Bölüm 7

1955 Words
"Söyleyecek misin artık?" Akif'in sıkılgan sesiyle koltuğun kolçağına yaslı başımı dikleştirip ona baktım. Eve geldiğimden beri bu koltuğa uzanmış tavanı izliyordum. Kafamda düzenlediğim programa göre gitmem gerekirken bir anda her şey sarpa sarmış gibi hissediyordum.  Ahu Aksen.  Onu gördüğümden beri aklımın bir köşesine sinmiş en ufak boş anımda kendini belli ediyordu. Bunu nasıl yapıyordu anlam vermekte güçlük çekiyordum. Ben bir kadından bu kadar çabuk etkilenecek bir adam değildim üstelik. Neydi onda bu kadar dikkatimi çeken şey? "Gökay Mercan." Akif duyduğu isimle yayıldığı koltukta dikleşti ve gözlerini kıstı. Gözlerinde gördüğüm kadarıyla birden bire neden Gökay'ın adını söylediğimi sorguluyordu. "Ne olmuş Gökay'a?" Ayaklarım zeminle buluşurken uzandığım koltuktan kalktım ve çaprazındaki tekli koltuğa oturdum. Tepkilerini daha yakından görmek istiyordum. Bana yalan söylemezdi biliyorum. Ahu'yu araştırdıysa Gökay'la olan ilişkisini de biliyordu. Asıl amacım bambaşkaydı.  "Ahu'nun kız kardeşi Ece ve Gökay birlikteymiş?" Soru yüklü cümlemle gözlerini devirdi. Dirseklerini dizlerine yasladı ve bana eğilip boş boş baktı. "Birlikte değiller. Ahu'nun kardeşi maddiyata önem veren biri. Gökay'ın da durumunu biliyoruz. Üstelik Ahu Gökay'la Ece'den uzak durması için daha önce konuşmuş. Muhtemelen siz evlendiğinizde Ece'nin Gökay'la takılma çabaları da bitecektir." Her şeyi biliyordu! Benim daha öğrenemediğim her şeyi hem de! Ortaya attığım yemi yutmuştu benim saf arkadaşım. Direk sorsaydım şayet bunları anlatmazdı elbette. Onun saçma özel hayatın gizliliği kuralı vardı. Kendisi öğrenebiliyordu ama başka kimseye anlatmıyordu. Ben de bu yöntemi kullanırdım ki ne zaman kullansam dökülüverirdi. Tabi sonrasında birkaç gün vicdan azabıyla cebelleşir, benimle de konuşmazdı. Yine de bunu yapmak zorundaydım. Ahu hakkında her şeyi öğrenmem gerekiyordu. "Ne yani benim mi paramı yiyecek?" Geriye yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi ve omuz silkti. Karşımda bilmiş bilmiş sırıtmasına yalandan kaşlarımı çattım. Bu konuşmanın sonunda asıl gülen ben olacaktım ne de olsa. Biraz daha beklemeliydim sadece. "Ahu'nun yemeyeceği dünden belli. Bırak da Ece yesin. Hem zaten Ahu'nun bu teklifi kabul etmesinin asıl sebebi-" İşte asıl sorumun cevabını alacağım derken bir anda sustu. Dudakları aralandı ve sonra kapandı. Gözleri yeniden kısılırken bir anda ayaklandı. İşaret parmağını bana sallayıp arkasına döndü. İki adım attı ve yeniden bana döndü. Sinirlendiğini konuşmasa da anlamıştım ve sanırım nedenini de biliyordum. "Sen! Yine aynı şeyi yapıyordun bana! Bir daha sakın Yekta. İnsanların özel hayatlarını birebir öğrenmek zorunda değilsin." Tahminimde haklı çıkarken oflayıp ayaklandım ben de. Ne vardı sanki şu lanet yanıtı söyledikten sonra anlasaydı bu küçük oyunu! "Sen biliyorsun ama Akif! Hem Ahu ileride benim karım olacak. Öğrenmek en büyük hakkım." Aramızda kısa bir sessizlik olduktan hemen sonra başını aşağı yukarı salladı. Akif'in bana hak verircesine başını aşağı yukarı sallamasına şaşırsam da bozuntuya vermeden ellerimi ceplerime sokup konuşmasını bekledi. "Evet, haklısın. Öğrenmelisin ama benden ya da bir başkasından değil. Ahu'nun kendisi anlatmalı sana." Sözleri canımı sıkmıştı. Neden Ahu'dan duymak zorundaydım ki? Hem ben neden bu kadar merak ediyordum? Tamam, kardeşi Gökay velediyle görüşüyor olabilirdi ama kardeşiydi sonuçta kendisi değil. Beni ilgilendirmezdi onların ilişkisi. Elimi havaya kaldırıp boşver dercesine sağa sola sallayıp yüzümü buruşturdum ve yanından geçip merdivenlere ilerledim. "Boşver gitsin. Öğrenmek istemiyorum. Bana ne?” Kendi kendime söylenirken merdivenleri arşınlayıp odama geçtim. Ahu’nun yakın çevresinin ikili ilişkileri beni ilgilendirmezdi değil mi? İleride karım olacaktı evet ama yalnızca kağıtta. Nasıl benim görüştüklerim veya görüşeceklerim onu ilgilendirmeyecekse onun da görüştükleri beni ilgilendirmezdi. Neden bu kadar kasmıştım anlam veremiyordum   AHU “Ahu! Ahu uyan!” Adımı haykıran annemin sesinin eşliğinde omuzlarımdan sarsılarak uyandırılmıştım. Annemin ağlamaklı sesini algıladığımdaysa uyuduğum yerde sıçrayarak kalkmıştım. “Ne? Ne oldu?” Annemin elleri omuzlarımı sıkı sıkı tutarken gözyaşlarını görmek canımın acısını unutturmuştu. Bir anda ne olmuştu da annem bu haldeydi? Bir yandan omuzlarımı sıkı sıkı tutuyor diğer yandan ağlıyordu. Saat kaçtı bilmiyordum ama penceremden sızan zifiri karanlık hala gecede olduğumuzun kanıtıydı. “Ece.” Ağlayan annem daha fazla ayakta duramayarak yanıma çöküp hıçkırıklarını serbest bıraktı. Onun bu hali ve üstüne Ece’nin adını duymam kalbimin ağzımda atmasına sebep olmuştu. Sıradan bir eve geç kalma olsa böyle davranmazdı. Beni uyandırmazdı da. Ola ki uyandırdı, bu şekilde olmazdı. “Ne oldu Ece’ye anne?! Neden böylesin söyle!” Endişeyle bağırmam onu irkiltmişti. Yine kafasında kuruyor oluşunun farkındaydım. Neyse ki geç olmadan yüksek sesim onu kendine getirmişti. Zemindeki gözlerini kaldırıp burnunu çekti ve yutkundu. İç çekişlere dönün hıçkırıklarını bastırıp biraz olsun rahatlayabilmek için sesli bir nefes verdi. “Gecikince aramak istedim. Defalarca çaldı telefonu. Sonra tanıdık olmayan bir ses konuştu. Kaza yapmış. Ece kaza yapmış! Ne halde ya da nasıl bilmiyorum! Ya ona bir şey olduysa? Bırakıp gittiyse? Ben ne yapacağım?! Allah’ım ben ne yapacağım?!” Başını elleri arasına alıp ileri geri sallanmaya başladı. Yeni uyandığı için anlattıklarını, dışarı vurduğu endişesini algılamam, onun ne yaptığını anlamam zaman almıştı. Hızla ayaklarımı toplayıp dikleştim ve bileklerini tutup kafasından sıkı sıkı tuttuğu saçları arasından sıyırıp kucağına indirdim. Onu böyle tutmasam ileri gidecekti. İnce parmakları saçlarını çekiştirecek, sonrasında kısa tırnakları önce yüzünü ardından boynuna yer yer kanayan kızarıklıklar bırakacaktı.  "Anne, lütfen sakin ol! Derin nefes al ver önce," Gözleri bir süre daha odak pronlemi yaşamış olsa da sonunda gözlerime kilitlendi. Göz teması bu durumlarda çok önemliydi. Aksi halde ona söz geçiremezdim. Beni dinlemezdi. Gözleri gözlerimdeyken söylediklerimi harfiyen uyguladı ve biraz daha sakinleşti. "Hangi hastanedeymiş?" Onun yanında ben de endişeye yapılsam çıkmaza girerdik. Bu nedenle tüm hislerimi bir köşeye itmiş, elimden geldiğince soğukkanlı kalarak sorularımı sorup onu yönlendiriyordum. Annem kısa bir süre düşündükten sonra hastanenin adını söylediğinde yatağımdan kalkıp üzerimi giyinmek için dolabımın önüne geçtim. Anneme üzerini giyinmesini söylememe gerek kalmamıştı çünkü o çoktan hazırdı. Belki de beni unutup bir anda evden çıkmaya hazırlanmış, son dakika beni hatırlayarak gelmişti yanıma. Bilmiyordum. "Üzerimi değiştirip hemen geliyorum. Sen de bu sırada taksi çağırabilir misin?" Annem yutkunup başını salladı. Elime ilk geçen kıyafetlerimi üzerime geçirirken titreyen elleriyle taksiyi arayıp adresi verdi. Bu süre zarfında dikkatim hep ondaydı. Ondan bunu özellikle istemiştim. Durup kendini yiyip bitireceğine ona sorumluluk vererek zihnini meşgul ediyordum ve o basit gibi görünse de onun için çok zor olan bir görevin üstesinden iyi gelmişti. Üzerimi değiştirdiğimde birlikte odadan çıktık ve dar koridordan geçip askılıktaki eşyalarımızı elimize alıp üzerimize geçirdik. Ayakkabılarımızı da giyip kapıdan çıktığımızda annem kapıyı kilitleme gereği duymadan dışarı hızlı adımlarla çıkarken çantamdaki anahtarı çıkartıp kapıyı kilitlemiştim. Bir de hırsız vakasıyla cebelleşemezdim. Annemin ardından apartmanın kapısından çıktığımda taksinin geldiğini görmüştüm. Koşar adım yetişip taksiye bindiğimde hastanenin adını söyledim. Araba harekete geçip uzun yolları hızla gerimizde bırakmamızı sağlamıştı.  Nasıl olmuştu bu kaza? Ece nasıldı? Ne zamandan beri hastanedeydi? Ciddi bir durum muydu yoksa küçük bir sıyrıkla mı atlatmıştı? Öyle olsa çıkıp gelmesi gerekmez miydi? Kafayı yiyecektim! Onun durumunu önceden bilseydim kendimi hazırlar ve annemin kötü olmaması için çabalardım ama bu bilinmezlik beni çıkmaza sokuyordu. Hastaneye geldiğimizi taksinin durmasıyla fark edip taksimetredeki ücreti daha öncesinde aldığım annemin cüzdanındaki parayla ödemiş ve beni hiç beklemeden acilin kapısından giren annemi takip etmiştim. "Ece Aksen nerede?!" Endişe ve telaşın var olduğu yüksek sesi danışmadaki kadının kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Siyah kabarık saçlara sahip kadın hiçbir şey demeden bilgisayarına bir şeyler yazdı ve tekrar anneme döndü. "Müşahede odasında. Oda numarası beş." Annemle birlikte danışmadan ayrılıp uzun koridoru geçtik ve odaların yönünü işaret eden tabelaları takip ettik. Oda beşi bulduğumuzda annem hiç beklemeden içeri girmişti. Ben de annemin hemen arkasından içeri girdim.  "Ecem, anneciğim sana ne oldu? Nasıl oldu tüm bunlar?" Ayakta kalakalmış anneme sıkıca sarılan Ece'ye baktım. Elinin üzerinden serum takılmış, dirseğinin hemen altı bandajla sarılmıştı. Dudağının kenarında kızarıklık ve kaşında da bandaj vardı. "Önemli bir şey değil anne. Ufak bir dikkatsizlik." Sözleri öfkelenmeme neden olurken onların beni fark etmesine izin vermeden sessizce odadan çıktım. Kendi halini görmüyor muydu gerçekten?! Nasıl bir dikkatsizlikti ki bu hale gelebilmişti? Acı çekmiyor muydu? Buna rağmen nasıl öyle konuşabiliyordu aklım almıyordu! Dışarı çıkıp hava almaya ve kendimi sakinleştirmeye ihtiyacım vardı. Koridorda ilerlerken elinde iki karton bardakla buraya gelen Gökay'ı görüp durdum. Kısa sürede gri gözleri gözlerimi bulduğunda aramızda çok bir mesafe bulunmamasına rağmen o da yürümeyi bıraktı. Burada ne işi olduğunu sorgulamadım bile. Onun yüzünden olmuştu! Ne olduysa onun yüzünden oluyordu zaten Ece'ye! Sevmediğini de biliyordum üstelik onun. Neden yapıyordu bunu kardeşime? Bu kadar mı zordu uzak durması? Daha önce kaç kere Ece'den uzak durmasını istemiştim ondan fakat o beni umursamayarak Ece'yi yanında tutmaya devam etmişti. Sonucuna ikimiz de şahit olmuştuk! "Sen!" Ona doğru sert bir adım attığımda ellerindeki karton bardakları yanındaki çöpe atıp bana döndü ve benim aksime sakin bir adımla bana yaklaştı. İşaret parmağım havalanmış ona bağıracakken parmağımı tutup bana yaklaşarak fısıldadı. "Hastanedeyiz. Dışarı çıkıp konuşalım." Yakınlığından kaynaklı başımı hafifçe geri çektim. Uyarışını görmezden gelmek istesem de haklıydı. Onca hasta vardı burada. Kim bilir ne tür hastalıklarla cebelleşiyorlardı bir de ben gelip gürültü yaparak onları rahatsız edemezdim. Öfkemi bastırmadan parmağımı elinden çekip ona ters bir bakış attım. Çıkışa ilerlerken o da hemen arkamdan beni takip ediyordu. Yürüdükçe yürüyordum ama koridor bitmiyordu sanki. İçeri girerken çıkış kapısının bu kadar uzakta olacağı aklıma gelmemişti. Sanki ben adım attıkça benden uzaklaşıyordu ya da bedenime sızan öfkem dışarı taşmak için sabırsızlandığı için öyle geliyordu bana. Hastanenin bahçesinde, acile uzak banklardan birinin önüne gelip hışımla ona döndüm. Aramızda kısa bir mesafe bırakarak o da durduğunda gözlerinin içine baktım. Ona karşı var olan öfkem yatışmak yerine daha da harlanmıştı sanki.  Oysa havanın karanlığıyla koyulaşan gri gözleri sakince bakıyordu bana.  "Bu kadar mı zor? Sana defalarca kez ondan uzak dur dedim! Değer vermediğin biriyle olmak neden rahatsız etmiyor seni?! Yaralarını gördün mü? Onun canı yanarken senin de canın yandı mı? Yanmaz! Sevmiyorsun çünkü! Hatta kaza yaparken onu yanında sürüklemekten çekinmeyecek kadar önemsemiyorsun onu!" İçimde ne var ne yok ona haykırırken hiçbir şey söylemedi. Ona sarf ettiğim sözlerimin sonlarına doğru sesim titremişti. Ece'yi o halde görmek beni çok üzmüştü ve ben anlık öfkemden kaynaklı bunu yeni fark ediyordum. Dolan gözlerimi saklamak adına ondan kaçırırken gözyaşlarım gözlerimden taşmıştı. Elimin tersiyle yanaklarımı silerken bana yaklaştığını hissettim. Sesli bir nefes koyuverdi ve sıcak avuç içini omzumda hissettim. Bana dokunmasıyla diriliğini koruyan öfkemle ona bakmam bir olmuştu. Elimin tersiyle koluna vurup bir adım geriledim. "Dokunma" Frenleyemediğim sesim yüksek çıkmıştı. Sonradan fark ediyordum ki Ece'ye bir şey olacak diye çok korkmuştum. Bunun sonuçlarını da şimdi hissediyordum. "Bundan sonra ondan uzak dur! Seni bir daha Ece'nin yanında görmeyeceğim.!" Dişlerimin arasından tıslarcasına konuştum ama donuk yüz ifadesi bana mısın demiyordu. Hiç tepki vermeden üstten bakıyor, sessizce beni dinliyordu. "Benden her şeyi iste ama bunu isteme Ahu. Yapamam." Seni yüz ifadesinin aksine gergin çıkmıştı. Yapamam demişti. Yapmayacaktı. Ece'yi yanında tutmaya devam edecekti! Yine zarar gelecekti kardeşime! Belki bir dahakine ölecekti! İçimdeki öfke öyle büyümüştü ki kendimi tutamayarak onu ittim. Bağırıp haykırmak istesem de beceremiyordum. Nasıl yapılır bilmiyordum çünkü ben daha önce hiç bu kadar öfkelenip sert çıkmamıştım. Gözyaşlarımsa durmadan akmaya çoktan başlamıştı. "Bu kadar mı zor bunu yapmak? Ona zarar vermek hoşuna mı gidiyor," Onu iten ellerim bu defa vurmaya başlamıştı. O ise hiçbir şey demeden, yapmadan öylece durup vücuduna darbeleri indirmeme izin veriyordu. İstese tek hamleyle bana engel olup beni yere serebilirdi. "Seni bir daha görmek istemiyorum!" Çaresiz çıkan sesimle birlikte tüm gücüm tükenmişti. Yavaşlayan vuruşlarım son anlarını yaşarken bileklerimden kavrayıp beni kendine çekti ve bana sarıldı. "Yapamam Ahu. Yapamam." Çaresiz sesini işiten kulaklarımla vücudum kısa bir süre şaşkınlığından hareket edememişti. İlk defa duyuyordum sesindeki bu hissi ve garip hissetmeme neden olmuştu. “Neden?” Titrek ve kısık çıkan sesime hiçbir şey demedi başta. Sonra derin bir nefes aldı ve o nefesi verirken benden daha sessiz bir fısıltı döküldü dudaklarından. “Benden bunu isteme.” Ona bu kadar yakın olmasam ne söylediğini anlamazdım. Sonrasında yakınlığımızı fark ederek onu kendimden ittim ve bu defa iki adım geriledim. Kendimi tükenmiş hissetsem de dik duruşumu bozmadan işaret parmağımı onu uyarırcasına salladım. “Bir daha buraya da yanımıza da gelme!” Ona daha fazla bakmaya katlanamayarak arkamı dönüp geldiğim yoldan geri yürüdüm. Acilden girip danışmayı ve koridoru geçip Ece’nin odasının kapısında durdum. Kulpu çevirmeden önce yanaklarımda kuruyan gözyaşlarımın izlerini silmek için avuç içlerimi kullandım. Onlar benim ağladığımı görmemişlerdi. Görsünler de istemiyordum. Ben annemin arkadaşı, sırdaşı ve kızıyken aynı zamanda bir ablaydım. En azından birimizin güçlü durması gerekiyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD