Dünya 2020
''Alçin yeter artık aç şu kapıyı.''
Genç kız teyzesinin sesiyle başını yastığa biraz daha gömdü. Tek isteği rahat bırakılmaktı. Sekiz yıldır bulamadığı huzuru ararken neden sürekli birileri kendince teselli vermeye çalışıyordu. Merak ettiği bir diğer şey de neden teyzesinin kendisinden nefret etmediği idi? Sonuçta kız kardeşi yeğeni yüzünden ölmüştü.
''Alçin, lütfen kapıyı aç! İlaç saatin geçiyor.''
Genç kız oflayarak yataktan kalktı ve kapıyı açtı. ''Yeter teyze! Anlamıyor musun, annem ve babam benim yüzümden öldü. Bu ilaçları içince geri gelecekler mi?''
Şermin Hanım yeğeninin bu sözleriyle bir kez daha geçmişe gitti. Hastaneye koşarak gittiğinde Alçin'i dağılmış bir hâlde bulmuştu. Sürekli kendini suçluyor ve katil olduğunu söylüyordu ama biliyordu ki yeğeni asla anne ve babasını öldürmezdi. Olan şey sadece bir kazadan ibaretti. Yıllarca kendisine her gün bunu tekrarlıyordu. 'Yaşananlar bir kaza. O sadece bir çocuk.'
O günden sonra yeğeni üniversiteye gitmemiş hatta neredeyse evden hiç çıkmamıştı. Zorla içirdiği ilaçların desteği ile yaşamaya devam etmişti. Son bir haftadır bu ilaçları da içmeyi reddediyordu ve artık yeğeniyle nasıl baş etmesi gerektiğini bilmiyordu.
Alçin kapıya doğru ilerlediğinde teyzesi kolundan tutup durdurdu. ''Alçin lütfen'' dediğinde öfkelenmeye başlamıştı.
''Teyze yeter, rahat bırak beni.''
Kapıdan çıkarken Şermin Hanım arkasından koştu. ''Nereye gidiyorsun?''
''Ölmeye.''
''Git ve öl o zaman.'' Genç kız teyzesinin bu sözleri üzerine arkasına bakmadan evden ayrıldı.
Adımlarını yavaşlatmadan evin arka tarafındaki uzayan tepeye koştu. Uçurumun kenarına geldiğinde esen rüzgâr saçlarını dağıtıyordu. Gözyaşları çillerini ıslatıp gecenin karanlığına karışıyordu. Dizleri üzerine çöktüğünde sarsılan omuzları hıçkırıklarına karıştı. ''Özür dilerim, sizi öldürdüğüm için beni affedin.'' Kalbinde büyüyen vicdan azabı nefes almasına izin vermiyordu. Babası ona 'dur' demişti ama o durmak yerine araba kullanırken dikkatini dağıtmıştı ve şimdi ikisinden de mahrum kalmıştı.
Defalarca ölmek istemişti ama yaşamanın kendi cezası olduğuna inanıyordu. Çektiği bu acı yaptıklarının bedeliydi ve bunu sonuna kadar yaşayacaktı. Kolayca çekip gitmek yoktu. Ayağı kalktığında elinin tersiyle gözyaşlarını sildi. ''Cezamı çekmeden ölürsem size kavuşamam.''
Esen rüzgâr gittikçe sertleşmeye başladı ve kollarını ürpererek bedenine doladı. Üzerindeki mavi pijamaları ısıtmaktan çok uzaktaydı.
Teyzesinin ''Alçin!'' diye bağıran sesini duyduğunda koşarak gelen kadına baktı. Evden çıkarken git ve öl dese de bunu içten söylemediğini biliyordu ve kendisini gerçekten öldüreceğine inandığı için arkasından geliyordu. Belki de sadece sonrasında vicdan azabı çekmek istemiyordu.
Rüzgârın artan şiddeti dengesini bozuyordu ve zayıf bedeninin yaprak gibi uçacağını hissediyordu. Teyzesi bir kez daha bağırdı. ''Alçin, sakın yapma.'' Genç kız teyzesine doğru döndüğü bedeninde hissettiği rüzgârın gücüyle dengesini sağlamaya çalıştı ama bastığı taş yuvasından çıkıp boşlukta süzülmeye başladığında arkasından kendine bir de yol arkadaşı edinmişti. Boşlukta süzülen beden ne olduğunu anlayamadan sert zemine çarptı ve hissettiği şiddetli acının ardından bilinci kapandı. Her şey bir dakika içinde olup bitmişti.
Şermin Hanım uçurumun kenarına geldiğinde attığı çığlıkla yere çöküp gecenin karanlığında aşağı baktı ama gördüğü sonsuz siyahlıktı. Dışarıda yürüyüşe çıkmış birkaç yabancı geceye yayılan çığlığın kaynağını bulduğunda çok geçmeden gelen kurtarma ekipleri uçurumdan aşağı inmeye hazırlanıyordu. Yakılan ışıklar karanlığı delip geçiyordu. Toplanan kalabalık merakla olanları izlerken Şermin Hanım yapılan sakinleştiricinin etkisiyle sessizce ağlıyordu.
Uçurumdan sarkıtılan iplerle aşağıya inen ekip yerde kanlar içinde yatan genç kıza ulaşmış ve ilk müdahaleyi yapmaya başlamıştı. Bu kadar yüksekten düşüp yaşaması mucizeydi. Yukarıda bekleyenlere ''Yaşıyor.'' diye haber verdiklerinde teyzesi aldığı bu haberle biraz olsun rahatlamıştı.
İki saate yakın süren uğraş sonucu yaralı beden uçurumdan çıkarılmış ve hızla ambulansa alınmıştı ama teyzesi ne kadar ısrar ederse etsin ambulanstan uzak tutulmuştu. Bedeninin kötü olduğunu onu bu hâlde görmesinin iyi olmayacağı söylenmişti. Hastaneye doğru yola çıktıklarında Alçin'in bilinci kapalıydı ama bedeninde iyileşmeyecek yara yoktu. Hastaneye vardıklarında teyzesi bir kez daha kapanan kapıların ardında kaldı.
Gözyaşları içinde geçen uzun bekleyişin sonunda dışarı çıkan doktor üzüntüyle başını salladı. ''Üzgünüm kurtaramadık.'' dediğinde kadın bir kez daha yıkıldı.
''Buraya gelirken yaşıyordu ölmüş olamaz.''
''İç kanaması vardı.'' Doktor karşısındaki kadının elini tutup yavaşça sandalyeye oturttu. ''Bu onun seçimi. İntihar ederek kendi seçimini yaptı.''
Kadın başıyla onayladı. ''Anne babası öldükten sonra hep kendini suçladı ve ben ona git ve öl dedim.'' Sözleri hıçkırıklarının arasından boğuk çıkıyordu. ''Görmek istiyorum.''
Doktor kadının gözlerinin içine baktı. ''Hayır, görmek istemiyorsun ve o sen dediğin için ölmedi. O kendi seçimini yaptı ve bedenini bu hâlde görmek sadece senin canını yakar. ''
Doktorun dudaklarından çıkan her kelime bir melodi olup kadının ruhuna işliyordu. ''Görmek istemiyorum, bu onun seçimi.'' dediğinde söylediklerine kendi de inanmıştı. ''Ama cenaze?''
''Hastanemiz bunu halledecektir. Artık hasta bir ruha bakmak zorunda değilsin git ve mutlu ol.''
Şermin Hanım kalbinde bir rahatlama hissetti ve eve gitmek için oturduğu yerden kalktı. Hastane kapısından çıkarken söylediği son söz ''Artık özgürüm.'' Oldu. Doktorun yaptığı şey onu bir yanlışa inandırmak değil kalbinin çok derinlerine işlenmiş bir gerçeği ortaya çıkarmaktı.
İnsanlar hasta bir ruha bakmak istemezdi ve o ruhları evcilleştirmekte Koruyucu için çok kolaydı. Mükemmel bir değiş tokuş olan bu durum ilkel insanlara mutluluk, Rin halkına hizmet edecek daha çok henn demekti.
Doktor tekrar hasta odasına döndüğünde uyuyan Alçin'e baktı. ''Merhaba yeni Henn,'' diyerek gülümsedi. ''Sanırım ölmek için doğru bir yol seçmedin ama merak etme artık hayatının bir amacı var.''
İçeri giren görevli hasta yatağının yanında durdu. ''Eğitime ne zaman gönderelim?''
Doktor elindeki dosyaya birkaç yazı karaladı. ''Bir hafta içinde bedeni ayağı kalkmaya hazır olacaktır. Çok şansız öyle bir düşüşten başkası olsa sağ çıkamazdı. Bu kadar az hasarla kurtulması bizim için bir mucize.''
Görevli yaralının bedenini kaplayan kurumuş kanları temizlemeye başladığında doktor diğer gelecek Henn adayları ile ilgilenmek için odadan çıktı.