#YunusEmre
Gelen ihbarla olay yerine gittiğimizde, silahlı saldırıya uğrayanlar yaralandıkları için hastaneye kaldırılmıştı. Olay yerinde olayı görenler olup olmadığını araştırdığımızda, Suna Hanım adındaki genç bir kadın olayı bize anlattı. Hafızasını kaybetmiş genç bir kız ve bu kıza evini bulmaya yardımcı olan iki adam, evlerine gelmişti. Kız çok öncelerden buradaki evlere hizmetçiliğe gelen bir kızmış. Suna Hanım bunu söyledikten sonrada adamlarla kız evden çıkmışlar. Sonrasındaysa etrafta silah sesi duyulmuş. Silah sesi susup dışarıya çıktıklarında da biraz önce evlerine gelenlerin, silahlı saldırıya uğradıklarını görmüşlerdi.
Suna Hanım’dan aldığımız bilgiler doğrultusunda hastaneye geldiğimizde, yarılanların kimliğini öğrendiğimde şok geçirmiştim. Ekrem ağır yaralıydı! Suat göğsünden yaralanmıştı! Ceylin’se kurşun yarası almasa da tahminen kendini korumaya çalışırken başına gelen darbeyle bayılmıştı!
Kağan Emir ve adamları, ameliyathane koridorunu doldururken Ceylin’i merak ettiğimden Ceylin’in yanına gitmeye karar vermiştim. Kağan Emir’i yoklaması içinde Ezgi’yi ameliyathane bölümüne yollamıştım.
Ceylin’le ilgilenen doktorun yanına gidip durumuyla ilgili detaylı bilgi aldıktan sonra kaldığı odaya geldim. Yeryüzüne inmiş bir melek gibi yatakta uzanmış dururken, tek eksiği gözlerinin açık olmamasıydı! Seslice nefesimi verip “Artık kalkmam gerekiyor!” diye kısık sesle kendime kızdım.
Sandalyeden kalkıp arkamı döndüm. Kapıya vardığımda omzumun üstünden dönüp Ceylin’e baktım. Zorla kafamı önüme çevirip odadan çıktım. Asansöre binip ameliyathane katına bastım. Asansör durup içinden çıktım. Ameliyathanenin önü, biraz önceye oranla daha az kişi varken Kağan Emir’i göremedim. İlerde oturan Ezgi’yi görünce Ezgi’ye doğru yürüdüm. Ezgi’nin yanına vardığımda Ezgi’nin dalgın dalgın önüne bakıyordu.
“Ezgi.”
Cevap vermemesiyle koluna dokunduğumda irkilerek bana baktı. Ardında gözlerini yere indirip “Durumu kritik!” dedi.
“Kimin?”
Sesli cevap vermek yerine kafasını ameliyathaneye çevirince, Ekrem’den bahsettiğini anlasam da sesinin neden titrediğini anlayamamıştım. Biraz ameliyathaneye baktıktan sonra birdenbire ayağa kalktı.
“Ne yapıyoruz?”
Bunu sorsa da gözlerinde geçen korkuyu görüyordum. Hayretle ameliyathane kapısına baktım. Geri dönüp Ezgi’ye baktığımda elini saçına götürmüştü. Saçını kulağının arkasına verirken “Suat ameliyathaneden çıktı mı?” diye sordum.
Başını evet anlamında salladı.
“Normal odaya aldılar ama kendine hemen gelmez dediler.”
Kimse kendinde değildi. Bu da elde var sıfır demekti!
“Kağan Emir nerede?”
“Gitti.”
“Nereye?”
“Söylemedi. Şüphe duydukları ya da düşmanları olup olmadığını sorduğumda da hayır cevabını verdi!”
Sinirli bir şekilde konuşmasıyla birkaç bakış bizi buldu.
“Olay yeri güvenlik kamerası var mı?”
“Çocuklar inceliyorlar ama kayda değer bir veri yok.”
“Yani samanlıkta iğne arayacağız!”
Başını salladı. Buradan gitmek istemesem de bu saldırıyı düzenleyenleri bulmam gerektiğinden gitmeliydim.
“Gidelim.”
Arkamı dönüp asansöre yürüdüm.
★★○★★
#İdil
“Öldüler mi?”
Patronun sorusuyla başımı hayır manasında salladım.
“Ölmediler ama işleri hastanede bitecek!”
Elini masaya vurup öfkeyle ayağa kalktı.
“Bu iş uzamadan bitmeliydi!”
Ceylin o eve ben diye girdiğinde ölmeliydi ama patron, Kağan Emir’in uzaktan delirmesini izlemek için bekleyip durmuştu. Şimdide suç bendeymiş gibi davranıyordu!
“Bitecek, merak etmeyin!”
Vücudunu bana doğru dönüp bastonuna tutunarak yanıma geldi.
“Gerekirse kendinle beraber Kağan Emir’i de havaya uçuracaksın ama bu iş bugün bitecek!”
Aksayan ayağıyla önüne dönüp “Bu kadar oyun yeter!” diye sözünü sertçe tamamladı.
“Nasıl istersen patron!”
Arkamı dönüp odadan çıktım. Yorgun nefesimi verip etrafa bakındım. Kağan Emir, Ceylin’in benim olmadığıma ikna olmaması için hiçbir neden kalmamak üzereydi! Kağan Emir’le karşı karşıya gelemem! Ecrin hemen, benle ilgili bir şey söylemeden ölmeliydi! Yumruğumu duvara geçirip sinirle çıkışa yürüdüm.
★★○★★
#İpek
Kağan Emir bizi alıp Nalan Hanım’ın yanına getirirken, evdeki koruma sayısını da yükseltmişti. İnci odasında uyurken Kağan Emir bizi salona toplamıştı.
“Habersiz kimse dışarıya çıkmayacak!”
Nalan Hanım’a bakarak konuşurken Nalan Hanım “O velet gözüme gözükmesin!” dedi.
Kağan Emir’in alnındaki damarlar kendini belli ederken “Anne tek bir hata yap seni odaya tıkarım!” diye öfkeyle konuştu.
Nalan Hanım’ın kaşları çatılırken yerinden kalktı. Kağan Emir’in önünde durup her bir kelimenin üzerine basa basa konuştu.
“O çocuğu evimde görmek istemiyorum!”
“Yeter!!!”
Kağan Emir, Nalan Hanım’a bağırıp öfkeyle ayağını koltuğa geçirirken, Nalan Hanım bir şey demeden yanımızdan ayrıldı. Yerimden kalkıp Kağan Emir’in yanına gittim. Elimi omzuna koyup “İnci’yi merak etme!” dedim.
Ellerini yasladığı koltuk kolçağından çekip yüzünü döndüğünde “Sadece kendine dikkat et!” diye de ekledim.
“Bahçeye azar azar çıkın!”
Gittikçe işin ciddiyetini daha çok fark ediyordum. Ne bekliyordum ki? Ama yeter ki Kağan Emir’e bir şey olmasın!
“Çok mu kötü?”
“Dediklerimi yap!”
İçimdeki korkuyla bir adım atıp beline sarıldım. Bugün ne hayallerle çıktığım yemek, zehir olmuştu! Gözlerimi yumup kokusunu içine çektim. İçim rahatlarken, omzumda hissettiğim elle belini serbest bırakıp geri çekildim.
“Aileni koruyacağına eminim ama lütfen, öfkenin senden önce yürümesine izin verme.”
Elini cebine götürüp eski model bir telefon çıkardı. Elimi eline alıp telefonu elime bıraktı.
“Bir şey olursa, buradan haber et!”
Başımı salladım. Bana yaklaşıp “Dönene kadar İnci’ye dikkat et!” dedi.
“Merak etme!”
Yanımdan çekip gidince arkasında hüzünle baktım.
“Kim yaptıysa inşallah hemen yakalarsın!”
Buna inanmak istiyordum. Kağan Emir’i kaybetmeyi göze alamazdım! Üst kata çıkmak için merdivenlere yürüdüm. Odaya geldiğimde yatağın kenarına oturup, İnci’nin masum yüzüne dokundum.
“Dayın gitti ama dönecek.”
Eğilip yüzüne öpücük bıraktım. İçimdeki korkuyla yanına kıvranıp rahatlamak için yüzüne baktım.
★★○★★
#Ceylin
Gözümü açtığımda hastanedeydim. Olanlar gözümün önüne gelince Suat ve Ekrem’in durumunu merak etmiştim. Odadan çıktığımdaysa kapıda gördüğüm polis memurlarına durumu sorsam da bilgi alamamıştım. Biri doktor çağırıp Yunus Emre Başkomisere haber vermek için gitti. Diğeri de içerde beklememi söylemişti.
Odaya önce doktor gelip, birkaç soru sorduktan sonra başıma darbe alıp almadığımı sordu. Sadece Ekrem’in beni korumak için başımı yere doğru bastırdığını söyledim. Doktor, başımı incelemek için gerekli görüntülerimin yapıldığını söyleyip elindeki fenerle gözlerime dikkatlice baktı.
“Herhangi bir baş dönmesi, bulanık görme ya da mide bulantısı hissediyor musunuz?”
Kafamı hafifçe hayır anlamında salladım.
“Hayır, sadece biraz baş ağrısı var ama çok ciddi değil.”
Doktor “Bu iyiye işaret.” diyerek odadaki sessizliği bozdu.
Gülümsedim. Doktor elindeki kâğıda bakıp ardından kâğıdı hemşireye uzattı.
“Daha önce başınızla ilgili ciddi bir ameliyat geçirdiğiniz için birkaç test daha yapılacak.”
Kafamı tamam anlamında salladığımda “Bu geceyi de gözlem altında geçirmenizi tavsiye ediyorum. Darbenin etkileri her zaman hemen anlaşılmayabilir.” diye sözünü devam ettirip sustu.
“Anladım Cenk Bey.”
Kafasını sallayıp geçmiş olsun dileklerini dileğinde “Bir şey sorabilir miyim?” dedim.
“Buyurun.”
“Benimle beraber gelen iki kişi daha vardı: Suat ve Ekrem. Onlar neredeler?”
“Ekrem Bey yoğun bakımında, Suat Bey’de normal odaya alındı.”
Ekrem yoğun bakımda mı? Neden ki?
“Durumu ağır mı?”
“Gerekli bilgilendirmeyi sonra yapacağız. Şimdi sizinle ilgilenelim.”
Durumu ağır! Ağır olmasa Suat gibi normal odaya alınırdı ama alınmadı. Gözümün önüne arabadaki anlar gelince gözlerim doldu.
“Beni korumak için!..”
Gözyaşım yanağımdan akarken Cenk Bey “Ceylin Hanım sakin olmalısınız!” diye uyardı.
Ağlamamaya çalışsam da olmuyordu. Benim yüzümden birinin zarar görmesini istemiyordum. Beni korumak için kendini koruyamadı! Açılan kapıyla bir umut başımı çevirdiğimde karşımda Yunus Emre Başkomiseri gördüm. Bana doğru gelip, bir bana bir de doktora baktı. Gözlerini doktora dikip “Kötü bir şey mi var?” diye sertçe sordu.
“Hayır başkomiserim, Ceylin Hanım kendisiyle beraber gelen arkadaşlarını merak ediyor.”
Geri bana döndüğünde “Durumlarını öğrenmek istiyorum.” dedim.
Yunus Emre Başkomiser, Cenk Bey’e bakıp “Sizli bir şey kaldı mı?” diye sordu.
“Hayır başkomiserim, sadece birkaç test yapılacak ama onları siz ifade aldıktan sonrada yapılabilir.”
“Hayır, önce testler yapılsın sonra ifadesini alırım.”
Cenk Bey başını sallayıp hemşireye haber edeceğini söyleyerek odadan çıktı. Yunus Emre Başkomiserle bir başıma kaldığımda bir umut “İkisinin durumu iyi değil mi?” diye merakla sordum.
Gözlerime bakıp elini kaldırdı ve yüzüme değdirdi. Gözyaşımı silip “Ağlama!” dedi.
“Beni korumaya çalışırken oldu!” diye itiraz ettim. Gözyaşlarım hızlanırken elimin tersiyle yüzümü sildim.
“Ekrem’in durumu ağır diyorlar!”
Burnumu çekip sakinleşmeye çalıştığımda kendimi kollarının arasında buldum. Omzuma baskı yaparak göğsüne bastırdı.
“Sakin ol, senin suçun yok!”
Öyle dese de öyle değildi. Bizi vuranlar belki onlar için gelmiş ama orada olmasaydım, Ekrem kendini koruyup bu kadar ağır yaralanmayacaktı.
“Yanlarında olmasaydım Ekrem arabayı çalıştırıp gidecekti. Benim yüzümden o hâlde!”
Beni göğsünden ayırıp yüzümü ellerinin arasına aldı.
“Olay neden oldu bilinmiyor ama senin suçun yok. Onlar suç baronu!”
Anlamayarak yüzüne bakarken, eli yine yüzümü buldu. Gözyaşlarımı silip “Onlar için ağlamana değmez!” dedi.
“Başkomiser!” diye duyduğum sert sesle başımı çevirdiğimde karşımda Canavar’ı gördüm. Gözlerini Yunus Emre Başkomisere dikmiş dik dik bakarken, Yunus Emre Başkomiser ellerini yüzümden çekip ayağa kalktı. Canavar, Yunus Emre Başkomisere yaklaşıp “Bir soru sordum!” diye bağırdı.
Korkudan kalbim küt küt atarken, Yunus Emre Başkomiser “Karşında adamın yok, emniyet biriminin başkomiseri var!” diye sertçe cevapladı.
“İşin ağlayanı susturmak mı!?”
Sesi iyice yükselirken Yunus Emre Başkomiser “Seni ilgilendirmez!” dedi.
Canavar’ın gözündeki hiddet gittikçe büyürken korkuyla bekledim. Ağzımı açmak istesem de açamıyordum.
“Haddini bil başkomiser! Bir daha seni, benim etrafımdakilerin yakınında görmeyeceğim!”
Yunus Emre Başkomiser bir şey diyecek gibi olsa da açılan kapıyla susmak zorunda kaldı. İçeriye hemşire girip gözlerini karşı karşıya duran ikiliye dikti.
“Ceylin Hanım!”
Sorarcasına konuşurken Yunus Emre Başkomiser geri çekildi. Hemşire sayesinde son bulan gerilimle rahat bir nefes aldım. Hemşire açılan aradan geçip tekerlekli sandalyeyi önümde tuttu.
“Ceylin Hanım hazırsanız gidelim.”
“Tamam.”
Hemşire ikisine dönüp “Sizi dışarıya alabilir miyim?” dediğinde Canavar bana baktı. Gözlerinde geçen hiddeti görürken başımı önüme eğdim. Beş on saniye sonra sertçe kapanan kapıyla korkuyla dudaklarımı ısırdım.
“Yanındayım!”
Yunus Emre Başkomiser bunu dedikten sonra odadan çıktı. Kafamı kaldırıp hemşireye baktım. Yataktan kalkmama yardımcı olup beni sandalyeye oturttu. Odadan çıktığımızda etrafta Yunus Emre Başkomiserden başka kimse yoktu. Canavar’la yan yana gelmelerinden daha iyi. Konuşmadan yanından geçip asansöre bindim. Asansörde hemşire kat numarasına basıp bekledi. Başım ağrıdığı için başımı öne doğru eğdim.
Duran asansörle başımı kaldırdığımda hemşire arkama geçip beni asansörden çıkardı. Karanlık bir kata geldiğimizde ışıkların açılmasını beklerken, ensem de hissettiğim namluyla korkuyla “Anne!” dedim...
Merhaba arkadaşlar...
Bölümleri birleştirme işini bitirdim. Kitabı başından beri okuyan arkadaşlarla burada kalmıştık : )
Daha önce Whats+App kanalımda ve Instegram'da duyurdum ama beni takip etmeyen arkadaşlarında haberi olması adına duyuruyu yenileyeyim
Kitaba haftada bir, 1 bölüm gelecek çünkü aktif yazmaya dönmek istemiyorum. Kitaba sözleşme yapıp kitap kilitlese dahi, yine haftada bir, 1 bölüm gelmeye devam edecek. Aktif yazmaya dönersem de önceliği Şeytanın Esareti'ne, yani bu kitaba verip günlük bölümlerle kitaba devam edeceğiz. Söyleyeceklerim bu kadar, kendinize iyi bakın. Yeni bölümlerde görüşmek dileğiyle hoşça kalın...