''Benim gözümde o bir ölü ama sen yaşatmam için bana baskı yapıyorsun.'' Yaşlı adam karşısındakine bıkkın gözlerle bakıyordu.
Genç kız sarı boyalı saçından bir tutamını parmağına doladı. ''Yaşayacak. Savaşçı olduğu belli yoksa bu kadar zaman dayanamazdı.''
''Tıbbi malzemelerimizi ölü biri için harcıyorsun.'' Yaşlı adam tecrübelerine dayanarak doğru olanı yapmaya çalışıyordu. ''Bırak huzurla ölsün.''
''Hey, yine mi aynı tartışma?'' kapıdan içeri giren Derina deri ceketini çıkararak kenarda duran boş masanın üzerine fırlattı. ''İhtiyar haklı yaşasa bile bizimle çalışacağına emin olamazsın.''
Genç kız bıkkınlıkla gözlerini devirdi. ''Arda bizimle ama.''
Derina sandalyelerden birine yorgunlukla çöktü ve ayaklarını masaya uzattı. ''O farklı. Bize geldiğinde kendi bilincine sahipti ve bunu istiyordu ama bu adam yarı ölü. Buraya nasıl getirdiğini iyi biliyorsun. Bedenine giren kurtları temizlemek için neredeyse bütün derisini soydunuz.''
Yaşlı adam araya girdi. ''Biz cani değiliz. Sadece kurtları çıkarabileceğim kesiler açtım o kadar.''
Derina elini salladı. ''Ne fark eder? O beden asla bir daha kusursuz olamaz. Her yerinde yara izleri kalacaktır. Ayrıca organların aldığı zararı bilmiyoruz ve enfeksiyondan dolayı yükselen ateşin kalıcı hasar verip vermediğini de bilmiyoruz.''
Genç kız söylenilenlerin haklılığını biliyordu. ''Uyanır mı uyanınca neler olur bilmiyorum ama o da Arda gibi bir çıkıntı ve eğer düşündüğüm gibi olursa bize fayda sağlayacaktır.''
''Buldum! Buldum!'' Kapıdan içeri giren Arda nefes nefese kalmıştı. Uzun saçları lastik tokadan dışarı çıkıp özgürlüğünü ilan etmişlerdi, sakalının örgüsüne taktığı boncuklardan biri kırılıp yere düştü. ''Benimle gelin hadi.''
Derina'yı kolundan tutup çekmeye başladığında genç kızda onları takip etti. Eğitim odasına girdiklerinde Landa'da içeride onları bekliyordu. Arda heyecanla duvarda asılı duran hançeri aldı. ''Hedefin önüne rüzgâr kalkanı yapar mısınız?''
Derina parmaklarını hareket ettirip melodisiyle rüzgâra hükmetti ve hedef tahtasının önünde rüzgâr birleşerek geçilmez bir duvar ördü. Arda elindeki hançeri özenle tutup nişan aldı ve hançeri fırlattı. Genç kız hançerin rüzgâr kalkanından sekip geri geleceğini düşünerek kendilerini koruyacak bir kalkan oluşturmak için hazırlanıyordu ki hançer rüzgârı yardı ve hedef tahtasına saplandı.
Arda ve Landa dışında iki genç kız şaşkınlıkla bakıyorlardı. Bu imkânsızdı. Kendi rüzgârlarını delebilen bir silah yoktu. Rüzgârları küçük ve savunmasız görünse de güçlüydü ve üzerine gelen her türlü silahı geri püskürtüyordu. Öyle ki insanların kullandığı silahlardan çıkan kurşun bile bunu aşamıyordu. Genç kız Arda'ya döndü. ''Bunu nasıl başardın?''
Arda dağılmış saçlarını gururla geri attı. ''Landa'nın yardımıyla bu hançeri yaptık. Sadece bir düşünceydi yaparken işe yaracağını bile bilmiyordum ama oldu.'' Hedef tahtasına saplanmış hançeri çekip aldı ve Neyila'ya uzattı.
Neyila hançeri alarak elinde tarttı. ''Olması gerektiğinden daha hafif.''
''Hançeri yaparken dövmek için Landa'nın rüzgârını kullandık ve bir şekilde ısı değişimlerine bağlı o rüzgârın içine hapsolduğunu düşünüyorum.'' Genç adam hançeri aldı. ''Küçük bir rüzgâr kalkanı oluştur.''
Neyila denileni yaptığında avucunun içinde rüzgâr dönmeye başladı. Arda hançerin ucunu yaklaştırdığında mıknatısın zıt kutuplarının birbirini itmesi gibi hançerin yaklaştığı yerde rüzgâr kalkanında bir çatlak oluştu ve hançer yaklaştıkça boyuyla orantılı büyüdü. ''İşte böyle kendine geçebilecek bir yol açıyor.''
Derina ''Bu muhteşem.'' dediğinde gözleri parıldıyordu.
Landa ilk defa konuştu. ''Evet, ama bunu kurşunlara yapamadık. Sadece hançer ve kılıç. Kısacası bir savaş olacaksa bu insanoğlunun kılıçlarıyla ve Rin halkının üstün güçleriyle olacak. Haksız bir savaş.''
''Doğru ama bu bir gelişme.'' Arda umudunu kaybetmemişti.
''Bundan daha fazla üretin. Ne gerekiyorsa biz temin ederiz.'' Neyila kapıya yöneldi. ''Artık gitmeliyim. Derina çıkışa kadar bana eşlik eder misin?''
Derina başıyla onaylayıp genç kızın arkasından çıktı. Dış kapıya doğru yürürlerken Neyila fısıltıyla konuştu. ''Koruyucu dün törene geldiğinde yanında bir henn vardı. Biraz soruşturdum. Kendi bilincine sahip bir henn ve Koruyucu'nun yardımcısı konumuna getirilmiş.''
''Bu imkânsız. Buna dair dedikodular vardı ama ihtimal vermemiştim.'' Derina düşünceyle tırnağını yemeye başlamıştı.
Neyila adımlarını durdurdu ve yanındakine döndü. ''O kızı yanımıza çekmemizin bir yolunu bulmalıyız. İçerdeki adamımdan aldığım haberler çok garip. İçerde yaralı yatan çıkıntı, o henn ve küçük bir çocuk hepsi aynı grupla gelmiş.''
Derina sırtını ve bir ayağını arkasındaki duvara dayayıp kollarını göğsünde birleştirdi. ''O çıkıntıyı kurtarmak istemen bu yüzden miydi?''
Başını evet anlamında salladı. ''Koruyucu eğer o henni yanına aldıysa bunun bir sebebi var. Bir şeyler planlıyor Derina ve bu her neyse önleyemezsek amacımıza ulaşamadan yok olup gideriz. Saçma biliyorum ama küçükte olsa bir ihtimal belki bu çıkıntı o henni tanımıştır.''
''Neyila bu imkânsız hiçbir henn bir diğeriyle konuşmaz bu yasak biliyorsun. Biz konuşmayı denesek? Kendi bilincine sahipse böyle bir yerden neden kurtulmak istemesin ki?''
''Çok tehlikeli. Koruyucu eğer dışarı çıktıklarında bile yanında getirebiliyorsa bu onun üzerinde hükmü olduğu anlamına gelir. Henn kendi bilincine sahip ama yine de bir henn.''
Derina yaslandığı duvardan ayrıldı. ''Bunu daha geniş zamanda konuşalım. Şimdi git ve aile tanışman için hazırlan.'' Eliyle arkadaşının omzuna vurdu. ''Yardım ister misin? Seninle kuaföre gelebilirim.''
Neyila gözlerini devirdi. ''Ah evet, lütfen benimle gel hatta önce gidip alışveriş yapalım olmaz mı? Şimdi ne giyeceğim? Olamaz! Müstakbel kocam beni beğenmeyecek.'' derken gülüyordu.
''Artık evlendiğine göre bir de çocuk yaparsın. Bizi de unutursun.''
Genç kız Derina'yı hafifçe itti. ''Evliliğe konsey zorluyor biliyorsun ve asla bu savaştan vazgeçmem. Hem evleneceğim adam genel fabrikada işçiymiş belki çaktırmadan gelen hennlerle ilgili bir şeyler öğrenebilirim de bir işimize yarar.'' Dış kapıdan çıkarken arkadaşına son kez baktı. ''Benimle dalga geçmek yerine sen kendine yan evliliğin için son bir senen kaldı.''
Derina yalancı bir öfkeyle ayağını yere vurduğunda arkadaşı gülerek kaçıp gitmişti.
Neyila evin yolunu tuttuğunda düşünceliydi. Bu evlilikten kurtulmasının bir yolu olmadığını biliyordu. Kocası olacak adamı tören zamanına kadar hiç görmemişti. Ailesini de tanımıyordu. Tek bildiği fabrikada işçi olduğuydu. 'Neyse yüksek statüde olmaması iyi oldu.'' diye düşündü. 'Fazla zeki değildir ve kolayca kandırırım. Hem onun sayesinde belki fabrikaya da sızabilirim.''
Eve geldiğinde anahtarını unuttuğunu fark etti ve kapıyı tıklattı. Evin henni gecikmeden kapıyı açınca içeri girdi. ''Tatlım,'' diyen annesinin sesi giyinme odasından geliyordu.
Giyinme odasına ilerleyip kapıya dayandı. ''Efendim.''
Annesi kıyafetlerin birini giyip birini çıkarıyordu. ''Birazdan baban gelecek, gideceğiz. Sen eve yeni geliyorsun ve hazır değilsin.''
''Benim yerime sen hazırlanıyorsun. Bence yeterli.''
Elindeki turuncu kıyafeti geri bıraktı ve yeşil olanı aldı. ''Bugün şikâyet istemiyorum küçükhanım. Bu senin için önemli bir gün ve biraz heyecanlansan iyi olur.''
Neyila sıkıntılı zamanlarda yaptığı gibi saçını parmağına dolamaya başladı. ''Birkaç yaşlı bir araya gelip bana sormadan benim adıma evlilik kararı alıyor ve ben de uymak zorunda kalıyorum, neden?''
Annesi elbiseyi kenara bırakıp kızına yaklaştı ve yanaklarını avuçları içerisine aldı. ''Bunu yapmak zorunda olduğunu biliyorsun. Unutma, bazen gelecek için şimdiyi feda etmek gerekir.''
Genç kız annesinin ne söylemek istediğini biliyordu ve bunu yapmalıydı. Annesi elinden tutup odaya çekti ve askılıkta asılı kırmızı bir elbiseyi aldı. ''Bence bu akşam için bu sana çok yakışacak.'' Elbiseyi kızının kollarına bırakıp odadan çıktı ve çok geçmeden elinde kutuyla geri döndü. ''Bu da müstakbel kocanın evlilik hediyesi.''
''Anne yapma,'' diyen geç kız sinirden ağlamak üzereydi.
Annesi onu dinlemeden kutunun kapağını açtı içinde yedi farklı renkte saat vardı. ''Babanla gökkuşağını temsilen bu renkli saatleri aldık. Hayatınız böyle renkli olsun diye.''
Genç kız dayanamayarak yere çöktü ve ağlamaya başladı. ''Ben evlenmek istemiyorum.''
Annesi saat dolu kutuyu kenara bırakıp kızının başucunda durdu. ''Neyila, ayağı kalk.'' Sesi otoriterdi. Genç kız gözyaşlarını silip ayağı kalktı. ''Şimdi bu evliliğe karşı çıkarsan ne olacak? Konsey cezanı kesecek ve belki de seni bir henne çevirecek. İstediğin bu mu? Seni bunun için mi yetiştirdim? Diğer kızlar gibi bu evliliğe meraklı ve mutluymuş gibi yapacaksın. Anlaşıldı mı?''
''Özür dilerim Efendim.'' Neyila sessizce kırmızı elbiseyi aldı ve hazırlanmak için odasına gitti. Rol yapması gerekiyorsa yapacaktı. Elbiseyi giyip, ayağına siyah topukluları geçirdi ve saçlarını hafif dalgalı bir model verdi. Son olarak makyajını da yaptığında dış kapının sesiyle babasının geldiğini anladı.
Aynada kendine bakıp yüzüne şapşal bir gülümseme ekleyip odadan çıktı ve doğruca gidip babasına sarıldı. ''Hoş geldin.'' dediğinde babası gördüğüne memnundu. Rin halkı kurallara bağlı olmakla birlikte bundan mutluluk duyuyordu.
''Hepiniz hazırsınız. Ben de üzerimi değişeyim hemen çıkalım.''
''Tamam, ama çabuk ol.'' Neyila sahte heyecanına devam ediyordu. Babası onun bu hâline inanmış olarak giyinme odasına gitti.
Çok geçmeden hep beraber evden ayrılarak müstakbel kocasının ailesinin evine doğru yola çıktılar. Yemek yiyip tanışılacak ve sonrasında evlilik gerekleri konuşulacaktı. Neyila'nın sevindiği tek şey konseyin evlilikten sonra kalmaları için verdikleri evin ailesine yakın bir yerde olmasıydı.
Eve vardıklarında derin bir nefes alıp yüzüne daha önce yaptığı gibi şapşal bir gülümseme yerleştirdi ve kapıyı açan henn ile içeri girdiler. Salonun girişinde kendilerini karşılayan aileye baktı. Kiell'i tören günü görmüştü ve sonrasında bu ilk görüşüydü. Bileğindeki bileklik ağır gelmeye başlamıştı ama belli etmemek için rolünü oynamaya devam ediyordu. Anne ve babası oldukça şık giyinmişti. Kültürlü oldukları duruşlarından okunuyordu.
Evin babası eliyle salonu gösterdi. ''Buyurun içeri geçelim.''
Salona geçip karşılıklı koltuklarda oturdular. Aileler birbiriyle kaynaşırken genç kız hiç konuşmuyordu. Kiell'in üzerindeki bakışlarının farkındaydı ve göz göze gelmemek için başı öne eğik bekliyordu. Muhtemelen bu duruşu dışarıdan utanan bir genç kız izlenimi veriyordu ki bu da işine geliyordu.
Evin henni içeri girdiğinde adının Gayla olduğunu öğrendiği evin hanımı ayağı kalktı. ''Yemek sofrasına geçelim muhabbetimize orada devam ederiz.'' deyince hep beraber kalktılar ve yemek odasına doğru ilerlediler.
Yemek masasının etrafındaki yerlerini aldıklarında iki aile yeni çifti karşılıklı oturtmuştu. Henn sessizce yemekleri servis ederken genç kız bu gecenin bitmesini diliyordu. Aileler kendi muhabbetinde kaybolmuşken Kiell genç kıza doğru eğildi. ''Sizinle konuşmaya fırsatımız olmadı.''
Neyila sahte gülümsemesini yerleştirdi. ''Maalesef, ama önümüzde konuşacak bir ömrümüz var.'' Bu sözlere karşısındaki güldü.
''Evliliğe karşı olmadığınızı bilmek beni mutlu etti.'' Kiell genç kızı beğenmişti ve bunu belli etmekten kaçınmıyordu.
''Neden karşı olayım ki? Konsey bizim için en iyi olanı bilir ve bizi birbirimiz için uygun bulmuşsa bu sizinle mutlu olacağım anlamına gelir.'' Yüzündeki gülümsemeyi silmeden yemeğinden küçük bir lokmayı ağzına attı.
''İzniniz olmadan hakkınızda küçük bir araştırma yaptım. Bir fabrikada çalışıyormuşsunuz.''
Neyila içinden yükselen kusma isteğini bastırdı. ''Evet, giyecek fabrikasında işçiyim. Siz de genel fabrikada işçiymişsiniz. Peki, tam olarak hangi bölümdesiniz?''
Kiell çiğnediği lokmayı yavaşça yuttu. ''Fabrikada çalışan hennleri denetliyorum.''
''Alışkınları mı?''
''Evet.'' Genç adam boşalan içki bardağını kaldırdı. ''Henn!'' dediğinde henn gözlerini devirerek sessizce boşalan bardağı yeniden doldurdu. ''Sizli yerine senli konuşabiliriz bence.'' Neyila sessiz kalarak yemeğine odaklandı.
''Neyila'cığım evlilik için bizden istediğini öğrenebilir miyiz?'' Gayla Hanımın sesiyle Neyila düşüncelerinden kurtuldu. Bu da bir diğer adetti. Evlenecek kız damadın ailesinden evlilik için bir hediye isterdi. Neyila bir süre düşünür gibi göründü ama aslında kararını çoktan vermişti.
''Henninizi istiyorum.'' dediğinde annesi dışında odadaki herkes bu istek karşısında şaşırmıştı. Bir tek annesi kızı bir şeyi kararlılıkla istiyorsa bir sebebi olduğunu bilirdi.
Galya Hanım içkisinden bir yudum aldı. ''İstediğin buysa tabii ki canım ama hennimiz bize de yeni geldi henüz acemi konsey yeni evlendiğiniz için size daha tecrübeli birini verecektir.''
''Evlilik hediyesi olarak henninizi istiyorum. Başka bir isteğim yok.'' Genç kızın kararlılığı karşısında Kiell araya girdi.
''Sorun değil anne konseyle konuşurum bize verilecek henn buraya gelir buradaki hennde Neyila'nın istediği gibi yeni evimize gelir.''
Genç kız müstakbel kocasına gülümsediğinde genç adam uzanarak elini tuttu. ''Bu kadar kolay mutlu olabilen bir eşe sahip olduğum için memnunum.''
Neyila elini geri çekmek isteğiyle savaşarak gülümsemeye devam etti. Kiell göründüğü gibi değildi bunu hissediyordu. Başlarda zeki olmadığını düşündüğü bu adamın gözlerinde tam okuyamadığı bir acımasızlık vardı ya da sevemediği için böyle görmek istiyordu.