1. Yüreğe Düşen Ateş
-KESİT-
"Beni al işte! Aşiretinizden kime istersen evleneceğim. Babama dokunma yeter."
"LAN SEN KENDİNİ PEŞKEŞ ÇEKMEYE UTANMIYOR MUSUN!"
"Ya ne yapayım Arhat abi! Babamı öldürmeni mi izleyeyim?
-KESİT SONU-
Arhat ağadan,
Annemin ağıtları konağımızın avlusunu inletirken bir kez daha kardeşimin kana boyanmış bedenine baktım.
Hangi cani daha yirmi üçündeki bu fidana kıyabilirdi, aklım almıyordu.
"OĞUUL, OĞUL YANDI İÇİM OĞUUL.."
Benim de içim yanıyordu ama ağalık belası yüzünden kardeşimin başına çöküp ağlayamıyordum bile.
Aramızda dokuz yaş olduğu için ellerimde büyümüş, kardeşten çok evlat bildiğim çocuğa göz yaşı dökemiyordum.
"SANA KIYAN ELLER KIRILSIN OĞUL, ONUN ANASI DA BEN GİBİ YANSIN!"
Belki ağlayamazdım, anam gibi zehrimi akıtamazdım ama kardeşime kıyanın defterini dürmek benim işimdi işte.
Birtek anasını değil yedi ceddinin anası ağlayacaktı. Bu gün bizim konağımıza düşen bu ateş bu şehrin yarısını yakmadan durmayacaktı.
"ALLAH'I AL CANIMI, BENİ BU ACIYLA BIRAKMA!"
Annem daha fazla dayanamayıp bayıldığında halam, kız kardeşlerim onu kendine getirmek için kardeşimi bırakıp başına toplandı.
Daha fazla bu manzarayı görmeye dayanamıyordum artık.
Ben ki tüm Zaferanilerin ağası, Arhat Zaferan!
Bastığım yerde toprak bile titrerken bir kardeşimi koruyamamanın utancıyla başımı ilk kez yere eğdim.
Katilleri bulup da çıplak ellerimle hesabını sormadan bu baş, ahdım olsun ki bir daha doğrulmayacaktı.
Kardeşimin kanını akıtanların leşini serip köpeklere yedirmeden içim de soğumayacaktı.
Annemin baygın, kız kardeşlerimin çaresiz halini görmeye daha fazla katlanamıyordum.
Avluda öfkemi boşaltacak hiçbir yer bulamazken Fırat'ın cansız bedenini arkamda bırakıp hızla avlunun dışına çıktım.