[?] Tabii Ki Erkeğim!

2494 Words
"Bir!" "İki!" "Üç!" Tutku traktör lastiğinin altından tutup çenesini lastiğe yasladı ve sonuncu rakamı duyar duymaz kaldırıp ileri itti. Vücudu ter içinde kalmıştı. Yanakları kızarmış, dudakları susuzluktan çatlamıştı. "Bugünlük bu kadar fiziksel antreman yeter!" Tutku nefes nefese eğildi ve ellerini dizlerine dayadı babasının yeşil gözleri üstünde geziniyordu. "Rusça dersinden hemen sonra Hakan'ı bulun. Bugün motor kullanımı öğreneceksiniz." Tutku, kurumuş boğazını yutkunarak ıslattı ve kendini yere attı. . . . Başını yavaşça sıraya sürterken Asır genç kızın omzunu dürtüp duruyor uyanması için çokça çaba harcıyordu. "Utku! Uyan hadi alan dersleri başlıyor." dediğinde Tutku zorla kafasını kaldırdı. Neden kendini bu kadar kötü hissediyordu? Sanki vücudu bitkin gibiydi ve boğazı şişmiş, gıdıklanıyordu? Sanırım bedeni güçsüz düşüyordu. "Tamam, ben bir lavaboya gidip geliyorum." diyerek sınıftan koşarak çıktığında Asır şaşkınca arkasından baktı. Nesi vardı? Hastalandığından bu yana oldukça garip davranıyordu. Geceleri erkenden uyuyor, gündüzleri eskisi gibi antrenmana çıkmak bir yana, Asır onu zorla yataktan kaldırıyordu. Tüm okul günden güne onun bu düşük formunu konuşuyordu. "Asır." Asır, kara gözlerini kendisine doğru gelen Defne'ye çevirdi. Gözlerindeki bariz endişe ve garip bir ifade vardı. "Onun nesi var?" diyerek kapıyı gösterdi. Asır tekrardan kapıya baktıktan sonra gözlerini Defne'ye çevirdi. Ne diyeceğini bilemiyordu. Utku'nun gerçekten büyük bir problemi vardı ve bunu anlayamıyordu. "Sanırım...hastalığın kırıklığı var üzerinde." dediğinde Defne derince iç çekti. Tutku koşarak koridoru geçmiş ve aceleyle lavaboya dalmıştı ki birkaç kızın çığlık attığını duyarak gözlerini kapattı. "Özür dilerim! Özür dilerim!" "Çık burdan!" "Burası kızlar tuvaleti!" "Sapık!" Kızlar ardı ardına bağırdığı sıra Tutku elini çekti ve karşısındaki dört beş kıza kısa bir bakış atıp kaçarcasına lavabodan çıktı. Esmer kız elleriyle yanaklarını yelpazelerken yüzünün kızardığını hissediyordu. "Şey..." diye mırıldandı diğer de ellerini lavabo taşına yaslayarak. "Bir sapık için..." dedi kapıya bakarak. "Evet..." dedi bu sefer kumral kız ellerini yıkarken. "Bir sapık için fazla yakışıklı..." dediğinde esmer kız istemsizce titredi. "O sondaki bakışı da neydi öyle?" dediğinde hiç konuşmayan arkadaşları Zeynep dudaklarını yaladı. "Yeşil gözleri gerçekten saygıya değer." Tutku temkinli bir şekilde erkekler tuvaletine girdi ve gözleri etrafta gezindi. Kimse yoktu, abisini arayabilirdi. Hemen rehberinden abisini buldu ve titreyen elleriyle telefondaki "Abim" yazısının üzerine tıkladı. Bir iki defa çalan telefon ile abisinin endişeli sesi duyuldu. "Tutku! Neden hiç haberdar etmiyorsun? Meraktan öldüm!" diye bağıran abisiyle yüzünü buruşturdu. "Abi hemen beni alması için birini yolla." dediğinde Utku yatağından kalkıp balkona yürüdü. İçini saran endişeyle derince nefes aldı. "Tutku? İyi misin? Ne oldu?" dediğinde Tutku titreyen elleri ile peruğunu karıştırdı. "Abi aşı zamanım geldi sanırım." dediğinde Utku kaşlarını çattı. "Ee ne olmuş? Biliyorsun aşı sadece bağışıklığını güçlendiriyor başka bir ekstrası yok. " dediğinde Tutku derince nefes aldı. "Ben hasta oldum ama..." dediğinde Utku bir anda telaşa kapıldı. "Buzlu su da mı yüzdün?" dediğinde Tutku endişeyle volta attı. "Abi bilmiyorum ama bu gidişle sırrım açığa çıkacak." dediğinde Utku telaşla ayağa kalktı. "Babamlar duyarsa biteriz biz Tutku, sakın! Sakın bir aptallık yapma! " diye endişeyle bağırdığında Tutku aynadaki aksine baktı. Gözleri dolmuştu. "Beni en kısa zamanda alın. Serkan abiyle görüşmem lazım ve Emre'yi de getir." dediğinde Utku başını salladı, her ne kadar kardeşi göremese bile. "Tamam dayan, onları alıp geleceğim. Sen biraz daha dayan." dediğinde Tutku onu onayladı ve telefonu kapattı. Genç kız solgun yüzüne baktı ve yüzüne bir su vurup lavabodan çıktı. Gariptir ki bu sırlarla dolu konuşmayı dinleyen davetsiz bir misafir vardı... . . . Tutku spor salonuna gitmiş ve öncesinde soyunma odasında üstünü giyinmişti. Herkesin çember halinde minder etrafına oturuşunu izlemiş sonrasında gidip Asır'ın yanına oturmuştu. "İyi misin?" diye soran Asır ile yalandan gülümsemişti. "Evet, evet iyiyim." dediğinde Asır dikkatle Utku'yu inceledi. Son zamanlarda beti benzi atmış, gözlerinin altı çökmüş, dudaklarının rengi soluklaşmıştı. Resmen yüzündeki tüm kan, renk, çekilmiş gibiydi. Defne, Yeşim'in yanında sessizce otururken gözleriyle Utku'yu ablukaya almıştı. Resmen her ayrıntısını inceliyor, nasıl bir problemi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Özel yakın dövüş hocası olan Ayhan hoca parmaklarını kıtlatarak minderlerin ortasına gelmiş ve gülümsemişti. Siyah kuşağını sıkarken konuşuyor ayrıyetten kendi ekseninde dönerek bütün öğrencilerini inceliyordu. Geniş omuzları, siyah saçları ve kendinden oldukça emin bakışları vardı. "Evet, bugün derse biraz hızlı girmek istiyorum. Okul başlayalı uzun bir süre oldu ve ısındığınızı umuyorum." diyerek başını önce sağa sonra sola yatırıp kıtlattı. Tutku, boğazındaki kaşınma hissi ve şiş oluşuyla kaşlarını çattı. Burnundan nefes alamıyor, gözleri yanıyordu. İstemsizce arada bir gözlerini kırpıştırıp eliyle şakaklarını ovuşturarak kendine gelmeye çalışıyordu. "Bugün okulumuzun en düşük öğrencisi ile birincisini kıyaslamak istiyorum. Bu şekilde arada ne kadar kapanması gereken fark var göreceksiniz." dediğinde Defne endişeyle Utku'ya baktı. Son günlerde hiç iyi gözükmüyordu. Bu haldeyken bunu yapabilir miydi? "Hocam ben gönüllü olmak istiyorum!" diyerek elini kaldıran Asır ile Ayhan hoca başını iki yana salladı. "Gönüllü isteseydim bunu dile getirirdim evlat, birinci ve sonuncu mindere gelsin." dediğinde okulun sonuncusu Mert ellerini ovuşturarak mindere çıktı. Endişesinden dolayı beti benzi atmıştı. Birincinin kim olduğunu, nasıl antrenman yaptığını ve çok kabiliyetli biri olduğunu biliyordu. "Birinci?" Ayhan hocanın sorusuyla Asır elini Utku'nun omzuna koydu. Tutku bir anda başını çevirip boş gözler ile Asır'a baktı. "Sen dövüşeceksin." diye fısıldayan Asır ile Tutku anlamaz bakışlarını minder üstünde kendisine bakan genç adama ve sonrasında hocaya baktı. Sonra gözleri kendisine dönmüş olan tüm öğrencileri gördü ve sıkıntıyla iç çekti. Sağ eliyle ensesini ovuşturarak kalktı ve zorlukla yutkundu. Vücudunun hakimiyetini kaybettiğinin farkındaydı. "Evet, üçten geriye sayacağım işaretim ile başlayın. Sert vurmak yok, taktiksel gösteriş sadece." diyen Ayhan Hoca'yı Tutku pek anlayamıyordu. Sanırım biraz başı dönüyordu. "Üç!" Gözlerini karşısındaki gence çevirdi ve yutkundu. "İki!" Savunmasını aldı ve ayaklarını olabildiğince yere sağlam bastı. "Bir!" Tutku daha olayları kavrayamadan Mert çoktan onun boşluğunu fark etmiş ve hemen ters bir tekme atmıştı. Tutku'nun sağa düşen başıyla gözlerinin kararması bir oldu. "Utku!" Defne'nin bağırışı ile herkes şaşkınca Utku'ya bakmıştı. Okul birincisi nasıl böyle bir darbe alabilmişti? . . . "Baba!" Dizinin arkasına yediği darbe ile elleri üzerine düşen Tutku acıyla bağırdı. "Baba!" Bu sefer de emekler gibi durdururken karnına yediği tekme yüzünden sırt üstü düşmüştü. "Baba!" Derin derin nefesler alıp verdiği sıra vücudundaki bütün acıyı doruklarda hissediyordu. "Ayağa kalk! Dövüş onunla!" Babasının bağırışıyla dolu dolu olmuş gözlerinden yaş aktı. "Göremiyorum! Göremiyorum!" Bodrum katının en karanlık kısmında, iki adam tarafından, acımasızca dövülüyordu. Onlarda termal gözlük olduğu için kendisini görebiliyorlardı ama o...o hiçbir şey göremiyordu. "Ya bir gün karanlık bir yerde dövüşmek zorunda kalırsan?" diye bağırdığında Tutku çığlık attı. "Neden baba!? Neden!? Neden karanlık bir yerde dövüşmek zorunda kalayım!?" Tutku'nun çığlığı boş duvarlardan çarpıp defalarca eko yaptığı sıra babası tekrardan bağırdı. "Çünkü bu senin kaderin! Kalk ve onlara Tutku kimmiş göster!" Babasının son çığlığı ile öfkeyle kalkan Tutku kendisine saldıranlara değil, böyle bir babaya sahip olduğu için öfkelenmişti. "Evet! Öfke ve acı seni dinç ve aklı başında tutar!" diye bağıran babasıyla Tutku yumruklarını sıktı ve arkasından koşarak geldiğini duyduğu adama ters bir tekme attı. "Evet, Tutku öfkene sarıl ve döv onları!" Babasının bağırışıyla Tutku gözlerini kapattı ancak ruhunu babasına döndü. Öfkesine sarılıp döveceği tek kişinin kim olduğu oldukça ortadaydı... . . . Tutku yana düşmüş başını kaldırdı ve sağ eliyle çenesini tutup yerine oturttu. Dudağından akan kanın demir tadı damağına yapışmıştı. Bu küçük darbeler ile yıkılacak kız mıydı? O neler neler görmüştü... Utku'nun şimdiden morarmaya başlamış olan çenesine herkes şaşkınca bakarken onun hiç tepki vermeden savunma pozisyonuna geçmesiyle şaşkınlıktan konuşamıyorlardı. Mert elleri titreyerek hocasına baktı. Bir şeyler demesini bekliyordu ama hiçbir şey demiyordu. Çünkü herkesin garibine giden bir durum vardı. Utku gözlerini kapatmış Mert'in saldırmasını bekliyordu. Ayhan hoca olaya müdahale etmek istediği sıra genç adamın duruşunu ve gözlerini kapatışını görünce olduğu yere mıhlanmıştı. Böyle dövüşebilmesi mümkün müydü? Bunun için aşırı sessiz bir ortamın olması gerekiyordu ve aşırı dingin bir ruhun. Kalp atışı bile düşmanının sesini duymasını engelleyebilirken bunca öğrenci ve gürültünün içinde bunu başarabilir miydi? Mert'in kendisine baktığını gören Ayhan hoca başını salladı ve saldırmasını söyledi. Mert "nasılsa gözü kapalı ne kadar dövüşebilir ki?" diyerek tekrardan tekme atmak istemişti ki Tutku çoktan aradığı dinginliğe ulaşmıştı. Kendisine doğru gelen atağı, yerden silinmiş olan adım sesini ve Mert'in ayağını kaldırırken çıkardığı nefes sesini duyunca hemen eğildi ve bir ayağını uzatıp Mert'in yere bastığı ayağına vurdu. Mert sağ kolu üzerine yere düştüğünde hemen geriye yuvarlanıp ayağa kalktı. Genç adam şaşkınca gözü kapalı bekleyen Utku'ya baktı ve istemsizce bir hırsa kapıldı. Bu sefer üzerine atlamak istemişti. Sağ yumruğunu savurduğu sıra Tutku sol dirseğiyle onu engelledi ve karnına diziyle vurdu. Mert acıyla eğildiği sıra sol dirseğiyle engellediği kolunu tutup omuzundan aşağı çekti ve sırtını Mert'in göğsüne yasladı. Bir anda kolunu çekmesiyle Mert'in sırtının üstünden geçip sırtını yere çarpması bir olmuştu. Mert'in iniltileri spor salonunda yankılanırken herkes şaşkınca Utku'ya bakıyordu. "O ne yaptı az önce?" diyen Yeşim ile Defne yutkunarak Utku'nun kapalı gözlerine baktı. "Bir film sahnesi gibiydi!" diye fısıldayan Berk ise şaşkınca Anıl'a baktı. Ayhan hoca gözlerini hâlâ gözlerini açmamış olan Utku'ya çevirdi. Kendisi bile böyle bir kabiliyete sahip değildi. Bu genç yaşında bu kadar ilerlemesi alışılagelmiş şey değildi. Böyle ince şeyleri öğrenmek için dünyanın her yanından eğitim alması gerekiyordu. Bir anda açılan spor salonunun kapısı duvara çarpınca bütün sınıf sessizliğin bölünmesiyle kapıya baktı. "Utku!" Emre'nin bağırışı ile nefes nefese kalan Tutku en sonunda kendisini bıraktı. Tanıdık ve emin ellere düşeceğinin farkındaydı. Gözlerini açtı ancak kapalıyken sanki çok daha fazla şey görüyordu. Bir anda dönen başı ile bir beton yığınıymış gibi dimdik bir şekilde gerisin geri mindere düştü. Asır yerinden kalkıp koştuğu sıra Kaya, Utku'nun ensesinden çoktan tutmuştu. "Utku! İyi misin?" İki genç telaşla Utku'yu uyandırmaya çalışırken Defne dolu gözler ile bakıyordu. Emre, Asır ve Kaya'yı yana ittirip yalandan gülümsedi. "Biz hallederiz gençler." dedikten sonra arkasından koşarak gelen Serkan Doktor'a baktı. "Serkan bey acele edelim." Ayhan Hoca kaşlarını çatarak dersinin ortasına dalmış iki yabancıya baksa da Utku'nun bayılma mevzusuna yardım edişlerini izliyordu. Sanki bu duruma hazırlıklı olarak gelmişlerdi. "Pardon siz kimsiniz?" Emre, başını kaldırıp kendisine bakan adam ile Serkan Doktor'a döndü. "Sen onu arabaya götür ben hemen geliyorum." dediğinde Serkan Doktor hemen genç kızı kucağına aldı ve dışarı çıktı. "Efendim, ben Emre Tutk-tutumumuz için özür dileriz." derken öksürerek az daha kıracağı potu birbirine bir japon yapıştırıcısı ile yapıştırdı. "Arkadaşımız Serkan Bey ise Utku'nun özel doktoru. Ders öncesi bizi arayıp kötü hissettiğini bildirmişti. Bu yüzden dersinizi böldük. Kusura bakmayın ama hastaneye gitmemiz gerek. İyi dersler!" diyerek cevap vermesine fırsat vermeden Serkan Doktor'un peşinden koşmaya başladı. Tutku yarı baygın bilinciyle Emre'nin bacağına başını koymuş mırıldanıyordu. "Boğazım, nefes alamıyorum..." dediği sıra Serkan Doktor gaza bastı. "Tutku ne oldu? Nasıl bu hâle geldin?" dediği sıra gözleri ellerindeki ve boynundaki kızarıklara gitti. Bunlar da neyin nesiydi? "Serkan bunun vücudunda şişlikler var?" diyerek resmiyeti kenara attığında Serkan hızlıca ev sapağına döndü ve ikiz kardeşlerin evine geldi. Emre, Tutku'yu kucağına almış arabadan inerken direkt yanlarında biten Utku etrafında dönüp duruyor, beti benzi atmış ikizini gördükçe endişeden yerinde zıplıyordu. "Ne oldu? Ne olmuş? İyi mi?" diyerek bir Emre'ye bir doktora bakıyordu. "Bilmiyoruz, biz gittiğimizde bayılmıştı." diyen Emre ile Utku gözlerini kocaman açtı. "Ensesine falan mı vurmuşlar?" dediğinde Emre kucağındaki Tutku'yu yatağına yatırırken sinirle Utku'ya baktı. "Hayır, sanırım hasta oldu. Bırak da doktor bir muayene etsin!" diyerek omuzlarından tutup ittirerek zorla dışarı çıkardı. Utku bir sağa bir sola yürürken endişeden kendi kendine hiç durmadan konuşuyor, sürekli kapı deliğinden içeri bakmaya çalışıyordu. "Neden bu kadar uzun sürdü?" diyerek Emre'ye baktığında Emir derince nefes aldı. "Bilmiyorum, Utku! Bilmiyorum!" dediği sıra dışarı çıkan Serkan Doktor dudaklarını yaladı. "Gelin benimle." diyerek salona geçti ve üçlü koltuğa oturdu. İki genç adam da karşısına oturdu endişeyle. "Tutku'nun bir şeye alerjisi var mı?" dediğinde Emre ve Utku uzunca bir süre bakışmışlardı. "Evet!" dedi Emre. "Çileğe ve arıya!" dedi Utku hemen ardından. "Sanırım çilek yemiş." diyen doktor ile Utku yutkundu. "Ama çileğin ona bir zararı yok ki? Arı sokmuş olabilir mi?" diyen Utku gergince yutkundu. "Vücudunda bir haşerenin ısırık izi yok ki sanırım arıya olan alerjisi çok daha büyük. Arı ısırmış olsa şu an hastanede yatıyor olurdu." dedikten sonra derince nefes aldı. "Bak oğlum, seni oğlum gibi severim Tutku'yu da kızım gibi. Tutku'nun senin yerine okulda ne işi vardı?" dediğinde Utku saçlarını karıştırdı. "Abi bileğim, gece bize saldırdılar ve elemelere giremedim. " demesiyle Serkan derince nefes aldı. "Damlaya damlaya göl olur, boşuna edilmiş bir laf değil Utku. Tutku'nun çileğe alerjisi sadece yarım saatte geçerdi ama anladığım kadarıyla o boğazının şişmesini fırsat bilerek çokça ve sıkça çilek yedi. " dediğinde Utku pişmanlıkla başını salladı. "O,o grip olduğunu..." diye düşüncelerini söyleyecekti ki Serkan tekrardan araya girdi. "Hayır Utku. O çof fazla çilek yemiş ve hiç vücudunun toparlanmasına izin vermemiş. Bu yüzden önce vücudu güçsüz düştüğü için grip olmuş sonrasında vücudu daha da bitkin düşünce alerjisi ilerlemiş. Vücudunda alerjiden dolayı oluşmuş şişlikler ve kızarıklar var. Bu alerjinin bir sonraki seviyesi nefes bozukluğu, öksürük ve sesin daha fazla kısılması olacaktır. En sonunda kusmaya başlar ve sürekli uyur. " dediğinde Utku dudaklarını ısırdı. "Ben, ben böyle olacağını bilmiyordum. " diyerek gergince Emre'ye baktı. "Şöyle yapalım o zaman ben bir rapor yazayım ve Tutku iyileşene kadar okula gitmesin. Emre sen de peruğunu çıkar lütfen, büyük bir ihtimal ile ne kadar su geçirmez bir malzeme kullansan bile kendi saçları içerisinde terlemiş ve nem olmasına sebep olmuştur. Bu yüzden başı ağrıyordur." Emre başını salladı ve Tutku'nun peruğunu sökmek için odasına gitti. "Utku." dedi Serkan gülümseyerek. "Kolundaki alçıyı çıkaralım ve bandajlayalım. Tutku birkaç gün içinde iyileşe kadar sen okuluna git. Ne dersin?" dediğinde Utku kaşlarını kaldırdı ve koluna baktı. "Ama o yalnız kalacak?" dediğinde Serkan kaşlarını havaya kaldırdı. "Sana raporu vereceğim. Sen odana çık direkt biraz uyuma numarası yap ve bayıldığında kolunun üzerine düştüğüne inandır herkesi. Bir iki gün idare et. O zamana kadar ben ve Emre Tutku'yu gezdiririz. Hatta okuldan sonra seni de alırız." dediğinde Utku başını salladı heyecanla. Koşarak odaya gittiğinde Emir peruğunu çıkarmıştı. "Tutku nasılsın?" diyen Utku ikizinin solgun yüzüne bakıyordu. "İyiyim abi." diyerek gülümseyen Tutku ile Utku başını Emre'ye çevirdi. "Bizi biraz yalnız bırakır mısın?" dediğinde Emre başını sallayıp elindeki peruğu parmağında döndürerek dışarı çıktı. "Serkan abi kolumdaki alçıyı çıkarıp bandajla saracakmış. Senin birkaç gün dinlenmeni ve benim gitmemi önerdi. Bana tanıdığın kişileri ve özelliklerini söyle misin?" dediğinde Tutku yutkundu. Daha birkaç gün önce özgürlüğün okyanusuna yelken açmışken ne çabuk alabora olmuştu? "Asır, oda arkadaşım. İyi anlaşırız, biraz sessiz bir tip. Her gün çilek yediğimi biliyor. Sabah altıda kalkıp antrenman yapıyorum. Şınav, mekik, sabah koşusu. " dediğinde Utku başını salladı. Bunu her gün Tutku'yla yapardı. "Başka?" Tutku bakışlarını ellerine çevirdi. "Kaya, benden hiç haz etmez. Geçen ormanda kaybolduk, karnına tekme atmıştım. Sırtında izler var. Onunla çok konuşma. Görünce yüz çevir. Sarıya yatkın saçları var ve gözleri mavi. " dedikten sonra yutkundu. "Geçen gördüğün kız Defne. Benden, yani senden, çok hoşlanıyor. Ve bir de Asır'ın yakın arkadaşları Berk ve Anıl var." dediğinde Utku başını salladı. "Anladım. Hadi ben senin için güzel bir küvet hazırlayayım. " diyerek banyoya gittiğinde Tutku arkasından bakakaldı. İçinde çok garip bir yangın vardı. . . . Kaya gözlerini elindeki sopada gezdiriyordu. Yere saçma sapan şekiller çizerken kendi kendine konuşmaya başladı. "Gelenler Utku'nun arayıp çağırdıklarıydı..." Başını yana yatırdı ve kaşlarını havaya kaldırıp başını salladı. "Emre denen adamı Tutku ile görmüştüm zaten..." Sopayı toprağa sapladı. "Ama abi dediği kişi kimdi? Ve Emir ile Serkan Bey gelirken telaşla aradığı abisi neden gelmedi?" Sopayı daha da derine batırdı. "Bu büyük sır ne?" En sonunda elindeki çubuk, uyguladığı güçten dolayı, önce çatladı ve sonra ortadan ikiye kırıldı. Toprağa saplanmış kırık çubuğa bakarken elindeki diğer parçayı avcu içinde ezdi. "Bu sır ortaya çıkarsa ne olacak?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD