kaya'nın neye sinirlendiğini anlayamadı. "O zaman, bir şova var mısın?" dediğinde Kaya gözlerini kararttı. "Her zaman!" Camın etrafındaki topluluk gösterinin bittiğini düşünerek dağılırken Kaya Tutku'nun belinden tuttu ve havaya kaldırdı. Tutku, anın büyüsüne kendini bıraktı ve zamanının ilk defa bu kadar güzel bir şey için aktığını iliklerine kadar hissetti. Kahkahalar atarken arada ufak ufak çığlıklar atıyor onun mutlu sesini duydukça gülen Kaya da kendi etrafında dönüp onunda dönmesine sebebiyet veriyordu. Kaya sonrasında Tutku'yu yavaşça indirdi ve Tutku bacaklarını Kaya'nın beline sardı sonrasında Tutku kendini geri attı ve kollarını açtı. Buz pistindeki herkes geri çekilmiş akrobatik hareketler yapan çifti hayranlıkla izliyorlardı. Tutku tekrardan kalkıp da kollarını Kaya'nın boynuna dolayınca kıkırdadı. İlk defa kendi isteğiyle eğlence için yapıyordu. "Sen, çok güzel kayıyorsun. Başta bilmediğini düşünmüştüm." diye mırıldandığında Tutku'nun aksine Kaya o sıra bambaşka bir duruma odaklanmıştı. Heyecanına... Yemyeşil gözleriyle kendisine bakan Tutku'ya nutku tutulmuş bir hâlde bakakalmıştı. Yüzünün kendisine yakın oluşu, muazzam gülüşü, aldığı sık nefeslerin yüzünü yalayışı. Kaya, kalbini mi yoksa aklını mı kaybediyordu? Sanırım hiçbir fikri yoktu... "Kaya?" diye fısıldayan Tutku Kaya'nın kendisine saf saf bakışıyla başını çevirip gittikleri yere baktı. Dosdoğru camlara doğru gidiyorlardı. Kaya'nın kendisine hâlâ aval aval baktığını görünce ayaklarını çözdü ve buz pistine bastı. Yönlerini sola doğru çevirdikten sonra gülümsedi. Kaya bir anlık yönün değişmesiyle anlık büyüden kurtulunca "Tutku" diyebildi. Tutku , gülerek Kaya'nın komik hâline baktı. Sanırım ilk defa farkına vardığı bir şeyden dolayı heyecan yapmıştı. Birisi kendisinden hoşlanıyor gibiydi. En sonunda ikisi buz pistinden çıkıp da patenlerini çıkarırken pist görevlileri yanına toplanmıştı. "Merhabalar efendim." Diyerek en öne çıkan biri diğerlerinden daha yetkili duruyordu. "Merhaba." diyerek karşılık verdi Tutku oturduğu yerden. Kaya kaşlarını kaldırmış görevlilere bakıyordu. Neden bunların hepsi erkekti. Ülkede buz pateni yapmayı bilen kız mı yoktu? "Az önceki gösteriniz çok etkileyiciydi." dediğinde Kaya hemen böldü. "Bu bir gösteri değildi sadece eğlendik." dediğinde Tutku kaşlarını kaldırarak Kaya'ya baktı. Ne zoru vardı bunun? "Efendim, size numaramızı versek bazı günler gelip böyle dans etseniz nasıl olur?" dediği sıra tam Kaya ağzını açıp reddedecekti ki gözleri kocaman açıladak Tutku'ya döndü. Buluşmak için efsane bir şans ve efsane bir neden! "Olur,olur! Bana uyar!" Diyerek bir anda ruh halinin değişmesiyle görevlilerin hepsi şaşkınlıkla ona bakmıştı. Tutku gülümseyerek Kaya'ya baktıktan sonra kabul etmek istedi ama aklına gelenler ile yutkundu. "Üzgünüm..." diyerek gözlerini kaçırdıktan sonra dudaklarını yaladı. Kaya dahil hepsi kendisine üzgün bakışlar atıyordu. "Ama kartınızı alabilirim. Müsait olduğum zamanlar da belki gelebilirim." dediğinde herkesin gözlerinde ufak umutlar oluştu. Kaya ve Tutku ayakkabılarını giydikten sonra Tutku oyun salonunu görmesiyle koşması bir oldu. Kaya koşarak giden Tutku'yu görünce istemsizce gülümsedi. Sanki küçük bir kız çocuğu gibiydi. "Burası da neymiş böyle?" diyerek aterilerin yanına gitti ve incelemeye başladı. "Ayıcık kazanmaya çalışmak ister misin?" diyen Kaya ile Tutku başını çevirip bir sürü ayıcığın olduğu makineye baktı. "Tamam, hadi deneyelim!" diyerek bir lira çıkaran Kaya'ya baktı. Madeni parayı içine atıp yanan sönen ışıklar ile Tutku kolu tuttu ve saçmasapan bir şekilde hareket ettirdi. Bunu daha önce hiç yapmamıştı. "Dur!" Kaya bağırarak Tutku'nun arkasına geçti. "İlk defa bir şeyde berbat oluşunu görmek içimi rahatlattı." diyerek güldü ve Tutku'nun kolunu tutan elinin üzerine elini koydu. "Hangisi?" diyerek soru sorduğunda Tutku hemen gözlerini içerideki oyuncaklarda gezdirdi. "Şu!" dedi boştaki eliyle cama vururken. "Ayıya benzeyen ama tavşan olan var ya, o!" diye bağırdığında Kaya bu kadar heyecanlanmasına güldü. İlk seferde başarısız olduklarında Tutku makineye yurttaki erkeklerden öğrendiği küfürleri etti ama içinden... "Bir kez daha deneyelim." diyerek duruşlarını bozmayan Kaya makineye bir madeni para daha attı. "Bu sefer olacak!" dediğinde Tutku gülerek Kaya'ya baktı ve tekrardan tavşanına döndü. "Kaya!" diyerek hayıflandı. "Sola biraz, azıcık geri dur! Fazla geri oldu ileri ileri!" diyen Tutku heyecandan bağırıyordu. "Evet ! Evet! Evet!" Tavşanı yakalayan kıskaç tutup da boş yere atınca Tutku çığlık atarak yerinde zıpladı ve dönüp Kaya'nın omzuna kolunu attı. "Teşekkür ederim!" diyerek hemen geri ayrıldı ve makinenin altından oyuncağını aldı. Erkek gibi darvanmayı bırakmalıydı. Kaya ise put gibi kalakalmıştı. Az önce ne olmuştu? O sarılmış mıydı? Kolları hazır açıkken bu fırsattan yararlanmalı mıydı? Ha*s*****! Kaya utanabiliyor muymuş?! "Ya Allah dedim düştüm Yâr yoluna hey!" Kaya koşarak Tutku'nun belinden tutup sarılırken "Şimdi sana doğal dönme dolabın nasıl olduğunu göstereceğim!" diye bağırıp bu bahaneyle kendi ekseninde dönerken Tutku'nun kendisine sıkı sıkı sarılışının keyfini çıkardı! Ayrılmamak için o kadar uzun süre döndü ki en son başı çok kötü dönmüş ve ikisi birden yere düşmüştü. Herkes onlara bakarken onlar yerde kahkaha atıyorlardı. "Vallahi düştüm Yâr yolunda hey!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD