9. Bölüm: Hastane

1477 Words
Bir hafta sonra... #YunusEmre Ceylin Hanım’ın ameliyatı oldukça zor geçmiş, düşme sonucu kafasında oluşan hasar ve zorlu operasyon nedeniyle yedi gündür doktorlar tarafından yoğun bakımda tutuluyordu. En büyük korkuları, bu durumun bir beyin kanamasına yol açmasıydı. Ezgi’nin anlattığına göre, abisi hastaneye geldiğinde önce Ekrem ve Suat’a sert bir şekilde çıkışmış, ancak kısa bir süre sonra tamamen sakinleşmiş, deyim yerindeyse süt dökmüş kediye dönmüştü. Fakat olayın asıl şaşırtıcı yanı, abisinin bu hâli değil, Kağan Emir’in küçük yeğeni İnci’nin, Ceylin Hanım için durmaksızın “Anne!” diye ağlamasıydı. Yaptığımız araştırmalara göre, yıllar önce annesini kaybeden İnci, Ceylin Hanım’ın tırabzandan düşme anına şahit olunca geçmişteki travması yeniden canlanmıştı. Küçük kızı susturmak imkânsızdı; o kadar çok ağlamıştı ki baygınlık geçirmişti. Bunun üzerine Kağan Emir, İnci’yi Ceylin Hanım’ın bulunduğu hastaneye getirmişti. Doktorlar İnci’yle ilgilendikten sonra Kağan Emir cam bölmeden İnci’ye Ceylin Hanım’ın annesi olmadığını göstermek için çabalamıştı. Ancak bu da işe yaramamıştı. Sonunda Kağan Emir, doktorlara Ceylin Hanım’ın yaşaması için ne gerekiyorsa yapmalarını emretti. Hatta Ceylin Hanım’ı özel bir hastaneye transfer etmeyi bile düşünmüştü, ancak doktorlar buna izin vermeyince, beklemek zorunda kalmıştı. “Kağan Emir’in zayıf noktası yeğeni İnci!” Bu durumun başka bir açıklaması yoktu. İnci sakinleşmeyip ağlamaya devam ettikçe Kağan Emir’in öfkesi daha da artıyordu. “Başkomiserim, müsait misiniz?” Ezgi’nin sesiyle başımı bilgisayardan kaldırıp yüzüne baktım. “Evet.” Elindeki mavi dosyayı uzatırken, “Ceylin Hanım’ın sabıka kaydı... Ama hiç sabıkası yok.” dedi. Dosyayı alıp göz attım, ardından masaya bırakarak yeniden bilgisayara döndüm. “Ben de Ceylin Hanım’ın sosyal medya hesaplarını inceliyorum!” X’i kapatıp Instegram’a girdim. Göz gezdirdikten sonra kafamı kaldırıp, “Ama hiçbir şey yok!” dedim. Yanıma gelip ekrana baktı. Gördüklerimiz bizi şaşırtmıştı. Ceylin Hanım resmen yeni doğmuş bebek kadar temiz! İnsanın okulda bile kavgası olmaz mıydı? Ama Ceylin Hanım’ın yoktu! Hiçbir kavga, sorun, hiçbir şey yok! “Yok! Yok! Yok!” Öfkeyle konuşurken Ezgi başını bilgisayardan çekti. Kollarını göğsüne dolayıp “Kağan Emir bu defa doğruyu söylemiş olabilir mi?” diye hayal kırıklığıyla sordu. “Bunu ancak Ceylin Hanım uyandığında anlayabiliriz.” Instegram’da aşağıya kaydırıp fotoğraflarını incelemeye devam ettim. Paylaştığı gönderilerin altına yazdığı melankolik notlar, intihar ihtimalini düşündürüyordu. Derken şimdiye kadar gördüğüm tek gülümseyen fotoğrafıyla duraksadım. Mavi gözleri kısılmış, yanağındaki gamzesi belirgin bir şekilde görünüyordu. “Şirin çıkmış.” dedi Ezgi. Kafamı sallayıp, fotoğrafın açıklamasına baktım Hayalimdeki bölümü kazandım! Fotoğraf, iki yıl öncesine aitti. “Hangi bölüm?” diye sordum, sesimdeki merakı gizleyemeyerek. Fotoğraflarda aşağıya inmeye de devam ettim. “Üniversite kaydına dair bir bilgi yok.” Kafamı bilgisayardan kaldırıp Ezgi’ye döndüm. “Okumadı mı?” “Babası vefat edince evin geçimi Ceylin Hanım’a geçmiş.” Durumu anlamaya çalışırken içimde bir üzüntü oluştu. Tam o sırada telefonum çaldı. Elimi cebime götürüp telefonumu çıkardım. Telefonu açıp kulağıma götürdüğümde “Başkomiserim, Ceylin Hanım uyandı!” diyen komiserle sol elimdeki fareyi bırakıp ayağa kalktım. “Ne zaman?” “Biraz önce, şimdi doktorlar yanında.” “Tamam, hemen geliyorum ve gelene kadar sakın Kağan Emir ya da adamlarından biri yanına girmesin!” “Emredersiniz başkomiserim!” Telefonu kapatıp Ezgi’ye döndüm ve hazır bir şekilde “Hemen araca geçiyorum.” dedi. Gözümle onaylayıp sandalyemdeki ceketimi aldım. Odadan çıkıp ana çıkışa yönelmiştim ki müdürün sesi bizi durdurdu. “Yunus Emre ve Ezgi!” Ezgi’yle göz göze geldik, ardından müdüre döndük. Müdür, elindeki siyah defteri göstererek, “Toplantı var!” dedi. “Müdürüm, Ceylin Hanım uyanmış. Gidip ifadesini almamız gerekiyor!” dedim, sabırsızca. Müdür, başını olumsuz bir şekilde sallayıp aksi bir tavırla, “Oradaki görevli arkadaşlar hallederler! Toplantıya geliniz!” dedi. “Müdürüm!” Bu defa Ezgi araya girdi. Müdür, ona sert bir bakış attı. “Ezgi, yeni başkomisere bana itiraz edilmemesi gerektiğini söylemedin mi?” diye Ezgi’ye çıkıştı. Ardından bana döndü. “Sen de üstün olan birine karşı gelinmeyeceğini bilmiyor musun?” Sinirime hakim olmaya çalışırken arkasını dönüp gitti. Dişlerimi sıkarak arkasından bakıyordum ki Ezgi “Başkomiserim!” dedi. Ezgi’ye baktığımda sakinleştirici bakışlarıyla kendime geldim. “Keşke görünmez olsaydık,” dedim alayla. Hafifçe gülümsedi. “Toplantı uzun sürmemesini umalım!” Telefonumu çıkarıp hastanedeki görevli polisi arayıp tekrar uyardım. Ardından telefonu cebime koyarak, “Hadi gidelim, dünyayı kurtaracak üst düzey toplantıya!” diye mırıldandım. Ezgi’nin gülüş sesi duyulduğunda, ister istemez gülümsedim ve toplantı odasına doğru yürüdüm. ★★○★★ #Engin Ceylin, geçirdiği kazanın üzerinden yedi gün geçtikten sonra uyanabilmişti. Doktorlar yarım saattir odasındaydı ama biri de çıkıp bir şey demiyordu! Ekrem’le göz göze geldiğimde derince yutkundum. Bir hafta önce... “Siz kimsiniz, kardeşimle ne işiniz var lan!?” Karşımdaki adam birden yakama yapışarak beni sertçe duvara yasladı. “Bana bak, ayyaş! Diline yut yoksa sana dilini yuttururuz!” diye bağırdı. Kendimi savunmak için hamle yapacakken karnımda hissettiğim silah namlusuyla donup kaldım. “Şimdi bizi adam gibi dinle!” “Bana bir şey yapamazsınız! Hastanedeyiz!” dedim cesaretimi toplayarak. Yüzünde oluşan sinsi bir sırıtışla, “Emin misin?” dedi. Bu bakışları iyi bilirdim! Tehlikenin sularındaydım! Susup yüzüne baktığımda memnuniyetle başını salladı. “Eğer kardeşin uyanınca dediklerimizi harfiyen polise söylemesini sağlamazsan, ne seni ne de kardeşini yaşatırız!” Karnımdaki silah baskısını hissedince, Ceylin geri zekâlısının kime bulaşabileceğini düşündüm! Başımı onaylarcasına salladım. Karnımdaki silahı çekmeden konuşmaya başladı... Doktor odadan çıkınca hızla ayağa kalktım. Ekrem ve yanımızdaki polis memuru da benimle birlikte yerlerinden fırladılar. Doktorun etrafını çevirerek aynı soruyu sorduk. “Ceylin Hanım’ın durumu nasıl?” Doktor önce komisere dönerek açıklamaya başladı. “Beyin kanaması tehlikesini atlattı. Şu an ciddi bir sorun görünmüyor, ancak birkaç gün hastanede kalması gerekecek.” Ekrem hemen atıldı. “Görebilir miyiz?” Doktor bu kez Ekrem’e dönüp net bir cevap verdi. “Normal odaya alınır alınmaz görebilirsiniz ama ziyaretiniz kısa olmalı. Hasta her ne kadar kendine gelmiş olsa da dinlenmeye ihtiyacı var.” Ekrem bunu başıyla onaylarken, ben doktorun söylediklerinden tatmin olmamıştım. “Ne zaman iyileşir?” Doktor dikkatlice yüzüme baktı ve kesin bir dille yanıtladı. “En az bir ayda toparlamaya başlar.” “Bir ay mı!?” diye çıkıştım, kontrolsüz bir öfkeyle. Doktor sakinlikle başını sallayarak onayladı. Sözlerinin ağırlığı üzerime çöküyordu. Babamın ölümünden sonra Ceylin’le annemin yükünü omuzlamak yeterince zorken şimdi bu durumla nasıl başa çıkacaktım? Hem anneme hem de Ceylin’e bir ay boyunca bakacaktım! Sinirlerim iyice gerildi ve kendime hakim olamadan konuştum. “Geri zekâlı! İntihar etmekte bok vardı!” Doktor ve polis memurunun şaşkın şaşkın bana baktılar. Arkamı dönüp biraz nefes almak için uzaklaştım. Ellerimle saçlarımı karıştırarak sakinleşmeye çalışırken bir elin omzuma dokunduğunu fark ettim. Hızla dönüp baktığımda karşımda Suat’ı gördüm. Sesi alçak ama tehditkârdı. “Söylediklerimizi unutma! Patron birazdan burada olacak. Eğer bir hata yaparsan bu işin sonu senin için hiç iyi olmaz.” Derin bir nefes aldım, boğazımda düğümlenen korkuyu yutmaya çalıştım. Ceylin’i bir kaşık su da boğmak istiyordum. Bizi böyle bir belaya sokmasının hiçbir açıklaması yoktu. “Tamam.” Başını onaylarcasına sallayıp uzaklaşırken, olduğum yerde öfkeyle beklemeye devam ettim. ★★○★★ Ceylin’i normal odaya aldıklarında Ekrem ve Suat, Ceylin’i görmek isteseler de polis memuru izin vermemişti. Ben de abisi olduğum için girebilmiştim. Ceylin yarı açık gözleriyle tavana bakarken başına sarılan sargı, omzundaki ve ayağındaki kurşun yarasını gözümün önüne getirdim. Neye bulaşmıştı bilmiyorum ama Ceylin’e bunu yapanlar beni öldürmekten beter hâle getirirlerdi. Yanına yaklaştığımda “Ab-” Konuşamadan sustu. Ben de olduğum yerde durdum. “Abi!” diye zorlukla konuştuğunda babamın ölümünden sonra ilk defa gözlerim dolmuştu. Elini havaya kaldırmaya çalışsa da yapmadı. Yanına varıp kendimi göstermeye çalıştım. Göz göze geldiğimizde gözlerini yumup tekrar “Abi!” dedi. “Ne yaptın?” Sesimdeki öfke belli olurken sakin kalmalıydım. Konuşmak istese de doktorun söylediği gibi zorlanıyordu. “Tamam sus ve beni dinle!” Yanına varıp yatağın kenarına oturdum. Yüzüne yakından baktığımda ağladığını görmüştüm. “Eğer polise dediklerimin aynısını söylemezsen seni bu hâle getirenler ne seni ne beni ne de annemizi yaşatacak!” “Beni-” Elimi kaldırıp susmasını işaret ettim. “Annem şimdi iyi! Gördüğün gibi ben de iyiyim ama dediklerimi polise demezsen hiçbirimiz iyi kalmayacağız!” Yanağındaki yaşlar hızlanırken “Ceylin!” diye kızdım. Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalışırken “Beni iyi dinle!” dedim ve Ekrem’in dediklerinin söylemeye başladım. “Kağan Emir’i daha önce hiç tanımadığını ama benim yani abinin, kendisinden aldığı borç parayı almak için eve geldiği sırada seni tacizci Cezmi’den kurtardığını anlatacaksın. Bu olaydan sonra onunla tanıştığını ve iş bulabilmek için bizzat kendin Kağan Emir’e başvurduğunu söyleyeceksin. Ancak yaptıkları deneme de seni işe almayınca, hem annemin durumu hem de borçların ağırlığına artık dayanamadığından intihara kalkıştığını ifade edeceksin. Kağan Emir’in ya da evdeki bir başkasının düşmenle ilgisi olmadığını söyleyeceksin!” Gözlerini yumup ağlamaya devam ederken “Yanlış bir şey söylersen hepimizi ölürüz! Bu tür adamların acıması yok!” diye de öfkeyle ekledim. Zar zor nefes almaya başlayınca telaşla ayağa kalktım. “Ne oldu, kendine gel!” Ikınarak nefes alıp verdiğinde “Doktor çağırın!” diye dışarıya doğru bağırdım. Sakinleştirmeye çalışsam da başarılı olamıyordum. Kapı açılıp polis memuruyla birlikte başka bir adam gözükürken “Doktor çağırın!” diye tekrar bağırdım. Polis memuru hızla odadan çıkarken Ceylin’e geri döndüm. “Sakin ol, doktor geliyor!” Başı yana düşerken “Ceylin!!!” diye bağırdım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD