Hastane koridorları sessizlik ve gerilim içinde nefes alıp veriyordu. Doktorlar, Ceylin’in fenalaşma sebebini anlamak için odadaki herkesi dışarı çıkardıktan sonra uzun süredir kriz geçiren genç kadına müdahale etmişti. Bir saatten fazla süren müdahalenin ardından kapıyı açtılar. Ancak doktor, kapının önünde bekleyen abisinden ziyade, o an varlığıyla dikkat çeken Kağan Emir’e baktı.
“Hasta tam anlamıyla kendini toparlayana kadar yaşadıkları hakkında soru sormamanız gerekiyor.”
Kağan Emir düz bir şekilde doktora bakmakla yetinirken görevli komiser konuştu.
“Bu durumda ifade alamaz mıyız?”
Doktor komisere dönüp başını hayır anlamında salladı.
“Ceylin Hanım kendini toparlayana kadar soru sormamanız gerekiyor. Biliyorsunuz ki intihar vakası sadece tırabzandan atlamakla sınırlı değil! Omzunda ve ayağında da kurşun izi var. Tabii bu durumu hastanenin psikiyatrist servisi daha iyi tanımlar ama öngörülen Ceylin Hanım’ın psikolojik durumunun iyi olmadığıdır.”
Ekrem memnuniyetle başını sallarken, görevli komiser de Yunus Emre Başkomisere haber vermek için yanlarından ayrıldı.
“Hastaneden ne zaman çıkar!?”
Kağan Emir’in gür sesi etrafta yankılanırken doktor, Kağan Emir’e baktı. Ceylin Hanım’ın bu duruma gelmesinden bu adamdan şüphelense de adamın gücü ve elde olmayan kanıtlarla can güvenliği açısından susmayı tercih ediyordu.
“Birkaç gün hastanede gözetim altında kalması gerekiyor.”
Kağan Emir memnuniyetsiz bir ifadeyle doktorun yüzüne bakarken doktor söylenecek ve sorulacak bir şey kalmadığını anlayarak hemşireyle birlikte odanın önünden ayrıldı. Kağan Emir odaya doğru yönelip kapının önüne geldiğinde Engin “Dediğinizi yaptım. Ceylin’de yapacaktır. Bizi artık rahat bırakın.” dedi.
Kağan Emir cevap verme gereği duymadan kapının kolunu indirip odaya girdi. Ekrem, Engin’in icabına bakardı. Kapıyı kapatıp Ceylin’in yanına vardı. Yatakta uyuyor vaziyette uzanmış Ceylin’e baktı. Başına sarılan bandaj ve boynuna takılan boyunlukla durumunun ciddi olduğunu görüyordu. Birkaç adımda Ceylin’in dibinde durdu. Gözlerinin kapalı olduğunu gördüğü kızdan midesi bulanıyordu. Yıllardır küçük bir iz peşindeydi ve sonunda bulmuştu! Kardeşinin hayatını mahveden kadından kardeşinin intikâmını alacaktı!
“İnci’nin önünde intihar etmeye kalkışmanın bedelini ödeyeceksin oruspu!”
Her bir kelime ağzından nefretle çıkarken Ceylin’in yüzüne doğru eğildi. Şu an bile Ceylin’i öldürmek isterken Ecrin’in intikâmını yavaş yavaş alması gerektiğini, kardeşinin ruhunun öyle rahatlayacağını kendisine hatırlattı. Her zerresiyle nefret ettiği kadından uzaklaşıp ne yapacağını düşündü.
Ceylin, İnci’nin önünde intihar ettiği için İnci’nin anne travması yeniden canlanmış ve doğduğundan beri yaşadığı kötü anlara, bu kötü anda eklenmişti. Üstüne İnci, Ceylin’in annesi olduğuna kendini o kadar inandırmıştı ki, bu durum intikâm için gün sayan Kağan Emir’in elini kolunu bağlamıştı.
“İnci seni gördükten sonra!”
İnci, Ceylin’i görüp İpek’in yanına tekrar dönene kadar Ceylin’e ciddi hiçbir şey yapmayacaktı. Onun dışında canını okumaya devam edecekti. Ne yapacağını daha iyi düşünmek için bu birkaç gün Ceylin’in hastanede kalmasına karar verdi yoksa bu bilinmezlikle İnci’nin ruh hâlini bile umursamadan Ceylin’in kalan canını da alırdı. Zaten Ceylin’in damarlarından kendi kanı aktığı için kendisinden nefret ediyordu. Omzunun üstünde Ceylin’e dönüp son defa iğrenerek yüzüne baktı. Önüne dönüp sert adımlarla odadan çıktı. Kapının önünde duran Ekrem’e bakıp “Durumunu takip et! Bir şey olmasın!” dedi.
Ekrem onaylarken “Birkaç gün hastanede kalacak! Ondan sonra eve getirilecek! Evde gerekli düzenlemeleri yap!” diye de ekledi.
Ekrem, Kağan Emir’in İnci için içerdeki iğrenç varlığa iyi davrandığını anlamıştı ama işte yine de onca iğrençlikten sonra bu oruspunun bu iyiliği hakketmediğini düşünüyordu. Ekrem’e göre İnci birkaç gün ağlasın sonra yine sessizliğine dönsün!
“Emredersin patron!”
Sesindeki istememizdik kendini belli etse de Kağan Emir için öncelik İnci’ydi.
“Düzgün!” diye uyaran Kağan Emir’le Ekrem daha gür ve itaatkâr bir tavırla cevap verdi. Geçip gidecekken sandalyede oturan adama, Ceylin’in abisi olduğunu söyleyen Engin’e baktı. Kafasında oluşan soru işaretini gidermek yerine yoluna devam etmeye karar verdi. Asansöre doğru yürürken, duyduğu sesle gitmekten vazgeçti.
“Kağan Emir Bey sizi burada görmek ne güzel!”
Sesin kime ait olduğunu bilse de bakma gereği duymadı. Yunus Emre, Kağan Emir’in önüne geçip yüz yüze bakmalarını sağladı. Kağan Emir ifadesiz gözleriyle Yunus Emre’ye bakarken Yunus Emre konuştu.
“Ceylin Hanım-”
Sözünü bitiremeden Kağan Emir tarafından sözü kesildi.
“İfade dışında konuşmaya gerek yok!”
Yunus Emre kaç gündür sinirini bozan adama yüzüne taktığı sahte gülümsemeyi bile fazla olduğunu anlayıp yüzündeki gülümsemesini sildi.
“İfadesinde bir korku olmadığı sürece ifadesini seve seve alacağım!”
“Korku yaşadığını hissettirir!”
Kağan Emir’in verdiği gözdağını gayet iyi anlayan Yunus Emre, kendini gülümsemeye zorladı. Kağan Emir başka bir şey demeye ihtiyaç duymadan geçip gitti.
#YunusEmre
Kağan Emir gitse de adamı burada kalınca alayla “Hayırdır, neden sahibinin yanında gitmedin!?” diye sordum.
“Kağan Emir Bey burada kalmamı istedi.”
Ekrem’in cevabıyla Ezgi’ye baktım. Ezgi sinirle Ekrem’e bakarken gözümle Ceylin’in abisini işaret ettim. Kenarda korkuluk niyetine duran abisiyle göz göze geldiğimde “En son odaya sen girmişsin sonrasında Ceylin Hanım fenalaşmış. Ceylin Hanım’ın fenalaşmasına neden olacak bir şey mi söyledin?” diye dikkatle sordum.
Bakışları Ekrem’i bulduğunda Ekrem’e baktım ama Ekrem başını önüne eğmiş yere bakıyordu.
“Sorularımıza cevap vermek için Ekrem veya bir başkasından izin almana gerek yok!”
Ezgi sertçe konuşurken “Ben mi?” diye şaşırarak sorup salağı oynayan Ekrem’le gülümsedim.
“Evet siz!”
Cevabımla Ekrem bana baktı.
“Bizlik bir durum yok.”
Rahat tavrı sinirime dokunsa da sakinliğimi korumam gerektiğinin farkındaydım.
“Annemin durumunu söylediğimde ağlamaya başladı sonrasında da nefes almakta zorlandı.”
Engin konuşunca yüzümü yüzüne döndüm. Emniyetin devamlı müdavimlerinden olmasına rağmen bu konudaki İfadesinde tecrübesiz gibi davranıyordu.
“Ezgi doktorun yanına gidip Ceylin Hanım’ın durumu hakkında detaylı bilgi al.”
“Emredersiniz başkomiserim!”
Ezgi giderken ben de bir ihtimal Ceylin Hanım uyanmış olması umuduyla odaya girdim. Kapıyı kapatıp Ceylin Hanım’a yaklaştım. Gözlerinin kapalı olduğunu fark edince seslice nefesimi verdim.
“Ne zaman uyanırsın?”
Pencereye doğru yürüyüp dışarıya baktım. Olaylar silsilesi kafamdan geçerken derince soludum. Ceylin Hanım, Cezmi’de gösterdiği cesareti Kağan Emir’de de gösterirse Kağan Emir’in havasını söndürürüm. Omzumun üstünde dönüp yüzüne baktım.
“Gösterecek misin?”
Önüme dönüp dışarıyı izledim. Gösterecek! Cezmi’de susmayan, mahallenin tepkisine rağmen davasından geçmeyen bu mafya bozuntusunun önünde mi susacak? Susmayacak!
“Abi!”
Duyduğum ince sesle önüme döndüm. Yanına vardığımda başını bana çevirip yüzüme baktı.
“Kim-”
Yorgun çıkan sesi, konuşmaya devam etmesini engellerken “Kimsin?” diye cümlesini tamamladı. Önümde yaralı hâlde duran kıza bakarken hâline tekrardan üzülmüştüm.
“Emniyetten Yunus Emre Başkomiser!”
Gözlerini yumup nefeslenirken “Allah’ım!” diye belli belirsiz bir şey söyledi.
Gözlerini araladığında gözlerinin dolduğunu fark etmemle şaşırdım. Ağlayacak gibi bana bakarken gözünden yaş süzülmesiyle kalakaldım.
“Annem!”
Başka bir şey diyemeden hıçkırmaya başlayınca kızın neden kriz geçirdiğini anlamış oldum. Çok duygusal! Anne demesiyle ağlaması bir oldu!
“Sakin ol! Annen iyi ama ağlamaya devam edersen daha kötü olacaksın!”
Dudaklarını ağzının içine almaya çalıştığında açılan kapıyla gözümü kapıya çevirdim. Ezgi doktorla birlikte içeriye girdiğinde doktor “Ceylin Hanım!” dedi.
Doktor yanına yaklaştığında geri çekildim. Doktor, Ceylin Hanım’ı kontrol ederken “Sizi dışarıya alabilir miyiz?” dedi.
“Tamam.”
Ezgi’yle birlikte odadan çıktığımızda “Ne oldu?” diye soran abisi, Ezgi’ye bakıyordu.
Ezgi “Bir şey olmadı. Doktor, Ceylin Hanım’ı kontrol ediyor.” dedi.
“Uyandı mı?” diye merakla sorduğunda Ezgi onayladı. Abisi kapının önüne gelip bekleyince Ezgi’yle kapıdan çekildim. Kenara geçtiğimizde “Bir şey dedi mi?” diye merakla sordu.
Başımı olumsuzca salladım.
“Hayır, ağladı ve az kalsın tekrar fenalaşıyordu!”
“Ne!?” diye tepki verince “Ne yazık ki!” dedim.
Düşünceli bir şekilde önüne dönerken dışarıya çıkan doktorla ayağa kalktım. Abisi doktora sorular sorarken ben de aynı soruları soracağım için dikkatle dinledim.
“Engin Bey az önce söylediğim gibi Ceylin Hanım aşırı hassas bir durumda. Sorularla bunaltmayıp rahatlatmaya çalışınız. Tabii yarın kendisiyle görüşecek olan psikiyatrist uzmanı doktor Jale Hanım size bu konuda daha iyi bilgi verecektir.” dedi.
“İfadesini alamaz mıyız?” diye soran Ezgi’yle doktor bize döndü.
“Üzgünüm, hastanın şu anki kritik durumu için buna izin veremem.”
Ezgi’nin bakışları beni bulduğunda gördüklerimden sonra doktora hak verdim.
“Tamam, ifade için psikiyatrist uzmanı Jale Hanım’dan yardım alırız.”
Doktor kafasını sallayıp geçmiş olsun dileklerini dileyerek yanımızdan ayrıldı. Abisi içeriye girecekken kolundan tuttum. Bana döndüğünde “Ceylin Hanım annesini sordu. Annesini buraya getirebilir misiniz? Annesini görürse daha iyi olur.” dedim.
Başını olumsuzca salladı.
“Annem kötürüm, getiremem.”
Elimi kolundan çekip başımı salladım. Abisi içeriye girerken arkadan gelen sese istem dışı dikkat kesildim.
“Abi biz getirelim mi?”
Arkamı döndüğümde Suat’ın Ekrem’le konuştuğunu gördüm.
“Suat!”
Uyarıcı sesle Suat geri çekilirken Ezgi “Başkomiserim olay var gitmeliyiz!” dedi.
Bakışlarımı Ekrem ve Suat üzerinden çekip yürümeye başladım. Hastaneden çıkarken annesini getirip getirmemek arasında gidip geldim...