#Ceylin
Merdivende oturmuş İnci’yle görüşen kadını izliyordum. Kadın, İnci’yle konuşmak istese de İnci küskün bir şekilde yüzünü çevirmiş duvara bakıyordu. Kadın ellerini dizine koyarak yerden kalktı. Bana doğru gelmeye başladığında Selma, İnci’nin yanına gitti. Kadın önümden geçip gözden kaybolurken canavarın yanına gittiğini anlamıştım. Canavara gözükmek istemediğimden ayağa kalkıp merdiveni çıktım. Odama girmek yerine, solda kalan balkona doğru yürüdüm. Balkon kapısını açacakken duyduğum sesle duraksadım. Etrafa baktığımda ses yok olmuştu.
“Ağlama sesiydi.”
Kim ağlıyor ki? Açık olan oda kapısı gözüme çarptığında kapıya doğru yürüdüm. Başımı kapıdan içeriye doğru uzattığımda az önce duyduğum sesi tekrar duymaya başladım. Ses kısık ama acı doluydu. İçerdekinin kim olduğunu merak ederken, benim gibi suçsuz birinin burada olma ihtimaliyle gözlerim doldu. Korkuyla kapıdan içeriye girip yarı karanlık odada yürümeye başladım. Odanın içine girdikçe, sese yaklaştığımı anlasam da etrafta insana ait bir işaret göremiyordum. Çalışma masanın önünde durduğumda sesin birine ait olduğunu ama sesin ait olduğu kişinin sesinin bilgisayardan geldiğini anladım.
“Yapma!”
Kadının acı çığlığı beni yerime mıhlarken ne yapacağımı bilememiştim. Kadın bağırmaya devam ederken dayanamayıp ekranın önüne geldim. Ekranda bir kadının üzerinde olan iki adamla gözlerim kocaman olurken, kadın adamlardan kurtulmaya çalışıyordu ama çırpınışları boşaydı. Kadın, adamlara yalvarmaya başladığında gözümden yaş gelmişti. Ağlayan çocuk sesiyle, kamera çocuğa çevrilirken çocuğu bir adam tutmuş soyuyordu! Gördüğüm vahşetle gözlerimden akan yaş, gözümün önünü bulanıklaştırmaya başladı. Görüntü son bulup ekran simsiyah olurken çıkan yazıyla dudaklarımı ısırdım.
Kardeşin son nefesine kadar günahlarının bedelini ödeyecek Kağan Emir!
Yazı beynimden vurulmuşa dönmeme neden olurken, başımı çevirip zorla nefeslendim. Ses tekrar etrafta yayılmaya başlayınca dayanamayıp bilgisayarın kapağını kapattım. Elimle yüzümü silip sakinleşmeye çalıştım ama kadınla çocuğun çaresiz çırpınışları gözümün önüne geldikçe sakinleşemiyordum.
“Ceylin Hanım!”
Duyduğum sesle korkuyla masanın önünden çıktım. Seda’yla karşı karşıya geldiğimde “İyi misiniz?” diye sordu.
Başımı sallasam da iyi değildim. Bilgisayarda gördüğüm o görüntüler!..
“Ceylin Hanım!”
Koluma dokunmasıyla kendime geldim.
“Buradan çıkmak istiyorum!” dedim ve yürümeye başladım. Odadan çıktığımda elimi göğsümün üzerine koyup nefes almaya çalıştım.
“Ceylin Hanım polis geldi. Sizi bekliyor.”
Kalbim küt küt atmaya başlayınca şaşkınlıkla dönüp yüzüne baktım.
“Neden?”
“İmza eksiğiniz varmış!”
“İmza mı?”
Başını sallayıp işaret ettiği yolda zar zor yürüdüm. Merdivenlerden aşağıya inip salona geçtiğimde bacak üstüne bacak atmış canavarla göz göze geldim. Videodaki yazı zihnimde canlanınca gözlerimi karşımdaki canavardan çekmedim. Bu adam ne yapmış ki kardeşine bu acıyı yaşatmışlar? Yanağımdan süzülen yaşla yüzüne bakarken bir kez daha karşımdaki adamdan nefret ettim. Bu adam sadece benim değil, kardeşinin de hayatını mahvetmişti!
“Ceylin!”
Koluma dokunan ele döndüğümde yüzüme merakla bakan Yunus Emre Başkomiserle beni buradan götürmesini istiyordum.
“İyi misin?” diye merakla sorduğunda başımı sağa sola salladım. Bir adım atıp sımsıkı sarıldım.
★★○★★
#Ekrem
Yanılmış olduğumu biliyordum ama güvenlik kamera görüntülerini izlerken yüzde yüz emin olmuştum. Karşımda sadece sarışın bir kadın vardı. İdil falan yoktu!
“Buraya gelip bakmam bile başlı başına hata!”
“Neye baktığını söyleyecek misin?”
Suat’ın sabırsız sesiyle sandalyeden kalkıp karşımda duran adama baktım.
“Eyvallah!”
Suat’a göz işareti yapıp gözlem odasından çıktım. Marketten çıkıp arabanın önüne geldiğimde kalçamı kaputa verip önüme döndüm. Suat önüme geçip sabırsız bir tavırla konuşmamı bekleyince, daha fazla meraklandırmamak için konuya girdim.
“Dün markette İdil’i gördüğümü zannettim ama İdil, patronun yanındaydı. İmkânsız bir şeydi ve imkânsız olduğuna ikna oldum.”
“Hım!”
Başımı çevirip yüzüne baktım.
“İdil’i bulduk!” diye üzerine basa basa konuştum.
Kafasını olumsuzca sallayıp gelip yanıma oturdu. Kollarını göğsüne dolayıp “Gördüğüm bu İdil anlatılan İdil’e benzemiyor!” dedi.
“Sahtekârlık bu oruspunun kanında var! Bizi kandırmaya çalışıyor ama yapamayacak!”
Elini omzuma verip yaslandığı yerden çekildi ve önüme geçti.
“Bilmiyorum ama bu kızda başka bir şey var gibi hissediyorum.”
“Yanlış hissediyorsun!” diye kızdım.
Kafasını beni boş vermek istercesine salladı.
“Tamam dostum, dün İdil’in annesini almaya gidemedik. Gidip şu kadını getirelim de bakalım İdil rol mü yapıyor yoksa başka bir şey mi?” dediğinde başımı olumsuzca salladım. Suat’a ve hislerine laf anlatamayacağım için kaputtan çekilip arabaya bindim. Arabayı çalıştırıp İdil oruspusunun evine doğru sürmeye başladım.
★★○★★
Ceylin, Yunus Emre’ye sarılmış bir şekilde Kağan Emir’in önünde dururken Kağan Emir bakışlarını Ceylin’in üzerine dikmişti. Yunus Emre, Ceylin’den gelen yakınlıkla bir an şaşırsa da Ceylin’in yakınlığına karşılık vermekte gecikememişti. Bir elini Ceylin’in beline götürüp diğer eliyle de sırtını sıvazladı.
“Neyin var?”
Yunus Emre’nin sorusuyla Ceylin başını kaldırıp Yunus Emre’nin yüzüne baktı. Gördüklerini anlatsa, arkadaki canavar kendisini de Yunus Emre’yi de öldürürdü.
“Annem nasıl?”
Ceylin hastanedeyken Yunus Emre, Ceylin’in annesiyle konuşmasını sağlamak için birkaç defa Ezgi aracılığıyla görüntülü arama yapmış ve Ceylin’in annesini hastaneye getirmişti. O günlerde Yunus Emre, Ceylin’in gözündeki anne özlemini görmekten çok, ağlamaktan koyulaşan mavi gözlerdeki güzelliğe takılmıştı. Şimdide gözlerini Ceylin’in minik yüzünde gezdirirken, mavi gözlerdeki güzellikten bir kez daha etkileniyordu. Kağan Emir’in sert bakışları Yunus Emre’nin üzerinde dolaşmaya başlamıştı. Kağan Emir ayağa kalkacak gibi olduğunda kendisini durdurdu.
“Başkomiser!” diye sertçe konuşup bakışların kendisine dönmesini sağladı.
Yunus Emre buraya neden geldiğini kendine hatırlatıp gözlerini Ceylin’in masum güzelliğinden ayırmaya çalıştı.
Yunus Emre, Kağan Emir’e dönüp karşısındaki öfkeli adama memnuniyetsiz bir tavırla “Buyurun!” diyerek cevap verdi. Kağan Emir dişlerini sıkarak ayağa kalktı. Ceylin’i bileğinden kavrayıp kendisine doğru çekti.
“İşin neyse hallet!”
Elini Ceylin’in bileğinden çekip gözlerini Yunus Emre’ye dikti.
“Halledeceğim ama Ceylin’le hastanedeyken, arkadaş olduk. Önce Ceylin’in anne özlemini gidermekle uğraşmak istiyorum.”
Yunus Emre’nin söyledikleriyle Kağan Emir'in sinirleri iyice gerildi ve “İmzayı al ve git!” dedi.
Sorun çıkacağını hisseden Ceylin, Yunus Emre’nin koluna dokunup “Annemle daha sonra konuşurum. Kusura bakma seni görünce kendimi tutamadım. İmzalayacağım kâğıtlar nerede?” diye hızlı hızlı konuştu.
Yunus Emre, Ceylin’in telaşını anladığı için ve evin Kağan Emir’e ait olmasından dolayı fazla uzatmadan başını sallayıp sehpaya bıraktığı mavi dosyayı eline aldı. Ceylin’e imza atacağı yerleri gösterirken, Selma elinde kahve tepsisiyle çıkıp gelmişti. Yunus Emre, Ceylin’e imzalaması gereken yerleri imzalattıktan sonra Selma’nın elindeki kahveleri görünce gülümsedi. Ceylin’le biraz daha vakit geçirmek için kahveye hayır demeyip, Selma’nın uzattığı kahveyi eline aldı ve kalktığı koltuğa geri oturdu. Ceylin kahve içmediği için Selma, Ceylin’e elma suyu getirmişti. Selma servis işini bitirip salondan çıktıktan sonra salonda kalan üçlüyle, Kağan Emir ayağa kalktı. Bir şey demeden Ceylin ve Yunus Emre’nin yanında ayrılırken, Ceylin’in Yunus Emre’yle birlikte kendisine karşı komplo içinde olacağını düşünmeye başlamıştı.
★★○★★
#Ekrem
Patrondan gelen mesajla İdil’in annesini almayı sonraya bırakıp, İpek’in evine gelmiştim. İpek dönmekte arıza çıkarınca saygımı bozmamak için kendimi tutmaya çalıştım.
“İpek Hanım, patron sizi istiyor!”
Anlamasını umarak her bir kelimenin üzerine basarak konuştum. Başını olumsuzca sallayıp “Üzgünüm ama hakarete uğradığım ve kovulduğum yere dönmek istemiyorum!” dedi.
“Sizi anlıyoruz ama siz de patronu anla-”
“Suat!” diye bağırdım. Suat susunca bakışlarımı İpek’e çevirdim. Suat’ın bu gereksiz iyi niyeti sinirlerimi her zaman bozmaya yetiyordu. Ayağa kalkıp “Gidelim!” dedim.
Suat şaşkınlıkla bana bakarken “Hadi!” dedim.
Suat ayağa kalkınca İpek’te kalktı.
“Kusura bakmayın ama beni anladığınız içinde teşekkür ederim.”
Bir şey demeden kapıya yürüdüm. Öne geçip kapıyı açtı.
“İnci’ye selamlarımı iletmek isterdim ama bu İnci’yi olumsuz etkileyebileceği için yapmayacağım.”
Birkaç adımda dibine girip tuttuğu kapı kulundan elini çektim.
“Haklısınız!” dediğimde gözlerini kırpıştırdı.
“İnci’ye selamı kendiniz vermeniz daha uygun olur!” dememle elini elimden çekip kollarını göğsüne doladı.
“Sanırım anlaşa-”
Yere eğildiğim gibi bacaklarından kavrayıp İpek’i omzuma attım.
“Ne yapıyorsun!?” diye bağırınca sinirden gözlerimi yumup açtım. Söylenmeye devam etse de kapıdan dışarıya çıktım.
“Suat, İpek Hanım’ın kapısı açık kalmasın!”
Arabanın önüne geldiğimde arka kapıyı açıp İpek’i koltuğa bıraktım.
“Bu yaptığın doğru değil! Derhal beni bırak!”
“Emirleri sadece patrondan alırım İpek Hanım! Patronda sizin gelmenizi istediyse geleceksiniz!”
Sinirli gözlerle bana bakarken geri çekilip kapıyı sertçe kapattım. Suat yanıma geldiğinde arabaya binmesini işaret ettim. Suat arabaya binince kapıyı açıp şoför koltuğuna geçtim. Kapılar kilitlediğinde “Bunun hesabını vereceksiniz! Kağan Emir’e bunu söyleyeceğim!” diye bağırdı.
“İpek Hanım kusura bakmayın ama patronu yakından tanımanıza rağmen böyle kritik bir olayda sakin kalmasını bekliyorsunuz!” diye mantıklı konuşan Suat’a şaşkınlıkla baktım. Sonunda iyi niyetsiz mantıklı bir cümle!
“Sonunda doğru konuştun!” dediğimde en nefret ettiğim hareketi yapıp gözlerini devirdi. İpek’e dönüp “Yani siz insan psikolojisinden bizden daha iyi anlarsınız.” diye mantıklı konuşmaya devam edince arabayı çalıştırdım.
“Kağan Emir boynumu sıktı!” diye itiraz eden İpek’e aynadan baktım.
“Başkası olsaydı canını alırdı! Dua edin İnci’nin üzerindeki etkinize!” dediğimde aynada göz göze geldik.
“İnci’nin üzerindeki etkiniz olmasaydı bu kadar kibar şekilde sizi alıp patronun önüne götürmezdim!” diye ekledim. İpek göz temasına son verip kollarını göğsüne dolayınca dikkatimi yola verdim...