Yemekler yendiğinde ailelerin ısrarıyla iki genç birbirlerini daha yakından tanımak için yürüyüşe çıktılar. İçerinin boğucu havasından sonra açık hava iyi gelmişti.
Genç kız yanındakinin uzattığı kolu geri çeviremeyip yavaşça kolunu doladı ve yürümeye devam ettiler. Aralarındaki boy farkı yok denecek kadar azdı. Bu yürüyüşü fırsata çevirmek istiyordu. ''Törende Koruyu'cunun yanında henn vardı ama yardımcıları hep Rin halkından olmuyor mu?''
''Meraklısın.''
Omzunu silkti. ''Bütün gün fabrikada olduğun için bilmeyebilirsin ama herkes bunu konuşuyor.''
Genç adam adımlarını yavaşlattı. ''Koruyucu bizim için en doğrusunu bilir. Eğer yanına normal bir henn aldıysa bu olması gerektiği içindir.''
Neyila istediğini öğrenemeyeceğini fark edince sadece ''Haklısın.'' Demekle yetindi.
''Yaşayacağımız evi gördün mü?''
''Hayır.'' Evlenip yaşayacağı ev genç kızın umrunda değildi. İçinde mutlu olmayacağı bir evi merak etmek için bir nedeni yoktu.
''Hadi gidip bakalım.'' Genç adam adımlarını hızlandırdığında yanındaki de ona uyum sağladı.
Çok geçmeden eve vardıklarında kapıyı açıp içeri girdiler. Elektrik düğmesini açtıklarında mavi mobilyalar ışıldadı. Çok yakında bu evde bu adamla bir başına kalacaktı.
Kiell elini koltuğun kenarında gezdirdi. ''Hediye olarak henni istemenin bir nedeni var mı?''
''Efendim?'' genç kız bu soruya hazırlıksız yakalanmıştı.
''Hediye olarak neden henni istedin?'' Genç adam koltuktan uzaklaşıp odanın içinde yürüyerek pencerenin önünde durdu.
Neyila umursamaz gibi görünmeye çalışarak ''Hizmetini beğendim.'' diye geveledi.
''Hizmetini mi yoksa kendisini mi?''
Neyila şaşkındı. İlk andan beri kibar davranan adamın içinden kıskanç, kötü biri çıkmıştı. ''Sözlerinize dikkat edin. Tanımadığınız biriyle bu şekilde konuşamazsın. Hele ki karınız olacak birine bu şekilde iğrenç sözler söylemeniz çok kaba.''
''Basit bir soruya cevap vermek yerine kendini savunmaya geçmen beni daha çok şüphelendirdi.'' Genç kız kapıya yöneldiğinde kolundan tutan güçlü el engel oldu. ''Soruma cevap alamadım.''
Kolunu çekmeye çalıştı ama başaramadı. ''Canımı yakıyorsun.''
Kiell genç kızı duvarla arasına hapsetti. ''Seninle sadece bir kez konuşacağım Neyila, mutlu olman için her şeyi yaparım ama belli sınırlarım var ve eğer bunu geçecek olursan canını yakarım. Henni istiyorsan sana hediye edeceğim eğer gerçekten hizmetini beğendiğin içinse sorun yok ama beğendiğin şey hennin kendisiyse o zaman söylediğim sınırı aşmış olursun.''
Genç kız kendini birazcık zorlayarak gözünden yaş gelmesini sağladı ve ağlıyormuş gibi iç çekti. ''Sadece hizmetini beğenmiştim ve bizim için güzel yemekler yapacağını, işten geldiğinde bunun seni mutlu edeceğini düşünmüştüm ama sen beni suçluyorsun.'' Kolunu tutan el gevşediğinde dizleri üzerine çökerek yüzünü kapadı ve ağlama numarasına devam etti. ''Beni hiç sevmeyeceksin değil mi? Eğer, istemiyorsan konseye gidip evliliği istemediğimi söylerim ve cezayı üstlenerek seni özgür kılarım.''
Şaşırma sırası Kiell'deydi. Yeni tanışmalarına rağmen karşısındakinin kendisini bu kadar seveceğini düşünmemişti. Genç kızı tutarak kaldırdı ve sıkıca sarıldı. ''Özür dilerim. Beni affedebilecek misin?''
Neyila iç çekerek dudaklarını büzdü ve genç adamın yüzüne baktı. ''Affederim ama bir daha üzmeyeceğine söz verirsen.''
''Söz.''
İki genç elle ele evden ayrıldıklarında ilk durakları Neyila'nın evi oldu. Ailesi çoktan gelmişti. Vedalaşıp eve girdiğinde derin bir nefes aldı. Evleneceği adam onu zorlayacaktı. Arkasından gizli işler çeviremeyeceği kadar zekiydi ama yine de iki gözyaşına kanmıştı. 'Ben ne yapacağım?' diye söylenerek odasına girdi ve elbisesini çıkarmadan kendini yatağa attı.
''Neyila uyan!'' genç kız gözlerini açtığında gün ışığı odayı dolduruyordu. Kırmızı elbisesi yatağın içinde toplanmış poposunu açığa çıkarmıştı.
''Anne, unuttun mu? Evleneceğim için on beş gün izinliyim. Bırak da uyuyayım.''
''Kiell'in ailesi mesaj yollamış. Kiell seni çok beğenmiş ve evliliğin hemen yarın yapılmasını istiyorlar.''
Genç kız uykudan silkelenip doğruldu. ''Şaka mı bu? Ben uzatabildiğim kadar uzatmak istiyorum. On beş gün izin verildiyse bu da on beşinci gün evliliği yapacağım anlamına geliyor.''
''Neyila, baban onay verdi ve karşı taraf hazırlıklara başladı. Yarına kadar eşyalarını toplamış ol. Evliliğin gerçekleşecek.''
''Anne!'' genç kız yalvaran gözlerle annesine baktı ama bu faydasızdı.
''Kalk ve hazırlan.''
Annesi gittiğinde genç kız yüzünü yastığa gömdü. Kâbus gibi bir güne uyanmıştı. Yüzündeki makyajın bulaştığı yastığı yere atıp kalktı ve odadan çıktı. Duş alıp rahatladıktan sonra hızlıca kahvaltı yapıp giyinme odasına geçti ve kıyafetlerini toparlamaya başladı. İç çamaşırlarını ayrı bir bavula yerleştirip köşeye ayırdı ve çok sevdiği kıyafetleri de bunların arasına sakladı. Geri kalan kıyafetleri ayrı bir bavula yerleştirip kapadı. Kapı çalındıktan bir süre sonra evin henni elindeki büyük kutularla odanın girişinde duruyordu. ''İçeri gel.'' dediğinde henn odaya girip kutuları uzattığında gülümseyerek aldı. ''Sen çıkabilirsin.''
Kutuları yere bırakıp üsttekinin kapağını açtı. İçinde açık mavi renkte bir elbise vardı. Üzerine evlilik töreninde giyilen kıyafetlere işlenen uğurlu taşlar işlenmişti. Diğer kutuyu açtığında elbiseye uygun renkte ayakkabı vardı. En küçük kutuda ise takılarla küçük taşları olan bir taç vardı.
Müstakbel kocası bunları bu kadar kısa zamanda alıp göndererek evlenmek için sabırsızlığını dile getirmiş oluyordu. Genelde birçok aile kızlarının kıymetli olduğunu belli etmek için evlilik süresinin son anına kadar beklerdi ama babası teklifi hemen kabul etmişti. Kuralları o kadar seviyordu ki annesinin zıddıydı.
Sıkıntıyla parmaklarını oynatmaya başladığında oluşan melodi rüzgârla havada süzülüp Derina'ya ulaştı ve olanları kısaca anlattı. Derina'dan gecikmeden cevap gelmişti ve fabrikaya bekliyordu.
Üzerindeki bornozdan kurtulup rahat bir pantolon ve tişört giyerek evden çıktı. Fabrikaya geldiğinde çalışanlara selam verip gizli bölmedeki asansöre ilerledi ve eksi üçüncü kata indi. Kapının şifresini girdiğinde kilit hafif bir tik sesi çıkartarak açıldı. Üzerine gelen hançerden son anda yana kayarak kurtuldu.
''Delirdiniz mi? Eğitim odasına gitsenize.''
''Özür dilerim.'' diyen Arda gülümsüyordu. ''Birinin gelmesini beklemiyordum.''
''Onun siniri bize değil evleneceği için.'' Landa yere düşen hançeri alarak Arda'ya uzattı.
''İki yıl sonra aynı karar senin içinde çıkacak Landa o zaman ne yapacaksın? Sevgilin için konseye başkaldıracak mısın?''
''Öfken bu şekilde geçecekse istediğini söyleyebilirsin.'' Landa arkadaşına kızmamıştı. İçinde olduğu durumu anlayabiliyordu.
''Ben sadece,'' diyen Neyila eliyle alnını ovuşturdu.
''Sorun yok.'' Arda genç kıza sarıldığında gergin omuzlar gevşedi. ''Söylediklerin bizi kırmadı Neyila üzüntünü anlıyoruz.''
''Özür dilerim. Sadece süreyi uzatamadım. Yarın evlilik gerçekleşecek.''
Landa ikisine yaklaştı. ''Bu kadar çabuk mu?''
Genç kız sarılmayı bırakıp geri çekildi. ''Maalesef. Her neyse Derina nerede?''
''Seninkinin yanında pansuman yapıyordu.'' Arda Landa'nın omzuna koluna sarıp genç kıza geçebileceği bir yol açtı. ''Sen geç biz de sevgilimle biraz daha birbirimizi yaralayalım.'' Hançerini kınından geri çıkarıp Landa'ya gülümsedi.
Neyila âşıkları arkasında bırakıp revire yöneldi. İçeri girdiğinde Derina özenle yaralı adamın yaralarını temizliyordu. Bakışlarını üzerine çevirip işine geri döndü. ''Bazı yaralarda iltihap oluşmuş. Bu şekilde ne kadar dayanabilir bilmiyorum.''
''Umarım dayanır.'' Neyila kenardaki boş sandalyeye oturdu. ''Delirmek üzereyim.''
Derina yaraya sürdüğü kremlerden sonra üzerini özenle kapadı. ''Dün yaptığı kıskançlıktan mı yoksa kötü kalpli olduğundan mı?''
''Bilmiyorum ama ağlayıp birkaç yalan sıraladığımda hemen inandı ve sabah kapıma evlilik töreni için kıyafetler geldi.''
Yaralının bir yarasını daha kapadı. ''Fabrikada çalışıyormuş. Koruyucu'ya bağlı olması normal ama dikkatli olmalısın. En küçük bir açığını görürse ve gerçek kimliğimizi öğrenirse ihbar etmeyeceğinin bir garantisi yok.''
''Yarından sonra onunla aynı yatağı paylaşacağım. Bundan kaçmamın bir yolu yok.''
Derina son yarayı da kapatıp ellerindeki eldiveni çıkardı. ''Kaçma da zaten. Dünkü oyunundan sonra belli ki onu sevdiğini düşünüyor bu düşüncesini riske atma ki sana güvensin ve sen de işlerine devam edebilesin.''
''Bana ilaç bul.''
Derina arkadaşının bahsettiği ilacı biliyordu ve çok önceden hazırlamıştı. Dolaptan çıkarıp uzattı. ''Bulamayacağı bir yerde sakla. Şimdilik sadece on kutu bulabildim. On ay idare eder sonrası için tekrar bakarız.''
Neyila ilacı alıp cebine attı. ''Teşekkür ederim.'' Bu ilaç hamile kalmasını engelleyecekti ama bunu sadece iki yıl sürdürebilirdi. İki yılın sonunda hamile kalamazsa konsey çiftleri çeşitli tedavilere zorluyordu ve işin sonunda duruma göre evliliği sonlandırıp yeni evliliklere mecbur bırakıyordu.
Yataktan gelen inlemeler konuşmayı böldü. İkisi de aynı anda yaralı gence yöneldi. Gözleri hafif aralanıp geri kapandı. İnlemeler çekilen acının yansımasıydı. ''İhtiyar nerede?''
''Kızı hastalanmıştı. Birkaç gün gelmeyecek.'' diyen Derina ilaç dolabından aldığı ağrı kesiciyi enjektöre çekip yaralı adamın damar yolundan zerk etti.
Aradan geçen on beş dakika sonrasında kapalı gözler bir kez daha açıldı. Bu defa acısı dinmiş gibiydi. Cansız eli yüzüne uzandığında yüzünü kaplayan oksijen maskesini indirdi. ''Ben,'' dedikten sonra sustu. Bedeni yorgundu, güçsüzdü. Harfleri bir araya getirmekte zorlanıyordu. ''Neredeyim?'' nefesleri konuşmanın yorgunluğuyla hızlandığında Neyila uzanıp oksijen maskesini geri yerleştirdi.
''Zorlama kendini güvendesin. Dinlen ve iyileş.''
Yaralı genç uyuyakaldığında Derina ve Neyila sessizce odadan çıktı. ''Seninki savaşı kazandı.''
Neyila keyifle gülümsedi. ''Biliyordum.''
Derina arkadaşının bu haklı mutluluğuna ortak oldu. ''Sen git artık. Yapacak işlerin vardır.''
''Tekrar uyanırsa bana haber ver lütfen.''
Arkadaşından sözünü alıp fabrikadan ayrıldı. Zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. Eve döndüğünde akşam yemeği hazırdı ve ailesi kendisini bekliyordu. Babası evleneceği için mutluydu, annesi ise sadece duruma uyum sağlıyor ve sessizliğini koruyordu. Masadaki yerinin aldığında bunun son akşam yemeği olması düşüncesi boğazına bir yumru olup tıkanmıştı.
Yemek yenirken herkes sessizdi. Sessizlik boğucu bir hal almaya başladığında Neyila izin isteyip yemek masasından ayrılarak odasına gitti. Yatağına uzanarak gözlerini kapadı ve bu yaşadıklarının bir an önce geçip gitmesini diledi.