4. Bölüm: Ölüme Ramak Kala

1601 Words
#Ceylin Kendime geldiğimde ayağımda hissettiğim sızıyla gözlerimi acıyla yumdum. Ayağımı kendime doğru çekmeye çalışsam da acının etkisiyle başarısız oldum. “Anne!” Ağlamama engel olmazken gözümün önüne gelenlerle kim tarafından, ne için kaçırıldığımı anlamaya çalıştım. Abimin borcu yüzünden birkaç defa köşeye sıkıştırılıp tehdit edilmiştim ama kaçırılma ve vurulmayı ilk defa yaşıyordum. “Uyandın sonunda!” Duyduğum sesle kalbim korkuyla çarparken sesin sahibi “Aç gözlerini!” diye bağırdı. Korkum artmaya devam ederken çenemde hissettiğim elle gözlerimi açtım. Göz göze geldiğim gözler bana nefretle bakarken sadece ağladım. “Yaptıklarının bedelini ödeyeceksin!” Yüzüme eğilip bağırdığında korkudan gözlerimi yumdum. “Bir-” Çenemdeki el konuşmama müsaade etmiyordu. Elini çenemden çekip açılıp kapanan kapıyla dudaklarımı ısırdım. Abi yine kime bulaştın! Gözlerimi etrafta çevirdiğimde odada sadece orta yaşlı bir kadın vardı. Bir umut “Bana yardım et!” diye yalvardım. Bakışlarını yere indirip cevap vermese de yardım dilemeye devam ettim. “Yemin ederim bir şey yapmadım! Bana yardım et! Polise haber ver!” Bir şey demeden odadan çıkınca kurtuluşumun imkânsız olduğunu anladım. “Allah’ım bana yardım et!” Ne yapacağımı bilmez bir şekilde etrafıma baktım. Ne için buradayım bilmiyorum ama buradaki insanlar çok kötü! Başımı çevirip ayağıma bakmak istesem de başarısız oldum. Ellerimi iki yanıma sabitleyip kendimi yukarıya doğru çekerek yataktan doğrulmaya çalıştım. Sürüne sürüne yataktan kalkıp odanın içine baktım. Ortada buradan kaçmamı sağlayacak bir şey yoktu. Yine de yataktan inmeye çalıştım. Ayağımdaki acı hareket etmeme engel olurken kendimi zorladım. Yataktan kalktığımda ayağımda gördüğüm sargı beziyle ayağıma gerekli tedavinin uyguladığını anladım. “Acısa da en azından yürüyebileceğim!” Topuğumun üzerine basarak kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda kapının önünde kimseyi göremeyince yutkundum. “Güçlü dur!” Fısıldayarak söylediğime kafamı sallayıp dikkatlice odadan çıktım. Kapıyı kapatıp sağıma soluma baktım. İki tarafta olan merdivenle sağ tarafa yöneldim. Adımlarımın aceleci sessiz olmasına özen göstererek merdivenin başına kadar vardım. Aşağıya doğru bakarken “İdil!” diye bağırarak gelen sesle korkuyla öne doğru sendeledim. Belimden tutulup geriye doğru çekilirken korkunun yerini şaşkınlık anladı. Sırtım arkamdaki adamın göğsüne yapışık dururken kulağımda hissettiğim ürpertici sesle ağlamaya başladım. “Bu sefer kaçamayacaksın!” Belimi sıkarken “Allah aşkına beni bırakın! Size bir şey yapmadım!” dedim. Elini belimden çekerken merdivenin tırabzanına yöneldim. Aşağıya doğru “Buraya gelin!” diye bağırdı. Bana döndürdüğü öfkeli bakışlarının nedenini anlamazken ağlayarak “Beni bırak! Annemin bana ihtiyacı var!” dedim. Merdivende gözüken iki adamla “Kapının önünde dikilin! Kaçarsa ilk sizi öldürürüm!” diye bağırdı. Adamlar başını sallarken bana doğru gelmesiyle geriye gitsem de bileğime yaptı. Beni çekiştirmesiyle ayağımdaki acı bir bıçak gibi keskinleşti, istemsizce bir çığlık attım. “Kes sesini!” diye bağırıp durunca elimi hızla ağzıma kapattım. Sert bakışları yüzümde gezinirken gözyaşlarımı ağzımdaki elimi yıkıyordu. Önüne dönüp beni peşinden çekiştirmeye devam etti. Beni peşinden sürükleyip çıktığım odaya soktu. Ayağımdaki acıyla gözümden yaş kalmazken, bağırmasıyla korkudan dudaklarımı ısırdım. “Bir daha kaçmana izin verir miyim!?” Beni yatağa doğru fırlatınca yüz üstü yatağa düştüm. Acıdan ölmek üzereydim! “Verir miyim!?” Kulağımın dibinde bağırırken neyden bahsettiğini anlamamıştım. Başımı gömdüğüm yataktan kaldırdığımda çenemi kavrayarak başımı kaldırdı. Göz göze geldim nefret dolu gözlerle başımı indirdim. Korkuyordum! “Bak yüzüme!” Kalbim yine hızlanmaya başladığında korkuyla nefesimi verdim. “Bak!!!” Tekrar bağırınca daha fazla öfkelendirmemek adına başımı kaldırdım. “Bir şey-” “Timsah gözyaşlarına kanmam!” Konuşmama izin vermeyeceğini, verse de dinlemeyeceğinin farkında olunca ayağımdaki acıya ağladım. Başımı yere doğru iterek çenemi serbest bırakıp ayağa kalktı. “Getir!” Bağırmasıyla başımı zemine verdim. Canım yanıyordu hem de çok! Kafamın üzerinde fırlatılarak hissettiğim eşyayla başımı kaldırdığımda kucağıma kırmızı bir elbise düştü. “Bunu giy!” Korkuyla elbiseye bakarken zihnimden geçenlerle başımı sağa sola salladım. “Benden ne istiyorsun?” Sesim korkulu çıkarken önümde eğilip tekrar çenemi kavrayarak beni kendine çekti. Gözleriyle beni öldürmek isterken “Ne istediğimi biliyorsun!” dedi. Ağzından çıkan her bir kelimeyle korkum katlanırken “Ölmek için bana yalvaracaksın!” dedi. Çok tehlikeli biriyle karşı karşıya olduğumu iyice anlarken “Allah aşkına-” “Kapa çeneni!” Çenemi serbest bırakıp “Giydir!” dedi. Odadan çıkıp kapıyı sertçe kapattı. Sesi kapının önünde yükselirken az önceki kadına yalvararak baktım. “Bana yardım et!” Başını sağa sola sallayarak yanıma geldi. Yerdeki elbiseyi eline alıp “Hata yapmışsınız!” dedi. “Hata yapmadım, yaptıysam da haberim yok. Bana ne hatası yaptığımı söyleyin, yemin ederim ki düzeltmek için ne gerekiyorsa yapacağım!” “Hatanın ve ihanetin dönüşü yoktur!” Keskin sesiyle ellerimi birbirine yapıştırıp başımı eğdim. “Yemin ederim ki kimseye ihanet etmedim ve hata yapmadım! Tanımıyorum bile, hayatımda ilk defa bu adamı görüyorum!” Bir umut konuşsam da beni dinlemedi. Bana yaklaşıp “Sizi hazırlamam gerek!” dedi. “Hayır, hayır giymeyeceğim!” “Giyeceksiniz!” Geriye gittiğimde yaralı ayağımdan tutup “Giymezseniz canınızı yakarım!” dedi. Eli ayağımın üzerinde gezinirken kapı açıldı. Adam içeriye girip ayağıma dokunan kadına baktı. “Zorluk çıkarıyor mu?” Kadın başını evet anlamında sallayınca bana döndü. “Yarasını aç ve tuz getir!” Soğuk ürpertici sesiyle yutkunurken “Yapma, ne olur yapma!” diye yalvardım. “O zaman elbiseyi giy!” diye bağırıp silahını belinden çıkarıp diğer ayağıma doğrulttu. “Ya da seni sakat bırakayım!” Elim kolum bağlanmış şekilde adama bakarken sağlam ayağımı gayriihtiyari korumak için kendime çekip “Tamam, yalvarırım bana zarar verme!” dedim. “Hemen hazır olsun!” Odadan çıkıp kapıyı kapatınca kadın ayağa kalkıp yanıma geldi. Elini üzerimdeki kazağa götürdüğünde elini tuttum. “Kağan Emir Bey’i çağıracağım!” Tehdidiyle başımı sağa sola salladım. “Kendim giyerim.” Gözümden yaş gelirken ağzımdan hıçkırığım firar etmişti. Bakışları ayağımı bulduğunda zar zor “Kimsenin beni giydirmesini istemiyorum. Kendim giyerim.” dedim. Elbiseyi kucağıma bıraktı. “Beş dakika içinde giymezsen Kağan Emir Bey’e haber veririm!” Tehdidini savurup odadan çıktığında aklımdan sadece kime, nerede, ne zaman ve nasıl bir hata yaptığımı düşündüm. ★★○★★ Üzerimdeki mini kırmız elbiseye şaşırarak bakıyordum. Bu elbiseyi haftalar öncesinde vitrinde görüp beğenmiştim ama pahalı olduğu için sırtımı dönüp eve gitmiştim. Beğendiğim elbise tesadüf eseri üzerimde yerini alırken mutlu değildim. Dışarıdaki kötü adamın, üzerimdeki mini elbiseyle bana ne yapacağını bilmiyordum. Gözyaşlarım akmaya başladığında gözlerimi yumup bana yardım etmesi için Allah’a dua ettim. “Makyajı bozacaksın!” Kadının kızgın sesiyle arkamı döndüm. Kollarını göğsüne bağlamış beni izliyordu. Buradan kurtulsam hepsini şikâyet edecektim! Yanıma geldiğinde geriye gitmek istesem de ayağımdaki topuklu ayakkabı izin vermiyordu çünkü canım yanıyordu. Canımın yandığını bile bile zorla bana bu ayakkabıyı giydirmişlerdi. Dibimde durup elini yüzüme doğru getirince başımı arkaya verdim. “Kağan Emir Bey’i çağırayım!” Söylediği isimle bedenim korkuyla titredi. “Lütfen yapma!” Sesim titrerken hıçkırmamak için dişlerimi sıktım. Beni dinlemeyip kapıya yürüdüğünde bir çıkış yolu için Allah’a dua etmeye başladım. Kapı kapanınca sonumun geldiğini anladım. Dişlerimi sıkmam işe yarayamayınca dişlerimi serbest bıraktım. Ağlamam şiddetlenirken üçüncü ve hemen ardında dördüncü defa sert bir şekilde kapının sesini duydum. Kapı açılıp kapanırken kızdığını anlıyordum ama neden burada olduğumu anlayamıyordum. Kapının sesi susunca dudaklarımı ısırdım. Ses vermese de ayaklarını görüyordum! Korkuyla olacakları beklerken konuşmamasıyla kafamı kaldırdığımda karşımda duruyordu. “Bir-” “Kesss!!!” Bağırmasıyla yerimden sıçrarken bana yaklaştı. Gözlerimi yumup korkuyla beklemeye başladım. Önümde duran bedenle birlikte “Gözünü aç!” diye bağırdı. Gözümü açtığımda iğrenerek bana baktı. “Aşağıya in ve hünerlerini göster!” Dediğinden bir şey anlamazken “İn!” diye bağırdı. “Ne hüneri?” diye anlayamayarak sordum. Gözleriyle baştan aşağı beni süzüp “Oruspu hüneri!” demesiyle gözlerim kocaman açıldı. Gözlerini üzerimden çekip göz göze geldiğimizde “İn!” diye bağırsa da korkum yerine “Ne diyorsun!?” diye sinirden titreyerek bağırdım. Boğazıma yapışıp beni kendine çekse de umursamadım. Beni kaçırıyor! Burada ahlaksız olacak kişi kendisiyken karşıma gelmiş bana ‘Oruspu!’ diyordu. “Sesini duymayacağım!” Başımı sağa sola salladığımda boğazımı daha sıkı kavradı. “İneceksin!” “Bırak-” Boğazımı iyice sıkınca konuşmaya devam edemedim. Geriye ittirerek boğazımı serbest bırakırken “Bırakmayacağım!” dedi. Kuru kuru öksürüp nefesimi düzene koymaya çalışırken kolumdan tutup çekti. “Yürü!” Kolumdan çekerek beni odadan çıkarmaya çalışırken ağrıyan ayağımı hiçe saydım ve yürümeye için ayaklarımı yere sabitledim. Beni çekiştirerek “Aşağıya inip adamların önünde oynayacaksın!” demesiyle elini tuttum. “Yapma!” Elini elinden itip beni yere doğru itti. Ağlayarak yere düşerken “Yapacağım! Bu daha başlangıç! Sana daha neler neler yapacağım!” diye bağırdı. Sesindeki nefretin kaynağını anlayamazken yere diz çöküp “Yemin ederim bile isteye bir şey yapmadım! Seni tanımıyorum bile!” dediğimde çenemi kavrayıp başımı kaldırdı. “Sana kanacağımı mı zannediyorsun!?” Çenemi serbest bırakıp karşımda eğildi. Belinde gördüğüm silahla tehlikenin kucağında olduğuma bir kez daha emin oldum. “İliklerine kadar seni acıya boğacağım!” Elimi hızlıca beline götürüp silahı salise farkıyla belinden çekip elime aldım. Silahı elimden almak için hareket ederken silahı ona doğru doğrultup “Sakın!” dedim. Yüzünde oluşan pis sırıtışla “Öldüğünü görmeden ölmeyeceğim!” dedi ve bana doğru hamle yaptığında silahı kalbime doğru çevirdim. Yerinde durup öfkeyle bana bakarken gözümden süzülen yaşlarla geriye doğru gidip uzaklaşarak konuşmaya başladım. “Ben kimseye bir şey yapmadım!” “Yalan söyleme!” Başımı olumsuzca sallasam da bana inanmıyordu. Parmağımı tetiğe götürüp “Yemin ederim ki seni tanımıyorum! İlk defa evimde gördüm. Görmez olaydım!” dedim. Bana yaklaşmaya çalıştığını fark edince “Yaklaşma!” diye bağırdım. Yerinde durup “Blöf yapmayı kes! Kendin için herkesi öldürürsün!” diye öfkeyle bağırdı. Beni kim zannediyor bilmiyorum ama ne desem inanmıyor. “Biraz vicdanın varsa ben öldükten sonra abime, annemi engelli bakım hizmetine yatırmasını söyle!” Kaşları çatılırken “Sana inanacağımı zannetme!” diye bağırıp üzerime gelir gibi olunca silahı ona doğru doğrultup “Gelme!” diye bağırdım. Yerinde durup gülümsedi. “Blöf yaptığını biliyordum!” Yapmıyordum. Kimseyi öldüremezdim ama kendimi öldürebilirdim. “Birilerin sofrasına meze olmaktansa, günahım ellerinde kalarak ölmeyi tercih ediyorum!” Açılan kapıyla silahı kendime çevirdiğim gibi tetiğe bastım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD