"Yakalayabilir misin ki beni, Hayallarim kanatları Kanatlarımken?"

1872 Words
Derince bir nefes alan Tutku hemen Asır'ın yanına geçmişti. "Bize böyle antremanlı öğrenciler lazım. On dakika dinlen ve sen de koşuya katıl. " Asır, bakışlarını Defne'den çekip Tutku'ya çevirdi. Gözlerini etrafta gezdirirken biraz daha Utku'ya yaklaştı ve fısıldadı. "Ondan hoşlanmadığını söylemiştin?" dediğinde Tutku bir an gözlerini Asır'a çevirdi. Neyi kastettiğini anlamamıştı. "Anlamadım?" dediğinde Asır alayla güldü. Şaka mı yapıyordu? "Diyorum ki hani Defne gibi bir kızdan hoşlanmazdın?" Tutku bir anlık şaşkınlıkla kendisini koruma iç güdüsüne girdi. "Hoşlanmıyorum!" dediğinde Asır şaşkınlıkla baktı Utku'nun gözlerine. "Az önce ona göz kırptığını gördüm!" diyerek üstüne yürüdüğü sıra diğer sıradaki öğrenciler isimleri eşleşmiş kişiler ile orman koşu yoluna doğru gidiyorlardı. Tutku geri geri gittiğinden sırtı okulun bayrak direğine yaslandı. "Ne olmuş göz kırptıysam?" diye çemkirdi Asır'a doğru. Sesinin düzeldiğini hissederek hafifçe öksürdü. Sabah çilek yemeyi nasıl unutmuştu? "Sen neymişsin be! Yere bakan yürek yakan!" diyen Asır ile Tutku şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Ne diyorsun be, düzgün konuş?" Diyerek yumruklarını sıktı. "Oğlum daha geçen demedin mi sen bana, bu kıza boşa ümit vermek istemiyorum diye?" sağ elini Tutku'nun sol omzuna koyup ittirdi. Sırtı direğe sertçe vuran Tutku şaşkınca Asır'a bakıyordu. O böyle şeyler yapacak biri değildi, ne olmuştu ona böyle? "Şimdi göz kırpmalar falan da ne ?" dediğinde Tutku derince nefes aldı. "Ne oldu Defne'den mi hoşlanıyorsun?" dedi Tutku da sinirlenerek. Neden Asır onu böyle bir şekilde köşeye sıkıştırıyordu? Asır gülerek nefesini verdi. "Ne hoşlanacağım lan!" diye alayla gözlerini kaçırırken Tutku gözlerini kaçırdığından dolayı Defne'den hoşlandığını düşünerek sinirlendi ve ani bir hamleyle, sağ eliyle sol yumruğunu tutup, dirseğini Asır'ın kol kemiğinin tam orta kısmına geldi. "Hass*****!" diye bağırarak geri çekilen Asır sol elinin uyuşmuş parmaklarını açıp kapamaya çalışıyordu. "Ne yaptın lan koluma?" diye sinirle Utku'nun üzerine yürümüştü ki Tutku bileğini tutan bir başka kişiyle refleks olarak eli tuttu ve büküp ters çevirdi. Tuttuğu bileği adamın sırtına çevirip yasladığında o kişinin Kaya olduğunu görerek kaşlarını çattı. "Orman koşusu için eşleştik Utku, yarım saattir sizi bekliyoruz." dedi Kaya dişleri arasından. Kolu aşırı derecede döndüğü için acıyordu, bu yüzden yüzü kıpkırmızı olmuştu. Tutku ve Asır dönüp arkalarına baktığında Defne'nin endişeli gözler ile onlara baktığını gördü. "Bak ne güzel kızın da seni bekliyormuş!" diyen Tutku, Kaya'nın kolunu düzeltti ve önden yürümeye başladı. Defne yanından hışımla geçen Utku'ya şaşkınca baktı. Onu ilk defa böylesine sinirli görüyordu. Hemen peşinden giden Kaya resmen Utku'ya yetişmek için koşuyordu. Genç kız onlar orman yoluna girdiğinde meraklı bakışlarını Asır'a çevirmişti. Asır'ın da Utku'dan farklı hiçbir yanı yoktu. Onun da şu an sinirden delirdiğini tanıyıp tanımayan herkes anlayabilirdi. "Bir şey mi oldu?" diye merakla soran Defne ile Asır bir an genç kıza döndü ve kaba bir şekilde; "Yok bir şey!" diyerek geçiştirdi. Zaten her şey bu kızın yüzünden olmuştu. Defne , bu ters tepki ile iyice içine sindi ve bir müddet ses çıkarmaması gerektiğini aklına kazıdı. "Ne o iki iyilik meleği şeytani pençelerini çıkarmış?" diyen Kaya ile Tutku sinirden tepesi atmış gibi hissediyordu. "Sen de kuyruğunu mu göstermek istiyordun?" dedi kısa bir bakış attıktan sonra. Kaya, Utku'nun bu lafını gülerek yanıt verdi önce. "Kuyruğumu boğazına dolamayayım da." dediğinde Tutku olduğu yerde durdu. "Kaya." dedi ve onun da durmasını bekledi. Kaya durduğu sıra etrafına bakındı. Diğer öğrenciler orman yolunun çok ilerisindelerdi. Onları göremiyorlardı bile. Kaya ise Utku'nun kendisine bakan yeşil gözlerine baktı ve ikiz kardeşini görür gibi oldu. Nasıl birbirlerine bu kadar çok benzeyebiliyorlardı? "Efendim." dediği an tam göğsünün üstüne inen tekme ile ormanın içindeki patika yoldan adeta uçmuş otların arasına düştü. Birkaç takla attıktan sonra sırtı bir ağaca çarptı ve Allah'tan sırtında çantası vardı. Nefesi kesilirmiş gibi olmuştu. Birkaç kez öksürdükten sonra ellerini toprağa koydu ve sıktı. "Sence aptala mı benziyorum?" diyerek gelen Tutku çok daha başka birine benziyordu şu an. Çok daha korkusuz, çok daha acımasız duruyordu. "Ne bileyim, böyle dalga geçebileceğin?" derken bir dizini toprağa dayayıp Kaya'nın başına çöktü. İşaret ve orta parmağının arasına Kaya'nın alnıına düşmüş saç tutamını aldı ve yüzünden geriye çekti. "Kandırabileceğin?" Parmaklarının tersini bu sefer yanağına sürttü. "Eğlenebileceğin?" Kaya, Utku'nun elini elinin tersiyle itti. "Ne saçmalıyorsun sen?" diyerek kalkmak istediği sıra Tutku ayağa kalktı ve bir ayağını genç adamın karnına koydu. "Asıl sen ne saçmalıyorsun?" dedikten sonra biraz karnına baskı uyguladı. "Kardeşime saldıracak cesaretin varsa bedelini ödeyecek kadar adamlığın da olsun. " dedikten sonra ayağını geri çekti. "Çünkü tanımadığın o adam sana çok güzel adamlık dersi verecek." dedi ve arkasını dönüp patika yola gitti. Kaya tuttuğu nefesini zorlukla verdi. Sırtını çarptığı için çok canı yanmıştı. "Kahretsin!" diyerek sinirle yumruğunu toprağa vurmuştu. O gece olanları analatamazdı, böyle anlaşmamışlardı. Tutku koşu için tekrardan tempoya girdi ve hızlı hızlı diğerlerine yetişmek için koşmaya başladı. O sıra Defne ve Asır'ı gördü. Yanlarından aceleyle geçmek istedi ve hızını arttırdı. Onları geçip gittiğinde Defne şaşkınlıkla Utku'yu gösterdi. "Onlar bizden önce koşmaya başlamamışlar mıydı? Bir şey mi oldu acaba? Geçmedik de geçsek görürdük?" diyen Defne'yi umursamayan Asır sinirli sinirli koşusuna devam etti. En son bitiş noktasına geldiğinde bir mangal düzenlendiğini görmüştü. Tutku tam alana girecekti ki Ayşegül hocanın kendisine kaşları çatık baktığını fark etti. Onun yanına yöneldiği sıra Ayşegül hoca etrafa bakındı. "Senin eşin nerede?" dediğinde Tutku yalandan etrafa bakındı ve alt dudağını ısırdı. Başına bela olmazdı umarım. "O yavaş koşuyordu." diye mırıldandığında Ayşegül hoca kaşlarını kaldırarak ona baktı. "Sen de onu bırakıp mı geldin?" dediğinde Tutku başını salladı. "Bak Utku, azmini ve hırsını takdir ediyorum ancak bazen şahsi yarışlardan ziyade takım çalışması da gerekir. Ama sen ilk takım çalışmanda arkadaşını yarı yolda bıraktın. Bu ilerde senin de yarı yolda bırakılmana sebep olacaktır. Git Kaya'yı bul da gel. Sizin için yemek ayıracağım." dediğinde Tutku istemese de gerisin geri bütün yolu bir kez daha koşacağını fark etti. Sinirle yolu tekrardan koşmaya başladığında yine Asır ve Defne ile karşılaşmak Tutku'yu iyice delirtmişti. Neredeyse saat öğleyi geçmişti ve o günün bu saatine kadar sabah altıdan beri koşmuştu. Artık bacakları et kesiği olmak üzereydi ne kadar kondisyon sahibi de olsa enerji almadığından dolayı bayılacak gibi hissediyordu. Diğerleri büyük bir ihtimal kahvaltı yaparak çıkmışlardı koşuya. Tutku'nun haberi bile yoktu. Kaya ise sırtını vurduğu ağacın dibinde bir müddet uzandıktan sonra doğruldu ve düştüğü yerde oturmaya devam etti. "Ne yapacaksın şimdi oğlum?" Kaya, elini ağaca yaslayıp kalktığı gibi sırtını ağaca yasladı. "Ne vurdu öyle a**** koyayım?" diyerek elini Tutku'nun tekme attığı kısma koydu. "İçeri mi göçtü yoksa?" diyerek sinirle doğrulduğu sıra kaşlarını çattı. . . . "Ben o gerizekalının yanına gitmek istiyor muyum? Hiç sormuyor ki; asalak bir takım arkadaşın var, nasıl hissediyorsun, diye!" sinirle homurdanarak geri bütün yolu yürümeye başladı. Gerçekten bugün kendisini aşırı zorlamıştı. Gece de düzgün bir şey yemediğinden adımları arada bir birbirine karışıyordu. "Off!" diyerek sinirle yolun ortasına oturdu. "o gerizekalı olmasaydı şimdi ne güzel yemek yiyecektim!" diyerek kendini gerisin geri arkaya bıraktı. Kaya, duyduğu ses ile kaşlarını çattı. Birkaç çıtırtı gelmişti arkasından. Öğle güneşi gözlerini kamaştırırken etrafta sopa aradı. "Oğlum dalga geçiyorsanız ananızı ağlatırım!" diyerek etrafa bakındı. Gözleri sopa arıyordu. Kendisini savunabileceği bir şeyler lazımdı. Gözleri hiçbir şey görmezken önüne çıkan kurt benzeri yabani bir köpek ile kaşlarını çattı. "Hoşt!" diye bağırdı ve elini salladı. Dişlerini çıkaran köpeğin salyaları saçıldı etrafa. "Hass*kt*r ya!!" diye bağırmasıyla koşmaya başlaması bir olmuştu. İnsanlar günlük hayatta kas gücünün %48'lik kısmını kullanır, spor yaparak bu oranı %75'e çıkarabilmek mümkündür. %100 'nü kullanmak içinse ölüm korkusuna ihtiyacı vardır ve Kaya'nın şu an sahip olduğu tek güç buydu. Bir köpek tarafından canlı canlı parçalanarak ölme korkusu... Tabanları yağladığı gibi ağaçların arasından koşarak bayır aşağı gidiyordu. Yukarı tırmanamazdı. Nefes nefese, sırtındaki acıyla koşarken arada bir arkasını dönüyor kendisini kovalayan alacalı köpeğe bakıyordu. Tutku, duyduğu bağırış ile olduğu yerden sıçradı. "Kaya!?" diye bağırdığı sıra koşmaya da başlamıştı. Sesin geldiği yöne gitmek için ormana daldı ve duyduğu köpek hırıltılarıyla kaşlarını çattı. Yerde gördüğü sopayı ve taşı aldığı gibi son sürat koşmaya başladı. "Hoşt! Lan hoşt!" diye bağıran Kaya nefes nefese kalmıştı. Artık öyle bir hâle gelmişti ki ciğerlerinin parçalanacağını düşünüyordu. "Sal beni lan sal!" diye bağıra bağıra koştukça Tutku ona daha da yaklaşıyordu. "Eşhedüenla..." dediği sıra ayağı bir ağaç kütüğüne takıldı ve tekrardan takla ata ata yüzüstü yere düştü. Karnına ve sırtına ardı ardına saplanan acılar ile nefesi kesilmişti. "Ah, bu acıttı..." diyerek elini alnına dayadı ve gelen kan ile birlikte hemen olduğu yerde oturur pozisyona geçti. Tüyleri koştuğu için rüzgardan salınan yaban köpeği, dişlerini çıkarmış, onu ısırmak için tam üzerine atlıyordu ki Kaya gözlerini yumdu. Duyduğu acı köpek çığlığı ile gözlerini açtığında topraktaki pençe izlerini gördü. Yaban köpeği bir iki adım geri gidip kafasına gelen taş nedeniyle başını salladı ve Tutku'ya baktı. Hırlayan köpeğin kendisine yöneldiğini gören Tutku duruşunu düzeltti ve elleri arasındaki sopanın uzun tarafını sırtına dayadı. "Gel bakalım kuçu kuçu..." diyerek köpeği kışkırttığı sıra üzerine atlayarak dişlerini çıkaran köpeğe 360 derece dönerken sırtından çekip çıkardığı sopayı vurdu. Tam çene kemiğine gelen sopayla geriye savrulan köpek inleyerek kaçmaya başlamıştı. İki ağır darbe yediği in daha fazlasını almaya cesaret edememişti. Tutku, koşarak Kaya'nın yanına geldi. "İyi misin Kaya?" dedi ellerini yanaklarına koyarak. "Özür dilerim , seni yalnız bırakmamalıydım."diyerek alnından yanağına akan kanı baş parmağı ile sildi. "Bir anlık öfkeyle çekip gittim." dediği sıra Kaya yutkunarak Utku'nun gözlerine baktı. Sanırım kafasını çok sert vurmuş olmalıydı çünkü Utku'yu şu an Tutku gibi görüyordu. Özellikle sesi... "İyiyim." demesiyle Tutku derince bir nefes verdi ve zorla gülümsedi. "Ama ben değilim." demesiyle geriye yıkılıp bayılması bir oldu. "Utku!" diye bağıran Kaya eğilip yanaklarını tuttu. "Şaka mısın? Bugün olanlar bir şaka olmalı!" diyerek yanaklarına vurdu ve çantasını çıkardı. Çantasından aldığı su şişesinden biraz eline döktü ve Utku'nun yanaklarına sürdü. Ardından başını kaldırdı ve bacağının üzerine koyup sırtını ağaca yasladı. "Daha dün kavga ettiğim adamı şimdi iyileştirmeye çalışıyorum." Bir müddet öylece uzandığı sıra uyuya kaldı. Uzunca bir süre uyuyan bu ikili resmen saatlerini ormanın ortasında geçirmişti. Kaya bacağındaki kıpırdanma ile gözlerini açtı ve Utku'nun hafifçe hareket ettiğini görerek başını kaldırdı. "İyi misin?" dedi telaş içerisinde. Tutku, önce etrafa bakındı. Gözleri bunca ışıkta nasıl kapkaranlık olabilirdi. "Kör oldum sanki?" diyerek elini gözlerinin üzerine koyduğu sıra Kaya başını kaldırıp etrafa baktı. Hava ne ara kararmıştı? Az önce öğle vakti değil miydi? Tutku, gözlerini tekrardan açınca hâlâ karanlık oluşuyla olduğu yerden doğruldu. "Saat kaç?" diyerek telefonunu çıkardığında sabah şarjının az olduğunu ve şarjının bittiğini gördü. "Telefonunu çıkar." demesiyle Kaya çantasından paramparça olmuş telefonunu dehşet bir yüz ifadesiyle çıkardı. "Telefonum!" diyerek kaşlarını çatan Kaya'ya bakan Tutku delirmek üzereydi. "Bunun üzerinden tır mı geçti?" diye sorduğunda Kaya sinirle Utku'ya baktı. "Beş yüz kere yere düşüp yuvarlandığımdan olmuştur!" dediğinde Tutku sinirden peruğunu yolacaktı. "Doğru düzgün düşünemeyecek kadar açım!" dediğinde Kaya çantasına elini attı. "Al ben de çikolata var." diyerek dümdüz olmuş çikolatalarından birini verdi. "Kek de var ama un olmuştur onlar." dediğinde Tutku çoktan çikolata paketini açmış ve yalayıp yutmuştu. Eriyip pakete yapışan çikolataları bile yalıyordu, yüzü gözü çikolata olmuştu. "Ver ver, 24 saattir ağzıma bir şey sürmedim." diyerek ufalana ufalana un olmuş kekleri ağzına döktü. Bu sefer de un gibi kekler yüzündeki çikolatalar yapışmıştı. Kaya onun bu haline gülerek sırtını ağaca yasladı. "Resmen süslü pasta gibi oldun." diyerek daha da gülünce Tutku kaşlarını çatarak baktı Kaya'ya. "Ne saçmalıyorsun?" dediğinde gözü Kaya'nın alnındaki kurumuş kana takıldı. Ellerini hızlıca çırpıp bir anda Kaya'nın yanına yaklaştı. "Acıyor mu?" diye sorduğunda Kaya bir an yutkunamamıştı. Acaba Tutku da saçlarını kesse bu kadar abisine benzer miydi? Gerçekten şu an abisini nasıl kız kardeşine benzetebilmişti? Biri kız biri erkekti. "Hocam!" diyerek nefes nefese gelen Berk elindeki airpodları gösterdi. "Bunlar Utku'nun bu sabah antremanda kullandıkları. Patikanın solunda buldum. Ormana girmiş olmalılar." derken ellerini dizlerine dayamış soluklanıyordu. "Herkes çabuk toplansın! Arama yapıyoruz!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD