Gülbin’den,
Babam, abimin tepemize dikilmesiyle gönülsüzce yerinden doğruldu. Ne zaman tatsız bir konu olsa zaten bize yansıtmadan babam amcam abim odada hallediyorlardı.
Onların ardı sıra abimin karısı Mihroş, korkudan dolmuş gözleri ile bana baktı. Zaten hormonları yüzünden bu sıra ağlamaya çok meyilliydi ama neler olduğunu bilmediğim için “bir şey yok, kokma” da diyemiyordum. Çaresizlikle gözlerimi kaçırdım.
“Anne ne oluyor?”
Ben gözlerimi kaçırdığımda bir umut anneme sordu ama annem çoktan ağlamaya başlamıştı bile. Yüzünü tülbendine kurulayıp umutsuzca konuştu.
“Ben de anlamadım ki yavrum.”
Zaten hepimiz aynı haldeydik.
Halamın kocası Afran abi, karapara çetelerine bulaştığı için hapse girmişti ama abimler en fazla bir iki yıl yatar diyorlardı.
Onun haricinde benim bildiğim hiçbir sorunumuz yoktu. Hele babamın bize veda eder gibi konuşmasını gerektirecek hiçbir şey olmamıştı.
İçime acaba bilmediğimiz bir hastalığı mı var korkusu düşerken gözyaşlarım daha artmıştı ki odadan abimin sesi duyuldu.
“OLMAZ! ASLA VERMEM SENİ!”
Hepimiz korku ile irkilip birbirimize baktık. Zaten asabi bir yapısı vardı. Kolay köpürür çabuk durulurdu ama daha babama karşı bir kez bile sesini yükselttiğini görmemiştim. Vermem dediğine göre abam gerçekten de hasta olabilir mi korkusu kalbimde gittikçe büyürken kanımızı donduran o sözleri söyledi.
“SENİ ALMAK İÇİN ÖNCE CESEDİMİ ÇİĞNEYECEKLER!"
-*-
Arhat Ağa’dan,
Duamın bu kadar çabuk kabul olmasına sevinecekken izlediğim video ile beynimden vuruldum.
Önce kardeşimin arabasının geçtiği dağ yolundan sonra da can dostum, herkesten çok kıymet verdiğim Ferzan abinin özel aracı geçiyordu.
Bu yolla gideceği hiçbir yer yoktu, gidip döndüğü saatler kardeşimin katledildiği saatlerle aynıydı ama beynim bunu yapanın o olduğuna inanmayı reddediyordu.
Olmazdı çünkü.
Tanıdığım en hakkaniyetli adamdı o. Evladı yaşındaki kardeşime kıyması için hiçbir sebep yoktu.
Sağ duyulu tavırları yüzünden herkes Welat ağadan sonra ağalar meclisine büyüklük edecek kişi olarak bakıyordu kendisine.
Şimdi durduk yere ne demeye...
Kafam basmadıkça öfkeyle haykırdım.
“NİYE LAN NİYEE!”
Neredeyse keşke görmeseydim, onun yaptığını bilmeseydim diyecek bir halde Selim’e baktım.
“Arabasını ödünç vermiştir belki Selim. İyi araştıralım. Belki çaldırmıştır. İçinde o olduğunu bilmiyoruz ki.”
Selim neden bu kadar acı çektiğimi çok iyi biliyordu çünkü Ferzan abinin bendeki kıymetinden haberi vardı.
Bir umutla beni onaylasın diye beklerken hiç yapmadığı şekilde gözlerini kaçırdı.
“Görgü tanıkları da var abi. Kahvehanenin önünden geçmiş. Herkes aynı şeyi söyledi.”
Bu köye Ferzan abinin yaptığı iyilikler say say bitmezdi. Şimdi o miskinlerin bir bir yakasına yapışıp “neden ele verdiniz, yemek yediğiniz kaba neden pislediniz” diye hesap sormamak için zor sabrettim.
Ferzan abi eğer gerçekten kardeşimin kanına girdiyse öldürdüğü tek şey gençliğinin baharında bir fidan olmayacaktı.
Benim kalbimde insanlığa dair ne varsa onları da katletmiş olacaktı.
-*-
Gülbin’den,
Abim o sözleri söyledikten sonra hızla çalışma odasından fırladı.
“Anne, babama en acilinden çanta yap. Gidiyoruz.”
Arkasından koşturan amcam ve babam onu susturmaya çalışırken abimin onları dinlemeye niyeti yoktu.
“BURADA DURUP SENİN ÖLÜM HÜKMÜNÜ BEKLEMEM!”