Güneş gökyüzünde yükselirken yaşayan tüm canlılar kendi yaşam savaşları için uyanmaya başlamıştı. Bir tek Alçin bu savaşı uyumadan veriyordu. Gecenin ruhunu dolduran korkusu içinde kıvranırken yorgunluktan şişmiş gözlerle pencereden içeri dolan gün ışıklarına bakıyordu. Elleri umutsuzca kulaklarındaydı ama duyduğu sesi engelleyemiyordu. Ailesine yaşattıklarının bedelini böyle mi ödeyecekti?
Yataktaki örtünün kıpırdanışıyla uyanan genç adama baktı. Çoktan yaşadıklarına onun sebep olduğunu unutmuştu. Tek istediği bu ıstıraptan kurtulmaktı. Koruyucu yataktan kalkıp pencereye doğru ilerledi ve açarak temiz havayı içine çekti. Adımları genç kıza yöneldi ve başucunda durdu. Bu acıyı artık sonlandırmanın vakti gelmişti. Elini uzattığında genç kız tereddüt etmeden bu eli tutarak titreyen güçsüz ayaklarının üzerine kalktı ve o anda duyduğu melodi son buldu. Özgürlüğe kavuşan ruhu rahatlarken tüm gecenin yorgunluğu olduğundan daha ağır çöktü bedenine ve güçsüz ayaklarına kararmaya başlayan gözleri eşlik edince ayakta durabilmek için tuttuğu ele daha sıkı sarıldı.
Koruyucu soğukkanlılığını koruyordu. Genç kızın yüzüne düşen saçlarını geri itti ve kulağına doğru eğildi. ''Neden gerçekleri anlatıp ruhunu esaretimden kurtarmıyorsun?''
Duyduğu sözlerle tuttuğu eli bırakıp bir adım geri atınca düşmemek için duvara dayandı. ''Bahsettiğin gerçeklerin ne olduğunu bilmiyorum.'' derken sesi titriyordu.
''Buraya geliş amacın ne Henn?''
Genç kız kaçıp gitmek istiyordu. Güç aldığı duvardan ayrılıp adım atmayı denediğinde düşmekten kurtaran son anda belinden tutan el oldu. Odada esmeye başlayan rüzgârla Koruyucu gözlerini kapadı. İlk gün duyduğu melodi bir kez daha kalbinde uğulduyordu. Bugüne kadar duyduğu en güzel melodiydi ama canını yakıyordu. Düşmemesi için belinden kavradığı güçsüz henni düşünmeden fırtınasına hapsetti.
''Bunu nasıl yapıyorsun?'' Öfkeyle irileşmiş gözleri, hızlı nefes alışlarıyla kalkıp inen burun kanatları duyduğu melodinin verdiği acıyla aynı ritimde ilerliyordu.
Alçin bedeninde hissettiği acıyla ve alarma geçen zihniyle hissettiği güçsüzlüğü unuttu. ''Neyi, nasıl yapıyorum? Yeter, söylediğin hiçbir şeyi anlamıyorum.'' Ağlamamak için dudağını ısırdı ve gözyaşlarını akmadan geri itti. Daha fazla kendini küçük düşürmek istemiyordu.
Genç kızın boğazını saran parmakları sertti. ''Hemen bu yaptığına bir son ver!''
Alçin'in dayanacak gücü kalmamıştı. Boğazındaki ellerin nefesini kesmesi, bütün gece çektiği acı, ruhunun ve bedeninin yorgunluğu hepsi biranda hücuma geçmişti ve dünya ayakları altından kayıp giderken buna izin verdi.
Bilinci kapandığında Koruyucu'nun ruhuna acı veren melodi son buldu. Genç adam elini geri çektiğinde dinen fırtınasıyla birlikte genç kızın bedeni cansız bir yaprak gibi yere devrildi. Burnundan akan kan zemine doğru yayıldı. Koruyucu'da yerdeki bedenin yanına dizleri üzerine çöktü ve az önce duyduğu acının üzerinde kalan son kırıntılarının geçmesi için bekledi.
Derin bir nefes alıp ayağı kalktığında içeri giren yardımcı boş gözlerle kendisine bakan Koruyucu'ya ve sonrasında yerden baygın yatan Henn'e baktı. Bu kız geldiğinden beri kaçan huzurlarından memnun değildi ama suskunluğunu korudu.
Koruyucu kapıya yöneldiğinde yardımcısının yanında durdu ''On dakika içinde gizli servisin başındaki kişiyi toplantı odasında istiyorum.'' Hızla odadan ayrılıp toplantı odasına gitti. Üzerinde hâlâ gece yatarken giydiği kıyafetler vardı ve saç örgüsü dağılmıştı. Kontrolü dışında olan hiçbir olaya tahammül edemiyordu. O bu ülkenin Koruyucu'suydu ve güvenlikleri onun sorumluluğundaydı.
Odadaki rahat koltuğa oturduğunda elindeki bastonunun ucu zeminde düzenli ileri geri hareket ediyordu. Çok geçmeden açılan kapıyla içeri giren adama baktı. Kahverengi gözleri, kısa siyah saçları ve sıradan bir yüze sahipti. Parmağını alnına dayayıp selam veren adam acele çağrılışının nedenini merak ediyordu.
Koruyucu bastonunun ucunu karşısındakine doğrulttu. ''Sana aylar önce bir görev verdim Kiell bana bu konuda sunmak istediğin bir gelişme var mı?''
Kiell başını öne eğdi. ''Üzgünüm Efendim, değerlendirebileceğimiz bir bilgi bulamadık.''
Koruyucu öfkeyle oturduğu yerden kalktı ve karşısındakine yaklaştı. ''Fabrikama kadar girdiler, nasıl yaptıklarını dahi anlamadığım şeyler oluyor ve sizler hiçbir işe yaramıyorsunuz. Bana kim olduklarını bulun aksi hâlde ekibinle birlikte geleceğiniz o hennlerle aynı olacak.''
''Bilgin'e düzenlenen son suikasttan sonra bir girişimleri olmadı. Saklanabilecekleri her yeri aradık ama bir sonuca ulaşamadık.''
Söylenen her sözle Koruyucu daha da öfkeleniyordu. ''Duymak istediğim şey başarısızlığınızın mazeretleri değil bunu yapanların isimleri Kiell hatta isimleri yerine doğrudan kendilerini istiyorum.''
''Emredersiniz Efendim.''
Koruyucu eski yerine geri dönüp oturduğunda bakışları karşısındakinin üzerindeydi. ''Çok yakında tekrar harekete geçecekler bunu hissediyorum ve hedefleri doğrudan bu fabrika olacak. Dış dünyadan son gelen hennler arasında birçok kusurlu çıktı. Hepsini inceleyin, gerekirse takip edin ama bu gizlilik içinde olacak. Senin gerçek işini kimler biliyor?''
Kiell az önceki korkusunu bir kenara bıraktı. ''Siz, Yüce Bilgin, yardımcınız. Gerçekte kim olduğumu ekibimde bilmiyor, ayrıca ekibimde çalışanlar da birbirini tanımıyorlar kim olduklarını sadece ben biliyorum.''
Koruyucu bastonunun ucunu yere bastırdı. ''Güzel, gerekirse birkaç adamını henn eğitimlerinin yapıldığı alanda görevlendir gizlice gözlem yapsınlar. Eğer, fabrikaya girmek istiyorlarsa içeriden yardıma ihtiyaçları olacak. Gerekiyorsa henn gibi davranıp içlerine sızsınlar.'' Bir kez daha oturduğu yerden kalktı. ''Eğer bu işi beceremeyeceksen hemen şimdi söyle.''
Kiell omuzlarını dikleştirdi. ''En kısa sürede bunu yapanlar önünüzde diz çökecek Efendim.''
''Güzel.'' Genç adam toplantı odasından çıkıp odasına yöneldi. Günlük işleri üzerindeki kıyafetlerle yapamazdı.
İçeri girdiğinde gözleri yerde yatan genç kıza kaydı. Yanından öylece geçip gitmek istese de nedenini bilmediği bir şekilde bunu yapamadı. Zayıf bedeni kucaklayıp kenardaki kanepeye taşıdı ve yardımcısının garip bakışları altında banyoya yöneldi. Hızlıca duş alıp temiz kıyafetlerini giydi ve saçları tekrar örüldüğünde kahvaltısını yapmak için hazırlanan masaya ilerledi ve sandalyeye yerleşti.
''Bugünkü planda neler var?''
Yardımcı hemen açıklamaya başladı. ''Bugün on yaşına giren beş çocuk var. Onların isimlerini vermelisiniz.''
''İsimlerini belirlediniz mi?''
''Efendim, bunun için sizin yıldızları okumanız gerekir.''
Koruyucu bir üzüm tanesini ağzına atıp arkasına yaslandı. ''Alt tarafı bir isim bu kadar abartmayın. Siz belirlemediyseniz o an aklıma gelen ilk isimleri söyler bir de gelecek uydururum olur biter.''
''Ama o yıldızlar sayesinde Koruyucu oldunuz ve sizden sonraki Koruyucu yine o yıldızlar sayesinde seçilecek.''
Genç adam yardımcısının gözlerinin içine baktı. ''Ben hep Koruyucu'ydum. Bunun öncesi hiç olmadı.''
Bu sözler üzerine yardımcı söylediği sözün hata olduğunu fark etti. ''Siz hep Koruyucu'ydunuz haklısınız ama sizden sonrası için biri seçilmeli.''
''Zamanı geldiğinde seçerim. Planda başka neler var?''
''Yaşları gelen gençler arasında konsey eşleştirmeleri yaptı ve bugün onları açıklayacak. Törende bulunmanız gerekiyor.''
''Sıkıcı evlilik işleri.'' Gözlerinin devirerek sandalyesinden kalktı. ''Çıkabilirsin.'' dediğinde odadan ayrılan yardımcının ardından koltukta yatan genç kıza yaklaştı ve ayak ucuna oturarak saf görünen yüze baktı. Çillerini garipsemişti. Çok fazlaydı ama yine de güzeldi. Kalbinde dönmeye başlayan rüzgârla eli yumruk şeklini aldı. ''Bunu baygınken bile başarıyorsun. Ama nasıl?''
Koruyucu ilk önce isimlerin verileceği törene katıldı. Karşısında duran çocuklara aklına gelen ilk isimleri söyleyerek birer gelecek uydurdu. Kimine gelecekteki Rin çocuklarını aydınlatacak iyi birer öğretici olacağını söylerken kimisine halkının rahatlığı için iyi birer gelecek kurulmasına yardım edeceğini söylüyordu. Yalanları rahatlıkla sıralayıp elinden geldiğince töreni erkenden bitirdi. Ailelerin beklentilerinin farkındaydı herkes yeni Koruyucu'nun ortaya çıkmasını ve bunun kendi çocukları olmasını istiyordu ama genç adam bundan kaçınıyordu. Yeni Koruyucu demek sürekli yanında taşıması gereken yük demekti. Uğraşması gereken bu kadar işi varken bir çocukla ilgilenemezdi.
Kendisi bir Koruyucu tarafından eğitilmemişti o hep Koruyucu'ydu ve bu diyardan gitmesi gerektiğinde eğer yıldızlar gerçekten güce sahipse yeni Koruyucu kendiliğinden ortaya çıkacaktı, inancı bu yöndeydi.
Arabasına bindiğinde bir sonraki tören için yola çıktığında bu defa ona yeni henn ve yardımcısı eşlik ediyordu. Yanındaki yardımcısı konseyin belirlediği kişilerin fotoğraflarını göstererek isimlerini söylüyordu. Bir sonraki resme geçtiğinde Kiell'in resmi belirdi.
Sadece yardımcısının duyabileceği bir melodiyle konuştu. ''Bu listede onun olduğunu biliyor muydun?'' Yardımcı şeffaf ekranı eline alıp görüntüye daha dikkatle baktı.
Yardımcı başını olumsuz anlamda salladı ve yine hennin duymaması için melodisiyle cevap verdi. ''Haberim yoktu. Eğer isterseniz iptal edelim.''
Genç adam elini sallayarak son melodisini gönderdi. ''Hayır, kimliğini açığa çıkaracak hiçbir harekette bulunmayın. Zamanı geldiyse herkes gibi o da evlenecek.'' Diğer görüntülere hızlıca göz gezdirip ekranı kapadı ve arkasına yaslanıp yanlarından geçip giden yolu seyre daldı. İnsanlar arabayı görünce uzaklaşana kadar selam veriyorlardı, içlerinden birkaç çocuk neşeyle bağırıp el sallıyordu. Hepsi Koruyucu'larını seviyor ve saygı duyuyordu.
Alçin neden bu arabada olduğunu ve nereye gittiklerini bilmiyordu. Aklı da ruhu kadar karmaşıktı. Artık gördüklerini mantığına sığdırmaya çalışmıyordu ve ne söylenirse onu yapıyordu. Gece yaşadığı ıstırabı bir kez daha yaşayamazdı. Buna dayanacak gücü yoktu. Tören alanına girdiklerinde genç adam arabadan dışarıya adımını atınca etrafını saran insanların kendisine dokunmasını engelleyen korumalarıydı. Yardımcı kulağına eğilip fısıldadı. ''Onlarla biraz sohbet edin.''
Bu durumdan nefret etse de yüzüne yansımayan duyguları tüm hislerini sır olarak saklıyordu. Halkına karşı acımasız değil merhametli olmalıydı. Yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip sorulan sorulara kısa cevaplar verdi ve kendisinden beklenmeyecek bir şekilde korumalarının arasından sıyrılıp yanına gelen küçük çocuk pantolonunu çekiştirince sinirlenmek yerine yanında diz çöktü ve ufaklığın ellerini tuttu.
Tüm Rin halkı bu manzarayı hayranlıkla izliyor ve bu kadar anlayışlı ve merhametli bir koruyucuları olduğu için kendilerini şanslı görüyordu. Bu manzaraya tiksintiyle bakan sadece bir kişi vardı. Tüm insanların bu adama olan sevgileri ondan kusma isteği uyandırıyordu. Herkese acı çektiren oydu. Yaşadıklarını net olarak hatırlıyordu tüm bu kalabalık bunun nasıl farkında değildi.
Kalabalık artarken istemsizce eli saçlarına uzandı ve bir tutamını alnına düşürerek damgayı kapattı. Görülmesini istemiyordu çünkü damgalanacak bir köle değildi. Koruyucu ufaklıkla konuşmasını bitirip kalkarken esen rüzgâr saçlarını geri savurup alnını ortaya çıkarırken genç adamın korkunç bakışları kısa bir an gözlerine kilitlendi. Bu 'ne yapmaya çalıştığını biliyorum.' Bakışıydı ve bir kez daha eli saçlarına gitmeye cesaret edemedi.
Kalabalığı yararak törenin yapılacağı binaya girdiler. İnsanlar çoktan içeride toplanmıştı. Koruyucu konuşma yapmak için öne çıkarken yardımcı genç kıza yaklaştı. ''Burada bekle.'' Alçin söylenene uyum sağlarken yardımcı Koruyucu'nun yanındaki yerini aldı.
Tören başladığında Koruyucu ezberindeki isimleri tek tek söylüyordu ve eşleşen çiftler ayağı kalkarak öne çıkıyordu. Genç adam gelen çiftlerin bileğine onlar için özel olarak yapılmış bileklikleri takıyordu. Bu çiftler için geriye kalan tek adım ailelerin tanışması ve evlenmeleri oluyordu.
Son olarak sıra Kiell'e geldiğinde koruyucu diğerinin ismini söyledi. ''Neyila.''
Neyila ayağı kalkıp Koruyucu'nun önüne geldiğinde yanında beliren adama baktı. Beklediği kadar çirkin değildi ama çokta yakışıklı değildi. Bileklerine bağlanan bilekliklerle istemediği bir evliliğe mahkûm olduğunu biliyordu.
Biten törenle üçlü arabadaki yerini almış fabrikaya dönüş yoluna geçmişti. Gün içerisinde sadece iki törene katılmış olsa da gün bitmiş gökyüzü kararmıştı. Fabrikanın önünde duran arabayla Koruyucu yardımcısına açılan kapıyı gösterdi. ''Fabrikaya dönüp dinlenmeye çekilebilirsin.''
Yardımcı yeni bir şaşkınlık içine girdi. ''Efendim, siz?''
''Başka bir yere uğrayacağım yapılacak işlerle diğer yardımcı ilgilenir.'' Yardımcı genç adamı sinirlendirmemek için arabadan inip sessizce fabrikaya girdi. Bu yapılanı kendisine hakaret gibi görse de sadece susuyordu.
Koruyucu kapıyı kapatıp şoföre seslendi. ''Çakıltaşa gidelim.''
Araba harekete geçtiğinde genç kız korkuyla cam kenarına sinmişti. Yardımcının olmaması onu geriyordu. Tek başınayken ne yapacağını bilmiyordu. Uzun süre sessizce yol aldıklarında sarsılarak durdular.
Koruyucu arabadan inip şoföre gitmesini ve çağırana kadar dönmemesini söyledi. Taşlı yolda ilerlerken genç kızda onu takip etti. Geldikleri yerde sadece ay ve yıldızların ışığı vardı. Kendi dünyasında yıldızlar bu kadar parlak ve berrak değildi. Ayaklarının altında ışıl ışıl bir şehir uzanıyordu. Evler belli bir düzen içerisindeydi ve ışıkların simetrisi bir bal peteği gibi kusursuz görünüyordu. Yer tamamen küçük çakıl taşlarıyla doluydu. Manzaraya o kadar dalmıştı ki geldiklerin yerin bir uçurum kenarı olduğunu anlaması biraz uzun sürdü. Kenarlarda ağaç dallarından yapılmış doğal korkuluklar vardı.
Genç adam korkuluğa yaklaştığında genç kızda ona eşlik etti. ''Önünde uzanan şehri görüyor musun?'' Genç kız bunun soru olmadığını biliyordu ve kendisinden beklenen bir cevap olmadığı için sessiz kaldı. ''Bu gördüğün şehir ve buradan görünmeyen ama burası gibi olan diğer şehirler hepsi benim kontrolümde ve halkım ya da ülkeme tehdit oluşturanı asla affetmem.''
Genç kız gördüğü manzaranın verdiği rahatlıkla korkusunu unutmuştu. ''Burada bir tehdit varsa bu da senin ve diğerlerinin bana yaptıkları.''
Genç adam sakindi. Kolunu korkuluğa dayayıp yanındakine döndü. Elindeki bastonu durmadan çeviriyordu. ''Senin o işbirliği yaptıkların benim için bir tehdit ve bana onların kim olduğunu söylemezsen onlardan daha fazla acı çekeceksin.''
Alçin sıkıntıyla elini alnına vurduğunda henüz iyileşmemiş damganın yarası sızladı ve acıyla gözlerini yumdu. Bunu fark eden Koruyucu yaranın üzerindeki eli çekti ve oluşturduğu melodinin rüzgârı yarayı usulca okşayarak acıyı azalttı. ''Gerçekleri söyle Henn çekeceğin acılar yerine sana sonsuz rahatlık vereyim.''
Genç kızın eli genç adamın elinin içindeydi. Hissettiği korkuya rağmen eli sıcacıktı ve kalbine huzur yayıyordu. Gözünden düşen yaş yorgunluktandı. Yaşadığı her şey onu yormuştu. Genç adamın gözlerinin içine baktı. ''Gerçekten neden bahsettiğini bilmiyorum. Neden buradayım, buraya nasıl geldim ve kime yardım etmekle suçlanıyorum, bunların hiçbirine verecek cevabım yok.''
''O zaman yaptıklarını nasıl yaptığını açıkla.''
Alçin gözlerini kapadı. Kapalı göz kapaklarına rağmen yaşlar hızla akmaya devam ediyordu. ''Ben bilmiyorum.'' Günlerdir omuzlarını ezen yükten artık kurtulmak istiyordu. Nerede olduğunu ve karşısındakinin kim olduğunu unutmuştu. Kollarını Koruyucu'nun beline dolayıp başını göğsüne dayadı ve omuzları akan gözyaşlarıyla şiddetle titremeye başladı. Genç adam beklemediği bu hamle karşısında hareketsiz kaldı. Hayatında hiç kimse ona sarılmamıştı hatta değil sarılmak bu kadar yakınlaşmamıştı bile. Kalbi bir kez daha o melodiyle doldu ama bu defa acı vermiyordu. Daha önce hiç hissetmediği bir duyguyla dolmuştu. Gözlerini kapayıp ruhunu dolduran duygunun akıntısına kapıldı.
Bu hissettiği neydi? Henn bunu bilerek mi yapıyordu? Gözlerini geri açtığında melodiden kurtulmak için genç kızı iterek kendisinden uzaklaştırdı ve anında melodi son buldu. ''Bunu yapmaktan vazgeç.''
Genç kız itildiğinde gelen güçle yere düşmüştü. Dizlerine ve ellerine batan çakıl taşlarının verdiği acıya aldırış etmedi. ''Neyi yapmayayım? Çektiğim bu kadar acının içinde ağlamamı mı yasaklayacaksan?''
Koruyucu bastonunu sertçe yere vurdu. ''Bundan bahsetmediğimi biliyorsun.'' Cevap vermesine izin vermeden arkasını dönüp uzaklaşmaya çalıştığında genç kız düştüğü yerden hızla kalkıp önüne geçti.
''Kaçıp gidemezsin konuşacağız ve bana inanacaksın.''
Genç adam genç kızın kolunu tutup kendine yaklaştırdı. ''Gerçekleri anlatana kadar bu acıları çekeceksin Henn ve ben her anından zevk alacağım.''
''Bilmediğim bir gerçeği sana anlatamam.''
Koruyucu karşısındakini dikkatle izliyordu. Yaptığı her hareket, kullandığı her mimik, dudaklarından çıkan her söz... Bilmediği söylüyordu ve ne kadar aksini ısrar etse de bir tarafı bunun doğru olduğuna inanıyordu. Anlamadığı tek şey o melodiyi nasıl oluşturduğuydu. Eğer, gerçekten onlarla bir bağlantısı yoksa bunu yapabilmesi bu ilkel canlının henüz farkında olmadığı özel bir gücü müydü? Bir insanoğlu bu şekilde evrimleşebilir miydi? Birçok farklı olasılık vardı. Ya onlar bu henni kendi amaçları için habersizce kullanıyorsa? Hastanede ya da eğitim alanından kimsenin haberi olmadan yaptıkları bir şey varsa. Düşünmekten başına saplanan ağrı gittikçe artıyordu. Ve en önemlisi neden melodisi onun sesinden farklıydı?
Buraya gelmesinin amacı buydu. Geniş bir alanda sadece ikisi vardı bu melodi bir başkası tarafından oluşturulup uzaktan gönderilseydi bunu bu uzaklıktan anlardı. Araya giren mesafeler melodilere farklı bir ton ekliyordu ve bunu anlamak çok kolaydı ama az önce duyduğu melodi yakındı hem de olması gerekenden daha yakındı.
Sesi ve melodisi her zaman duyduğu gibi birbirinden farklıydı ama onunla bağlantılıydı bunu hissetmişti ve fark ettiği bir diğer şey ise melodinin ruhuna yansıttığının genç kızla bağlantılı olmasıydı. O acı çekiyorsa kendi de çekiyordu, o huzurluysa kendi de huzur buluyordu. Ona çektirdiği tüm acılara rağmen neden ağlarken kendisine sarılıp huzur bulmuştu? Bir başkasının yakınında durmasından bile nefret ederken neden sarılması onu rahatsız etmemişti?
Hissettiği melodi bu defa canını yakmadı ama yine de rahatsız ediyordu. ''Bundan vazgeç.'' dedi ama genç kız bunu duyacak bir durumda değildi. Melodi yavaşça dindi ve son buldu. Genç adam yüzünü elleri arasına aldı. Bildiği tüm doğrular sınanıyor gibiydi. Sıradan bir insanoğlu kendilerine ait melodiyi nasıl kullanabilirdi? Bunun bir nedeni olmalıydı? Bu kesinlikle onların işi olmalıydı ve buna bir son vermesi gerekiyordu.