Aradan geçen günler sonunda izinleri bitmişti. Neyila kocasına işe geç gideceğini söyleyerek evde kalmıştı. Kocası uzaklaştığında henni yanına çağırdı. Genç adam gelecek emri bekliyordu. ''Seni dinliyorum henn. Sen kimsin?''
Henn susmaya devam ediyordu. Bu soru nereden çıkmıştı ki? Ayrıca konuşmaları yasaktı bu soruya cevap veremezdi.
''Susma konuş.'' Genç kızın ses tonu yüksekti. ''Henn olmadığını biliyorum. Kendi bilincine sahipsin. Bir henn emir verildiğinde gözlerini devirmez sadece yapar. Bana gerçekte kim olduğunu söyle yoksa seni ihbar ederim.'' Genç adam kendini köşeye sıkışmış hissediyordu. Gergin omuzları yavaşça düştü. ''Bekliyorum. Sen gerçekte kimsin?''
Konuşup konuşmamakta kararsızdı. Gerçekten henn olmadığını anlamış mıydı yoksa sadece şüphelenip doğruyu öğrenmek için blöf mü yapıyordu? Neyila oturduğu yerde dikleşti. ''Gerçekleri anlatmaktan değil anlatmamaktan korkmalısın. Henn eğitiminden bir şekilde kurtulmuşsun belli ama nasıl? Bana hemen asıl amacının ne olduğunu anlat yoksa hemen yetkililere haber vereceğim.'' Elini havaya kaldırıp tehditini sürdürdü. ''Konuşacak mısın yoksa mesaj göndereyim mi?''
Henn konuşmamak için direniyordu. Karşısındaki parmaklarını oynatmaya başladığında yakalanmanın verdiği korkuyla ''Dur,'' diye haykırdı. Genç kız istediğini elde etmenin gururuyla gülümsedi.
''Dinliyorum. En küçük bir yalanında bu parmaklar harekete geçer ve çok geçmeden yetkililer gelir.''
Genç adam alnında biriken teri sildi. ''Evet, henn değilim ama hayatta kalabilmek için bu şekilde davranmak zorundayım.''
''Gerçekte kimsin? Eğitimden nasıl kurtuldun?''
''Adım Tan, tahminimce intihar ettiğimi düşündükleri için buraya geldim bu yüzden eğitim ben de işe yaramadı ben de hayatta kalabilmek için uyum sağladım.'' Genç adam sürekli kapıya bakıyordu. İçeri her an birilerinin girmesini ve kendisini öldürmelerini bekliyordu.
Neyila eliyle ilerideki sandalyeyi işaret etti. ''Al ve karşıma otur. Her şeyi ayrıntısıyla öğrenmek istiyorum.''
Tan söylenileni yapıp oturduğunda anlatmaya başladı; uyandığında kendini burada nasıl bulduğunu eğitimde ikiz kardeşini kullandığını ve elinden geldiğince uyum sağladığını. Terden sırtına yapışan gömleğini eliyle çekiştirdi. ''Birilerine haber verecekseniz daha fazla beklemeyin. Bu durumu sonsuza kadar sürdüremeyeceğimin farkındaydım.''
Genç kız kahkaha attı. ''Seni ihbar edecek olsaydım çoktan ederdim. Kiell'in ailesinin evine geldiğim ilk gün anladım henn olmadığını, hediye olarak seni istemem bu yüzdendi. Uyum sağlamışsın ama gözden kaçırdığın bir şey var. Hennlerin bilinçleri kendilerine ait değildir bir emir verildiğinde asla gözlerini devirmezler.''
Tan rahatlayıp rahatlamama arasında gidip geliyordu. ''Beni gerçekten ihbar etmeyecek misiniz?''
Genç kız hayır anlamında başını salladı. ''Hayır, ama sana bir soru soracağım. Eğer elinde buradaki halkını kurtarma imkânın olsaydı ne yapardın?''
Tan düşünmeden cevap verdi. ''Savaşırdım. Burada yapılanlar acımasızlık.''
Neyila oturduğu yerde ileri doğru eğildi ve sesinin fısıltı hâlinde çıkmasına özen gösterdi. ''Beni iyi dinle Tan, her zamanki gibi rol yapmaya devam edeceksin eğer biri anlarsa seni koruyamam bu beni de suçlu yapar.''
''Anladım.'' diyen genç adam oturduğu yerden kalkıp eski konumuna döndü.
Neyila'da aynı şekilde kalkarak çıkış kapısına yöneldi. ''Şimdi işe gitmem gerek Kiell satıcının balık getireceğini söylemişti akşam yemeğine onu yaparsın.'' Tan yine suskunluğuna dönmüştü. Konuşamazdı, hiçbir mimiği hareket edemezdi. Genç kız kapıyı arkasından kapattığında gevşeyen omuzlarıyla üzerini değişmek için kendisine ayrılan odaya gitti. Korkudan birinin bu kadar terleyeceğini tahmin edemezdi.
Neyila fabrikaya girdiğinde içeridekilerle kısaca sohbet etti. Fabrikanın işleyişlerinin yürümesi için düzenli çalışan işçiler her gün gelip üretilmesi gereken kıyafetleri üretiyorlardı böylece kimse buradan şüphelenmiyordu. Kıyafeti üretenler buranın ne için kullanıldığını bilip destek olanlar ama işin tehlikesinden uzak kalmak isteyenlerdi. Yani kısacası burasının aslında ne için kullandığı ortaya çıkacak olursa hepsi de haberimiz yoktu diyecek korkak kişilerdi.
Genç kız asansörle gizli bölmeye gidip koridoru geçti ve eğitim odasına ilerledi. Derina içeride Gencay'la eğitimdeydi. Genç adam iyice güçlenmiş ve yakın dövüş öğrenmeye başlamıştı. Kapının sesiyle başını çevirdiğinde gelen darbeyle sert bir şekilde yere düştü.
''Etrafındaki seslerle dikkatini dağıtma.'' diyen Derina elini uzatıp düştüğü yerden kaldırdı.
Neyila doğrudan söze girdi. ''Konuşmamız gerek.''
''Sana da merhaba.'' Gencay her zamanki gülüşünü yüzüne yerleştirip saçlarını geri ittiğinde genç kız gözlerini devirdi.
''Eskiden de böyle miydin yoksa ölümden dönmek mi seni bu kadar özgüvenli yaptı?''
Gencay kenarda duran suyu tek nefeste içti. ''Hangisini istersin?'' Neyila duruşunu değiştirmeden hafif bir parmak hareketiyle genç adamı yere itti. ''Bu haksız dövüş ama,'' diye sitem ederek gülümsedi.
''Buradaki tüm savaş haksız.'' Bu defa yerdekini kaldıran el Neyila'nındı. ''Bu kadar zevzeklik yeter. Derina acil konuşmamız gerek. Landa nerede?''
''En son Arda ile hançerleri nasıl daha kullanışlı hâle getirebiliriz diye tartışıyorlardı.''
''Mesaj gönder toplantı odasına gelsin.''
Eğitim odasından çıkıp toplantı odasına ilerlerken Landa mesajı almış çoktan onlara katılmak için gelmişti. İçeri girdiklerinde kapıyı arkalarından kapatıp karşılıklı masanın etrafında toplandılar.
Hepsi bu acil toplantının nedenini merak ediyordu. Neyila daha fazla merak ettirmemek için söze başladı. ''Size evlilik hediyesi olarak Kiell'in ailesinin hennini istediğimi söylemiştim.'' Diğerleri başıyla onayladı. ''Aslında bunu istememin bir nedeni vardı sadece emin olmadan size anlatmak istemedim.''
Landa ofladı. ''Lafı uzatma da söyle Neyila.''
''Aile tanışma yemeğinde verilen emri yerine getirirken gözlerini devirmişti.''
Derina araya girdi. ''Bu imkânsız.''
Genç kız onayladı. ''Henn olsaydı evet ama o sadece henn eğitiminden kurtulmayı başarmış biri. Bugün biraz zorlasa da konuşturdum. Gerçek adı Tan intihar ettiğini düşündükleri için buraya getirmişler ve o da bir şekilde olanları az çok anlayarak uyum sağlamış.''
Derina başını yana eğdi. ''Tahmin edeyim onu da isyancıların arasına almak istiyorsun.''
Genç kız evet anlamında başını salladı. ''Buraya kadar kendini gizlemeyi başarmış. Bu azımsanacak bir zekâ değil. İşimize yarayabilir ve halkı için savaşmaya hazır.''
Konuşma sırası Landa'daydı. ''Ne kadar çok olursak o kadar iyi ama bunu yapmadan önce her koşulda yanımızda olacağına emin olmalısın sonrasında ihanet edecek birine burada yer yok.''
Neyila onayını almak için Derina'ya baktığında çok geçmeden beklediği onay geldi. ''Lütfen, Gencay gibi geveze biri olmasın. Bazen o dudaklarını konuşamasın diye dikmek istiyorum.''
Diğerleri bu sözlere güldüler. ''Her neyse Neyila,'' diyen Landa eski ciddiyetine döndü. ''Fabrikadaki adamlarımızdan gelen haberler var. Şu yardımcı olan henn gerçek yardımcının yerini almış gibi görünüyor. Koruyucu gittiği her yere onu da götürüyormuş ama söylenilene göre gösterdiği ilgi kadar acı da çektiriyor.''
''Ne yapmaya çalışıyor anlayamıyorum.'' Derina derin bir iç çekti. ''Kendi bilincine sahip bir henni neden yanına aldı?''
''Bilmiyorum ama bir nedeni olmasa bunu yapmaz.'' Neyila alnını ovdu. ''Artık harekete geçmeliyiz. Diğer başarısız suikastlar gibi değil gerçekten işe yarar bir şeyler yapmalıyız.''
Landa botunun içinden çıkardığı hançeri masaya bıraktı. ''Arda'yla yeni hançer üretimine başladık. Kıyafet içinde rahatça taşınabilecek kadar kullanışlı ve bir de kılıç. Aramızdaki insanların bunları kullanabilmeleri için eğitimlere başlamalıyız.''
Derina araya girdi. ''Bu yeterli değil. Bir yıl önce dış dünyadan Arda'nın istediği ne olduğunu bile anlamadığım kadar çok malzeme temin ettim. Onlarla ne yapacağını bile söylemedi ki ortada yaptığı bir şey de yok.''
''Ne yaptığını ben de bilmiyorum.'' diyen Landa sevdiği adamı korumaya çalışıyordu. ''Sadece çalıştığı odaya sürekli çağırıp melodi oluşturmamı istiyor. Unutma bunu en son istediğinde rüzgârımızı delen bir hançer yaptı. Birazcık güvenin.''
Neyila sözü aldı. ''Arda'ya güveniyoruz ama sonsuza kadar bekleyemeyiz. Derina buraya geldiğinde on sekiz yaşındaydı şimdi yirmi altı yaşında bir yıl sonra evlenmek zorunda kalacak. Sen ise buraya yirmi yaşında geldin ve şimdi yirmi beş yaşındasın ailen olmadığı için iki yıl sonra evlendiğinde konsey seni evlendiğin adamın ailesiyle yaşaman için zorlayacak ve bu sürede Arda'yı bırakman gerektiğinden bahsetmek bile istemiyorum. Zaman geçiyor Landa ben bu savaşı yedi yaşımda vermeye başladım ve şu hâlime bak yirmi yedi yaşındayım, bu savaşı kazanamadığım için şuan sevmediğim bir adamla evliyim.'' Neyila iç çekti. ''Artık işe yarar bir şeyler yapmak istiyorum. Bu savaşı kazanmak, henn için insanları köleleştirmeyi bitirmek ve konseyi yok ederek Rin halkını da farkında olmadığı esaretten kurtarmak istiyorum.''
Derina arkadaşının gözlerinin içine baktı. ''Peki, Koruyucu? O ne olacak?''
Genç kız gözlerini kırpıştırdı. ''Onu baş isyancıya vereceğiz ve o ne istiyorsa o olacak.''
''Baş isyancının kim olduğunu merak ediyorum.'' Landa bu merakını sürekli dile getiriyordu ama asla bir cevap alamıyordu.
''Her neyse,'' diyen Neyila konuyu değiştirdi. ''Arda'ya söyle her ne yapıyorsa hemen bitirsin.''
Landa oturduğu yerden kalkarak çıkışa yöneldi. ''Her ne yapacaksa bir an önce yapması için onu zorlayacağım.'' diyerek dışarı çıktı.
Tek kaldıklarında Derina arkadaşına döndü. ''Koruyucu'nun her ismi geçtiğinde gözlerinde bir bulut oluşuyor Neyila ve bunun nedenini merak etsem de sormak istemiyorum ama bahse girerim her şey istediğimiz gibi sonuçlanırsa baş isyancı her kimse ona zarar vermeyecek değil mi?''
''Bu konuda konuşamam.'' Neyila hızla odadan ayrıldı.
Kavradığı kolunu sıkıca tutup ayaklarını omzundan aşırıp boğazını sıktırdı. Genç kız bu hamleye karşılık olarak geri doğru tekme atarak ayakucunu genç adamın burnuna denk getirdi. Boğazını kavrayan ayaklar gevşeyince kendini kurtarıp diğerinin üzerine çıktı ve yumruğunu yüzünün tam üzerinde durdurdu. Görünecek bir morluğu Kiell'e açıklayamazdı ve kendisini zora sokardı.
''Güçleniyorsun.'' diyerek genç adamın üzerinden indi ve nefeslerini düzene soktu.
''Hâlâ çok zayıfım.'' Tan kendisine uzanan eli tutup ayağı kalktı. ''Beni diğerleriyle ne zaman tanıştıracaksın?''
''Hazır olduğunda.'' Neyila kenarda duran bardağa su doldurup kafasına dikti. Bu eğitimler fazlasıyla yoruyordu.
''Gerçekten aranızda benim halkımdan insanlarda var mı?''
''Evet, hatta biri seninle gelen grubun içinden bir çıkıntıydı.''
Tan çıkıntı kelimesini dikkatlice düşündü ve zihnindeki gömülü görüntüleri geri çağırdı. ''Onu hatırlıyorum. Tanımıyorum ama görmüştüm.''
Neyila gülümsedi. ''Bazı planlarımız var son pürüzleri gidermek için uğraşıyoruz. Onları da halledince harekete geçeceğiz.''
''Eğer, gerekli olursa yarı doktor sayılırım. Yani buraya getirilmeseydim mezuniyetime çok az kalmıştı.''
''Gerçekten mi? Bunu neden daha önce söylemedin.'' Genç kız elindeki bardağı tezgâhın üzerine bıraktı.
Tan omuz silkti. ''Önemliymiş gibi gelmemişti ama şimdi bu eğitimlere bakıyorum da birilerinin yaralanması çok olası geliyor. Yani dövüşte çok iyi değilim ama bu konuda işe yarayabilirim.''
''Hayatında hiç dövüşmemiş biri için bu kadar kısa sürede yeterince şey öğrendin. Bu aşamada kendini koruyacak kadar iyisin. Ne kadar çalışırsak o kadar güçlenirsin.''
Genç adam üzerini değişmek için odasına yöneldi. ''Üzerimi değişip akşam yemeği hazırlığına başlasam iyi olur. Kocanın gelmesine az kaldı.''
Neyila kocan kelimesine sinirlense de belli etmemişti. O adamdan nefret ediyordu ve her gece aynı yatağa girmek işkence gibiydi. Bedeninde hissettiği elleri her defasında kusma isteği uyandırıyordu ve bu hislere rağmen çok mutluymuş gibi davranması gerekiyordu. Neyse ki onun iş bitiş saati kendisinden sonraydı da gelince evde olmasını garipsemiyordu bu sayede Tan'a rahatça eğitim veriyordu.
Neyila tek kaldığında banyoya gidip duş aldı ve odasına geçti. Sarı boyalı saçlarını tararken aynadaki yansımasına baktı. Saçlarındaki boyayı yeniletmesi gerekiyordu. Gözlerindeki mavi lensi çıkardığında kırmızıyı andıran koyu renkli gözleri öne çıktı. Kutusundan yeşil renkli lensi alıp taktı. Tüm bu boyalı saçları, rengarenk lensleri kamuflaj olarak kullanıyordu. Kendini olduğundan daha aptal göstererek yaptığı işi örtüyordu.
Yeşil boyayı göz kapaklarına bolca sürdü ve dudaklarına koyu kırmızı bir ruj ekledi. Ortaya çıkan görüntüden nefret etti ama büründüğü kişiliğe uygundu. Kapının tıklatıldığını duyduğunda derin bir nefes alıp kalkarak odadan çıktı. Yüzüne her zamanki gülümsemesini yerleştirip koşarak kocasının boynuna sarıldı. ''Hoş geldin.''
Adam gülümseyerek karşılık verdi. ''Bu kadar çok mu özledin?''
''Evet,'' Genç kız gülümsemeye devam etti. Kocası kollarından sıyrılıp üzerini değişmek için giyinme odasına yöneldiğinde arkasından gitti. Genç adam gömleğinin düğmelerini çözerken genç kız kenarda oturmuş saçıyla oynuyordu. ''Bugün işten gelirken iki kadının arasında konuştuğunu duydum.''
Kiell bakışlarını karısına çevirdi. ''Bunu bana söylediğine göre devamında önemli bir şey gelecek.''
Neyila dudaklarını büzerek öne çıkardı. ''Diyorlardı ki Koruyucu yanındaki henne âşık olduğu için gittiği her yere onu da götürüyormuş.'' Böyle bir konuşma duymamıştı ama kocasından bu konuda birkaç bilgi öğrenebilmek için bulduğu her yolu deniyordu.
Kiell üzerinden çıkardığı gömleği kirli sepetinin içine bırakıp karısının yanına oturdu. ''Peki, bu seni neden bu kadar meraklandırdı?''
Neyila bu fırsatı kaçırmamak için elini yanındakinin çıplak göğsünde gezdirdi. ''Koruyucu âşık olursa bizimle nasıl ilgilenecek?''
Yanındakinin attığı kahkaha ile içten içe gülmek istese de kendini tutup büründüğü role uygun davranıyordu.
''Merak etme Koruyucu âşık falan değil sadece o henn eğitime uyum sağlayamayıp bir eğiticiye saldırdığı için onu yakından incelemek istedi bu yüzden yanında tutuyor.'' Kiell söylememesi gereken şeyler söylemişti ama karısının bunu anlayacak kadar zeki olmadığını bildiğinden rahattı. Ona şuan gerçek işini anlatsa bile anlamayacağını biliyordu. Konsey gerçek işini bilseydi evlilik eşleşmesini buna göre yaptığını düşünürdü.