? Tabii Ki Erkeğim!

2756 Words
Asır, Utku'nun elini tuttuğu gibi tutup yukarı çekti. Tutku ellerini genç adamın omuzlarına koydu ve sıkıca tutundu. Ayak uçlarıyla ıslak toprağa basmaya çalışıyor, kendini yukarı çekmek istiyordu. En sonunda Asır, hafif olan Tutku'yu çukurdan hızla çekip çıkardı. Tutku kollarını sıkı sıkı Asır'ın boynuna dolamıştı. Islak kısa saçları yapışmış, yağmur damlaları dudaklarından sızıp dilinde birikmişti. Asır, Tutku'nun belini sıkı sıkı kavrarken yeşil gözleriyle karşılaştı. Kendine gelmeliydi! Bu gözlerindeki ışıltı da neyin nesiydi? Tam o sıra da Tutku durdukları durumun yanlışlığıyla kendini geriye ittirdi. Asır , Utku'nun kendisini ittirmesiyle gözlerini kırpıştırdı ve sıkı sıkıya sardığı kollarını çözdü. Asır'ın gözlerini kırpıştırmasıyla Defne önüne geçti. "Utku, iyi misin?" diyen Defne , Tutku'nun yanaklarını tutmuş ve alnına yapışmış ıslak peruğunu geriye ittirmişti. Tutku ise peruğuna dokunduğu için huzursuz olmuştu. Asır göz ucuyla Defne'nin Utku'nun yanaklarında olan ellerine baktı ve gözlerini kaçırdı. Aklını kaçırmış olmalıydı! Tutku, Defne'nin telaşlı bakışlarıyla başını salladı ve işaret parmağını boğazına iki kez vurdu. "A! Alerjin mi tuttu?" diyerek kahverengi gözlerini sonuna kadar açtı ve Tutku'nun yeşil gözlerine merakla baktı. Tutku, Defne'nin alerjisini hatırlamasıyla şaşkınca gözlerine baktı ve heyecanla güldü. Bu gerçekten samimi bir gülüştü. Hızlı hızlı başıyla onaylarken bembeyaz dişlerini göstererek gülümsemişti. "Belki ihtiyacın olabilir diye düşünerek yanımda çilekli şeker taşıyordum." diyerek sırtındaki çantasını kucağına aldı. Bir müddet çantasını karıştırdı ve eline gelen şeker paketini hemen açıp Tutku'nun dudaklarına uzattı. Tutku hemen şekeri ağzına aldı ve yemeye başladı. Bu şeker ayrıca ona enerji verebilirdi. Asır, gözlerini ormana çevirirken sinirle güldü. Ağzı sinirden açılmış dili dişleri üzerinde gezinmişti. Nasıl olurdu da başka bir kız oda arkadaşı için ondan daha hazırlıklı olurdu? Her gece onunla uyuyan kendisiydi, sürekli çilek yediğini gören de kendisiydi. Ellerini beline koydu ve başını geriye attı. Üstelik Defne az önce Utku'nun dudaklarına mı dokunmuştu? Şeker bahane... "Saçmalama Asır!" diyen Asır elini şakaklarına götürdü. Şu an kendisi bile düşündüğü şeylere inanamıyordu. "Teşekkür ederim, Defne." diyen Tutku minnetle gözlerine baktı. İlk defa bu kızın varlığı onu bu kadar mutlu etmişti. Boğazındaki gıdıklanışı hissederek rahatça nefes aldığı sıra Kaya gözlerini Utku'ya çevirdi. Gerçekten çilek yiyerek sesinin eski haline dönmesi Kaya'nın ilgisini çekmişti. Eğer az önce onu görmeseydi kesinlikle Tutku olduğunu düşünürdü. Gözlerini kısarak Utku'yu incelemeye devam etti. Asır, derince nefes aldı ve elini cebine attı. Telefonunu çıkarıp yüzünü ıslatan yağmur damlalarını koluyla sildi. "Berk, biz onları bulduk. GPS'ni aç ve anayola çık. Orta noktada buluşalım." dediğinde Berk gülerek Anıl'a döndü. "Anıl! Bu tarafa gel! " diye bağırdı sevinçle. "Bulmuşlar!" Asır açtığı navigasyon ile orman yoluna çıkarken Kaya'nın kolunu omzuna atmıştı. Kaya sessiz sessiz yürürken aklındaki bin tilki bin takla atıyordu. Defne derin derin nefes alırken heyecandan elleri titriyordu. "İyi misin?" diyerek yutkundu ve gözlerini Utku'nun yeşil gözlerine çevirdi. Tutku'nun, Defne'nin gözlerine attığı samimi bakış genç kızın içini titretmişti. "Evet, Defne. Çok teşekkür ederim."diyerek gülümsedi. "Aç olmalısın. Sabah antremana çok erken kalkıyorsun ve o saatte kahvaltı başlamamış oluyor." dediğinde Tutku kaşlarını kaldırarak Defne'nin kahverengi gözlerine baktı. Nedense kızın bu hâlleri Tutku'nun komiğine gidiyordu. Abisi bu kızı gerçekten beğenirdi. "Bu kadar detaylı düşündüğünü bilmiyordum. " dediğinde havanın karanlık olmasına rağmen yanaklarının kızarıklığı belli oluyordu. "Şey, evet. " diyerek gözlerini kaçırmış ve derince nefes almıştı. Asır, gözlerini gizli gizli yan tarafında yürüyen ikili de gezdiriyor onların konuşup gülüşmelerini izliyordu. Ne konuşuyorlardı da Utku bu hâline rağmen gülümsüyordu? Hem gerçekten Defne'den hoşlanmadığı konusu yalan mıydı? Hoşlanıyor gibi bir hâli vardı? Olamazdı Asır görmüştü ilk Defne'yi! Asır gözlerini bir anda yürüdüğü yola çevirdi. "Evet! Ben Defne'den hoşlanıyorum o yüzden Utku'nun hallerine sinir oluyorum." dedi Asır kendi kendine başını sallayarak. "Aynen böyle olmalı!" dediği sıra Kaya gözlerini kendi kendine konuşan Asır'a çevirdi. "Bu adamın hiçbir zaman akli dengesinin yerinde olduğunu düşünmüyordum." dediğinde Asır göz devirerek Kaya'ya baktı. "Şu an sen de kendi kendine konuştun." dediğinde Kaya hafifçe güldü ve Asır'ın gözlerine baktı. "Kör ile yatan şaşı kalkar." dedi Asır göz devirdi. "Şükret kafam dolu." dediğinde Kaya derince iç çekti. "Benim ki farklı sanki." Asır , Kaya'nın kolunu çekiştirdi omzundan ileri. "Hayırdır?" diyen Asır şuan Kaya ile dertleştiğine inanmıyordu. Kaya derince iç çekti. "Bir kıza yanlış yaptım." dedi tekrar derince nefes alarak. "Ayn1ı zamanda abisine de." dedikten sonra kaşlarını çattı. "Sonra kızla tekrar karşılaştım." dedikten sonra gözlerini kıstı. "Ve sanırım vuruldum." diyerek gözlerini kapattı. Kalbindeki bu garip sancı saplanan kurşundan dolayı olmalıydı." Ve abisi ile karşılaştım. Kız beni tanımadığı için problem yapmadı ama abisi..." diyerek gözlerini açtı ve önlerine çıkan asfalta yola baktı. "...abisi beni tanıdı." dediğinde Asır kaşlarını çattı. "Senin iş yaş." dedikten hemen sonra gözü Defne ve Utku'nun olduğu tarafa kaydı. O da sinirle gözlerini yola çevirdi ve çenesini kaldırdı. "Ama benimkisi cehennem çukuru gibi." . . . "Hapşuuu!" Tutku, hapşırık tuttuğu için elindeki peçeteyi ağzına götürürken Asır ocağın başından içeriye baktı. Utku'nun üzerine serdiği battaniye, ıslak saçları ve kızarmış burnunu görerek elindeki bardağa sıcak ıhlamur suyunu döktü. İçine biraz şeker attı ve karıştırarak Utku'nun yanına geldi. "İyi misin?" diyerek Utku'nun kızarmış gözlerine baktı. Tutku, ağlamak istiyordu. Gerçekten de ağlamak istiyordu! O hapishanede hiç hasta olmazdı. Özel doktorlar gelir, üç haftada bir iğnesini olur , sabahları portakal suyunu içer, gece yatmadan önce ballı bir bardak süt içtikten sonra uyurdu. O hastalık nedir bilmezdi! "Hayır." diyerek kısılmış sesiyle Asır'a baktı ve elindeki dumanı tüten fincana gözlerini çevirdi. "Onu içebilir miyim?" diyerek masumca bakınca Asır başını salladı. "Tabii, tabii ki sana yaptım." diyerek battaniyenin altından çıkardığı avuçlarının arasına koydu fincanı. "Al bakalım." Tutku, sıcak fincanı burnuna yaklaştırdı ve tüm o kokuyu içine çekti. Bir iki yudum aldıktan sonra bedeni bir anda titreyince Asır kaşlarını çattı. "Üşüyor musun?" dediğinde Tutku dolu dolu gözleriyle Asır'a baktı. "Evet, çok üşüyorum." dedi Asır bir an olduğu yerde dondu kaldı. Yemyeşil gözleri kıpkırmızı olmuş, yaşlarla dolmuştu. Bir cam gibiydi, parıl parıl ve son derece kırılgan. Sanki çatlasa genç adamın avuçlarına dökülecekmiş gibi. Avuçlarında silinmeyecek izler bırakacakmış gibi. Asır, birkaç dakika öylece durdu ve derince nefes alıp sırtını koltuğa yasladı. "Tamam, şey. Tamam o zaman sen gel böyle." diyerek kolunu açtı ve göğsünü gösterdi. "Ben kalorifer niyeti görürüm. Zaten küçücüksün. Erkek kardeşim olsa böyle olurdu herhalde." diyerek iki üç kez yalandan güldü ve kapalı televizyonun siyah ekranına baktı. Tutku, gözlerini Asır'ın yüzünde gezdirdi. Erkek kardeş. Bu cümle onu rahatlamıştı. Kız olduğunu kimse anlamamıştı. Bu rahatlık ile hafifçe sırtını Asır'ın göğsüne yasladı. Asır , Utku'nun göğsüne yaslanmasıyla battaniyenin üzerinden kollarını ona sardı ve derince nefes aldı. Asır, baston yutmuş gibiydi. Ne hareket ediyor ne nefes alıyordu. Öyle ki nefessizlikten boğulacak sanki. Yanlış bir şey yapmaktan delicesine korkuyordu. "Canın sıkılmış olmalı." diyerek elini kumandaya attı ve bir film açtı. Asır ellerini battaniyenin üstünden tekrardan Utku'nun etrafına sardı ve hiç kıpırdamadı. Tutku, ıhlamuru bitince bardağı önlerindeki küçük tezgaha koydu ve ellerini Asır'ın sıcak karnının üzerine koyup başını göğsüne yasladı. Bu sıcaklık, yumuşak göğüs ve sarıp sarmalanmak. Belki de en önemlisi ıhlamur genç kızın uykusunu getirmişti. Asır, Utku'nun ellerini karnı üzerinde hissedince iyice dut yemiş bülbüle dönmüştü. Ekrana odaklandı ve sanki bir ayıcığa sarılıyormuş gibi düşünmeye çalıştı. Sıcak, güzel kokan bir ayıcığa... Filmde bir grup genç gizemli bir olayı çözmek üzere bir ormana gitmişlerdi. Bir kız iki erkek vardı. Asır, filmin son sahnelerine doğru kendini iyice kaptırmıştı. Kızın süper güçleri vardı ve iki erkek kızı koruyorlardı. Fantastikliğin zirvesi konuşan hayvanlar ve kızın asiliğiydi. Bir Prens'in koruması olması havalı olmalıydı? En sonunda kız ve adamlar bir boyuta geçmişlerdi. Onları kovalayan canavar ile Asır içinden "Kaç! Kaç!" diye bağırıyordu. En son yakalanan korumanın bacakları ile yüzünü buruşturdu. Süper güçleri olan kız ise canavarı olağanüstü güçleriyle patlatmıştı ki bir anda elektrikler kesildi. Asır kaşlarını çatarak etrafa baktı. Hiçbir şey göremiyordu. Ellerini Utku'nun üzerinde gezdirdi. "Utku? Utku uyudun mu?" diye sordu. Tutku ise çoktan kendisini rüyalar alemine teslim etmiş, dağ dağ, diyar diyar gezmeye başlamıştı. Asır, hiçbir şey göremediği için koltuktan yavaşça aşağı doğru kaydı ve üçlü koltuğa sırt üstü uzandı. Utku bu kayış nedeniyle Asır'ın üstünde kalmıştı. Asır derince nefes aldı ve yutkundu. Allah'tan Utku ağır değildi. Asır, günün verdiği yorgunluk ile bir müddet mırıldandı ve en sonunda Utku'nun naif kokusuyla uyuya kaldı. İki genç birbirlerine sıkı sıkı sarılmış güzel bir uykuya yelken açmışlardı. Sabah karşı beli tutulan Asır biraz kenara kaymış ve Tutku bu sefer altta kalan taraf olmuştu. Asır, uyku sersemliğiyle genç kızın üzerine uzanmış ve bulduğu rahatlık ile tekrardan uyumuştu. Sabahın ilk ışıklarıyla Tutku hafifçe yerinden kıpırdamak istedi. Nefes alıp verirken göğsü kalkmakta zorlanıyor, bedeni farklı bir ağırlıkla eziliyordu. Derince nefes alıp ensediğinde acıyan boğazı ile yüzünü buruşturdu. Tam gözleri açılmıştı ki boynuna sürten saçlar gıdıklanmasına sebep olmuştu. "Abi?" diye fısıldadı istemsizce. Gözlerini açtığında sarımsı saçlar yerine simsiyah saçları görünce gözleri doldu. "Bacağını tam anlamıyla açman lazım!" diyen babası ile Tutku abisine baktı. "Tamam baba." diyerek bacağını açmadan önce ellerini zemine koydu ve amuda kalktı. Tutku, abisi gibi amuda kalkmış bacaklarını açmıştı. "Şimdi bacaklarınızı yukarıda toplayın!" dedikten sonra ikisi de korkuyla bacaklarını toplamıştı. "Şınav çekin!" dediğinde Tutku korkuyla yutkundu. Bu gerçekten zordu. İkiz kardeşler zorlukla amuda kalkmış hâlde şınav çekmeye çalışırlarken damarları şişmiş, yüzleri kızarmıştı. Eğilirken nefeslerini tutuyor, kendilerini yukarı ittirdiklerinde nefes verip alıyorlardı. Bahçeye giren takım elbiseli bir korumanın babalarına seslenmesiyle kendilerini yere attılar. Tüm kanları sanki beynine toplanmıştı. " Efendim, İspanyolca dersi için hoca geldi. Salonda sizi bekliyor." dediğinde ikizler merakla babalarına baktı. Babalarının sert duruşu ve tutumu ikisini de korkutuyordu. "Tamam, 6 ay sonrası için iyi bir Fransızca hocası aramaya başla." dedikten sonra kol düğmesini ilikleyerek salona çıkan kapıya yöneldi. Tutku sırt üstü çimenlere uzandı ve derince nefes aldı. "Abi." dediğinde Utku da yanına uzanmıştı. "Efendim." dedi sıkıntıyla. "Sence İspanyolca Çince'den daha zor mudur?" Tutku gözünden akan yaş ile burnunu çekti. Asır tutulan boynu için başını kımıldatırken yanağının sıcak bir tene sürtünmesiyle gözlerini açtı. Tutku bir anda gözlerini açıp koltukta doğrulan Asır'a baktı. Asır panikle koltuktan kalkacaktı ki Utku'nun gözünden akan bir damla yaşı görerek durdu. Kendinden habersiz bir şekilde kalkmış eli genç kızın yanağına dokunmuştu. "İyi misin?" diye fısıldadığı sıra Tutku sanki tam da bunu bekliyormuş gibi ağlamaya başlamıştı. Göz yaşları durdurak bilmeden akmaya başlamış, genç adamı da korkutmuştu. Asır, usul usul ağlayan Tutku'yu kolları arasında sakinleştirdikten sonra kendinden ayırdı ve yanaklarını tutup gözlerinin içine baktı. "Şimdi git ve sıcak bir duş al. Ben gidip izin kağıdı alacağım ve bir de revire gideceğim. Tamam mı?" diyerek gözlerine baktı ve baş parmağıyla yaşlarını silerek gülümsedi. . . . "Ah!" diye bağıran Kaya ile hemşire kaşlarını çattı. "Nasıl sırtını bu kadar kötü çarpabildin?" diye sorarken parmaklarının ucuna krem sıktı ve tekrardan Kaya'nın çıplak sırtına uzandı. Uzun uzun morluklar, yer yer kabuk tutmuş yaralar ve çürükler vardı. "Kaç defa anlatmam gerekiyor Zeynep abla?" diyerek derince nefes aldı ve sırtındaki acıyı gözlerini yumarak unutmaya çalıştı. "O Utku denen zibidi karnıma uçan tekme attı ve yuvarlandım! Sonra çukura düştüm ve sırtımı çarptım, o da yetmezmiş gibi o zibidi de üzerime düştü!" dediğinde Zeynep abla başını yan tarafa eğdi ve Kaya'nın kızarmış yüzüne baktı. "Bu zibidi dediğin çocuğun sana hiç yardımı olmadı mı?" Kaya gözlerini açarken dudaklarını ısırdı. "Mantıksal bir düşünce içerisine girersek o beni ormana itmeseydi zaten yardım etmesine gerek olmayacaktı. " dediğinde Zeynep Hemşire elindeki kremi kabuk tutmuş yarasına sıktı ve parmak uçlarıyla nazikçe dağıttı. Kaya acıyla sızlanınca kaşlarını kaldırdı. "Yani bu zibidi seni sebepsiz yere tekmeledi mi?" dediğinde Kaya sinirle başını kaldırdı. "Zeynep abla! Ne yapmaya çalışıyorsun?" diye bağırdığında Zeynep Hemşire işaret parmağını, Kaya'nın en az morarmış olan, sırt kısmına bastırdı. "Aaaa!" Kaya başını olduğu gibi yastığa gömerken attığı haykırış ile Zeynep Hemşire dişlerini sıktı ve tehditkâr bir ifadeyle Kaya'nın yüzüne baktı. "Seni yaramaz velet! Sanki kimse senin ne denli yaramaz bir çocuk olduğunu bilmiyor? Kesin çocuğun kuyruğuna basmışsındır da seni tekmelemiştir!" dediği sıra revire giren Asır kaşlarını çatarak Kaya'ya baktı. Bir hışımla Kaya'nın yanına gitti ve sırtındaki morluklara göz ucuyla baktı. "Sen Utku'ya ne yaptın?" dediğinde Kaya kaşlarını çatarak baktı. "Bir bok yapmadım!" dedi ve yüzünü çevirdi. Asır, sabah Utku'nun nasıl ağladığını hatırlayınca kaşlarını çattı ve öfkeyle Kaya'ya doğru yürümüştü ki Zeynep Hemşire önünü kesti. Zeynep Hemşire Kaya'yı da Asır'ı da çok iyi tanıyordu. Asır iyiliğini gizlemeyendi Kaya ise yaramaz ve haylaz olandı. İnsanlar dışarıdan onu kaba saba sansalarsa o içten içe çok düşünceli bir insandı. Sadece bazen hırsı diğer bütün duygularını ezip üste çıkıyordu. "Ne için gelmiştin tatlım?" dediğinde Asır derince nefes aldı. "Dün Utku yağmurda kaldı, ıhlamur içirdim ama sanırım grip oldu. Ona bir ilaç verebilir misiniz? Bir de yemekhane için izin kağıdı." dediğinde Zeynep Hemşire ellerini yıkamaya gitti. Ellerini yıkadıktan sonra Asır'a bir reçete ve izin kağıdı verdi. "Ateşlenirse hemen revire getir." dediğinde Asır başını salladı ve yemekhaneye gitti. Görevli Meltem Ablaya izin kağıdını gösterdi ve kahvaltılık malzemeleri bir tepsiye doldurup odasının yolunu tuttuğu. Yemekhanede çok fazla dikkat çeken bu hareketiyle Yeşim Defne'ye baktı. "Odasına yemek götürüyor sanırım." dediğinde Masal dudaklarını ısırdı. "Odaya yemekhaneden yemek çıkarmak yasak değil mi?" diye sorduğunda Defne gözlerini Masal'a çevirdi. "Revirden hasta olduğuna dair izin kağıdı alırsan götürebilirsin." dediğinde Yeşim bir salatalığı ağzına attı. "Biri mi hastalanmış?" diyen Yeşim ile Defne derince iç çekti. "Dün Kaya ile Utku ormanda kayboldukları için fazla ıslanmışlardı. Sanırım onlar hasta olmuştur." dedikten sonra başını eğdi. Şu an Utku'nun nasıl olduğunu deli gibi merak ediyordu. . . . Tutku üstünü giyer giymez ıslak peruğuna aldırmadan battaniyenin altına girmişti. Peruğu her ne kadar su geçirmese de saçlarının nemlendiğini hissediyordu. Bir peruktan çok fazla şey istiyordu. Derince nefes aldığı sıra açılan kapıyla Asır'a baktı. Elindeki tepsiyi önündeki küçük sehpaya koydu ve gülümseyerek kendisine baktı. Minnet ile parıldayan gözlerinden sonra yüzünde kocaman bir gülüş belirdi. "Saçlarını neden kurutmadın?" diyen Asır ile Tutku gözlerini kaçırdı ve tepsiden haşlanmış bir yumurta alıp kabuğunu kırdı. "Üşüdüm. Gel soğutmadan ye." diyen Utku ile Asır olumsuz anlamda başını salladı ve banyodan saç kurutma makinesini alıp geri geldi. "Çok hareket etme." diye uyardıktan sonra peruğunu kurutmaya başladı. "Yavaş yap, saçlarım çok hassas." diyen Tutku gerginlikten dolayı yerinde kıpırdanıp duruyordu. Peruğunun bozulma ihtimali kâbus gibi bir şeydi. Asır en kısık şekilde açtığı saç kurutma makinesini Utku'nun saçlarına götürdü ve yavaş yavaş kurutmaya başladı. Saçlarını iyice kuruttuğu sıra ensesinde ki derinin hafifçe kalktığını görerek kaşlarını çattı. Elini Utku'nun ensesine götürdü ve pürüzlü kısma hafifçe işaret parmağını sürtmüştü ki Tutku gülerek arkasını döndü. "Teşekkür ederim." dedi yeşil gözleri parıldarken. Asır o an aklından geçen her şeyi unutup genç kızın gözlerine baktı ve gülümsedi. "Gel hadi, yemek yemelisin sonra içmen gereken haplar var. " diyerek masadaki tepsiyi yanlarına çekti ve gülerek mutfak kısmına gitti. "Odamıza üç beş bir şey alalım. Mutfağımız var kullanamıyoruz." dediğinde Tutku başını salladı. "Tamam, hafta sonu alışverişe çıkarız." dediğinde ağzına attığı havuç bir an boğazına takılır gibi oldu. Bu konuşmayı kocamla yapmam gerekmez miydi? Şu an çok rahatsız edici hissettiriyor. Tutku kendi içinde düşüncelere dalmışken Asır elindeki iki fincan sallama çayı tepsiye koydu. "Hadi bakalım yiyelim." diyerek ikisi de yemeğe başlamışlardı. Tutku arada bir öksürüyor, Asır endişeyle onu izliyordu. Karınlarını doyurduklarında Asır , Tutku'ya haplarını içirdi ve yatağına yatırdı. Asır etrafı toplarken Tutku sırt üstü uzandığı yataktan tavana bakıyordu. "Hasta olmuşsun?" Babasının koyu kahve gözlerini korkuyla bakan Tutku abisinin elini gizliden gizliye tutuyordu. "Dünkü deniz koşusunda çok yağmur yağmıştı baba, o yüzden olmuştur." dediğinde babasının sert bakışlarını üzerine çekmişti. "Günlük programa uyuyor musunuz?" diye sorduğunda Utku korkuyla başını salladı. "Evet." dedi kekeleyerek. "O zaman neden hasta oldu?" diye sinirle Tutku'yu gösterdi. "O..." dedi Utku ve kız kardeşinin dolu dolu gözlerine bakıp cesaret aldı. Bu cesaret tamamen kardeşini koruma içgüdüsüydü. "O bir kız! Bünyesi zayıf olabilir." dediğinde babasının bakışları Tutku'ya döndü. "Utku, sakın bir daha kız kardeşine 'o bir kız, zayıf, güçsüz, narin...' gibi şeyler söyleme." derken Tutku'nun yeşil gözlerine garip bir ifadeyle baktı. "Çünkü Tutku herkesten güçlü bir kız." Olduğu yerden dönüp kapıya ilerlerken arkasını döndü ve önce Tutku'ya sonra Utku'ya baktı. "Bir daha asla ama asla hasta olmak gibi bir aptallığa düşmeyin. " Tutku'nun uyuduğunu gören Asır derince nefes aldı ve dışarı çıkmadan önce sigara paketinden bir sigara çıkardı. Arka cebine de çakmağını sokup balkona çıktı. Öğrenciler okulun sahasında antreman yaparken sırtını demir korkuluklara yaslayıp sigarasını dudakları arasına aldı. Gözlerini kısıp cebinden çakmağını çıkardı ve içine bir nefes çekerken çakmağı çaktı. Yanan sigaranın zehir dumanı ciğerlerini çoktan tavaf etmişti. Kaşlarını çattı ve içindeki hafif yanık hissinden sonra dumanı üfledi. Sahadaki bir erkek bir kız olarak kurulmuş ekiplerin antrenmanlarını izlerken derince nefes aldı. Sigarasından bir duman daha çekti. Düşünceli olduğu zaman sadece bir dal sigara yakar ve uzun uzun kendini dibe vururdu. Derdinin çaresini bulması her zaman zor olmuştu. Gözlerini koşan , gülüşen, antrenman yapan kızlarda gezdirdi. Neden hiçbirine karşı ilgi duyamıyordu? Yoksa... Hemen bir nefes daha aldı sigarasından ve gözlerini istemeye istemeye erkeklere çevirdi. Öksüren erkekler, kendi aralarında bağıra bağıra gülenler. Kaşlarını çattı. Hayır! Hayır! Hayır , Asır erkeklerden de hoşlanmıyordu hayır. Sadece sadece Utku'da evet, evet Utku'da bir problem vardı. Ona takıntılıydı ve, ve sadece oda arkadaşı olduğu içine kendisini de etkilemişti. Sigarasını sinirle demir korkuluğa bastırıp ezerek söndürdü ve balkondan aşağı atıp arkasını döndü. Kaçarcasına odasına giderken tek sözü havaya karışmıştı. "Hemen kendime bir kız ayarlamalıyım!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD