"Karanlık olmasaydı Aydın olmanın anlamı da kalmayacaktı.   "

2200 Words
Yalan... İtaat... Kime itaat edilirdi? Kimden vazgeçilirdi? Kim için yaşanırdı? Peki kendisi kimdi? Neyin nesiydi? Ayağının ucuna gelmiş taşa gelişi güzel bir tekme attı. "Babam." diye mırıldandı. "Baba?" "Babacağım?" "Hepsi yabancı birer kelime gibi..." Sırtındaki çantasının kollarını tutarken ayaklarını sahilin kumlu yollarına sürttü. Şimdi o çakıllı yol bitmiş ,kumsalın kumlarına ulaşmıştı. "Belki de vazgeçmelisin!" diye bağırdı. "Pes etmek de bir seçenek!" Hava iyice kararmıştı. Karanlık ona resmen kol kanat geriyor, diğer herkesten koruyup kolluyordu. Başındaki şapkasını çıkardı ve peruğunu havalandırdı. Şapkasını ters bir şekilde taktıktan sonra derince nefes aldı. "Kaçabilirsin!" diyerek dalgalara doğru bağırdı. "Bir iş bulabilirsin!" Deniz sanki ona cevap veriyor gibiydi. Dalgalı ve onun gibi hırçındı. "Senin yaptıklarını yapamayacak milyonlarca insan var!" Avazı çıktığı kadar bağırdığı sıra kollarını açtı. "Bir kere!" Sanırım sesi kısılacaktı. Zaten yediği çileklerin etkisi geçmişti. "Sadece bir kere!" Üşüyen ellerini yumruk yaptı. "Diğer herkes gibi ol!" Dedikten sonra en son tüm gücüyle bağırdı. "Pes et!" Dağılmış saçları rüzgar ile havalanırken bir anda duyduğu sesle olduğu yerde hızla arkasına döndü. "Olmaz!" Tutku, şaşkınca açılmış yeşil gözleriyle genç adama bakıyordu. "Beni nasıl buldun?" dedi merakla. "İzin vermiyorum!" diyerek bağıran adam da denize dönmüş tıpkı onun gibi duruyordu. "Diğerleri gibi olamazsın!" Hissetsin istiyordu. Onun yanında olduğunu, ona inandığını, ona değer verdiğini bilsin istiyordu. "Diğerleri gibi olursan..." diye son kez bağırdıktan sonra ayakları kuma bata çıka genç kızın yanına yürümeye başladı. Tutku, dinmiş ve bir köşeye çekilmiş olan öfkesi nedeniyle onu geri çevirmiyordu. "...eğer pes edersen, seni sen yapan en güzel şeyi kaybedeceksin..." diyerek yanına iyice yaklaştı. Kızarmış burnu, dağılmış sarı saçları, belki de dolduğu için parlayan yeşil gözleriyle harika bir manzaraydı. "... Gücünü... Sen çok güçlüsün, sen çok güzelsin, sen çok tatlısın, sen çok iyi kalplisin ve sen pes edecek biri hiç değilsin."dedikten sonra hafifçe gülümsedi. "Ben yanında dururum. Ne istersen söyle!" diyerek kollarını açtı. " Yeri gelir kedi yeri gelir aslan kesilirim. Sadece pes etme..." diyerek omuzlarına ellerini koydu. "Üzerine her şeyin yakışacağına yemin edebilirim ama pes etmek sana çirkin durur. İnan bana..." Tutku şaşkınlıktan bayılacak gibi olmuştu. "Kaya sen?" Genç adam hafifçe gülümsedi. "Özür dilerim, belki daha önce fark etmem gerekirdi belki de fark ettiğim an gelip sana söylemeliydim." diyerek genç kızın gözlerine baktı. "Belki de Tutku olduğunu bilmek heyecanlanmama sebep olmuştu..." Tutku şaşkınlıktan koskocaman açtığı gözleriyle bakıyordu Kaya'ya. "Ne? Ne zamandan beri?" diyerek telaşla etrafa bakındı. "Başka kim biliyor?" diyerek paniklediğinde Kaya biraz üzüldüğünü hissetti. Tutku'ya aşırı önem veriyordu. Onun sırrı kendi sırrı gibiydi, keşke genç kız da ona böyle güvenebilseydi ama anlıyordu onu da. O gece onlara saldırmasalardı belki de aralarında böyle ön yargıdan bir duvar örülmeyecekti. Genç kızı geniş omuzlarına sığdırdı. Kollarını sıkıca beline sararak çenesini omzuna yaslamıştı. "Bir tek ben biliyorum, başka hiç kimsenin bilmesine de izin vermeyi düşünmüyorum." Dediğinde Tutku soğuk akşamın ortasında ateşe sarılmış gibiydi. Abisinden başka birine ilk kez güven duyuyor olamazdı değil mi? Belki de bir kez olsun herkes gibi davranmalıydı. Bir kez sadece, bir kez güven dedikleri o illetin tadına bakmalıydı... Yavaşça kalktı elleri ve genç adamın sırtına gider gitmez gözünden düşen birkaç damlayla pes de etmiş bulundu... Akşamın en karanlık saatlerinde dalga seslerine karışan hıçkırık seslerini dinleyen Kaya huzurla gözlerini kapattı ve genç kızın sırtını okşamaya başladı. Bir eli ensesi ve saçlarında geziyor onu rahatlatmak için uğraşıyordu. "şşiiitt..." diyerek onu sakinleştirmek isterken aklı sarılışına bulduğu karşılıktaydı. Tutku ona sarılmıştı değil mi? Yaptığı onca hayvanlığa rağmen? Genç adamda mutluluktan dolmuş gözlerini saklamak için alnını kızın omzuna yasladı ve ona sessizce eşlik etti... *| ・ 〰 ・ |ㄏ*| ・ 〰 ・ |ㄏ*| ・ 〰 ・ |ㄏ "Ne? Sen ciddi misin?" Elindeki büyük boy haşlanmış mısır bardağından bir kaşık daha süt mısır alırken gülerek Kaya'ya baktı. Yaşarmış gözleri dakikalar önce Kaya'nın ona "bekle beni..." deyişiyle kurumuştu. "Evet, o gün seni takip ediyordum. Bir ara sokağa girdin ama geldiğimde kaybolmuştun. Nasıl oldu o iş?" dediğinde Tutku yanaklarının kızardığını hissetti. "Şey aslında o gün çok heyecanlıydım, ilk kez lunaparka gelmiştim. O yüzden oradaki ağacı görmedim ve peruğum ağaca takıldı." dediğinde Kaya boğazına kaçan mısırla gülmekle öksürmek arasında gitti geldi. "Ne? Ahahahaha!" Kaya'nın gülüşüyle iyiden iyiye utanan Tutku dirseğiyle susması için onu dürttü. "Gülme, o an ne kadar çok panik olduğumu bilemezsin!" dediğinde Kaya yan bir gülüşle genç kızın hallerine baktı. "Tutku." dediğinde kızın kendisine beklenti dolu gözlerle baktığını görünce daha da güldü. "Ne?" dedi Tutku, Kaya'nın kendisine olan bakışları yüzünden utandığını hissediyordu. "Erkekken bile bu kadar güzel olmayı başarabiliyor olman..." diyerek elindeki süt mısır dolu bardağa baktı. "...canımı sıktı." diyerek genç kıza döndü. "Yani kızken ortalığı kasıp kavurmana lafım yok da erkekken benden yakışıklı olmasan çok daha iyi olurdu." dediğinde Tutku kızarsa da gülmeden edememişti. "Saçmalama, gayet yakışıklısın! Melez duruyorsun. Mavi göz sarımsı kahve saçlar. Bence haksızlık ediyorsun." diyerek Kaya'ya döndüğünde genç adamın derin bir bakışla kendisine baktığını gördü. Gözlerine bu kadar duyguyu nasıl sığdırmıştı bu adam? "Beni beğeniyor musun?" dediğinde Tutku bir an Kaya'ya alıcı gözüyle baktı. Kahve-sarı saçları biraz uzundu ama böyle insanın ellerini içine sokup karıştırmak isteyeceği cinsten bir uzunluk. Gözlerine kadar gelmiyordu. Tarasa kaşlarına gelirdi ancak. Çenesi V şeklindeydi, burnu ise estetik bir kemere sahipti. Sanki kemerli olmasa daha az yakışıklı olabilirmiş gibi... Gözleri ise sanırım onun süsüydü, rengiydi... "Evet, yakışıklısın." dediğinde Kaya istemsizce yutkundu. Bu soruyu sorduğu an bin pişman olmuştu. Genç kızın gözlerinin geçtiği yüzünde sanki ayak izleri varmış gibi hissediyordu. Elleri heyecandan terlemeye başlamış ve kalbi sanki kulaklarında atıyordu. Sadece baksa bile tav olabiliyorsun Kaya... Sadece baksa bile... Kendini ve fikirlerini kaybettiğini farkettiği an gülerek gözlerini kaçırdı. "Sen hiç canlı uçağa bindin mi?" dediğinde Tutku anlayamayarak baktı suratına. "Canlı uçak mı?" dedi kaşlarını çatarak. Sanki kendisi dile getirirse ne olduğunu bilecekmiş gibi... "Hayır, ben hiç yurt dışına falan da çıkmadım ki." dediği sıra Kaya gülerek genç kıza baktı. "O zaman sana göstereceğim!" diyerek ayağa kalktığında Tutku şaşkınlıkla baktı genç adama. "Saçmalama, ne uçağı? Hiçbir yere gidemem ben." dediğinde Kaya daha da güldü. Tutku, ilk kez Kaya'nın kendisine bu kadar samimi davrandığını görüyordu. Sanırım aralarındaki sırların kalkması sınırları da kaldırmıştı. "Sen sadece dediğimi yap, buradan en fazla 10 metre gidebilir zaten bu uçak." dediğinde Tutku karanlık olduğu için gözlerini kısarak etrafa baktı. "Ben uçak falan göremiyorum."dediği sıra elindeki bardağı alan Kaya kumun üzerine bıraktı ve genç kızın naif ellerini tutup kaldırdı. "Gözlerini kapat. Ellerini yukarı kaldır." dediğinde Tutku anlamaz bir ifadeyle yüzüne bakınca Kaya güven verircesine gülümsedi. "Acele et." diyerek ellerini yüzüne kapatıp gözlerini kapatmasına sebep oldu. "Böyle mi?" der demez Kaya arkasını döndüğü gibi genç kızın havadaki ellerini tuttu ve boynuna sardıktan sırtına aldı. "Aaa!" Tutku telaşla Kaya'nın boynuna sarılırken çığlık attı. Genç adam sanki enerji patlaması yaşıyormuş gibi bir o yana bir bu yana koşuyordu. "Kollarını aç!" Tutku şaşkınlıkla gülerken ona ayak uydurdu ve kollarını açtı. "Heyy! Ben uçuyorum!" Avazı çıktığı kadar bağırırken deliler gibi kahkaha atıyordu. Kaya'nın koşarak oluşturduğu o naif rüzgar kısa peruğunu dalgalandırıyor, gözleri istemsizce kısılıyordu. Kollarını açmış mutluluğun hayat bulduğu yüzünde güller açıyordu. "Burdan kime selam verebilirim ki?" diyerek etrafa bakınan Tutku'ya Kaya bağırdı. "Bana tabii ki!" İkisi birden bu lafa kahkahalar atıp kendilerini eğlenmeye kaptırmışlardı ki... Kaya'nın ayağı kuma batıp da ikisi birden yere yuvarlanınca son bulmuştu. "Aaaa!" Kumda bir müddet yuvarlandıktan sonra uzandıkları yerden başlarını kaldırıp birbirlerini kontrol ettiler. İkisi de sağlam olduklarına kanaat getirdiklerinde tekrardan kahkaha atmaya başlamışlardı. "Canlı uçak kazası!" diyerek gülen Kaya'ya bakan Tutku kocaman gülümsedi. Her yeri kum olmuştu. Peruğunun içine bile kum karışmıştı. Hafifçe kaşınmasına sebep oluyordu. Gözleri mutluluktan dolayı parıldarken Kaya'nın kendisine bakan gözlerine baktı. "Teşekkür ederim..." Sesi artık düzelmişti. Tutku zaten Kaya'nın her şeyi bildiğinin farkındalığıyla bunu umursamadı. Kaya, Tutku'nun sesine mest oluyordu. Allah'ım erkek kıyafetleri içerisinde bile bu kadar tatlı olabilmeyi nasıl başarabiliyordu? Gözleri kısılırken hafifçe güldüğü sıra Tutku ayağa kalktı. "Her yerim kum olmuş." Diyerek üstünü silkmeye başladığında Kaya da yanına gelip üzerine yapışmış kumları temizlemesine yardım etti. Tutku onun bu hareketiyle kaskatı kesilmişti. Şaşkınca yüzüne bakıyordu. Kaya ise yaptığı işe o kadar çok odaklanmıştı ki Tutku'nun kendisine baktığını fark etmiyordu. "Bir bebek gibi ilgi gösteresim geliyor bazen ama..."diyerek önünde diz çöktü ve dizlerindeki kumu sirkelemeye başladı. "...yediğim dayakları hatırlayıp geri çekiliyorum." diyerek kendi kendine güldü. Tutku onun bu lafına gülse de hemen omuzlarını dikleştirmişti. "Tabii ki, en güçlü olan benim!" dedikten sonra önünde diz çökmüş adamın rüzgarla savrulan saçlarına baktı. İlk kez böyle bir şey yaşamanın verdiği heyecan boğazını kurutmuştu. Utanıyordu... "Burada olduğumu nasıl bildin?" dedi en son merakına yenik düşerek. "Abinden." dediğinde Tutku şaşkınlıkla ellerini Kaya'nın omzuna koydu ve ayağa kaldırdı. "Nasıl? Abimden mi?" dedi telaşla. Kaya, onun ne için telaşlandığını anlayarak gülümsedi. "Merak etme, senin olmadığın hafta abinle konuştuğum zaman söylemişti. " dediğinde Tutku şaşkınlıktan dilini yutacak gibi olmuştu. "Sen, ne zamandır biliyorsun bu durumu?" dediğinde Kaya düşünceli halde karanlık denize baktı. "Abinle konuştuğumdan beri." dediğind Tutku merakla genç adamın gözlerine baktı. "Ne konuştunuz ki?" dediğinde Kaya hafifçe güldü ve genç kızın saçlarını karıştırdı. "O geceden bahsettim ama Fransız kaldı." dediğinde Tutku ironiyle güldü. "Bir de o kadar şey dedim abime seninle konuşmaması için." dediğinde Kaya mutlulukla gülümsedi. "İyi ki seni dinlememiş." dediğinde Tutku da imalı birkaç bakış attı. "Artık dönelim mi?" dedi Kaya büyük bir ümitle. Tutku derince bir nefes aldı. "Tutku." dedi Kaya gözlerinden genç kızın ne düşündüğü açıkça anlaşılıyordu. Kaya ona sonunda gerçekleri anlatabilmişken, tam aralarındaki duvarları yıkabilmişken böyle çekip gitmesini istemiyordu. "Bak seni anlayabiliyorum. Babanla konuşmak, hesabını sormak istiyorsun. " dedikten sonra kaşlarını havaya kaldırdı. "O sizi kandırdı ve başka bir yola sürükledi. " dedikten sonra gözlerinin içine dikkatli bir ısrarla baktı. "Biraz akışına bırak ve bilmiyormuş gibi davran? Böylelikle babanın ne planladığını bulabilirsin? Ne dersin?" diyerek başını eğdi ve yüzlerini aynı hizzaya getirdi. "Sen de bilmiyormuş gibi yaparak onu kandır?" Tutku uzun uzun kendi içerisinde tartıştı. Şu an duyguları ve fikirlerinin oluşturduğu kaosun tam ortasındaydı. Bir sağdan bir soldan darbe yeyip duruyordu. Belki de gerçekten Kaya'nın dediği gibi davranırsa babasının, bunca yılını heba etmesine sebep olduğu, planını öğrenmiş olabilirdi. Kendisinden ne istediğini öğrenebilirdi değil mi? "Tamam." diyerek gözlerini kaldırdı ve beklentiyle kendisine bakan mavi gözlere gülümsedi. "Deneyeceğim." Kaya mutluluktan üç göbek iki zeybek oynayacak kıvama geldiğini düşünüyordu. "Yürü be! Kim tutar seni?" diyerek kolunu Tutku'nun omzuna sardı ve mısır bardaklarının olduğu tarafa yürümeye başladı. "Mısırlarımızı bitirelim ve yurda dönelim. Atlatmamız gereken bir güvenlik var." dediğinde aklına gelen şey ile bir anda Tutku'ya döndü. "Sen deli misin? Neden balkondan atladın!?" diyerek sesini yükselttiğinde Tutku şaşkınca bir anda modu değişmiş adama baktı. "Ne varmış bunda?" dediğinde Kaya kafayı yiyecek gibi oldu. "Ne mi var? Kaç kat yüksekten aşağı atladın? Bilmem farkında mısın?" diyerek kaşlarını havaya kaldırmış hesap sorar bir tavra bürünmüştü. Aklı almıyordu, kız kaçıncı kattan atladığını bile önemsemiyordu resmen. "Eğer yere çakılsaydın cenaze için parçalarını toplamak bir haftamızı alırdı farkında mısın?" dediğinde Tutku hafifçe güldü. "Çok daha zorlu parkurlar yaptım. Zaten öncesinden incelemiştim, algıda seçicilik. Bir yere gittiğimde ilk işim oranın dövüşe ve kaçışa uygunluğunu incelemek oluyor." dediğinde Kaya gözlerini kıstı. Gerçekten nasıl olurdu da bir kız çiçekler, böcekler yerine oturup dövüşmek konusunda kafa patlatırdı. Tanıdığı birçok kızdan farklıydı, orası kesindi de bu farklılık biraz aşırıya kaçmıştı. "Neden?" Tutku elindeki mısır bardağını çevirirken dudaklarını büzdü. Eğer hayatı ailesi tarafından yönlendirilmeseydi şimdi nasıl bir insan olurdu? Fikirleri, tercihleri yine aynı yönde mi kalırdı yoksa sevdiği renkler bile değişir miydi? Şort giymeyi sevdiğini düşünüyordu acaba ailesi bunca sene onu zorlamasaydı şimdi etek ya da pantolonu daha çok sever miydi? "Bilmiyorum. Yani şu an neden ilk incelediğim şeylerin silahlar ve kaçışlad olduğunun sebebini biliyorum ama neden bunu bana böyle öğrettiklerini bilmiyorum." diyerek mırıldandı. "Karşımdaki kişinin boyunu, kilosunu, duruşunu, bakışını, beden dilini okumayı kendim mi tercih ediyorum yoksa bu zamana kadar bana öğretilenler bu olduğu için mi yapıyorum?" diyerek Kaya'ya döndü. "Gerçekten bilmiyorum." Kaya bir müddet genç kızın karmaşık duran gözlerindeki duygulara baktı. Farkında Tutku kendi içerisinde bir savaş veriyordu ve galibin kim olacağı belli değildi. Kızın güçlü bakışları, güçlü duruşları vardı ama sorun belki de buydu. Onun savaşı kendineydi... Bu yüzden savaş çetin geçiyordu... "Belki ikilemde kalabilirsin bunları düşünerek ama insanın asla değiştiremeyeceği bir şey var. " Diyerek kaşlarını havaya kaldırdı. "Ruhu, benliği... Senin bedenin ve fikirlerin değiştirilebilir ama..." diyerek sağ elini sol göğsüne koydu ve kalbini gösterdi. "Burada taşıdığın şeye hiçbir el erişemez. " diyerek gülümsedi. "Bence sen hep iyi bir insan olurdun." Tutku, Kaya'nın verdiği manevi destek ile istemsizce gülümsedi. "Bazen çok cana yakın , bazense çok anlayışlı olabiliyorsun." diyerek genç adama baktı. "Ama çoğu zaman aklımı karıştırdığını düşünüyorum." dediğinde Kaya munzur bir ifadeyle kaşlarını kaldırıp indirdi. "Nasıl karıştırıyorum?" Bu sorunun üzerine Tutku elindeki bardağı bırakıp işaret parmağını gösterdi. "Şöyle bir söz var ya." dedi işaret parmağını göstererek. "Bıçak sırtında yürüyorsun." dedikten sonra diğer elinin işaret ve orta parmağını bacak yapıp yürüttü. "Ya bu tarafa düşüp sevecen, tatlı mı tatlı bir adam olacaksın ya da diğer tarafa düşüp yaramaz, huysuz bir dede olacaksın... Hâlâ karar veremedim ne tarafa çektiğine..." dediğinde Kaya istemsizce kahkaha attı. "Ben yüzyılın cambazıyım! İki tarafa da düşmeyi planlamıyorum." diyerek otuz iki diş sırıttı. "Böyle bıçak sırtında yürümek oldukça eğlenceli zaten..." diyerek genç kızın gözlerine uzun uzun baktı. "Bir tarafa düşersem diğer taraftan haber alamam ama burada yürüdüğüm zaman her şeyi görebiliyorum..." Tutku hafifçe yutkundu. "Bıçağın sırtında dolanırken tatlı sevecen halimle Tutku'yu gördüm sonrasında asabi dede halimle Utku olan Tutku'yu da gördüm..." Bu lafının ardından başını büktüğü dizlerinin üzerine koydu. "Burası bana görmek istediğim her şeyi gösteriyorken neden bir tarafa düşüp diğerlerinden mahrum kalayım ki?" Kaya hafifçe gülse de içinden cümlesinin devamını tamamlamıştı. Diğerleri kimin umurunda ki? Görmek istediğim hep sensin. Hep sen...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD