Karşısındakini sessizce izledi. Babasının küçükken söylediğini hatırlıyordu. 'Unutma kızım; ne kadar rol yaparsa yapsın bir insanın kalbi her zaman dışa yansır. Eğer dikkatli bakarsan en iyi yalancıların, en usta oyuncuların bile bu yanını görebilirsin.' Şimdi bakıyordu ama göremiyordu.
Gencay gerçekte kimdi? Her daim gülen, boş konuşan, umursamaz ruhu olan adam mı yoksa bu kolyeyi yapacak kadar ince ruhlu biri mi?
"Yakışıklı olduğumu biliyorum ama o kadar dikkatli bakma sonra ayrılamayacaksın." attığı kahkahayla genç kız kendine geldi ve o zaman karşısındakine gözlerini dikmiş öylece durduğunu fark etti. Utançtan kızaran yanakları belli olmasın diye başını çevirdi.
"Sadece bu kolyeyi yapan o düşünceli adamı nerede saklıyorsun görmeye çalışıyorum."
Gencay hiç düşünmeden diğerinin elini tutup kalbinin üzerine koydu. "Burada ama saklanma konusunda iyidir. Her zaman göremezsin."
"Ona ne şüphe."
"Buraya gelirken sizi çatıda gördüm. Çok yakın görünüyordunuz." Bu bir görüş değil soruydu. Gerçekten yakın mısınız? Koruyucu'dan korkmuyor muydun?
Genç kız bu sessiz soruların farkındaydı. "Sadece yardımcısı olarak görevimi yapıyorum."
Gencay bakışlarını karşısındakinin yüzüne sabitlemişti. "Bir yardımcının Koruyucu'ya bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum. Uzaktan bakıldığında iki yakın arkadaş gibiydiniz."
"Sen bana hesap mı soruyorsun?" Sesine öfke hakimdi ama ne için öfkelendiğini kendi de bilmiyordu. Koruyucu'yla bu şekilde görülmek miydi yoksa bu gören kişinin Gencay olması mıydı bu kadar rahatsız eden?
"Hesap sormuyorum sadece gördüğümü söylüyorum."
Konuşmayı yaklaşan ayak sesleri sonlandırdı. Diğerleri geldiğine oturdukları yerden kalktılar. Arda Alçin'e dönüp gülümsedi. "Bu şekilde tanışmak istemezdim ama yine de memnum oldum." Ardından Gencay'a döndü. "Artık gitmeliyiz."
Alçin az önceki gerginlikten kurtulabilmek için gülümsemeye çalıştı. "Her şey bittiğinde bir kez daha tanışırız."
"Memnuniyetle" diyen Arda gülümseyerek kapüşonunu başına geçirdi ve Çimen'e döndü. "Söylediklerimi unutma."
Çimen başını salladı. "Tereddüt yok."
Genç adam çıkışa yöneldiğinde Gencay yanındakinin yüzüne son kez bakıp kapüşonunu başına geçirdi ve tek söz söylemeden ortağını takip etti. İki genç kız yalnız kaldıklarında Alçin merakla doluydu.
"Ne konuştunuz?"
"Söyleyemem." Sesi kendinden emindi. "Sadece buradan kurtulmama az kaldı."
"Seni kaçırmayı kabul mü ettiler." Alçin buna sevinmişti çünkü verdiği bir söz vardı.
"Onun gibi bir şey. Artık gidelim mi çok yorgunum ve kalk saatine az kaldı. Biraz uyumak istiyorum.''
Merdivenleri sessizce çıkıp koridorda ilerlediler. Çimen kendi kaldığı kalabalık odaya girdiğinde Alçin'de Koruyucu'nun odasına döndü. Kanepedeki yerine uzandığında aklında Gencay'ın söyledikleri vardı.
Koruyucu'nun sağlığı bozulmaya başladığından beri yakınlaşmışlardı ama bu mecburiydi ya da öyle olduğuna inanmıştı. Düşünceleri, hisleri birbirine karışıyordu. Gencay'ın söylediği her söz ruhuna dokunuyor, hoşuna gidiyordu. Diğer tarafta şuan yatağında uyuyan genç adam vardı. Ondan ne kadar korksa da son zamanlardaki değişen davranışları yalnızlığını gidermeye başlamıştı.
Mesaj atıp atmadığını merak edip telefonu aldı ama ekran boştu. Her gece gelen mesajlara o kadar alışmıştı ki yapayalnız ve unutulmuş hissetti. Başını yastığa gömüp uyumaya çalıştı ama olmadı.
Yattığı yerden geri kalkıp büyük yatağa yaklaştı ve uyuyan adamı seyretti. Uyandırmamaya dikkat ederek yatağın kenarına oturdu. Gözünde beliren yaşı akmadan sildi. ''Bana bir yol göster Koruyucu.'' Süzülen bir yaşı daha sildi. ''Herkesin mutluluğunu sağladığını söylüyorsun ama ben çok mutsuzum. Hani hennler senin gölgende dinleniyordu? Çok yorgunum ve her geçen gün daha da yoruluyorum.'' Dudaklarından fısıltı hâlinde çıkan bu sözler karşısındakine değil kendi kalbiyle yüzleşmesiydi. ''Buraya geldiğimde bunun cezam olduğunu düşündüm. Annem ve babama yaptığımı bu şekilde ödeyecektim ama yanıldım. Hiç kimse bu kadarını hak etmez. Evime geri dönmek istiyorum ama gidebileceğim yol yok.''
Sessiz gözyaşlarını akıtırken artık silmeyi bırakmıştı. ''Senden de eskisi gibi korkmuyorum. Dışarıya gösterdiğin kişi sen değilsin. Kalbin de merhamet var Koruyucu farkında değilsin ama gerçekten kötü ve acımasız olan bir insan çocuk gibi çilekli süt içmek istemez.'' Ellerini yüzüne kapayıp ağlamaya devam etti. ''Birinden hoşlanıyor belki de seviyor olabilirim. Bunun olup olmadığını nasıl anlayacağım bilmiyorum. Söylediği her söz beni huzura kavuşturuyor ama yıllardır susmayan vicdanım artık eskisinden daha da kötü, çığlık çığlığa. ''
Devamını dile getiremedi ama kalbi haykırdı. Koruyucu'ya ihanet etmek vicdanına ağır bir yük olmaya başlamıştı, sağlığı bozulmaya başladığından beri hiç tanımadığı bir adamı tanıyordu; daha vicdanlı, daha merhametli, daha insancıl...
Aslında her şey Bilgin'de bitiyordu. Koruyucu ondan korkuyordu, çekiniyordu ve onun kızacağı bir karar aldığı günler yanına yaklaşılmaz biri oluyordu. Bu da onun korkusunu dışarı yansıtma şekliydi; herkese kötü davran, öfkeni kus, fırtınanla etrafı yık ve geç. Tüm kötülükleri sağanak bir yağmur gibi çevresine yağdırmayı ama bir kum tanesi kadar iyilik bile olsa saklaması öğretilmişti.
Annesi, babası, kardeşi var mıydı? Alçin en çok bunu merak ediyordu. Yıldızlardan geldiğini söylüyordu belki doğruydu yaşadıklarından sonra buna şaşırmazdı ama bedeninin bu dünyada var olması için bir rahme düşmesi ve gelişmesi gerekirdi. O zaman bu bedenin bir anne babası mutlaka olmalıydı ama neredelerdi? Bir anne ve baba oğullarından bu şekilde ayrılmak ister miydi?
Koruyucu yattığı yerde kıpırdayınca genç kız hareketsiz kaldı bu şekilde yakalanma fikri hoşuna gitmiyordu ama yine de kalkıp gitmedi. Oturduğu yerde biraz daha yukarı kayarak yatağın başlığına dayandı. Ağlamaktan şişmiş gözleri yarı kapalıydı.
Geleceğe dair güzel bir hayal kurmak istiyordu. Tüm bu yaşananlar bittiği, kendi dünyalarına döndükleri ve attıkları kahkahaların gökyüzüne geri döndüğü. Hayalinde Gencay'ın gerçekten kuyruğunda şekerler olan bir uçurtma verdiği canlandı ve yüzünde bir tebessüm oluştu. Sonra bu hayale mutlu bir Koruyucu eklendi; arkadaşları olan, normal bir hayat süren ve bir aileye sahip. Sonra annesinin anılarına uzandı ve dudakları bu defa Koruyucu için değil kendi için aralandı.
Gökyüzü denizinde yüzen güneş
Yeryüzünde dinlenen ben
Kim daha yorgun bu yaşantıdan?
Kim daha kârlı bu hayattan?
Bana gönderdiğin ışıklar
Ruhumu ısıtan bir ödül mü,
Yoksa tenimi kavuran bir ceza mı?
Gökyüzü yatağında uyuyan ay
Yeryüzünde yorgun ben
Benden esirgediğin ışıklar
Güneşe olan kızgınlığından mı,
Yoksa bana olan kırgınlığından mı?
---
Gözlerini araladığında tutulan boynunu eliyle tutup hafifçe çevirdi. Bir an nerede olduğunu anlayamayıp etrafına bakındı sonra Koruyucu'nun yatağında oturduğu yerde uyuyakaldığını fark etti. Bakışları yatağa çevrildiğinde boştu ve üzerine örtülmüş bir örtü vardı.
Ellerini yüzüyle kapayıp derin bir nefes aldı. Kendini çok kötü hissediyordu. Burada uyumuştu ve Koruyucu ondan önce uyanıp üzerine örtü örtmüştü. Peki, şimdi neredeydi? Bu insanların melodi dışında görünmezlik güçleri varsa şuan ondan istiyordu. Yaptığı aptallığı başka türlü örtemezdi.
Kapı sesiyle yüzünü açığa çıkarınca hareketsiz kaldı. Koruyucu beline sarılı havluyla dudaklarında çalan ıslığın eşliğinde banyodan çıkıp elbise dolabına yürüdü ve içindekilere bir süre bakıp askılıktan bir tanesini çekip alarak tekrar banyoya döndü. Bunları yaparken olduğu tarafa bakmamıştı bile.
Şaşkınlığı üzerinden atamadan Koruyucu tekrar odaya döndü. Üzerindeki kıyafetler diğer günlere göre biraz farklıydı. Yine gri üzerine siyah pelerinini giymişti ama bu defa resmi durmuyordu. Parmakları saçlarını hızlıca ördüğünde genç kıza döndü. ''Orada oturmaya devam mı edeceksin yoksa kalkıp bana eşlik mi edeceksin?''
Alçin yüzündeki ifadenin görülmeye değer olduğunu biliyordu. ''Be... ben...'' söyleyeceğinin devamını getiremeden üzerindeki örtüyü itip ayağı kalktı. ''Özür dilerim.''
''Ne için?'' Koruyucu bastonunu elinde çevirdi.
Genç kız başını öne eğdi. ''Burada uyuyakaldığım için ve sizden önce uyanıp işimi yapamadığım için.''
Genç adam kapıya doğru yürüdü ve çıkmadan son sözlerini söyledi. ''Gölgemde istediğin kadar dinlenebilirsin Henn, birkaç gün burada olmayacağım ve bu zamanı sana hediye ediyorum. Geri döndüğümde dinlenmiş ol. ''
Kapanan kapının ardında tek kalan Alçin az önce olduğundan daha kötü hissediyordu. Gece söylediklerini duymuştu! Gizlice dile getirdiğini sandığı her şey açıkça ortaya dökülmüştü. Onun çocuk gibi çilekli süt istediğini de söylemişti birinden hoşlanıyor olabileceğini de... Bu sözlerden ne anlam çıkarmış olabilirdi? Genç kız utançla ayağını yere vurmaya başladı ve birkaç tutam saçını çekti. ''Aptal Alçin, aptal.'' derken bir yandan da burada tek başına ne yapacağını düşünüyordu.