Ağla...

2336 Words
Sımsıkı tutuyordu, ölmekten değil. Belliydi. Onu bir daha göremeyecek olmanın gerçeğinden dolayı. Gözlerinden düşen birkaç damla yaş yanaklarından süzüldü ve gökdelenden aşağı düştü. Ölmeden önce onu üzmek istemiyordu ama bunu hiç söylemediği için pişman olmak da istemiyordu. Gözlerini kapattı. Kendisi düşmesin diye tüm gücüyle onu tutmaya çalıştığından birazdan o da tutunamayıp düşecekti. "Seni seviyorum." Ellerini açıp da kendini boşluğa bıraktığı sıra arkasında kalan adamın haykırışıyla Tutku hıçkırdı. Filmin en can alıcı sahnesi resmen içine işlemiş sanki binadan aşağı düşen kız kendisiymiş gibiydi. Yandan kendisine uzatılan peçete ile başını çevirip kendisine naif bir ifade ile bakan adama baktı. Genç adam filmin başından beri genç kızı izliyordu, her gün böyle güzel şeylere rastlanmıyordu. Tutku tam peçeteye elini uzatmıştı ki birdenbire biri çenesinden tutup kendine çevirdi. "Gerek yok, kalsın." diyerek Tutku'nun yanaklarını kavradığı gibi baş parmağı ile yanaklarını silmeye başladı. Agresif ancak nazikti hareketleri. Tutku ilk defa kıskanıldığını hissederek dudaklarını birbirine bastırdığı sıra Kaya genç kızın birbirine bastırdığı dudaklarına baktı. Sonrasında hemen geri çekilip yüz ifadesini değiştirirken içinden yandaki yılışığa sövüyordu. Zaten film bitse sövüyor olmakla kalmayacak, dövüyor da olacaktı. En sonunda film bitip de ışıklar yanınca Tutku gülerek Kaya'ya döndü. "Çok güzel bir gün değil miydi?" dediğinde Kaya istemsizce gülümsemişti ki arkasından kalkan hergele ile göz göze geldi. Tutku bir anda değişen bakışları takip ederek az önce kendisine mendil uzatmış olan adamı görünce istemsizce güldü. "Evet, çok güzel bir gündü." diyerek kendini toparladıktan sonra "Şimdi ne yapmak istersin?" dediğinde Tutku dudaklarını büzdü. "Artık eve gitmem gerek." dediğinde Kaya düşünceli bir hâlde ayaklarını yere sürttü. "En azından yemek yesek, sonra dağılırız. Aç aç yollama beni yurda." dediğinde Tutku, Kaya'nın bu yabancı hallerine takılı kalmıştı. "Tamam." dedi en son gülümseyerek. Kaya ile Tutku fast food restoranlarını gezerken Utku bambaşka bir alemdeydi. Pizzalar bitmiş film bitmiş Berk ve Anıl odalarına gitmişti. Utku boğazı gıdıklanınca iki üç kez öksürmüştü ki Asır kalkıp dolaptan birkaç tane çilek çıkardı. Utku yeşil gözlerini Asır'ın üzerinde gezdirirken kendi kendine düşünmeden edemiyordu. Asır bir şeylerin farkında mıydı? Oysa Asır hiçbir şeyden haberi olmayan en acınacak haldekiydi. Asır yanına oturup da Utku'nun ağzına çilek uzatınca Utku kaşlarını çatarak geri çekildi. "Romantiklik mi yapıyorsun oğlum?" diyerek ters bir bakış attı ve elindeki çileği alıp garip kaçmasın diye yedi. "Ben yoruldum uyuyacağım." diyerek yatağına yöneldiğinde Asır Utku'nun arkasından bir müddet baktı ve sonrasında balkona çıktı. Arka cebinden sigara paketini çıkardı ve dudaklarına koydu. Paketin içine sıkıştırdığı çakmağı da çıkarıp dudaklarına uzattığı sıra gözlerini sinirle kapayıp açmıştı. Bir gecede insanın değişmesi mümkün müydü? Peki sadece Utku mu değişmişti? Kendisi de bir değişik hissediyordu... Bu zamana kadar odasını paylaştığı kişi şu an baktığı adama hiç benzemiyordu. Sigarasınının ucunu tutuşturduktan sonra zehri içine çekti. Yüzünü buruştururken iğrenircesine kaşlarını çattı. Aklı iyiden iyiye karışmıştı. Utku'nun hâl ve tavırlarındaki değişiklik bir yana şimdi çok daha başka gözüken hâlleri vardı. Sanki bir gecede kilo almış, kaşları gürleşmiş ve kabalaşmıştı. Bunlardan çok ziyade kaba bir insan olmuştu. "Deliriyorum! " diyerek saçlarını karıştırdığı sıra okulun demirlerinden atlayan biriyle kaşlarını çattı. Yürüyüşüne ve gevşek hareketlerine bakılırsa oldukça mutlu biriydi. Asır, imrenmeden edemedi. Kaya ise geçirdiği mutlu gününün ardından ıslık çalmaya başladı ve sonrasında istemsizce kahkaha attı. Ona sarılmıştı! Elini tutmuştu! Kutsanmış gibi elini havaya kaldırdı ve gülerek salladı. Elini tutmuştu! Deli gibi bağırmak karanlık sahada dans etmek istiyordu. Yüzünde resmen güller açıyordu. Genç kızın yeşil gözleri sanki yüreğinde filizlenmişti... Kaya güvenliğin uyuduğunu görerek gizlice içeri girdi ve odasına çıktı. Güzel bir duşun ardından güzel bir güne uyanacağını ümit ediyordu. . . . Sabahın ilk ışıklarıyla uyanan Asır hâlâ uyuyan Utku'ya kaşlarını çatarak baktı. "Abartıyorsun Asır daha dün hastanelik oldu. Sabahın köründe antrenman mı yapsın?" dedi kendi kendine ve duşa gitti. Güzel bir duşun ardından üstüne havlu attı ve eşofman altını giydi. Dışarı çıktığında Utku'nun ilk defa fiziğini gördü. Dışarıdan göründüğü gibi cılız bir bedeninin olmayışı kaşlarını çatmasına sebep oldu. Bu zamana kadar hiç tişörtünün altını görmemişti ama bu kadar kaslı olmasını da beklememişti. Mini buzdolabına doğru yürürken Utku'nun kendisine bakıp kaşlarını çatmasıyla bir an durakladı. Bir yanlış mı yapmıştı? Neden bu kadar garip davranıyordu. Bayıldığında başını falan mı çarpmıştı? "Bir şey mi oldu?" dedi buzdolabından su alırken. "Üstsüz gezme. Rahatsız oluyorum." dediğinde Asır kaşlarını çatarak ona baktı. Birkaç sefer daha yaşanmıştı böyle ama Utku daha çok sinek kovalamış, öksürmüş ve kaçmıştı. Şimdiye banyoya doğru koşması gerekmiyor muydu? Diğer seferlerdeki gibi... Asır kaşlarıyla Utku'nun çıplak göğsünü işaret etti. "Evet, ben de rahatsız oluyorum." dediğinde Utku bir müddet Asır'a baktı ve ardından arkasını dönüp tişörtünü giydi. Sargıdaki kolu sızlıyordu. Alçı çıktığından dolayı sanırım biraz fazla incinmişti. Ama şu an aklını daha çok kurcalayan şey Tutku'nun Asır denen bu herifle aynı odayı paylaşması. Gerçekten canını sıkıyordu. Eli yüzü düzgün, saygılı bir insan olsa da Utku da bir ağabey olarak kendisini zorluyordu. Çünkü bu adamın bakışları abilik içgüdüsünü tetikliyordu. "Hadi kahvaltıya inelim." diyen Asır yine de her şeyi unutup Utku ile vakit geçirmek istiyordu. "Tamam." diye mırıldandı Utku ve beraber yemekhaneye indiler. Utku tek eliyle tepsisini tutarken birden bire başka bir elin tepsisinin diğer tarafından tutmasıyla başını çevirdi. Defne'nin tatlı kahverengi gözlerini görür görmez dibi düşen Utku gülümsedi. "Günaydın Defne." dedi mükemmel gülüşünü ortaya sererken. Defne, Utku'nun ilk kez böyle bir gülüşü olduğunu fark ediyordu. Biraz daha sert mi? Erkeksi mi? Heyecandan dili dolanırken gülümsedi. Son zamanlarda Utku'nun kendisine yakınlaştığını fark etmişti. O da bir kızdı sonuçta ve neyin ne olduğunun elbette ki farkındaydı. "Günaydın." dedi Defne ve diğer eliyle tepsinin diğer ucunu tuttu. "Bana bırak, yardım etmek istiyorum." dediğinde Utku sağlam koluyla saçlarını geriye taradı. Nedensizce utanmıştı ama mutlu da olmuştu. "Kızlar!" Yeşim sessizce kızların ortasına gelip hepsini başına topladı. "Sizce de Utku boy mu atmış?" dedi kaşlarını çatarak Utku'ya bakarken. "Gerçekten de öyle gibi duruyor." dediğinde. Arif arkadan geçerken kızların konuşmalarını duyarak göz devirdi. "Baby face olduğu için bücürüğü yere göğe sığdıramıyorsunuz." diyerek kızların arasına girince hepsi irkilerek geri çekildi. "O bir kere sadece baby face değil Arif hepinizi döven kişi." dediğinde Arif sinirle alt dudağını ısırdı. Arif iri yarı, uzun boylu kumral bir çocuktu. Hafif kemerli burnu, çıkık çene kemikleriyle değişik bir karizması vardı. "Çünkü el kadar, kavrayamıyoruz ki iki tokatlayalım." dediğinde Yeşim yan bir gülüş attı. "Sen bunları külahıma anlat." diyen Yeşim ile Aylin de güldü. "Bizde el kadarız, o zaman hepinizi dövelim mi? " dediğinde Arif sinirle kaşlarını çattı. "Bakın kızım onu hiç dar bir şey giyerken gördünüz mü? Çünkü bir deri bir kemik, velet." derken kendi pazularını çıkarıyordu. "Ya bir git!" diyen Yeşim ile Arif sinirle ayağa kalktı. "İzleyin lan o zaman." diyerek elindeki karton çay bardağı ile dosdoğru Utku'ya doğru yürümeye başladı. "Gördün mü? Ben demiştim bir gariplik var diye." diyen Berk ile Anıl yan gözle Defne ile yemek yiyen Utku'ya baktı. "Bence garip olan sizsiniz oğlum. Çocuk buldu gül gibi kızı yürüyor." dediğinde Asır çatalına sapladığı peyniri tekrardan tabağına attı ve çıkan gürültüyle grup ona döndü. "İyi misin Asır?" diyen Berk ile Asır yüzünü başka tarafa çevirdi ve alt dudağını ısırdı. Kafayı yemeye ramak kala etrafta dolanıyordu. Arif ise son sürat belirlediği rota üzerinde ilerlerken iki üç kere çayına üfledi ve çok yanmamasını sağlamaya çalıştı. Defne ve Utku tatlı bir muhabbete girmişlerdi, Arif ise yalandan ayağı takılmış gibi Utku'nun üzerine çayı dökecekti ki Utku kendisine bakarak gelen adamı çok önceden fark etmişti. En önemli kural diğerlerinden farklı olanları ayırt etmek zorundasın... Sağ ayağını masaya koydu ve kendisini sandalyesi ile geriye itti. Sandalye geriye doğru düştüğü sıra sağlam elini yere yaslayıp takla attı. İki ayağı üzerinde durduğunda sanki zaman durmuş gibi bütün yemekhane onlara dönmüştü. Arif döktüğü çayın üzerine düşerken şaşkın bakışlarını hızla Utku'ya çevirmişti. O az önce ne yaptı öyle? Defne korkuyla masadan kalkmış, Utku'nun sinirli bakışlarını görmüştü. Sargılı kolunu karnı üzerine koymuş, takla attığı için dağılmış sarı saçları gözlerinin önüne düşmüştü. "Her zamanki gibi..."diye mırıldandı Berk şaşkınca Utku'ya bakarken Asır çok başka bir şeye takılmıştı. Bu sefer Utku'nun bakışları kendine güvenen bakışlar değildi, aşağılayan bakışlardı... "Aşırı havalı olduğu için Arif... Aşırı Cool olduğu için?" diye mırıldandı Yeşim kızların ortasında tırnaklarını dişlerken. Utku yerdeki kişiye biraz baktıktan sonra bir dizi üzerine çöktü ve sargılı kolunu dizi üzerine koydu . Sağlam eliyle elini yardım için uzattı. Arif derince nefes aldı ve elini tutup utançla kalkacaktı ki Utku aniden onu kendisine çekti. "Bir dahakine bir iş yapacaksan bu kadar belli etme." diye fısıldadığında Arif sinirle dişlerini ısırdı. "O zaman göster." dedi. Utku anlamayarak ayağa kalktı ve onu da çekti. Arif iki ayağı üzerine sağlam basınca kaşlarını kaldırdı. Utku ayağının ucuyla yerdeki sandalyeyi ittirip havaya kaldırdı ve tekrar oturmak üzere hamle yapmıştı ki Arif elini masaya vurdu. Defne bu ani hareket ile ürkerek geriye gidince Utku'nun bakışları direkt Defne'nin gözlerine döndü. İşte şimdi sinirlenmeye başlıyordu. "Neyden bahsediyorsun?" diyerek çenesini hafifçe kaldırıp başını yana yatırdı. Bu onun kendisine olan güvenini dışarıya vuruşuydu ki herkes onun kendisine güvendiğini iyi biliyordu. "Sen cılız bir kız çocuğusun." Bunu duyan Utku direkt eski pozisyonuna dönerken gözlerinin karardığını hissetti. Bu çocuk bir şey mi biliyordu yoksa şu an argolu konuştuğundan mı yanlış anlıyordu? "Ne dedin?" diyen Utku ile Arif bir an tırssa bile geri adım atmayacaktı. Bıkmıştı artık. Herkes bu sıska çocuğun hakkında konuşuyordu. Kızlar bir şey varmış gibi ona bayılıyor, takip ediyor hatta bazıları gizli gizli fotoğrafını bile çekiyordu. Aşırı abartılıyordu. Sadece iyi dövüşüyordu ve yüzü güzeldi... Bu kadarı da çok fazlaydı. "Cılız bir kız çocuğusun!" demesiyle Utku derince nefes aldı. Kendini değil Tutku'yu deşifre etmemeliydi. Bu iş labirent gibi bir hâl almıştı. Şimdi çıkışa varmak için yapması gerekenin ne olduğuna karar vermesi gerekiyordu. "Ne istiyorsun?" diye sordu sakince. Uzaktan izleyenlerin arasında Kaya da vardı. Ve nedensizce dünün etkisiyle Utku'ya yardım etmek istemişti. Etraftaki kalabalığı bölüp de içe geçtiğinde yavaştan Utku'nun yanına varmıştı. "Göster." dediğinde Utku kaşlarını çattı. "Neyi?" dedi. "Karnını." demesiyle herkes susmuştu. Defne derince nefes alıp araya karıştı. "Boşver onu Utku gidelim." dedi. Herkes Utku'nun çok cılız biri olduğunu buna rağmen nasıl bu üniversiteyi birinci olarak kazandığını tartışıyordu. Her sabah antrenman yaptığını bilseler bile bu kadar cılız olması insanı düşündürtüyordu. Utku kaşlarını çattı ve Defne'ye anlamayarak baktı. Bedenini kamufle etmek için o da bilerek bol giyinmişti. Üstelik bir erkek olmasına rağmen onun da beli çok kalın değildi. Sadece şekilliydi. "Nesi var ki karnımın?" diyen Utku ile herkes Utku'ya bakmaya çalışıyordu. "Biz de onu diyoruz ya!" diyen Arif alayla güldü. "Hiçbir şeyi yok." demesiyle Utku kafasını yana eğdi. Bunca kişinin karın ağrısı neydi cidden? Tutku ne işler karıştırmıştı? Neler dönüyordu? Anlamayarak sağlam elini tişörtünün ucuna attı ve kavrayıp çekti. Yılların getirisi olan kaslı vücudunu gören herkes şaşkınlıkla ona bakıyordu. Arif gözlerini kocaman açmıştı ki Kaya Utku'nun omzuna kolunu sardı ve tutup kalabalığın içinden çekti. İki genç adam yemekhaneden çıkıp giderken Yeşim elleriyle dudaklarını kapatmıştı. "Kasları da mı varmış?" diyerek gözlerini kocaman açmış kızlara dönmüştü. "Ama çok cılız duruyordu?" dedi Aylin de aynı şaşkınlıkla bakarken. Asır ise herkesin takıldığı noktadan daha çok Kaya'nın Utku'nun omzunu kavrayıp dışarı çıkarışını izliyordu. Kaya, Utku'yu tribünlere götürdükten sonra kendini beton basamağa attı. Kollarını açıp otururken Utku onun kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Utku, mavi gözlerinden sarıya yatkın saçlarından onun Kaya olduğunu anlasa da aklına takılan garip bir kısım vardı. Kaya ile bir araya gelince yüzüne bakmadan uzaklaşması gerekmiyor muydu? Oturmamaya karar verdikten hemen sonra geri dönecekti ki Kaya sağlam kolunu tutup yanına oturttu. "Biliyorum birbirimizi sevmiyoruz." dedi ve elini çekip ensesini ovuşturdu. Utku, birbirlerini sevmediklerini biliyordu da sebebini bilmiyordu. Acaba Tutku'nun problem olarak gördüğü şey neydi? "Ee?" dedi Utku gözlerini kısarak. Kaya da kaşlarını çattı. "Senin sesin mi değişti? Hâlâ iyileşemedin mi?" dediğinde Utku iki üç kez yalandan öksürdü. "Biraz." dediğinde Kaya hafifçe güldü. "Hastalık asabiyetini de etkilemiş. Daha bir naziksin sanki?" dediğinde Utku kaşlarını çatarak baktı. Neden Tutku bu çocuğa asabi davranıyordu ki? "Gitsem iyi olacak." diyerek pot kırmak istemediğinden ayrılmak istemişti ki Kaya tekrardan lafa girdi. Tutku'ya yalan söylemek istemiyordu. Belki bir gün yine karşılaşırlardı ve karşısında sapasağlam, kendinden emin bir şekilde durabilirdi. "Bak, Tutku ile tanıştım." demesiyle Utku beyninden burulmuşa döndü. Nasıl olurdu da Tutku'yu görebilirdi? Dışarı çıkmak yasaktı! İmkansızdı, olanaksızdı ama mümkün olmuşsa işler çok daha fazla karışacaktı. Gözleri istemsizce öfkeyle harmanlandığında hışımla Kaya'nın yakasına yapıştı. Tutku sahip olduğu tek güzel şeydi... "Ne dedin sen?" diye tısladığında Kaya tek eliyle Utku'nun elini tuttu. "Tamam, tamam! O gece yaptıklarımdan dolayı bana karşı fazla ön yargılısın biliyorum." dediğinde Utku yakasını daha da çekti ve öfkeyle parlayan yeşil gözlerini Kaya'nın gözlerine kenetledi. Tribünleri izleyen okulun büyük bir topluluğu ise şaşkınca olanlara bakıyordu. "Hangi gece?" diyen Utku ile Kaya kaşlarını çattı. Gözü istemsizce damarları şişip gerilmiş Utku'nun boynuna gitti. "Hani karanlıktı ve Tutku ile birlikte karşılaşmıştık, Tutku'ya çarptığım için bana kızmıştın. Üzerine kola dökmüştüm." dedi mavi gözlerini Utku'nun gözlerine çevirerek. Bir şeyler beyninde çalkalanıyordu... Utku gözlerini etrafta gezdirdi. Böyle bir şey olamazdı, imkansızdı. Çünkü onların bunu yapacakları zamanları yoktu. Sadece haftalık sahil yürüyüşü vardı. Onun dışında serbest kalıp dışarı çıkamazlardı. "Yalan söyleme!" diye hırladığında Kaya kaşlarını havaya kaldırdı. "Hatırlamıyor musun?" diyen Kaya ile Utku sinirle Kaya'nın yakasını daha çok kendine çekti. "Yalan söyleme! Tutku ile dışarı çıkıp dolanamayız! Sadece hafta sonları!" diyerek bağırdığında Kaya gözlerinin önüne gelen geçmişle kaşlarını çattı. Tutku'nun arkasından gelip şezlong sopasıyla vurmaya kalkan Arslan'ın önüne geçen Utku'nun koluna çarpan şezlong. Haykırış. Yere düşüş. Kırık kol. Saçını toplayışı. Hırkasını çıkarışı. Olağan üstü dövüşü. En son ettiği laf. "Tanımadığınız kişilere bulaşmayın." Halı sahadaki olay. Ettiği laf. "Size tanımadığınız kişilere bulaşmamanızı söylemiştim." Muhtemel kırılmış bilek. Kuytu yer. Utku'yu ararken... Ben Utku'nun ikiziyim. Tutku. Ne kadar çok benziyorsunuz. Abim. Daha esneğim. Ondan iyi dövüşürüm. O da kazandı. Tanıyor musun? Bu ses de ne? Kız gibi. Çilek yediğinde mi düzeliyor. Alerji. Boğazında. Kızarıklık. Alerji. Kırık bilek. Cılız. Çilek? Ne kadar çok benziyorsunuz? İkizim. Abi? Sırrım açığa çıkacak. Beni buradan alın. Kız çocuğusun! Göster! Karnını! Nesi varmış? Güzel yüzlü. Alerji. Emre? Bu Emire! Abimin arkadaşı. Abi. Emir de gelsin. Abimin arkadaşı. Kırık bilek... Kaya kendine gelircesine silkelenirken gözleri Utku'nun bileğine kaydı. "Bileğine ne oldu?" deyişiyle Utku'nun anlık olarak geriye çekilişine baktı. Bu gerçek Utku'ydu... "Geçenki derste düştüğümde oldu." Yalan. O gün Utku dümdüz bir şekilde geriye doğru düşmüştü. Bir şey olacaksa muhtemelen başına olurdu. "Anladım." dedi Kaya ve kendisini geri çekti. Saçlarını geriye doğru tararken başını salladı. "Teşekkür ederim, Utku. " dedi en sonunda. Utku kaşlarını çatarak garip garip konuşan herife sinirli bir bakış attı. "Ne için?" dedi sırf merakından. Kaya, kalkıp ceketini düzeltirken saçlarını geriye attı. "Beni aydınlattığın için..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD