BÖLÜM 4

1196 Words
İZ SENA; Önümdeki masaya baktım. Hazırdı. Üstüme baktım, ip askılı siyah badi ve altımdaki siyah pantolonla iyiydim. Siyah benim rengimdi. Saçlarım da bu renge dahildi. Gülümsedim. Abim hep simsiyah olduğunda gülümseme ruhsuz duruyorsun derdi. Şu an ona hak veriyordum. Gerçekten ruhsuz duruyordum. Yeşil gözlerimde pırıltı yoktu. Neden? Ah o deniz gözlü. Gelip gelmeyeceğini bütün gece kafamda kurmuştum. Bu nasıl bir ikilemdi. Hem gelmesini istiyordum. Neden? Çünkü o adını taşıyan gözleriyle bana basın istiyordum. Ama bakınca da rahatsız oluyordum. Bunun sebebi o bakışların ruhsuzluğuydu. Hem de gelmemesini istiyordum. Benden nefret etmesine karşın bana bakmamalıydı. Kafamın içi kazan gibiydi. Ruhum ve bedenim bir kuyuda ters düşmüş kavgalılar gibiydi. Ruhum yerinden memnunken bedenim bir ışık istiyordu. Bas bas bağırıyordu. Çıkar beni diyordu ama o ışık artık bende değildi ki. Kapının çalmasıyla sıçradım. Son kez kendime bakıp kapıyı açtım. "Biz geldik." Ezgi'nin güler yüzüne karşılık kocaman gülümsedim. "Hoş geldiniz." Ezgi elindeki poşetleri bana verip içeri geçtiğinde peşinden giren Kaan; "Balıklardan kılçık çıkmaz inşallah?" "Yanında gizli gizli getirmediysen şu an evimde kılçık yok Kaan." Kaan kahkaha attığında Ezgi de kıkırdadı. Gözlerim umutla kapıya baktı ama yoktu. Gelmemişti. Neden geleceğini düşünmüştüm ki zaten? Umutla baktığım gözlerimi hayal kırıklığıyla kapattım. İçeri geçtiğimde Ezgi; "Evin çok güzelmiş." Kıkırdadım. Bu eve ayrı aşıktım. Sebep yoktu. Minikti ama kalbim gibi sıcaktı. Kaan; "Anlat bakalım deli kız." "Deli kız ne be?" Kaan; "Sena, sen gelmeden önce Ezgi bize operasyondan konuşurken seni anlattı. Onun gözlerinde öyle bir ifade vardı ki. İlk kez onu öyle gördüm. Sanki sana aşık gibiydi." Ezgi kahkaha attığında bende güldüm. "Sonra anladım ki o hayranlık meğer senin yanında azmış. Sena benim bir tane kardeşim var o da eşek sıpası bir baş belası. Böyle dememden de anlayacağın üzere erkek. Hiç kız kardeşim olmadı." Gidişatı sevmiştim. "Sana erken gelebilir ama daha ilk gün Ezgi'nin seni anlatışından beri saygım sonsuz sana. Böyle bakınca da senin gibi bir kardeşim olsun isterim." Aslında cümlesi bir soruydu. Ona gülümsedim. "Benim bir abim var." Ezgi ve Kaan kahkaha atmaya başladılar; "Bunu biliyoruz." "Nasıl ya?" Kaan; "Ezgi senin gbt'ne bakmış desem yeridir." Ezgi; "Ya Kaan demesene şöyle. Kız sapık sanacak beni." Başımı bu iki deliye salladım. "Ama bir tane daha olsa hayır demem." Kaan genişçe gülümserken bende güldüm. Ezgi kedi gibi mırıldanıyordu. Ciddi anlamda kedi gibi! "Hadi çok kaynattınız çok. Ben açım. Kalkın masaya." İkisi de masaya geçince fırındaki balıkları almak için mutfağa geçtim. Geçerken çalan kapıya döndüm. Kapıyı açmamla onu gördüm. Elini pervaza dayamış poşeti gözüme sokmak ister gibi tutuyordu. Kapıyı açmamla o gözlerini bana değdirdi. Vücudum baştan aşağı titrerken yutkundum. "Hoş geldin." "Sana geldim." Ona baktım. Yüzü ifadesizdi ama sesi öyle değildi. "Anlamadım?" "Hoş buldum." Kapının önünden geçtim. O da çekilmemle içeri girip kapıyı kapattı. Ben mutfağa geçtiğimde şaşkınlıkla odalara baktığını ama salonu bulup ilerlediğini gördüm. Ezgi; "Abi gelmişsin." Ezgi, Deniz'e abi mi diyordu? Deniz kaç yaşındaydı ki? Ya da Ezgi kaç yaşındaydı ki? "Geldim Ezgi. Geldim." "Kardeşim hoş geldin." Deniz'den cevap gelmedi. Gerçekten sıkıntılıydı. Fırından balıkları alıp tabaklara koydum. İçeri geçtiğimde bakışlarını üstümde hissedebiliyordum ama ona bakmaya cesaret edemedim. İkimizin arasında bir yangın vardı ve su atarsak daha da alevlenecekti. En iyisi kendi kendine kül olmasını beklemekti. Masadaki eksikleri halledip oturdum. Rakıyı açan Kaan bana bakıp; "Ev sahibi sensin. Doldur bakalım." Gülümsedim. Bardaklara koyduğumda Kaan; "Buzları neden koymadın?" Sesindeki alay barizdi ona baktım. "Buzu önceden koyarsam erir ve sulandırırdı." Bana şaşırarak baktı. Hadi ama bunu bilmeyecek değildim. Bizde balık böyle yenirdi. Herkesin önüne koydum. Balıklar yenmeden; "Afiyet olsun. Yeni birim ve yeni arkadaşlıklara." Ezgi'ye bakıp güldüm. Gözlerini benden kaçırdığında kıkırdadım. Bu kız gerçekten tam bir sevimli cadıydı. Yemek yerken herkes sessizdi. Bu sessizliği bozmak istedim. "Ezgi sen kaç yaşındasın?" "23." "Anam küçükmüşsün sen kız." Sesim istemsizce tiz çıktığında güldüler. Ezgi yüzünü buruşturup; "Çocuk muamelesi görecek kadar değil yahu." Kaan; "Sen sormadan söyleyim. Bende 27 yaşındayım." Gözlerim ona döndü. Karşımda bana bakıyordu. Deniz gözleri benden kaçmadı. Çekinmedi. Öyle baktı bana; "29." Aramızda 3 yaş vardı. Çok değildi. Ne diyordum ben. Gözlerimi hemen çektim ondan. Balığımı yemeye devam ettim. Ben konuşmasam kimsenin konuşacağı yokmuş gibiydi. Benim de konuşasım kalmamıştı zaten. Yemek bitene kadar masan çıt çıkmadı. Toplamak için kalktım ve mutfağa geçtim. DENİZ; Mutfağa giden kadının arkasından baktım. Dönüp birbirlerini süzen Kaan ve Ezgi'ye bakıp; "Birbirinizi gözlerinizle yemeye devam edin ve mutfağa gelmeyin." Şaşkınca arkamdan inkâr ederken ben çoktan mutfağa geçmiştim. Kendi kendine söyleniyordu. "Sus Sena. Düşünme. Düşünme. Hem sanane gözlerinden." Gülümsedim. O gözler benimdi. Benim gözlerimi düşünüyordu. Arkasını dönmeden iki elimi tezgâha koydum. Tezgahla aramda sıkışırken şaşkınlıkla bana döndü. "D-deniz?" Ah o isimim ah o ismim. "Sena." Çok kısa bir an gülümsedi. Gözlerim dudaklarına kaydığında titrediğini fark ettim. Onun üzerinde etki bırakmak güzeldi. "Ne yapıyorsun?" "Senden nefret etmiyorum." Bakışları irileşti. "Bunu buraya gelerek gösterdin." "Buraya bunu göstermek için gelmedim." Gözlerini gözlerimden ayırdı. Ama o yosun gözler hep bana baksın istiyordum ben. "Neden geldin o zaman." Sanki saatlerdir nefes almıyormuş gibi nefes aldı. "Söz geçiremedim." Bakışları düştü. O gözlerin içinde bir şeylerin ters gittiğini anladım. "Ben onlara söylerdim. Onlar için gelmene gerek yoktu." Şaşkınlıkla baktım. Onlar kimdi lan? "Onlar kim lan?" "Ezgi ve Kaan." Bir an boş bulup güldüm. Bakışları gülüşüme kaydı. "Onları kastetmedim." "Ya?" Bir adım daha attığımda tamamen vücudu vücudumdaydı. Titriyordu. "Benden nefret etmiyorsun değil mi Sena?" Nefesim yüzünü okşarken bir nefes daha aldı. "Senden nefret ediyorum D-deniz." Kekelemesine güldüm ama bunu ona göstermedim. Karşımda titreyen ve kalbi neredeyse elimde atan kadın bana benden nefret ettiğini mi söylüyordu. "Etmiyorsun Sena. Edemiyorsun çünkü aramızdaki o çekimin farkındasın." Kendimi onun vücuduna bastırdığımda şaşkınlıkla gözleri irileşti. Elleri beni itmeye çabalarken ben geri çekilmedim. Beni hissettiğini biliyordum. Onun bana değen vücudundan bende onu çok net hissediyordum. O kalbini, göğsünün uçlarını, atan nabzını. "Sena." Sesim boğuktu. "Sus." "Sena." "Konuşma." Gözleri kapalıydı. Bakışlarım anında dudaklarına indi. Aralıklı dudaklarıyla nefes alıp veriyordu. Ve onun yüzümü okşayan nefesine ben daha kötü oluyordum. Derin bir nefes aldım. Kan beynime gitmiyordu şu an. "Biri gelecek. Çekil." "Sena." "Bu yaptığımız yanlış. Bu olmamalı çekil." Gözlerini açınca o yeşillerle buluştum. Nefesim kesilmiş gibi bakakaldım o gözlere. Daha iki günlük kadının üstümde bıraktığı etki çok fazlaydı. Çok çok fazla. Bir adım geri gittim. Bundan hoşnut bir şekilde mırıldandı. Bu kadının mırıldanışı bile beni nasıl böyle etkileyebiliyordu? Bundan tahrik mi oluyordum? Ona yanlış olduğu kadar bana da yanlıştı ama uzak duramıyordum. Bir adım daha geriye gittim. Ve dönüp ona baktım. Siktir! Hızlı nefesi göğsünü hızla inip kaldırırken, o dudaklarıyla ve yosun gözleriyle bana bakarken onu bırakıp içeri gidemezdim. "Sena." "Deniz?" "Yanlışları siktir et." Hızla iki adım onu belinden tuttuğum gibi kendime çektim. Vücutlarımız birbirine değerken beraber nefes alıyorduk. Eğildim ve dudaklarına gömüldüm. İki dudağının arasına üst dudağımla hüküm sürerken nefes nefeseydi. Derin bir mırıltı döküldü. Dudaklarımızı ayırmadım. Dudağından ayrılamadım. Onu kendime çekerken bana deli gibi karşılık veriyordu. Bu deli kadın beni durdurmak yerine bana karşılık veriyordu. Elleriyle beni itip nefes aldı. Dudakları şişkindi ve bana bakmıyordu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun ya!" Ona baktım. Kızgındı. Ama o dudakları hala aralıklıydı ve bana göz kırpmaya devam ediyordu. Üstelik bana karşılık vermişti! "Sena. Bana karşılık verdin." Afalladı. Durdu. Zamanda onunla beraber durdu. Onu tekrar kendime çekip yeni keşfettiğim krallığımda hüküm sürmeye devam ettim. Kendime bastırdığımda beni hissettiğini donup kalmasından anlamıştım. 29 yıllık hayatımda ben Deniz Sezgin ilk kez bir kadına bu denli yakın oluyordum. Ve yine ben bu dudaklardan kopamıyordum. BÖLÜM SONU - KÜBRA
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD