"HAAAYYYIIIIRRR!!!"

2177 Words
"Vay canına Utku!" diyerek sırtını duvara yaslamış oturan Anıl derin derin nefesler alıyordu. "Çok havalıydın! Hatta muazzamdı!" diyerek derin derin nefes alırken gülmeden de edemiyordu. Asır başını çevirip yan tarafında oturan Utku'ya baktı. Yüzündeki maskeyi çenesinin altına çekmiş gülerek bakıyordu karşısındaki evin isli duvarına. Bembeyaz dişleri resmen genç adamın gözlerini kamaştırıyordu. Asır derince nefes alıp gözlerini zorla kaçırdığı sıra bir şeylerin eksik olduğunu fark etti. "Bizim dingil nerede?" . . . "Allah'ım! Allah'ım! Umarım bizimkilere bir şey olmamıştır! Vallahi onları satmış sayılmam! Sadece yapmam gereken şeyi yaptım! İçgüdüseldi, zaten erkekliğin yüzde doksanı kaçmak değil miydi? " diyerek karanlık sokakta deli danalar gibi koşarken avazı çıktığı kadar bağırdı. "Sonuna kadar erkeğim!" En son kaçtığı ve kadının çantasını attığı çiti görünce hemen üzerinden atladı ve ayakları üstüne düşer düşmez sırtını çite yasladı. "Kaçtın Berk! Kurtardın paçayı!" diyerek gülerek yumruğunu göğsüne vurdu. "Kral adamım ya! " dedi kendi kendine. Ellerini yorgunlukla iki kenara atmıştı ki eline çarpan çanta ile gözlerini sağa çevirdi. Bu sabah kızın alıp attığı çantasıydı. Çantayı eline alıp açık fermuarından doğru elini içine sokup karıştırdı. Çıkan cüzdana baktı ve kimliğini aradı. "Rana Kösem..." diye mırıldandıktan sonra birden yükselen şarkı sesiyle olduğu yerde sıçradı. "Ananı!..seveyim ben ananı..." Eli çantaya tekrar uzandı ve çalan telefona bir müddet baktı. Annesi arıyordu. En azından annesine söyleyebilirdi. "Alo!" birden kulağı delinen Berk telefonu uzağa tuttu. "Nerdesin sen! Gavurun tohumu!" Yaşlı kadın gerçekten de kudurmuş gibi bas bas bağırıyordu. "İyi günler ablacığım." diyerek olaya girecekti ki birden bire çok daha fazla bağırmaya başladı. "Sen kimsin!? Hey gidim hey! Ben bunları da mı görecektim! Neden ölmedim ben neden!?" birden bire kadının yükselmesine şaşıran Berk ayaklarını uzattığı yerde salladı. "Ablacığım sakin olur musun?" dediğinde kadın ağlamaklı halinden bir anda çıkıp cazgırlaştı. "Sus sen! Seni at kafalı herif! Ne işin var senin bu telefonda! Nerede benim Rana'm!?" diyerek tekrar bağırınca Berk ağzını açmak istedi ama kadın dur durak bilmeden bağırıyordu. "Seni utanmaz arlanmaz! Kaçırdın mı kızı? He , kaçırdın mı? Toplayacağım köyü sen görürsün!" deyince Berk telaşla araya girdi. "Ablacığım ben hırsız-" demeye kalmadan bir feryat figan koptu. "Sen hırsız mısın?! Amanın bacılar!" diye bağırırken başka bir kadının sesi araya girdi. "Anne! Anne sen yine benim telefonumu mu açtın? Kurcalama şu telefonu demiyor muyum sana?" diyerek karma karışık sesler gelmeye başladı. "Ver şunu bana, Candy Crush oynacaksın diye izin veriyorum milleti mi arıyorsun? Yaşından başından utan, yalan söylenir mi bu yaşta?" diyerek elinden telefonu almaya çalıştığını duydu Berk. "Olmaz! Torunum hırsızların elinde!" diye bağıran kadın ile Berk yaşlı nesnenin kızın büyük annesi olduğunu anlamıştı. "Ne hırsızı anne? Ver şu telefonu!" Birkaç hışırtı, patırtı kütürtüden sonra nefes nefese bir ses duyuldu. "İyi günler." Berk hemen yanlış anlaşılmayı düzeltmek için araya girdi. "İyi günler efendim." dedi. "Kızımın telefonu neden sizde?" diyen kadın ile Berk derince nefes aldı. "Kızınızı gasp eden birkaç kişi tarafından kurtarmıştım ama döndüğümde kızınız yoktu. Çantası da bende kaldı. Nasıl ulaşabilirim size?" dediğinde annesi telaşla nefes aldı. "O iyi mi? Polise gittiniz mi?" diyen kadın ile Berk omuzlarını dikleştirdi. "Merak etmeyin, hırsızlar cezasını buldu." dedi sanki kendisi bir şey yapmış gibi. "Ah, çok teşekkür ederim. Kendisi şu an bir yardım kuruluşunun kursunda çizim eğitimi veriyor. Adresi mesaj olarak atarım. Büyük bir ihtimal mesaisi yarın sabah 9'da başlar akşam 17'de biter. " dediğinde Berk görmese de başını salladı. "Anladım, Efendim. Yarın kendisine götüreceğim." diyerek derince nefes aldı. "Berk!" "Berk!" Etrafta yankılanan ismi ile etrafa saçılan eşyaları aceleyle çantaya sıkıştırmaya başlamıştı. "Nereye kayboldu?" diyen Tutku endişeli bir hâlde etrafa bakıyordu. "Kesin korkup kaçtı." diyen Anıl göz deviriyordu. "Buradayım!" diyerek çitten atlayan Berk'e bakan üçlü sinirle nefes aldı. "Nereye kayboldun kaşla göz arası?" diyen Asır ile Berk bahane olarak elindeki çantayı tuttu. "Sabah kızdan çaldıkları çantayı almaya gelmiştim." dediğinde Tutku derince nefes aldı. "Haber verseydin ya!" diyerek dağılmış peruğunu düzeltti. "Yurda dönsek iyi olacak, yoksa başımız belaya girecek gibi." diyerek hepsi bir araya toplandı. Karanlık caddede Berk kolunda kız çantasıyla yürürken Asır arada bir dönüp Utku'ya bakıyor, onun Anıl ile muhabbet edişini izliyordu. En son okulun çevresindeki duvarlardan atlamışlardı. "Şşşit! Sessiz olun!" diyerek dudağını parmağıyla kapatan Anıl ile hepsi sıra sıra dizilmişlerdi. Gizli gizli okul duvarının arkasına saklanıp her tarafı kolaçan ettikten sonra parmak uçlarında yürüyerek girişe geldiklerinde güvenliği görerek hemen geri çekildiler. Okuldan çıkmadan önce birinci katın penceresinden çıkıp orayı açık bırakmışlardı. "Acele edin!" diyerek Anıl ellerini kavuşturdu. Berk avcu içine basarak camdan içeri girdikten sonra Anıl tırmandı. "Dikkatli ol." diyen Asır'ı duyan Tutku şaşkınca ona döndü. Onca adamı dövmüştü ve o pencereden atlarken mi dikkatli olmasını istiyordu? Üstelik birince kat? Dalga geçtiğini düşünerek pencereye tırmandı ve kendini karanlık, boş sınıfın içine attı. Asır da geldikten sonra pencereyi kapatmışlardı. "Sessizce üst kata çıkıyoruz oradan herkes odasına dağılıyor." dediğinde üçü de başını salladı. "Tamam, anlaştık." diyen ile Anıl başını salladı ve hepsi kapıya yönelmişti ki bir anda oldukları yere çakıldılar. "O ses kime aitti?" diyen Asır ile hepsi şaşkınca birbirlerine bakarken yanan ışıkla oldukları yerden sıçramışlardı. Yakın dövüş hocası Ayhan elinde salladığı sopasını çevirirken yan bir gülüş attı. "Demek üst kata çıkınca direkt odalarınıza ayrılıyorsunuz?" dediğinde hepsi yakalanmanın verdiği rahatsızlık ile yerlerinden kıpırdandı. "Cezalısınız! Yarın sabah altıda hepinizi spor salonunda bekliyorum!" diyen hoca ile hepsi ağlamaklı bir ifadeye girmişti. "Hocam lütfen!" "Hocam yapmayın!" "Vallahi kötü bir niyetimiz yoktu!" Ayhan hoca sinirle ellerini havaya kaldırırken gözlerini yummuştu. "Ama benim niyetim kötü. İsterseniz müdürün yanına da uğrayabiliriz?" dediğinde hepsi bir anda kapıya koşmaya başlamıştı. "Yarın erkenden spor salonundayız!" diye bağıran Berk ile koşarak kapıdan çıkmış ve odalarına gitmeden önce birbirlerine iyi geceler dileklerinde bulunmuşlardı. Tutku kapıyı açınca içeri giren Asır direkt kendini yatağına atmıştı. Tutku onun bu hâline gülümsemeden edemedi. Ateşi olmasına rağmen yardım etmek için gelmiş ve hiç mızmızlanmamıştı. "Asır." diyerek yanına geldi ve yatağın ucuna oturdu. "Efendim Utku?" dedi Asır, başı ağrıyordu ve sanırım yorgunluğun acısı rahata ulaşınca baş gösteriyordu. "Böyle uyuyamazsın. Üstündekileri çıkar, ateşin var." diyerek üstündeki cekete uzandı. Ensesinden doğrultup onu dikleştirmek istediğinde eli resmen kavrulmuştu. "Bu ne!?" diyerek çığlık atan Tutku şaşkınlıkla gözlerine bakmaya çalıştı. "Çok kötü , çok kötü!" diyerek yanaklarını tuttu ve kendisine bakmasını sağladı. "Sen nasıl ayakta durdun?" dediğinde Asır yarım yamalak güldü. "Taş gibi çocuğum, bana bir şey olmaz!" dese de bunları söylerken gözleri kapalı kapalı konuşuyordu. "Herkese bir şey olur! İster nefes alsın ister almasın." diyerek üzerindeki ceketi çıkardığında Asır'ın mayıştıkça sarhoş gibi davrandığını fark ediyordu. Sanırım şu ana kadar kendini oldukça sıkmıştı ve artık odasında olmanın getirisi ile kendini salmıştı. "Utku..." diye mırıldandıktan sonra başını geriye doğru attı. "Efendim?" diyen Tutku kendini yatağa atmaya çalışan Asır'ı durdurmaya çalışıyor, üzerindeki ceketi çıkarıp atmak istiyordu. "Uyumak istiyorum..."diyerek kendini geri geri atmaya çalışınca Tutku beline sarılarak onu kendine çekti. "Tamam şunları çıkaralım, öyle uyu." diyerek en sonunda ceketini çıkarmayı başarınca derince nefes aldı. Elleri bu sefer tişörtüne uzandığında Asır ellerini genç kızın elleri üzerine koyup durdurmak istedi. "Olmaz..." diyerek ağzı içinde geveledikten sonra başı genç kızın omzuna düştü. Alnını yasladığı kürek kemiğinde bir müddet soluklandığı sıra Tutku kaşlarını çattı. "Neden olmaz?" diye sordu merakla. "Tehlikeli..." diyerek alnını genç kızın boynuna sürtünce Tutku şaşkınla gözlerini açtı. Dili damağı kurumuş, ne olduğunu şaşırmıştı. "Tehlike yok." diyerek yutkundu ve tişörtün uçlarını tutup kaldırdı. Asır'ın başı omzundan kalkıp da tişörtü başından çekip çıkardığında genç adamdan kötü bir gülüş duydu. "Ben seni uyarmıştım..." diyerek ellerini genç kızın beline koyup kendine çekti. Tutku bir anda alev alev yanan göğse değen parmakları ile nefesini tuttu. "Ben..." diye mırıldanan Asır ateşli haliyle ne yaptığının farkında değildi. "Seni..." diyerek burnunu genç kızın boynuna sürttü. Ateşi olduğundan alıp verdiği nefes bile yakıyordu. Tutku boynundaki nefesin kendini haşladığını düşündüğü sıra dudakları da boynuna sürtmesiyle gözlerini açabildiği kadar açtı. Elleri havada kalmış, genç adamın elleri ise onun ince belini sıkı sıkı kavramıştı. "...uyarmıştım..." demesiyle üzerine yüklenen adam ile sırt üstü yatağa düşmüştü. Asır, biraz daha sokuldu genç kızın boynuna. Sonrasında eli peruğuna gitti ve yavaş yavaş saçlarını okşamaya başladı. Tutku o an o kadar şaşkındı ki hiçbir şey diyemiyordu, hareket bile edemiyordu ki! Asır, son bir kez başını kaldırdı, genç adamın saçları Tutku'nun çenesini gıdıklamıştı, sonrasında ise boynuna , tam da şah damarının üstüne, bir öpücük kondurdu. "Sanırım, bayılacağım..." diye mırıldanan Tutku ile Asır derin rüyalara dalmıştı. Tutku bir müddet öylece durmuş sonrasında tedirgince kalkarken genç adamı yatağa uzandırmıştı. Asır'ın elleri bir ahtapot gibi sürek eline koluna yapışsa da nazikçe geri çevirmişti. Çok geçmeden kendi yatağına gidip kendisini de rüyalara atmak istemişti ama az önce yaşadıklarından dolayı pek de uyuyamamıştı. Yarınki ceza için alarm kurup gözlerini kapattı ancak çok geç uykuya daldı. Asır çalan alarm ile yüzünü buruşturduğu sıra Tutku uzanıp alarmı kapattı. Genç adam çatlayan başı yüzünden sıkıntıyla nefes alıp verdikten sonra yatağında doğruldu. "Sen alarm kurmazdın?" dediğinde Tutku gözlerini Asır'a çevirmemeye çalışarak ayağa kalktı ve banyoya gitti. Asır kendisine verilmeyen cevap ile gözlerini kaşlarını çatarak açmıştı. Sonrasında üstünde hissettiği eksiklik ile gözleri üstüne gitti. "Kıyafetlerimi ne ara çıkardım?" Gözlerini dün gece olanları hatırlamak istercesine etrafta gezdirdiğinde yere atılmış ceket ve tişörtü görerek kaşlarını havaya kaldırdı. "Dün ne oldu lan?" diyerek üzerine baktı. Utku da kalkıp gittiğinden ondan da bir şey öğrenemezdi. Neyse ki genç adamın ateşi düşmüş sadece baş ağrısı kalmıştı. Tutku elini yüzünü yıkadıktan sonra aynadaki aksine baktı. "Dün gece olanları hiç belli etmiyoruz Tutku! Tamam mı?" diyerek yeşil gözlerini kıstı ve kendi kendine anlaşarak banyodan çıktı. Asır'ın yüzüne hiç bakmadan dolabına yöneldi. "Hadi, spor salonuna gitmemiz gerek." dediğinde Asır neden erken kalktıklarını hatırlayarak yüzünü buruşturdu. "Off!" İki genç hazırlanıp çıktıklarında koridorda söylene söylene yürüyen Berk ve Anıl'ı gördüler. "Günaydın , kader ortaklarımız!" diyerek selam veren Berk ile Asır huysuzca yüz çevirdi. "Her bir halt senin başının altından çıkıyor zaten." dediğinde Berk kırgınmış gibi dudak büzdü. "Nasılsın Utku?" diyen Anıl ile Asır'ın şahin bakışları Anıl'ı buldu. Hayırdır? Ne ara bu kadar yakınlaştınız? Hâl hatır sormalar falan? "İyiyim, sen nasılsın?" diyerek gülümseyen Tutku ile Asır sinirle önüne döndü. Onlar gülüşüp konuşurken kuduran Asır spor salonunda kendilerini bekleyen Ayhan hocayla kaşlarını çattı. "Allah'ın delisi gece boyu uyumamış mı?" diye mırıldanan Berk ile Tutku da kaşlarını çattı. "Günaydın gençler!" diyen Ayhan hoca çocuklara yüzünü dönmeden seslenmişti. Hepsi bir anda olduğu yerde dikleştiğinde ayağa kalkan hocanın elinde iki tane siyah kravat vardı. Kravatları havada sallayarak yüzlerine baktı. "Bugün çok eğleneceksiniz." diyerek gülümsediğinde gençler bir iki adım geri gitmişlerdi. "Nedense ben hiç öyle sanmıyorum..." diye mırıldanan Anıl başını korkuyla iki yana sallıyordu. "Yok yok! Çok eğleneceksiniz!" diyerek gülen Ayhan hoca şu an gerçekten çok korkunç gözüküyordu. Hepsi birbiri ile bakışmışlardı, kaçmayı düşündükleri apaçık ortadaydı. "Gelin buraya!" diye bağırmasıyla çekingen adımlar ile yanına gittiler. "Öncelikle ders saatine kadar bu salonu temizleyeceksiniz sonrasında ise derslerinize gireceksiniz, diğer hocalardan izin aldım bu yüzden kimse size karışmayacak." dediğinde Berk çekingen bir ifade ile kaşlarını havaya kaldırdı. "Ne için karışmayacaklar?" dediğinde Ayhan hoca şeytani bir ifadeyle gülümsedi. "Görürsün evladım, görürsün..." . . . "Deli!" diye bağırdı Berk sinirle. Anıl göz devirdi ve ardından o da bağırdı. "Ne delisi! Şizofren!" "Bence psikopat." diyerek araya giren Tutku elindeki paspas ile sahanın diğer ucuna yürümeye çalışıyordu. "Asır, biraz düzenli yürür müsün? Adımlarımız uyuşmuyor, düşeceğim." diyerek Asır'a baktığında Asır istemsizce yutkundu. Allah'ım bu bana reva mı? Asır kendi içinden konuşurken Utku'ya gereğinden fazla yakın olmasından dolayı sessizce nefes aldı ve başını salladı. Beraber tuttukları paspas ile yürürken Tutku dün geceyi hatırlayarak kaçmak istiyor sonra birbirlerine bağlanmış ayak bilekleri yüzünden sendeleyerek geri Asır'a doğru geliyordu. "Ya bu adam deli mi!?" diyerek yine bağıran Berk sinirle adım atmıştı ki Anıl'ın adım atmayışı ile yüz üstü yere düşünce Anıl da düşmüştü. "Lan geri zekâlı!" diye yerde yatarken bağıran Anıl ile Tutku istemsizce kahkaha atmaya başlamıştı. Asır yanından gelen ses ile hafifçe Utku'ya baktıktan sonra o da gülümsemişti. "Adım atarken haber versene!" diyerek homurdanınca Berk sinirle öptüğü yere yumruk attı. "Delireceğim!" "Biz böyle nasıl derse gireceğiz?" diyen Asır ile Tutku gözlerini ona çevirince nedensizce utanarak yüzünü çevirdi. Aslında pek de nedensiz değildi ama... Asır , Utku'nun gözlerini kendisinden kaçırışıyla kaşlarını çattı. Bir problem mi vardı acaba? "Utku?" diye seslendi paspası yere sürterken. "Hı?" dedi Utku dudaklarını büzerek. Asır, başını hafifçe eğip onun bu haline bakarken içinin gittiğini düşünüyordu. Kahretsin! Olan olmuştu bir kere, başa gelen çekilirdi! "Bir şey mi oldu?" dediğinde Tutku panikle Asır'a döndü. Hatırlamış mıydı? Ne yapacaktı? "Ne? Ne olmuş?" diyerek olduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. "Bir şey olmadı! Ne olabilir ki?" diyerek arkasını dönüp kaçmak isteyince dönen bacağı yüzünde gerisin geri Asır'a dönmüş, göğsü genç adamın göğsüne çarpmıştı. Asır, kendisine doğru gelen Utku'dan can havliyle kaçmak isteyince de bağlı ayağı yüzünden yere düşmüştü. Tutku genç adamın üzerine düşünce göğsü göğsünü ezmişti. Genç kızın alnı Asır'ın dudaklarına çarpınca ikisi de dona kalmışlardı. Nefes alamaz bir hâlde öylece durduklarında arkadan gelen bağırışlar çok daha korkunçtu. "Iyyy! Kardeş kardeşe bunu yapmaz biraderim!" diye bağıran Anıl gözlerinin kanadığını hissediyordu. "Kesin şunu! Kardeşler olmuş kalleş, kalleşler dönmüş kardeş..." diye bağıran Berk ise elleriyle yüzünü kapatıyordu. "Kahretsin! Midem bulandı!" diyen Anıl dalga geçerek spor salonun zemininde bir damla su olmamasına rağmen yüzerek uzaklaşmaya çalışıyordu. Tutku hızla atan kalbi nedeniyle hemen ayağa kalkmak istedi. Ellerini genç adamın iki omzu üzerinden yere dayadığında kendini yukarı çekti. Sanki şınav çekiyormuş da, Asır da altında yatırıyormuş gibiydi. Asır ağzı kalbinde-ah!- Kalbi ağzında atarken istemsizce yutkunduğu sıra spor salonunun kapısı açıldı. "Bu gürültü de ne?" İçeri sinir ve merakla dalan Kaya , Tutku'nun Asır'ın üstünde olduğunu görünce kocaman açılmış gözleriyle bir anda bağırarak üzerlerine doğru koşmaya başlamıştı... "HAAAYYYIIIIRRR!!!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD