İZ SENA;
Karşımda oturan adama hiç gözlerimi değdirmeden bacak bacak üzerine atıp kendimi kastım. Biz az önce ne yaşamıştık? Bana ne yaşatmıştı bu gözleriyle ismi aynı olan adam. Onun arkamdaki varlığını hatırlayınca ürperdim. Kendini bana bastırırken onu çok net hissediyordum. Ama o bunu bilinçli yapıyor gibiydi. İstemeden ona baktım. Tekli koltuğa oturmuş elini çenesine koymuş beni izliyordu. Vücudum dokunuşunu hatırlarken kafamı belli etmeden salladım. Ezgi;
"Ne oluyor ya?"
Ona baktım. Acaba beni öptüğü dudaklarımdan belli miydi? Saçmalıyordum.
"Ne oluyormuş."
Fısıldar gibi çıkan sesime kızdım. Anına dikleşip boğazımı temizledim. Ama onun kokusu bir türlü gitmiyordu. Kaan;
"Sende bir haller var. Ne oldu Sena?"
Şaşırarak baktım.
"Ne olmuş bana?"
Karşımda gülen adama baktım. Kaşarımı çatarken yüzündeki gülümseme daha da derinleşti. Çok güzel gülüyordu! Allah'ım bana akıl ver.
"Mutfakta ne oldu? Yoksa Deniz seni kıracak bir şey mi yaptı?"
Deniz;
"Ne yapacakmışım oğlum ben? Saçma sapan konuşma!"
Kaan;
"Hadi lan oradan."
"Deniz kim ki bana bir şey yapacak Kaan?"
Sesimdeki alay barizdi. Kaan;
"Bunda bir kinaye sezdim."
"Bana bir şey yapsaydı. Silah sesini duyardınız. Onu topuklarından vururdum."
Ezgi kıkırdarken, Deniz sırıttı.
"Hadi canım, ne gibi şeyler mesela?"
Dili dudağında gezerken yutkundum. Biraz önce o dudaklar benim dudağımın üstündeydi.
"İzin vermeyeceğim. Hoşuma gitmeyen şeyler."
Kaşlarımı kaldırdığımda gülüşüne baktım. Cevabımı sevmişti. Tabi severdi resmen beni öpmenden hoşlandım demiştim adama. Salak kafam. Salak. Bu yanlıştı ama yanlışların canı cehennemeydi. İlk kez bu şekilde oluyordum. İlk kez beni öpmeyi bırakmasın istemiştim. Daha yeni tanıdığım bir adamla benim mutfağımda dudak dudağaydım. Ezgi;
"Neyse tamam hadi bir şeyler yapalım."
"Ne yapalım?"
Kaan;
"Ezgi oyun oynayacak yaşı geçtik sakın oyun oynayalım deme."
Ezgi kıkırdarken gülümsedim.
"Ezgi ne yapmak istiyorsa o yapılacak."
Ezgi kahkaha atarken Kaan gözlerini kısmış bana bakıyordu.
"O zaman aman bilemedim böyle söylenince de."
Ezgi'nin Kaan'a olan bakışlarını fark etmeyecek değildim. Ona bir şeyler sormak istediği her halinden belliydi. Ama biz doğruluk cesaretlik oynayacak yaşı çoktan geçmemiş miydik?
"O zaman herkes soru sorsun. Bir soru atılsın ortaya herkes cevaplasın."
Evet! Bu daha mantıklıydı. Kesinlikle. Kaan;
"İlk ben başlıyorum o zaman."
Kafamı salladım. Saklayacak bir şeyim yoktu. Utanacakta!
"Sevdiğin biri var mı?"
Diren Ezgi'ye bakılıp sorulan bu soruya güldüm. Kaan fark ederek;
"Yani sevdiğiniz var mı?"
Ben atladım.
"Yok."
Ezgi;
"Nasıl yok kız? Bugün birine seni seviyorum dedin?"
Şaşkınlıkla baktım. Bu yüzden öyle bakıyorlardı.
"Abimdi."
Kafa salladılar. Deniz;
"Yok."
Ona bakıp;
"Anlamadım?"
Dudakları kıvrılır gibi oldu;
"Soruyu diyorum. Sevdiğim yok."
Utandım. Ezgi;
"Benim var."
Kaan'ın gözleri şaşkınlıkla irileşti. Ona yardımcı olmak istedim;
"Kim?"
Ezgi gözlerini kocaman açtı.
"Hani tek soruydu?"
"Kimi sevdiğini sorsam sıra bendeyken aynı mantık olacak güzelim?"
Kıkırdadım. Ama Ezgi cevaplamadı. Kaan düşüncelice;
"Benim de var."
Ben daha ikinci günden anlamıştım aralarında bir şey olduğunu bunlar niye anlamıyorlardı? Acaba gerçekten birini sevince böyle mi oluyordu insan? Gözü kör. Ezgi;
"Sıra bende."
O sorusunu soramadan telefonum çaldı. Hızla telefonu açtım.
"Alo?"
"Sena, müsait misin?"
Şaşkınlıkla telefona baktım. Arayana baktım.
"Müsaittim tabi buyur. Bir sıkıntı yok inşallah?"
"Yok da var da. Nasıl söylerim bilmiyorum ama ben ceza yedim."
Kahkaha attım.
"Yahu beni korkuttun. Bunda bir şey yok ki. Abimle neden konuşmadın?"
"Cezayı o verdi."
"Ne?"
Kahkaham artarken;
"Kendi karısına ceza mı verdi?"
Gülmeden yapamadım. Bizim ailede bir tane akıllı yoktu. Bir tane!
Deniz;
Arabayla son hız giderken aklım hala o mutfaktaydı. Ezgi ve Kaan sesini çıkarmıyorlardı. İkisini de kendimden iyi tanıyordum ve ikisinin de birbirlerini sevdiğine emindim ama bu iki aklı kıt bunu bilmiyordu. Hatta şu n birbirlerinin sevdiği kişileri düşünüp kendilerine işkence ediyorlardı. Ama bir ilişkiye üçüncü kişi gerekli değildi. Karışmak doğru olmazdı. Ezgi'nin evinin önünde durduğumuzda;
"İyi geceler. Yarın görüşürüz."
Esneyerek inip apartmana yürüdüğünde öylece onu izleyen Kaan'ın ensesine vurup;
"İzlemek yerine konuşsan daha etkili olur."
Ensesini kaşırken;
"Sen sus seninle evde görüşeceğiz."
Bu da demek oluyordu ki bu gece yanız değildim! Kendi evime sürdüm. Eve çıkarken peşimden geliyordu. İçeri girer girmez;
"Dökül ne yaptın lan kıza?"
"Ne yapmışım lan? Bir siktir git canımı sıkma Kaan."
Kaan gözlerini açarak;
"Gerçekten mutfağa gelmeyeceğimi mi düşündün? Sen gelme diyeceksin ve ben gelmeyeceğim? Öyle bir dünya mı var lan?"
Ellerimi sıkarken ona baktım. Haklıydı. Bu pezevenk gelirdi. Bu benim hatamdı. Düşünmeliydim.
"Bir dediğimi de yap lan pezevenk."
"Geç lan o ayakları. Kızı sömürüyordun. Sen bunu yapmazdın Deniz ne oluyor?"
"Bilmiyorum."
"Ne demek bilmiyorum? Sen değil miydin egolu yok öyle yok böyledir diyen. Bu mu lan senin ön yargın. Ağzını devreye sokana kadar mı?"
"Bak canımı sıkıyorsun Kaan. Kendini bana"
"Şşş tamam lan küfretme pezevenk."
"Bilmiyorum. Duydun mu bilmiyorum. O yosun gözlerle bana bakıyor unutuyorum ona olan yargımı. Siktir! Öptüm lan o kızı. Beni durdurmasaydı da öperdim."
Kaan Allah'tan sabır dilercesine ellerini açtı.
"Bundan sonra dikkatli ol. O kızı üzmeni istemiyorum. Yoksa dünyadaki bir kardeşim hapse biri mezara gider."
"Beni boş ver bence git sen kendine bir çözüm bul."
"Benim yapacağım bir bok yok kes sesini."
"Tamam yapma. Artık Ezgi birini takar koluna gelir o zaman görürüm seni."
"Kes lan sesini pezevenk!"
Kendi kendine mırıldanırken onu bırakıp odama geçtim. Hataydı. Ama pişman değildim. Yanlıştı ama bu yanlışı sevmiştim. Tekrarlanır mıydı? Kesinlikle evet! Yüzümdeki gülümseme saçmaydı. O egolu sandığım kadın kalbimin ritmini değiştiremezdi! İzin vermezdim. Gerçi kimi kandırıyordum? Çoktan bazı şeyler değişmişti bile.
****
Masaya gelir gelmez kafamı koyup yattım. Çok zaman geçmeden 'günaydın' diyen sesini duydum. Kafamı kaldırıp bakmadım. Ona baksaydım anında dudaklarım dudaklarını isteyecek ve bu durum vücudumu dara düşürecekti. Şimdiden sesinin vücudumun üzerindeki etkisini hissediyordum. Ve bu hiç hoşuma gitmiyordu. Ezgi ona cevap verirken Kaan da benim gibi sessizdi. Sanırım ikimizde kendimizi düşüncelerle boğmaya çabalıyorduk. Ve sessizliğimize bakılırsa bunu başarıyorduk da.
"Ne oldu lan size?"
Meriç'in sesiyle irkildim ama yine kafamı kaldırmadım. Meriç;
"Dün bizim oğlanları mı zehirlediniz kızlar?"
İki kıkırdama sesi gelirken ona bakmak istedim. Ama yine bakmadım. Beni engelleyen tek şey düşüncelerimi durduramayışımdı. Ona baksam onu öpmek isteyecektim. Ve bunu durduramayacaktım. Anlamak için kahin olmaya gerek yoktu. Düşününce bile kan beynim yerime başka yerlere gidiyordu.
"Yok be ne zehirlenmesi. Ben doyurdum onları."
Sesindeki imayla kafamı kaldırdım. Gözleri direk üstümdeydi. Tepki vermedim. Veremezdim. Her tarafım zonkluyordu. Kafamı gerçi çevirdim. Kaan;
"Neyse ne abicim. Hadi göreve başlayalım da gün hemen bitsin."
Meriç şaşkınca baktı. Bizden bunu çok sık duymazdı. Ben de ayaklandığımda gerçekten hepsi şaşkındı. Ama olması gereken buydu. Döndüm. Arkamdan yürüyen Sena'ya baktım. Çok güzeldi! Ve içimde durduramadığım hisle;
"Hadi bakalım devrem. Atla da gidelim."
BÖLÜM SONU- KÜBRA