K-24

1193 Words
Gökyüzündeki gösteri bittiğinde eğlence kaldığı yerden devam ediyordu. ''Ne zaman bitecek?'' genç kız bakışlarını yanındakine çevirdi. ''Sabaha kadar devam edecek.'' diye cevap verdi diğeri. ''Sizin dünyanızda da bu tarz bayramlar olduğunu duymuştum. Eğlenceleriniz nasıl oluyor?'' Alçin çatının kenarındaki alçak duvara kollarını dayadı. ''Birden çok kutladığımız günlerimiz var. Eğlenceler ne aynı ne de farklı. İnsanlar bir araya gelip eğleniyorlar evet ama sizin eğlenceniz daha çok dans etmek üzerine biz de gösteriler yapılır, dans da edilir ama daha değişik. '' ''Peki, sen neler yapardın?'' Koruyucu ilk defa birinin hayatını merak ediyor ve ona bir şekilde dâhil olmak istiyordu. Kendindeki bu değişimi bozulan sağlığının bir zayıflığı olarak görüyordu. Genç kız bardağında bitmeye yaklaşmış çilekli sütünden bir yudum daha içti. ''Annemle babam ölene kadar mutlu bir hayatım vardı. Lisede birçok iyi arkadaşa sahiptim, şarkı söylerdim hatta okuldaki gösterilerde birkaç defa sahne aldım. En büyük derdim üniversitede hangi bölümü seçmem gerektiğiydi ama sonra o kaza oldu bütün hayatım hiçliğe döndü ta ki buraya gelene kadar.'' ''Sebep olduğun trafik kazası mı?'' Genç adam aynalardaki görüntüleri biliyordu. Hepsi Henn'in bilinçaltındakilerin yansımasıydı. Başıyla onayladı. Gözlerine dolan yaşlar kıpırdıyor, acı çekiyordu. ''Onların ölümüne sebep oldum. Hastanedeki polislere defalarca yalvardım beni tutuklayın diye ama yaptıkları tek şey beni teselli etmek oldu. Garip şekilde suçumu görmediler.'' ''Bu yüzden mi ölmek isteyip o uçurumdan atladın?'' Alçin alaylı bir edayla gülümsedi. ''Ben intihar etmedim Koruyucu, ayağım kaydığı için uçurumdan düştüm sonra da gözümü burada açtım.'' Koruyucu gördüğü resimdeki renksiz kısımları artık renklendirmeye başlamıştı. ''Buraya gelmen bir yanlışlık sonucu olmuşsa bile eğitimde verdiğin tepkiler garipti.'' Genç kız ofladı. ''Bir yabancı gelip bana beni bırakıp giden annem ve babama güvenmememi söylüyor. Saçmalık güvenilmeyecek biri varsa o da bendim. O kazaya ben sebep oldum. Yıllarca kendime acı çekmem gerektiğini söyledim böylece cezamı çekecektim ama elime bir silah tutuşturup annem ve babamı bir kez daha öldürmemi istediler. Eğer, o ana geri dönme imkânım olsaydı doğrudan kendimi öldürürdüm. Belki o zaman onlar hayatlarına devam ederdi.'' O an hayatında ilk defa genç adam sesli bir kahkaha attı. Yaşanılanların altında yatan tek şey sadece vicdan azabıydı oysa daha zor bir cevap beklemişti. Ama hâlâ duyduğu melodilerin cevabı kayıptı. Gece ilerlerken hiç azalmayan sesleri arkalarında bırakıp çatıdan ayrıldılar. Dar karanlık merdivenden inerken ayağı takılan genç kız öne doğru tökezleyince Koruyucu'ya çarptı. Sabit bir taş gibi duran Koruyucu düşmesini engellemişti. Kendini toparlayıp ''Özür dilerim.'' dediğinde diğeri uzanıp elini tuttu. ''Şuan en son isteyeceğim sakat bir yardımcı.'' Merdivenleri yavaşça indiklerinde kapılar arkalarından kapanıp kitaplık eski konumuna döndü. Koruyucu bunları yaparken parmağını bile kıpırdatmamıştı. Aydınlığa çıktıklarında tuttuğu eli bıraktı. Odaya dönünce genç adam pelerinin broşunu açıp çıkardı. Gömleğinin düğmelerini açarken Alçin koşarak geldi ve düğmelere uzandı. ''Gerek yok, sen banyoyu hazırla.'' Emir üzerine geri çekilip banyoya yöneldi. Küvete dolan sıcak suyun sesini dinledi. Koruyucudaki değişiklikleri görmemek imkânsızdı. Kıyafetlerini kendi değişmeye başlaması bile büyük farklılıktı. Dolan küvetin suyunu kesip dışarı çıktı. Koruyucu saçının örgüsünün düğüm olan kısmıyla uğraşıyordu ama parmakları beceriksiz, rüzgârı da bu konuda işe yaramayacak gibiydi. Gülümseyerek yaklaştı ve saçını alarak birbirine dolanmış kısmı yavaşça açtı. Saçsız taraftaki damgayı gördüğünde aklına alnındaki damga geldi. Bir yerde ikisi de bulundukları yerin kölesiydiler. Koruyucu banyoya girdiğinde odanın kapısı yavaşça açıldı ve Çimen içeri girdi. Koruyucu'nun düzenini ezberlemişti. Geceleri odasına girdikten yaklaşık on beş dakika sonra banyoya giriyor ve yaklaşık kırk beş dakika orada kalıyordu. Kapıyı arkasından kapayıp hızlıca Alçin'in yanına ulaştı. ''Cevap geldi mi?'' Alçin sessizce cevap verdi. ''İlgileniyorlar. Seni kaçırmak için plan yapmaları gerek. Öylece gidersen dikkat çeker ve bunu isyancıların yaptığını anlarlar.'' ''Ben dayanamıyorum. Sayılar da artık yardımcı olmuyor.'' Alçin uzanıp ellerini tuttu. ''Dayanmalısın. Bak ben de buradayım hem de Koruyucu'nun yanında kalıyorum. Plan netleşince haber vereceklerdir.'' Çimen boynunu bükük kabullendi. ''Ben gideyim. Bizim yat saatimiz geldi. Sonra sorun olmasın.'' İki genç kız birbirine sıkıca sarıldı sonra ayrıldılar. Alçin yalnız kaldığında kanepenin üzerinde duran yastığını alarak içindeki telefonunu çıkardı. Mesaj olduğunu görünce okumak için hemen açtı. ''Koruyucu uyuyunca söylediğin alışığı da alıp mutfağın arkasındaki kilere gel.'' Mesajı okur okumaz cep telefonunu yastığın içine geri sakladı. Neden şimdi buraya gelmişlerdi ki? Bir de Çimen'i görmek istiyorlardı. Bu çok tehlikeliydi. Koruyucu içeri girince oturduğu yerden kalkıp giyinmesine yardımcı oldu ve saçlarını ördü. Tüm işleri otomatiğe bağlamış öyle yapıyordu çünkü aklında aşağıda bekleyen Gencay vardı. Genç adam yatağındaki yerini aldığında bir süre sonra uyudu. Alçin bir saat daha bekleyip parmak uçlarında odadan çıktı ve alışıkların yatak odasına ilerledi. Fabrikanın içerisinde nöbetçi olmamasını hep garipsiyordu. Güvenliğe ihtiyaçları yok gibiydi. Odanın kapısını sessizce açıp içeri girdi. Hepsi derin uykudaydı. Bütün yaptıkları işler o kadar ağırdı ki başlarını yastığa koyar koymaz ölüm uykusuna yatmalarını anlayabiliyordu. Çimen'in uyuduğu yatağa yaklaşıp omzundan hafifçe dürttü. Uyanmayınca bir kez daha dürttü ve sonunda mavi gözler aralandı. Uyku sersemi yatakta doğruldu. ''Burada ne işin var?'' ''Gidiyoruz.'' ''Nereye?'' Çimen açmakta zorlandığı gözlerini ovuşturdu. ''Bizi bekliyorlar. Kalk.'' Uyuklamaya devam eden genç kızı kolundan tutup zorla yataktan çıkardı. ''Yolda uyanırsın.'' diyerek yanında sürüklemeye başladı. Sessizce odadan dışarı çıktıklarında Çimen'de uyku örtüsünden kurtulmuştu. Merdivenlerden inip mutfağa girdiler ve kilere geçtiler. İçerisinin karanlığını bozan tek şey küçük yuvarlak pencereden süzülen ay ışığıydı. Alçin etrafa göz gezdirirken ileriden ''Buradayız.'' diyen fısıltı hâlinde bir ses geldi. Sesin geldiği tarafa döndüğünde iki karaltı yaklaşıyordu. Yüzlerden birini tanıyordu ama diğeri yabancıydı. Gencay ''Merhaba,'' diyerek iki genç kıza gülümsedi. ''Çimen sensin demek.'' Çimen başıyla onayladı. Eskiden olsa utanıp yerin on kat altına girmek isterdi ama ikinci defa hayatına kavuştuğundan beri daha önce hiç olmadığı kadar özgüvenliydi. ''Ve bu da Arda'' eliyle abartılı bir işaret yapıp yanındakini gösterdi. Arda sadece gözlerini devirmekle yetindi. ''Kendisi isyancılara katılan bizim ırkımızdan ilk kişi.'' ''Abartma.'' diyen Arda boncuklarla örülmüş sakalını çekiştirdi. ''Sadece sizden biraz daha erken buraya düştüm.'' Çok fark olmasa da diğerlerine göre daha büyüktü ve bu da hareketlerine yansıyor farkında olmadan bir ağabey rolüne bürünüyordu. Çimen'e döndüğünde sakalı gibi boncuklarla örülü uzun saçı omzuna savruldu. ''Seninle ayrı konuşmam gerek. Benimle gelir misin?'' Çimen, Alçin'e bakıp omuz silkti ve diğerini takip etti. ''Benim duymamam gereken özel konu ne merak ettim?'' Alçin Gencay'a dikkatle bakıyordu. ''Sorma çünkü cevap veremem.'' Gencay kenardaki dolu patates çuvalının üzerine oturdu. ''Boş ver onları bugünkü haberlerde neler var?'' Omuz silkti. ''Gizli servisin başında olduğunu düşündüğüm biriyle görüşmesi vardı ama ne konuşmayı dinleyebildim ne de yüzünü görebildim.'' ''Kötü olmuş.'' ''Bir de bugün Koruyucu bir çocuk gibi çilekli süt istedi. Sonra kriz esnasında muzlu süt deyip durdu. Gelen krizler garipleşiyor ve karakteri gittikçe değişmeye başladı.'' Genç adam saçlarını eliyle geri taradı. ''Herkesin korktuğu o adam süt mü istedi bu biraz komik geldi.'' Güldüğünde diğeri de ona eşlik etti. ''Peki, sen nasılsın?'' Yeni arkadaşının gözlerindeki samimiyetle tebessüm etti. ''İyiyim, burada olmak eskisi kadar zor gelmiyor.'' ''Ben de bensizlik zor geçiyordur diye düşünmüştüm.'' Genç adam saçlarını hafifçe savurdu. Genç kızın dudağının kenarı kıvrıldı. ''Koruyucu'yla ıssız adaya düşerim daha iyi.'' ''Gencay, Gencay diye ağlarsın sonra ama.'' Attığı kahkaha sessizliği bozdu. Sonra eli hızlıca cebine girip çıktı. ''Sana bir hediye getirdim.'' Sesi alaycılıktan çıkmış ciddiyete bürünmüştü. Avucunun içindekini genç kızın avucunun içine bıraktı. Alçin hediyesine merakla baktı. İnce tellere elle kıvrım verilerek küçük bir alev şekli oluşturulmuştu ve kolye olabilmesi için içinden ikiye katlanarak kalınlaştırılmış ip geçirilmişti. ''Bunu sen mi yaptın?'' ''Çok güzel olmadı ama bu şartlarda malzeme bulmak biraz zor oluyor.'' ''Teşekkür ederim.'' Alçin alev şeklindeki kolyeyi avucunda sıktı. Hissettikleri karmaşıktı. Alevden kolye sıcaklık yayıyor ve avcundan koluna, kolundan kalbine akıyor gibiydi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD