Arhat Ağadan,
Kardeşimin ne aradığını çözemediğim saçma sapan bir köy yolunda ilerlerken öfkeyle telefonumu koltuğun üzerine fırlattım.
Ağalar kardeşimin ölüm haberini almış, katili bulamadıysam yardımcı olmayı teklif ediyorlardı.
Şimdiye kadar kızımın doğumu hariç bir tek insana borçlanmamıştım.
Karım Esra, son ayında internette gördüğü uyduruktan bir merasimi konakta yapmaya heves etmişti. Benim bildiğim bebek doğduktan sonra kurbanları kesilir, evde kuran okutulup hayrına insanlara yemek yedirilir dediğimde gözlerini devirip “çok sıkıcısın ağam” deyişi gözlerimin önünde.
Hevesi kırılmasın diye emrine on kişiden fazla hizmetçi verip evdeki tantanadan kurtulmak için şirkete gittiğimde onu son kez gördüğümü asla bilemezdim.
Merdivenler yaptıkları süse ayağı takılınca sekiz aylık yüklü hali ile taş zemine yuvarlanmış. En yakın dostum Ferzan abinin kardeşi ile kızı karımı bir an bırakmadan suni teneffüs ve kalp masajına devap ederek sağlık ekipleri gelene kadar direnmişler. Annemlerin ölüye saygsızlık oluyor deyip kızmalarını bile dinlememişler.
Onlar olmasa karım gibi bu gün minik kızım da mezarda olacaktı.
İkisine de bir can borcum var, ne zaman isterlerse vermeye hazırım ama bundan sonra başka hiç kimseye borçlanmak istemiyorum.
Eğer katil kendi aşiretlerinden değilse asla benden önce bulamazlar ama zaten kendi aşiretlerindense bulsalar da bana söylemeye korkarlar.
Zaferanilerle kanlı olmayı göze alabilecek tek bir aşiret daha bu topraklarda görülmemiştir.