17. Bölüm: Adım Adım

1309 Words
#Ceylin Bana verilen odanın yanındaki odaya annemi yerleştirmişlerdi. Annemi neden getirdiklerini bilmesem de iyi ki getirmişlerdi çünkü rengi o kadar soluktu ki abimin anneme bakmadığını fark ediyordum. Ekrem ve Suat, Canavara baş selamı verip odadan çıkarken odada üçümüz kalmıştık. Canavarın bakışları annemin üzerinde gezinirken başını kaldırıp bana baktı. Gözlerinden geçeni anlamakta zorlanıyordum. Bana doğru yürümeye başlamasıyla kalbim küt küt atmaya başladı. Yanımdan geçip odadan dışarıya çıkınca tuttuğum nefesi serbest bıraktım. Annemin yanına gidip yatağın kenarına oturdum. Elini tuttuğumda gözlerim yine dolmaya başladı. “Anne!” Gözleri sağa sola giderken elini serbest bırakıp yataktan kalktım. Omuzlarından tutarak yataktan kaldırıp arkasındaki yastığı dik pozisyona getirdim. Sırtını yastığa verip bana bakmasını sağladım. “Özür dilerim, benim yüzümden ortada kaldın.” Gözleri dolarken elimi yüzüne götürüp yüzünü okşadım. “Ağlama, bak gayet iyiyim.” Gözyaşlarım yanağımdan akarken gözyaşlarımı sildim. “Sana yemek getireyim, yemeğini ye sonrada ilaçlarını içireyim.” Ayağa kalkıp başına öpücük bıraktım. Burnuma dolan kokuyla gözyaşlarım aktı. Uzaklaşıp yüzüne baktım. “Ama önce seni yıkayıp temiz kıyafet giydireyim sonra yemeğini yediririm.” Kapının önüne bırakılan tekerlekli sandalyeye doğru yürüdüm. Sandalyeyi elime alıp çevirmeye çalıştığımda açılan kapıyla içeriye Suat girdi. “Yardım gereken bir şey var mı?” Gülümsedim. Bu evde canavara yakın olup da iyi olanda var. “Annemi yıkayacağım. Banyoya götürmeme yardımcı olur musun?” Gözlerini üzerimde gezdirip “Daha tam iyileşmedin!” diyerek başımdaki bandajı işaret etti. “Omzun ve ayağında var!” diye hatırlatmasını bitirdi. “Bir şey olmaz hem oralar iyileşti sayılır. Annemi yataktan kaldırmama yardımcı ol yeter.” Başını olumsuzca sallayıp “Selma’ya nasıl yıkayacağını söylersin Selma yıkar!” dedi. İçeriye girip tekerlekli sandalyeyi elimden aldı Anneme doğru yürüdüğünde “Rahatsız olabilir.” dedim. Durup bana dönünce “Yani onun işi değil, zahmet de vermek istemem.” diye kendimi ifade etmeye çalıştım. “Sussan iyi olur.” Söylediğine gülümsedim. Aklıma gelenle “Peki o izin verir mi?” diye çekinerek sordum. “Kim?” diye sorup annemin üzerindeki örtüyü çekti. “Cana-“ Son anda dilimi ısırıp sustum. Anneme kucağına alıp bana döndüğünde “Patronunuz.” dedim. Başını evet anlamında sallayıp annemi tekerlekli sandalyeye bıraktı. “Suçsuz oldu-” Aniden kolumdan tutup beni kendine çekti. Elini ağzımın üzerine koyduğunda korkuyla yüzüne baktım. Gözlerini gözlerimden ayırmadan bakıyordu. Kalbim korkuyla atmaya başlarken gözleri sus dercesine bakıyordu ama tek kelime etmiyordu. “Suat!” Arkadan gelen gür sesle elini ağzımdan çekerken, Canavarı ve Ekrem’i gördüm. Canavar öfkeyle ikimize bakarken “Buraya gel!” diye bağırdı. Suat kafasını sağa sola sallayarak Canavarın yanına giderken Canavar bana bakmaya devam ediyordu. “Patron burayı ben hallederim!” Ekrem ortamıza geçip önümü kaparken, Canavar bir şey demeden Suat’la birlikte odadan çıktı. Ekrem yüzünü bana dönüp öfkeli gözlerle bana baktı. Bana doğru gelip annemin tekerlekli sandalyesini tutunca korkuyla yutkundum. Bir şey demeden sandalyeyi sürmeye başladı. Korkak adımlarla arkasından giderken, odadan çıktığımız gibi durup bana döndü. Gözleri aşağılarcasına üzerimde gezinirken “Sakın o küçük aklınla Suat’a kuyruk sallamaya kalkma!” dedi. Duyduğumla gözlerim fal taşı gibi açılırken “Ne-” Sözümü kesip “Ne mal olduğun belli! Suat’tan uzak dur oruspu!” demesiyle gözlerim doldu. İğrenerek bana bakıp anneme döndü. Sandalyeyi banyoya doğru götürürken ağlayarak arkasından baktım. “Ben o söylediğiniz kişi değilim!” ★★○★★ Selma dün annemi yıkadıktan sonra anneme yemek yedirip ilaçlarını içirmiştim. Annem uyuduktan sonra odadan çıkıp, odama geçmiştim. Korkuyla Canavarın yanıma gelmesini beklesem de gelmemişti. Birkaç defa annemi kontrol edip sonrada uyumuştum. Sabah anneme kahvaltısını yaptırıp ardında kendim kahvaltıya oturmuştum. Kahvaltıyı yapıp salona geçmiştim. Selma, Canavarın evde olmadığını söylediği için evin içinde daha rahat geziyordum. İpek de işi olduğundan ötürü birkaç saatliğine izin alıp gitmişti. Burada olsaydı ona Canavarla tanışma anımızdan bugüne kadar olan her şeyi rahat bir şekilde anlatacaktım. "Canavar gelmeden gelir inşallah." Suat yardım edecekti ama dün akşamdan beri onu görmemiştim. Belki vazgeçmişti. Geriye bir tek İpek kaldı. İnşallah İpek vazgeçmez. Sağımdan gelen adım sesleriyle kafamı çevirdim. Selma'yla birlikte bana doğru gelen İnci'yi görünce gülümsedim. "Merhaba Ceylin ablası." Selma'ya gülümseyip elimi Ecrin'e uzattım. "Merhaba." Ecrin elimi tutarken, Selma sehpaya boyama kitabı ve kalem boya bıraktı. "Ceylin mutfaktaki işlerimi hâlledene kadar göz kulak olur musun?" "Tabii ki, hiç merak etme." Teşekkür edip yanımdan giderken İnci'ye döndüm. "Boya mı yapacağız?" Boş gözlerle bana bakarken, boyama kitabını elime alıp yere oturmasını işaret ettim. Ben de yanına oturup boyama kitabından bir sayfa açtım. Elime aldığım mavi boyayla gökyüzünü boyamasını işaret ettim. Gökyüzünü tamamlamadan mavi kalemi elinden bırakınca gülümsedim. Sarı kalemi elime alıp boyama kitabındaki güneşi işaret ettim. “Güneşi sarıya boyayalım mı?” Mavi gözlerinde tek bir duygu kırıntısı geçmiyordu. Bilgisayarda izlediğim görüntüler gözümün önüne geldi. Video da gördüğüm çocuğun İnci olup olmadığını düşündüm. Video da kadının ve kızın yüzleri net değildi ama o yazı her şeyi anlatmaya yetmişti. Arkadan gelen öksürme sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp arkamı döndüm. Karşımda yüzünde izler olan bir Suat görünce hayretle “Suat!” dedim. “Aramızda demiştim!” demesiyle anlayamayarak yüzüne baktım. Yanıma gelip dibimde durdu. “Mutfakta konuştuklarımız aramızda. Her şeyi her yerde konuşma!” “Ama sadece suçsuzum diyecektim.” Başını olumsuzca salladı. “Kendini bana ifade ettin ama sana soru sormadan bu konu hakkında konuşmaman gerekiyor!” Ne demek istediğini anlamaya başladığımda neden beni çekip susturduğunu da anlıyordum. “Yalnızdık.” Kendimi savunmaya çalışsam da kabul etmedi. “Olsun!” Elimi yüzündeki yaralara götürüp yüzüne dokunduğumda gözleri kocaman açıldı. “O mu yaptı?” Yüzünü geri çekip “Beni anladın mı?” dediğinde başımı salladım. “Sohbetiniz bol olsun!” Suat’ın arkasında duran Ekrem’le, Suat’tan uzaklaştım. Ekrem, Suat’ın yanına gelip sert bir ifadeyle bana baktı. “Suat bununla ne işin var?” “Konuşuyoruz.” Ekrem, Suat’a bakıp “Konuşma!” diye kızdı. Ardında bana bakıp kaşları çatıldı. “Selma!” diye yüksek sesle seslendi. İnci koltuktan kalkıp yanıma gelirken, Ekrem’in bakışları yumuşadı. “Burada mıydın?” diye şaşkınlıkla konuştu. Suat başını olumsuzca salladı. “Önünü bile görmüyorsun!” diye gülerek laf söylerken, Ekrem bana bakarak konuşmaya başladı. “Gören körlerden olmayayım da!” Sesi sakin çıksa da gözleri ve sözün altında yatan anlam yetiyordu. “Buyurun!” Selma’nın sesiyle Ekrem ayağa kalkıp “Kağan Emir Bey birazdan İpek Hanım’la gelecek ve İnci’yi alıp yemeğe gidecekler! İnci’yi hazırlamanı istedi!” dedi. Selma başını sallayıp bana doğru geldi. İnci’yi elinden tutup odasına götürdü. Salonda üçümüz kaldığımızda “Şimdi sana bir soru soracağım!” diye konuşan Suat’a baktım. Suat yanıma gelip cebinden bir kâğıt çıkardı. Kâğıdın sabah yazdığım bilgiler olduğunu anlayınca bir şeyler bulduğunu düşünüp gülümsedim. Suat kâğıtta yazan yeri işaret edip “Burada ne işte çalıştın?” diye sordu. Ekrem yanımıza gelince korkuyla geriye çekildim. Suat, Ekrem’e ters ters bakıp birkaç adımda tekrar yanıma geldi. “Bu adreste ne işte çalıştın?” Adrese baktığımda lise zamanımda temizliğe gittiğim ev olduğunu gördüm. Bu adreste resmi kaydım yoktu çünkü o zamanlar reşit değildim. “Burada temizlik işinde çalıştım ama yaşım yetmediğinden, sigortam yapılmadı ve resmiyette iş girişim yok.” Ekrem kâğıdı Suat’ın elinden alıp kâğıda bakarken gözleri kocaman açılıp Suat’a baktı. Suat bana dönüp dikkatle “Seni kim işe aldı?” diye sordu. “Mahallemizden bir kadın bana bu işi bulmuştu. Yani şirket tarafında-” “Yalan söyleme!” diye bağıran Ekrem’le kalbim korkuyla atmaya başladı. Suat, Ekrem’in önüne geçtiğinde “Çekil önümden! Bu orospuyla yatmak için kendine yer-” “Yeter!!!” diye bağırdığımda susmuştu. Bana öfkeyle bakarken “Ben o söylediğiniz değilim! Ben oruspu değilim!” diye ağlayarak konuştum. Suat bana döndüğünde konuşmasına müsaade etmeden ağlayarak konuşmaya devam ettim. “O adreste hasta bir kadına hizmetçilik yaptım. Evin sahibi de İdil PEKTAK diye bir kadındı! Kadın öldükten sonra işten çıktım. Adres kâğıtta yazılı gidin sorun!” Ekrem durgunlaşırken gözümden akan yaşları sildim. Oruspu değildim ama durmadan bana oruspu deyip duruyorlardı! Suat, Ekrem’i bırakıp yanıma geldiğinde “Bakıcılık yaptığın kadının ismi neydi?” diye sordu. “Ecrin!” İsmi söylediğim gibi her şey yerine otururken “Ecrin!” diye şaşkınlıkla konuştum. Suat başını sallarken, inanamayarak etrafıma baktım. Ekrem’le göz göze geldiğimde onunda gözünde şaşkınlık vardı!..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD