Katil olmak, ellerin işiydi. Mantığın devre dışı kalır, kalbin yapmaman gereken bir şeyi sana yaptırır ve sonrasında vicdan azabı çektirirdi. Vicdan azabı çeken bir insan katil olamazdı. O zaman ben gerçek bir katildim çünkü vicdan azabı çekmiyordum. Bir dala tutunurdun, kurtarılmayı beklerdin. Şansın yaver giderse o uçurumun tepesinde birileri vardır ancak birileri yoksa ölüm nefesin kadar yakınındadır. Ya dal kırılıp düşecektin ya da kendin bırakmayı seçecektin. Ben, bırakmamak için düşeceğini bile bile o dala sımsıkı tutunanlardım. Sadece ama sadece biraz daha erteliyordum kaçınılmaz sonu. Adamın gözlerinde gördüğüm boşluk, benim kapıları kapalı odalarımı bir bir açtı. Silah patladı, adam düştü. Gözlerimin gördüğü uğursuz sıvı midemi talan etti ve ben ne yapacağımı bilemedim.