"Soğuk bir kış gecesi gibi, titreyerek önüne geçtiğim ateş gibisin. Üşüyorum, sana ihtiyacım var ama yaklaştıkça da yanıyorum.

2485 Words
Kaya, koridorda koşan Anıl , Berk ve diğerlerinin arasında Tutku ile Asır'ı göremeyince koşarak sınıfa yönelmişti. Koridorda birkaç kişinin omzuna çarpmış ve bir tanesinin düşmesine bile sebep olmuştu. En son omzunu vurarak daldığı sınıfta Tutku'nun sıçrayarak kendisine baktığını ve yüzündeki izleri gördü. Siyah garip lekeler vardı. Alnında ise birkaç yıldız. Ve bu Asır denen meymenetsiz ona çok yakındı. Kaya, iyiden iyiye şüphelenmeye başlamıştı. Asır kibirlisi, Utku'nun aslında Tutku olduğunu biliyor muydu? Başından beri yakın tavırları, koruması, kollaması acaba bu yüzden miydi? Gözüne bir kez batmıştı ve kolay kolay çıkmayacak gibiydi. "Ne yapıyorsunuz?" Kaya'nın bir anda sınıfa dalmasıyla refleks olarak geri çekilen Tutku kaşlarını kaldırdı. "Yüzümdeki izleri siliyo-" Genç kızı lafı bitmeden Kaya araya girdi. İşaret ve orta parmağını birleştirmiş kolundaki kalın kemerli saate vuruyordu. "Saate baktın mı? Okul bitti, cezanız da bitmiş olamalı." diyerek sinirle yanına yürüdü. Kolunu çekip kendisine döndürdükten sonra bir dizi üzerine çöktü. Ayak bileklerindeki kıravatı çözmek için uzandığında bileğine dolanan uzun, güçlü parmaklar ile koyu bir mavi olmuş gözlerini karşısındaki adamın siyah gözlerine çevirdi. "Sen ne diye karışıyorsun bu işe?" dedi Asır kaşlarını çatarken. "Çok meraklısın bakıyorum?" dediğinde Kaya kolunu geriye çekerek Asır'ın elini savurdu. "Bakıyorum da sen de bağlı kalmaya fazla meraklısın?" Diyerek imalı bir hâlde kaşlarını kaldırdığında Asır bir adım geri çekildi. Zaten eğer Kaya sınıfa girmeseydi az önce çok yanlış bir şey yapacaktı. Belki de en iyisi ondan uzaklaşmaktı. Üstelik belli ki artık hissettiği şeyleri fark eden bir tek kendisi değildi. Temkinli bakışlarını Utku'nun yüzüne hiç çevirmeden gözlerini kaçırdı. Gittikçe hislerinin ve fikirlerinin tehlikeli bir hâl aldığını farkındaydı. En sonunda ayakları birbirinden çözülünce Tutku gülümseyerek Asır'a döndü. "Odada görüşürüz, sanırım Kaya'nın söylemesi gereken şeyler var." diyerek ayağa kalktı ve Kaya'nın kolundan tutup çekiştirmeye başladı. Asır kapıdan çıkıp giden çiftin ardından kafasını sertçe sıraya vurdu. Alnından vücuduna dağılan acıyı umursamadı bile, çünkü çok daha büyük problemleri vardı. Kaya, Tutku'nun kolunu tutan eline baktı. Evet, işte şimdi erimeye başlamıştı. Bir pamuk şeker gibi... "Ne gibi bir problemin var öğreniriz şimdi." diyen Tutku ile hafifçe güldü. Demek erkek gibi davranma konusunda inatçıydı. Kendisinin onun erkek olmadığını bildiğini bilse acaba ne olurdu? Genelde konuştukları yer olan tribünlere geldiklerinde Tutku Kaya'nın kolunu bırakıp basamağa oturdu ve bir bacağını diğer bacağının üzerine attı. Ellerini geriye doğru yaslayıp kaşlarını çatarak Kaya'ya bakıyordu. "Sorunun ne? Anlatacak mısın?" dediğinde Kaya gözlerini bahçede spor yapan öğrencilerde gezdirdi. Mazaret is downloading... Bir türlü mazeret bulamayınca mavi gözlerini ellerine çevirdi. "Aslında..." Diyerek geveledi ağzında. Ne diyecekti ki şimdi? Acil bir şeyler sallaması gerekiyordu. "Acele et." diyen Tutku ile iyiden iyiye gerildiği sıra gözleri kenarda futbol oynayanların kavga ettiklerini görünce birden beyninde ampul yandı. "Bana dövüş dersi vermeni istiyorum!" dediğinde Tutku bir an affallayarak kaşlarını çattı. Kaya'nın bildiği kadarıyla iki hali vardı. Bu hâlinden biri kendilerine saldıran, sürekli kaba davranan ve birbirlerinden hiç haz etmedikleri; bir de Tutku ile karşılaştığı nazik, cana yakın, sessiz hâli. Şimdi işler biraz daha garip bir hâl almıştı. Tutku, Kaya'nın kendisinden hoşlandığını düşünmüştü ama abisi ile iyi geçinmeye çalışacağı aklının ucundan geçmemişti. "Sen iyi misin?" dedi kaşlarını havaya kaldırarak. "Oğlum biz seninle kanlı bıçaklıyız?" dedi en son kendisiyle dalga geçildiğini düşünerek. Sinirle ayağa kalktığı sıra gözlerini karşısındaki adamın mavi gözlerine saplamıştı. "Kim düşmanına dövüş dersi verir? Deli misin nesin? Git başımdan!" diyerek yanından geçip gideceği sıra Kaya panikle ellerini kaldırdı. "Tutku!"der demez öksürerek kırdığı potu düzeltmeye çalıştı. Tutku şoka girmişti. Herkes öğrenebilirdi. Herkesin sırrını saklayacak potansiyeli vardı ama ya Kaya? O sırrını öğrense başına ne gelirdi. Korkuyla ellerinin titrediğini fark etti. Babası onu öldürürdü. Eğer bu fiyaskoyla son bulursa babası onu diri diri gömerdi. Sıktığı avuçlarının terlediğini hissederek arkasına döndü ve kendisine bakan mavi gözlü adama baktı. "Ne dedin?" dediğinde Kaya panik içerisinde olsa da dışarıdan çok sakin gözükmeye çalıştı. "Utku,dedim." dediğinde Tutku bir an yanlış anladığını fark ederek derince nefes aldı. Başından aşağı resmen soğuk sular dökülmüştü. Ellerini ovuşturarak etrafa baktı. "Kaya ne planladığını gerçekten bilmiyorum ama o gece neden bize saldırdın?" dediğinde Kaya gözlerini kaçırdı. Karşısındaki Tutku'ydu. O gece onları evirip çevirip döven kız. Abisinin kolunu kırdıkları adamların arasında da kendisi de vardı. Kendisini aşırı derecede suçlu hissediyordu ama bir söz vardı ortada. Genç kızdan ne kadar hoşlanıyor olsa da bir erkek verdiği sözden dönemezdi. "Bunun sebebini anlatamam ama asıl suçlu biz değildik." diyerek yüzünü çevirdiğinde Tutku gözlerini etrafta gezdirdi. "Asıl suçlu siz değildiniz..." diyerek onu tekrar etti. "Neden baba! Neden bana birileri karanlıkta saldırsın?" En sonunda delirmiş gibiydi. Belki bilinç dedikleri şey tozla dumandı. Elle tutulur hiçbir şey kalmamıştı zihninde. Belki de boynuna dolanan bu zincir kendisini bulunduğu bu lanet yere bağlamıştı. Evcil bir hayvan değildi ama yırtıcı olmak için onu zorluyorlardı. Ve bunu yapan...babasıydı. Gözleri ruhu gibi karardığında kulaklarına bahşedilen o yüksek hissiyat ile gözlerini kapattı. Açık olduğunda da bir şey göremiyordu ki zaten. Bazen insanı hayatta tutan şey duygularıdır. Umut. Öfke. Kin. Aşk. Sevgi. Bağlılık. Ve bazen de nefret, hayal kırıklığı, dargınlık ayakta tutan şeylerden biriydi. " Neden bana bunu yaptın?" "Neden?" Bir sorunun cevabı için de yaşayabilir miydi insan? Peki, bir soru için yaşayan insan cevaba ulaştığında yaşamak için ne gibi bir sebebi kalacaktı? "Siz değildiniz çünkü." dedi genç kız "siz perdenin önündeki dublörsünüz değil mi?" diyerek yeşil gözlerini kırık bir ifadeyle Kaya'yanın gözlerine çevirdi. Tutku, sinirle ellerini cebine soktu ve koskoca futbol sahasına baktı. İçerisinde koşan iki üç öğrenciden başka hiç kimse yoktu. "Neyden bahsediyorsun?" dedi Kaya kaşlarını kaldırarak. Genç kızın bir anda değişen ruh hâline resmen çarpmış gibi hissediyordu. "Size bize saldırmanızı söyleyen adam." dedikten sonra hafifçe belini dikleştirdi. "Dur tahmin edeyim..." diyerek yalandan güldü. Böyle insanın yüzüne kırk yılda bir uğrayan, somut acının en iyi tarifiydi. "Kahverengi gözlü, 1.85 boylarında, hafif esmer ve kaşında bir dövüşten kaldığı belli olan bir iz. " diyerek omuzlarını gerdi ve yavaşça arkasını döndü. "Tanıştırayım." Ellerini ceplerinden çıkarıp kaşlarını havaya kaldırdı. Ruh hâli acayip derecede gelgitliydi. Belkide okyanus dedikleri bu öfke içerisinde boğulup can vermesine ramak kalmıştı. "Kendisi babam olur." dediğinde Kaya şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Ne?" "Evlat!" Kaya, Sinan ile gülüşerek yaptığı saçma muhabbetten başını, kendisine bağıran yabancı adam ile, kaldırdı. Omuzları geniş, yapılı vücudu olan, göz korkutucu bir adamdı. "Buyur abi?" dedi Kaya kaşlarını kaldırarak. Sinan ve Kaya oldukları yerden kalkmışlardı. Sahil kenarına kurdukları portatif bir çadır, masa ve birkaç plaj sandalyeleri vardı. "Selamın aleyküm." diyerek yanlarına gelen adamın ilk dikkat çekici özelliği kaşındaki derin yaraydı ve bununla birlikte elmacık kemiğinde bir darbeden ötürü hafif bir çöküntü vardı. "Aleyküm selam." dedi iki genç bunun üzerine. "Oturabilir miyim?" diyerek plaj sandalyesini göstermesiyle Kaya elini uzatıp buyur etti. "Tabii." Adamın terminatör filminden fırlamış korkunç hareketleri iki gencin de ilgisini çekmişti. "Sizinle bir anlaşma yapmak için geldim." diyen adam ile Sinan ve Kaya birbirlerine baktı. "Düşünüp de kendini yormana gerek yok." diyen Tutku başını çevirip gözlerini odasının camına çevirdi. "Ben neyin ne olduğunu biliyorum."diyerek tribünlerden aşağı inmeye başladı. "Nereye gidiyorsun?" diyen Kaya'ya ucu açık bir cevap verdi. "Hapishaneye..." *| ・ 〰 ・ |ㄏ*| ・ 〰 ・ |ㄏ*| ・ 〰 ・ |ㄏ "Amma da karışık bir yol tarifiymiş bu ya!" diyen Berk kolunda kadın çantasına göz ucuyla baktı. Yol üstündeki herkes garip garip ona bakıyordu. Sebebini anlayabiliyordu tabii... En son kurs eğitimin verildiği binayı bulan Berk derince nefes aldı. Binanın garip mimarisine göz ucuyla bakarken yavaş yavaş medivenleri çıkmaya başladı. Sarmal merdivenleri çıkarken duvarlara asılmış tabloları inceliyordu. En sonundaki tabloyu son basamağa bir ayağı basılı şekilde bakarken kaşlarını çattı. İç içe geçmiş birkaç objenin garip hallerdeki çizimi gerçektende çok saçmaydı. Hiçbir anlam veremiyordu. Başını sağa eğse de çirkindi sola eğse de. "Hangi duygusuz çizdi bu saçma şeyi ya?" diyerek göz devirdi. Kafasını tekrardan yana yatırdığı sırada arkasından gelen naif ancak özgüvenli bir ses ile arkasını döndü. "Sanırım resmimi çok beğendiğiniz." Berk tam yüzünü buruşturacaktı karşısındaki genç kadın ile göz göze geldi. Kiremit kahvesi tonlarında yaptığı makyajı kahverengi gözlerini bal sarısı gibi parlatmıştı. Beyaz tenine gelen bu farklı renk resmen göze çarpıyordu. Uzun siyah kirpikleri ise tamamen bu tabloya güzellik katıyordu. Oval çenesi, hafif dolgun yanakları ve kıpkırmızı sürdüğü ruju ile muazzam bir esere benziyordu. Berk genç kadını görür görmez çarpılmıştı. Gözlerinden -beynine, başından ayaklarına kadar hem de. "E-evet, evet. Çok güzelmiş." Yalan söylemiyordu ama neyi kast ettiğini de belirtmiyordu.Bu bir hileydi. "Teşekkür ederim." diyerek bir anda dişlerini göstererek gülen kız ile Berk gözlerinin kamaştığını düşündü. " Sanırım resimlerden anlıyorsunuz. Birçok kişi resmin içerisindeki sırlarımı görmüyor,bu yüzden onlara saçma geliyor."dediğinde Berk gözlerini kaçırdı. "Ah! ne kadar da boş bakışlı insanlarmış onlar(!)." diyerek resmen kendi bacağından tutup yerden yere vurmuştu kendini. "Belki de algıda bir seçiciliktir?" diyerek Berk'in yanına kırmızı topuklu ayakkabısının çıkardığı o tok ses ile yürüdü. Bu ses resmen Berk'in beyninde kurşun sesi çıkarıyordu ve her adımında vuruluyormuş gibi hissediyordu. "Belki de insanlar buradaki karalığın aslında bir yalnız bir kedinin gölgesi olduğunu anlayamıyorlar. Onlar için dağılmış bir boya, titremiş bir el gibi gözükebilir."diyerek kahverengi gözlerini tabloda gezdirdi. "Buradaki kısmın kırık bir cam olduğunu ve bu sarı-turuncunun bir sokak lambasının ışığı olduğunu anlamıyorlar." diyerek gülümsediğinde Berk sonunda at gözlüklerini çıkarabilmişti. "Gerçekten de orada bir kedi var." diyerek kendi kendine mırıldandı. "Efendim?" kestane kahvesi olan dalgalı saçları dönüşüyle savrulmuştu. "Şey, bence çok güzel bir tablo."dedi toparlamaya çalışarak. "Teşekkür ederim. Size nasıl yardımcı olabilirim? Kurs almak için mi gelm-" genç kız karşısındaki sarışın adamın omzundaki çantasını görünce şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Gözleri genç adamın yüzündeki ezik ve çiziklere gitti. Sonrasında gasp edildiği gün çantasını kapıp kaçan adamın ve onun peşine düşen hırsızları hatırladı. "Hayır, ben çantanın sahibi arıyorum." diyerek omzundaki çantayı çıkardığı sıra genç kız gözlerini kırpıştırdı. "Benim ve siz...o gün çantayı alıp kaçansınız değil mi?" dediğinde Berk şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Kaçmak mı? Sizin önünüzde dövüşmek istemediğimdendi o." diyerek burun kıvırdı. "Sanırım gerçekten de dövüşmüşsünüz." diyerek yüzündeki çürüklerden kalma izleri kast ederek. Berk attığı yalanı yağladı balladı, süsleyip tam ortaya attı. "Siz birde karşı tarafı düşünün." diyerek omuzlarını gerdi ve göğsünü kabarttı. "Teşekkür ederim." diyerek gülümseyen genç kız minnettarlıkla bakıyordu genç adamın gözlerine. Berk hafifçe kızaran yanaklarıyla yüzünü gizlemek adına başını çevirdi. "Anneniz burada gönüllü olarak çizim eğitimi verdiğinizi söylemişti." dediğinde genç kız şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Annemle mi konuştunuz?" dedi hafifçe sesini yükselterek. "Büyük annenizle bile konuştum." diyen Berk istemsizce kıkırdamıştı. "Kendisi çok dizi izliyor olmalı." dediğinde genç kız utanarak gözlerini kaçırdı. "Evet, kendisi biraz çatlaktır." diyerek son sözünü fısıldayarak söylemişti. Berk gülerken buldu kendini. Deli kadının kendisini nasıl azarladığını unutamıyordu. "Çantanız, isterseniz kaybolan bir şeyin var mı diye kontrol edebilirsiniz." diyerek omzundaki askısını çekip aldı ve genç kıza uzattı. "Çok teşekkür ederim. Gerçekten borcumu nasıl ödeyebilirim bilmiyorum." Berk elini ensesine atıp ovalarken ayakkabısının uçlarına baktı. "Bunun borç saymayarak ödeyebilirsiniz." dediğinde genç da gülümsemişti. "Bu arada ben Rana..." Berk tüm algısı paramparça olmuş bir halde genç kızın bal rengi gözlerine bakıyordu bir de uzattığı kar beyazı eline. "Ben de Berk, çok memnun oldum." diyerek elini uzatıp da genç kızın elini tuttuğunda kader dediği kendi kitabının ilk sayfasını çevirdiğinin farkında bile değildi. Açılan odanın kapısı sertçe duvara çarpınca Asır sıkıntıyla uzandığı yatağından sıçrayarak kalkmıştı. Gözlerinin yeşil olduğunu bildiği adamın şimdi kapkara baktığına yemin edebilirdi. Dağılmış saçlarına, kan toplamış gözlerine bakan Asır şaşkınlıkla onu izliyordu. "Utku, iyi misin?" dediği halde kendisini duymayışıyla kaşlarını çatmıştı. Bir şeyler olmuş gibi duruyordu. Bir iki saat önce Kaya ile buluşmuştu değil mi? O pislik canını sıkacak bir şey mi yapmıştı? Tam bunları düşündüğü sıra öfkeyle dolabına yönelen Utku dolap kapağını kırarcasına açmıştı. İçerisindeki kıyafetleri oraya buraya savurarak çıkardığı sıra hızlı ve sert adımları sesleri geliyordu koridordan. "Utku!" diyerek odaya dalan Kaya'ya baktı şaşkınlıkla. Bu ne cürret? Kaya, bir anda gözü dönen Tutku'nun ne yapacağını kestiremiyordu ama çekip gitmesini istemiyordu. Hatta abisi yerine tüm yılları o okusun istiyordu. Biliyordu çünkü o bu şehri değil ülkeyi bile bırakıp gitmeyi düşünüyordu. Tutku'nun dolabını boşalttığını gördüğünde içindeki huzursuzluk katlandıkça katlandı. Gitmesini istemiyordu, keşke hiçbir şey söylemeseydi, belki böyle bir duruma sebep olmayacaktı. Onu kaybetme korkusuyla kolunu tuttuğu sıra kolunun bükülüp karnına tekme atılması bir oldu. Kaya karnına saplanan acının hemen ardından sırtını duvara çarpmasıyla inledi.Bir an nefesi kesilmişti, yutkunamamıştı bile. "Dur!" diye bağırdı Kaya zorla ayağa kalkarak. "Ne yapacaksın?" diye sordu bağırarak. "Ne yapacaksın?Söylesene!" diyerek dimdik karşısına geçti. "Kendine gel! O senin baban! Ne yapabilirsin?" dedi kaşlarını çatarak. Kendi içerisinde fısıldamıştı."Bir kız olarak ne yapabilirsin ki?" "Sana ne?" diyen Tutku artık patlamıştı. "Sana ne? Seni ne ilgilendirir?" dedi üzerine yürürken. "Sana ne oluyor?"diyerek omzunu ittirdi. "Hayırdır?" dedi kaşlarını kaldırarak. "Anlaşmayı kabul eden, iş birliği yapan sen değil miydin?" diyerek bağırdı. Kaya ardı ardına aldığı darbelerden dolayı hafif sarsılsa da dimdik durmaya çalışıyordu. "Gitmene izin veremem!" diye bağırdı son gücüyle. Bu bağırış ile açık kapıdan koridora dağılan bağırış sesleriyle öğrenciler odalarından çıkmış, merakla kapı önüne birikmişlerdi. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. "Sen kimsin? Kime izin vermiyormuşsun?" dedi Tutku kararmış gözleriyle. Sonrasında yere attığı kıyafetleri arasından siyah bol, kapüşonlu bir hırka aldı ve giymek istedi. Kaya onu durdurmak üzere üstüne atladığı sıra Tutku'nun kolunu tutan eli kolunu savurarak kurtulduktan sonra ters dönüp genç adamın kafasına tekme attı. Kaya aldığı darbeden dolayı sol omzunu kolona vurmuştu. Acıyla yüzünü buruşturduğu sırada Tutku hırkasını giymişti. Kaya sinirle doğruldu. "Anlasana! Beni biraz anla! ANLA!" diyerek bağırdı. Tutku yerdekilerin arasından siyah şapkasını da bulup da takınca yüzünü Kaya'ya döndü. "Seni korumaya çalışıyorum!" Bu sözü duyan Tutku şaşkınlıkla Kaya'ya döndü. Gerçekten ciddi ciddi durmuş,karşısına da geçmiş ,pişkin pişkin onu koruduğunu mu söylüyordu. "Koruyor musun?" dedi istemsizce gülerek. Bu oldukça alay dolu bir gülüştü, normal olması beklenemezdi zaten. "Neler oluyor?" diyerek kızların arasına giren Defne, Yeşim'in omzundan içeriye baktı ve Kaya ile Utku'nun birbirlerine iki kızgın boğa gibi baktıklarını gördü. "Bizi bize saldırarak mı koruyorsun?" dedikten sonra yatağının yanındaki komodinden çantasını aldı ve sırtına attı. "Utku, dur artık?" dedi Kaya çaresizce. "Nereye gideceksin? Ne yapacaksın Allah aşkına?" dediğinde Tutku sinirle nefes aldığı sıra aklına gelen soruyla gözleri parladı. "Kaya..."dedi. Kaya, Tutku'nun yumuşadığını düşünerek umutla gözlerine baktı. "Efendim." dediğinde Tutku derince nefes aldı. "Kavgadan sonra onunla konuştunuz değil mi?" dedi kaşlarını kaldırarak. "Ona olup biten her şeyin raporunu verdiniz değil mi? Şemsiye demiriyle vurduğunuzu söylediniz değil mi?" diye sorduğunda Kaya bir anlık duraksasa da Tutku'nun ne düşündüğünü cevap verdikten sonra fark ederek pişman olmuştu. "Bizi izliyordu zate-..." "Kahretsin!" diyerek bağıran Tutku hırsla kaldırdığı yumruğunu öfkeyle Kaya'nın tam suratının ortasına geçirdi. "Sizi Allah kahretsin!" "Neler oluyor orada!?" Tutku bir öğretmenin geldiğini duyarak hızla balkona koştu. Balkon kapısı açtığı gibi korkulukların üstünden geçtiğinde ,o zamana kadar susup olayı anlamaya çalışan, Asıren sonunda tüm iradesini kaybedip bağırdı. "DUR!" Koşarak balkona gittiği sıra Utku'nun atlamasıyla herkes çığlık atmıştı. "Utku!" Defne ağlayarak balkona koştuğu sıra Asır dehşetle balkondan aşağıya baktığında bahçedeki herkesin şaşkınlıkla onlar baktığını görerek alt kata baktığını gördü. Utku alt balkona atlamış,ondan da onun altındakine inmişti. "Utku!" diyerek balkona koşan Defne'ye bakan Asır mırıldandı. "O iyi." Bu lafın üzerine derince bir nefes aldı genç kız. "Hocam balkondan atladı!" "İntihar etti!" "Ambulans!" Kaya şok olmuş bir şekilde yere bakarken birden yakasına yapışan adam ile gözlerini kara gözlere çevirdi. "Ne yaptığını sanıyorsun sen? Ne bok yaptın da Utku'nun bile gözünü döndürmeyi başardın?" dediğinde Kaya iğrenircesine yüzünü buruşturdu ve yakasındaki elleri tutup Asır'ı iyice kendine çekti. Sadece onun duyabileceği şekilde fısıldadı. "Oda arkadaşındı değil mi? Hani beraber yeyip içip yattığınız? 7/24 beraber takıldığınız?" dedikten sonra alayla yüzünü buruşturdu. " Peki nasıl benden bu kadar nefret ederken bile ona senden daha yakınım?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD