#Ceylin
Gözlerimi açtığımda etrafta kimse yoktu. Başımı sağa çevirip yaralı omzuma acıyla baktım. Gözyaşlarım anında gözlerimden süzülürken dudaklarımı ısırdım.
“Ölmedim!”
Elimdeki fırsatı değerlendiremedim. Kapıdan çıkıp giden kadına seslenme gereği bile görmedim. Neden seni odada görmedim, nereden çıktın mı diye soracaktım yoksa bana yardım et mi diyecektim? Hiçbirine cevap vermeyip yine patronunun yanına gidecekti. Gözümün önüne o canavar adamın acımasızca yaralı omzumu sıktığı an gelince “Kimin günahının cezasını çekiyorum?” diye acı acı sordum.
Abimin hatası olmadığını anlamıştım ama neden burada olduğumu bir türlü anlayamıyordum. Gözlerimi tekrar kapattım, bedenimin yorgunluğunu hissediyordum. Yaralı omzum zonklarken, kalbim acının yükünü taşıyordu. Etrafta sadece sessizlik vardı. Demek ki daha canavar adam gelmedi. Kendi nefes alış verişimi dinledim. Bir an için bile olsa, bu yalnızlık içinde ölmeyi istedim. Ama zihnim durmuyor, sürekli sorular soruyordu.
Neden buradaydım? Bunlar kim? Benden ne istiyorlar? Kimin günahının kefaretiyim?..
Bütün bunların cevabını aramak isterken adımların yankısını duydum. Kapı yavaşça aralandı. Gözlerimi açmak istemesem de bana bağırmasını ve acı vermesini istemiyordum. Gözlerimi açıp yere baktım. İçeriye giren siluet, yüzünü göremediğim ama geldiğimden beri başımda olan kadındı.
“Kağan Emir Bey birazdan gelecek!”
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Yüzü robot gibi dümdüzdü. Yüzünde merhamet yoktu.
“Ne...”
Sesim içime kaçarken ağlasam da bir umut sordum.
“Beni neden burada tutuyorsunuz?”
Hafifçe gülümsedi.
“Hatanız var!”
Bundan başka bir şey söylemiyor!
“Ne yaptım?”
Sustu. Beni süzerken yüzüne bir gölge düşmüş gibi hissettim. Omzumdaki acı daha da büyüyor, her nefes alışımda daha da acıtıyordu. Hıçkırarak ağladığım için göğüs kafesimle birlikte hareket eden omzum, acıyı derinleştirirken daha fazla acı hissetmemek adına dudaklarımı ısırdım. Gözlerim yavaşça kapanırken, kadının son sözlerini duydum: Yapılan yanlışın bedeli ödendiğinde her şey netleşir!
Gözlerim tekrar kapanırken kafamda sadece bir şey vardı: Neyin bedeli?
★★○★★
Acıdan yine bayılmıştım. Gözümü açtığımda etraf karanlıktı. Sonra odadaki kadın ışığı açıp odadan çıkmıştı. Ona son kurduğu cümlenin nedenini sormak istesem de geç kalmıştım. Odada korkuyla beklerken duyduğum kapı sesiyle başımı çevirdim. Bir çift nefret dolu gözlerle karşı karşıya geldim. Bir kere beni dinlese belki inanır ama dinlemeyi geçtim sesimi duymak bile istemiyor. Ama ben suçsuzum! Kimseye bir şey yapmadım.
“Sana bir şey yapmadım. Beni serbest-”
“Kes sesini!”
Gürlemesiyle gözlerimi acıyla yumdum. Kendimi anlatmaya çalışsam da anlamak istemiyordu. Üzerimde çekildiğini hissettiğim örtüyle korkuyla gözlerimi açtım. Gözleri gözlerimde sabit kalırken korkudan titremeye başladım. Üzerime üzerime gelirken “Ba- ba-”
Korkudan konuşamazken yataktan kalkmaya çalıştım ama hem omzum hem de ayağımdaki yara buna izin vermiyordu.
“Dokun-”
Üzerime eğilmesiyle kendimi koruyabilecekmişim gibi sol elimi kaldırdığım gibi elimi tuttu. Gözlerindeki öfke büyürken “Dokunma!” diye yalvardım.
Beni dövüp öldürmesine bile razıyım ama bedenime dokunursa ölmekten beter olurum.
“Senin gibi orospuya elimi sürüp bedenimi kirletmem!”
Sözlerinin ağırlığı altında ezilsem de bana dokunmayacak olması bir nebze olsun rahatlatmıştı. Geri çekilip odadan çıktı. Korkuyla tuttuğum nefesimi verdim.
“Allah’ım bana yardım et! Ne olur bana yardım et!..”
Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken, fısıltılarım dört duvar arasında yankılanıyordu. “Allah’ım, bana güç ver,” diye mırıldandım. Ellerim titriyordu, bedenimdeki yaraların acısı daha da derinleşmişti. Ama bu fiziksel acı, ruhumdaki yaraların yanında hiçbir şeydi.
Kapının ardından gelen adım seslerini duyunca içim ürperdi. Geri mi geliyordu? Panikle yatağın kenarına doğru kaydım, nefesimi tuttum. Ama sesler uzaklaştı. Derin bir nefes alarak biraz sakinleşmeye çalıştım. Tam bu sırada kapı yavaşça aralandı. Refleksle geriye çekildim. Beni cezalandırmadan rahat bırakmayacağını anlarken elindeki halata korkuyla baktım.
“Beni-”
“Kapa çeneni!”
Bağırıp yanıma geldiğinde korkuyla bekledim. Halatı bacaklarımın üzerine bırakıp yatağın kenarına oturdu. Halatı eline alıp ayaklarımı bağlayınca ayaklarımı çekmeye çalışsam da susuz kalmış balık gibi umutsuzca çırpınıyordum. Ayaklarımı bağlayıp yataktan kalktı. Başucuma gelip elimi kavrayıp havaya kaldırdığı gibi omzumdaki yarayla acıyla bağırdım. Kolumu serbest bırakıp önümde oturdu. Vazgeçtiğini düşünürken ellerimi kucağına alıp halatla bağlayınca “Ne yapacaksın?” diye korkuyla sordum.
Bana dokunmayacağını söyledi ama başkasına dokundurabilirdi! En son beni masaya meze yapacağını hatırlayınca bu ihtimal beni daha da korkutmaya başladı. Bir şey demeden ayağa kalkıp odadan çıktı. Ağzımdan hıçkırıklar firar ederken kaçmak için yataktan inmeye çalıştım. Kapı açılıp elinde bir kutuyla içeriye girince tek başına içeriye girmesi yaşadığım korkuyu aza indirdi.
“Yatağa geç!”
Yutkunurken kutuyu yatağa bırakıp yanıma geldi. Beni ittirerek yatağın ortasına getirdi. Uzaklaşıp kutunun yanına gitti. Kutuyu açıp yatağa dökmesiyle yatakta gördüğüm yıllarla çığlık atmaya başladım. Yılanlardan kaçmak için can havliyle yerimden kalktığımda ayağımdaki ipler yüzünden geri yatağa düştüm. Birinin üzerine basmamla korkuyla bağırıp yerimden kalktığım gibi sola doğru, kendimi yataktan aşağıya attım. Düşmenin etkisiyle omzum acırken yılanların peşimden gelme ihtimali acımı ortadan kaldırıyordu. Yerden kalkmaya çalışsam da ayağımdaki ipler izin vermediğinden feryat ederek ağlayıp yerde sürünmeye başladım. Etrafta duyduğum susturucu silah sesiyle daha çok bağırdım.
Silah sesi ortadan kalktığında emekleyerek kaçmaya çalıştım. Önümü kesen ayaklarla “Yapma!” diye yalvardım.
Önümde eğilip boynumdan tutarak beni sırt üstü çevirdi.
“Ecrin’e yaptıklarını sana misliyle ödeteceğim!”
Yatağın üzerinde gördüğüm ölmüş yılanla daha fazla dayanamadım. Başım sağa doğru düşerken öfkeli sesini duydum...