21
Günün kalanında İdil içindeki sıkıntı ile dolaştı. Bir türlü anlam veremediği bir sıkıntıydı. Karakoldan çıktıktan sonra Sinan ile beraber hastaneye gitmiş otopsi için beklemişlerdi ancak bir bilgi alamadan geri dönmüşlerdi çünkü cesedin çürümüş olması normal otopsi yapılmasını güçleştirmiş ve gerekli işlemler için de zaman gerekmişti. Ama Gamze’nin sıcak karşılaması ve İdil ile ilgilendiğini açıkça belli eden tavırları yüzünden Sinan orada fazla beklemek istememiş ve kızı beklemediği bir anda öpüp doktora el sallayarak oradan ayrılmıştı. Bu Gamze’ye bir mesajdı. İdil sahipliydi. Daha sonrasında ise gazeteye gelmişler ve akşama kadar çalışmışlardı. Ali kendi halinde takılırken Gencay bütün günü hararetle geçirmişti. Genç adamın kafasında bir sürü teori vardı. Örneğin bu sessiz sakin ilçede bulunan üçüncü cesetti. En azından bir süredir. Bunun tesadüf olamayacağını söyleyip durmuş ve bir sürü teori öne sürmüştü. İdil bir ara Sinan ve Gencayın kenarda fısıldaştığını görmüş ve “Avcı “ kelimesini seçmişti. Ancak duymamış gibi yapıp çalışmasına geri dönmüştü. Şimdi ise saat altıya gelmiş ikisi birlikte eve gidiyorlardı. Sinan söz verdiği gibi İdile olanları anlatacaktı ama öncesinde Zeliha sultan ile yemek yiyeceklerdi. Sonrasında ise konuşmak için Sinan’ın evine geçeceklerdi.
Araba durduğunda İdil kemerini çözüp ineceksen kolundan tutuldu ve olduğu yerde kaldı. Başını Sinan’a çevirdi ve tek kaşını kaldırdı.
“ Ne oldu ?”
“ Yemekten sonra çalışacağımızı söyle ve bana geçelim. Sana her şeyi anlatmak istiyorum .”
İdil içinde büyüyen heyecan ile başını salladı. Zaten merak onu yiyip bitiriyordu ve bu teklif kesinlikle sabırsızlıkla beklediği şeydi. Sonunda Sinan kolunu bırakıp ona eğilip hızla dudaklarını kıza bastırdı ve yumuşak bir öpücük verdi. Sonunda İdil arabadan indi ve yutkunarak boğazını temizledi. Yanakları kızarmıştı yine. Dern bir nefes aldı. Sinan üzerini değiştirip geleceğini söyleyerek kendi evine giderken İdil de anahtarını çıkarıp eve girdi.
“ Ben geldim .”
İdil içeriye doğru bağırırken ceketini çıkarıp astı. Ananesinin sesini duymayı bekleyip salona doğru ilerlerken koridora çıkan Simay ile burun buruna geldi. Anında kaşları çatıldı .
“ Simay ?”
“ İdilciğim . Hoş geldin . Bizde seni bekliyorduk .”
İdil şaşkınca “ Biz ?” derken Simayın kenara çekilmesi ile salona gözlerini çevirdi. İçerideki insanları görünce ise şaşkınca kaşları havalandı.
“ İdil. Güzel kızım geldin mi ? “
Ananesi kalabalığın içinden çıkıp ona doğru geldiğinde İdil halen gözü salonunda oturan kalabalıkta iken kadına cevap verdi .
“. Geldim anane geldim de ne oluyor ? Misafirlerimiz kim ?”
Ananesi gülümseyerek İdilin koluna girdi ve kızı salona soktu. İçeride en az dört Ya da beş aile vardı. Yüzleri tanıdık gelse de kim olduklarını bilmiyordu .
“ Hepsi komşularımız kızım. Bir türlü tanıştırmak mümkün olmamıştı. “
İdil hafifçe başını sallayarak “ Yaa öyle mi ? Hoş geldiniz .” diyerek kibarca selam verdi.
“ Simay kızım senin moralinin bozuk olduğunu hiç arkadaşının olmadığını söyleyince dedik bir toplanalım hep beraber mangal yapalım hem tanışırsın yeni arkadaşlar edinirsin. Hadi üstünü değiştir gel. “
İdil sahte bir gülümseme ile başını sallayıp salondan çıktı ve odasına girdi. Sinirle çantasını yatağına fırlatıp bir iki kere kendi etrafında döndü.
“ Hiç arkadaşım yokmuşmuş. Sana ne gerizekalı? “
Sinirle söylenip üzerini değiştirdi .
“ Amacın ne acaba ? Bunun altından ne çıkacak çok merak ediyorum .”
Yine söylene söylene odasından çıkarken Sinan’a mesaj atmayı unutmadı. Adam kalabalığı gördüğünde kendisi gibi şok olmasın diye düşündü. Direkt kardeşinin odasına girdiğinde ise yine kalabalık ile karşılaştı ve Bu sefer kapıyı çalmadığı için kendisine kızdı.
Aras yerde oturmuş sırtı duvara dayalı bir şekilde tek kaşı hava da “ Abla ?” dediğinde İdil odadaki gençlerden utanarak “ Ee ben yalnızsın sanmıştım. Kusura bakmayın “ diyerek gülümsedi. Aras gözlerini devirerek yanındaki Ezgi ve Onura bir bakış atıp “ Ananem meşhur mangal partisinden bahsedince arkadaşlarımı çağırdım ben de. “ diye açıklama yaptı. İdil “ İyi yapmışsın. Bi dakika gelir misin seninle bir şey konuşacağım “ diyerek odadan çıktığında Aras Yatağında oturan Murat ve Ömer’e de bakıp “ Hemen geliyorum diyerek ablasını takip etti.
İdil kendi odasına geri gidip kardeşinin de girmesi ile kapıyı kapattı.
“ Hayırdır ?”
İdil kardeşinin karşısında omuzları çökerek ona baktı. Sabah olanları anlatmak istiyordu ama söze basıl gireceğini bilemedi.
“ Abla ?”
Aras ablasının karşısında ezilen halini görünce endişe ile ona baktı. Bir şey olmuştu.
“ Abla ne oldu ? Korkutmasana beni .”
İdil yüzünü buruşturarak “ Ben bir şey yaptım “ dedi.
“ Ne yaptın ?”
“ Aras ben sabah güç kullandım .”
Aras anlamayarak “ Ne gücü ?” dediğinde İdil dudağını ısırarak “ Seninki gibi işte. Duygularımı kontrol edemedim. Onu kıskandım ve her yer sarsılmaya başladı .” diye kendini açıkladı. Sustuğunda ise kardeşinin ağzı açık bir şekilde ona baktığını fark etti.
“ Bir şey söyle lütfen?”
İdil dolu gözleri ile kardeşine bakarken Aras “ Kimi kıskandın ?” diye sordu. Beklediği tepkiyi alamayan İdil ise bir an şaşırsa da kaşlarını çatıp çemkirme pozisyonunu aldı.
“ Bu mu yani ? Söylediklerim den sadece bunu mu merak ettin ?”
Aras başını iki yana sallayıp “ Yok diğer mesele de acayip ilgimi çekti ama önce bunu öğrenmek istiyorum. Kimi kıskandın da güçlerin harekete geçti ?” dedi.
İdil Arasın inadını bildiği için ve daha fazla uzatmak istemediği için onu cevapladı.
“ Sinan’ı .”
Aras kaşlarını kaldırarak şokla ablasına baktı. Sinan’ı demişti. O gıcık herifi. Tamam adam iyi hoştu. Son zamanlarda pek gıcıklığını da görmemişti Allah için. Ama yine de kanı ısınmamıştı işte o adama .
“ Bu . Bu meseleye daha sonra geleceğiz. Diğer konuya gelirsek . Nasıl oldu bu ? Nasıl güç kullandın yani ? Tesadüf olmadığına emin misin ?”
“ Evet . Hissettim Aras. Parmaklarımdan akıp giden bir şey hissettim . Sonra her yer salladı. Sinan gelip beni uyarana kadar ne yaptığımın farkında bile değildim .”
Aras duydukları ile korkuya kapıldı.
“ Abla. O adam da mı biliyor. Ya avcılarla bir ilgisi falan varsa ?”
İdil kardeşinin haklı korkusunu anlayarak ellerini tuttu.
“ Merak etme. Avcı falan değil. Çünkü o da bir işaretli. Ama henüz senden bahsetmedim. “
Aras kaçıncı olduğunu sayamadığı şok ile ablasına başını salladı. Sinan efendinin de kendisi gibi olacağı aklına gelmemişti.
“ Bak bunları sonra uzun uzun konuşalım . İçeride insanlar var . Ayıp olmasın .”
Oğlan ablasını onaylarken “ Senin işaretin nerede ? “ diye sordu .
İdil başını iki yana salladı .
“ Bilmiyorum . Yok bende işaret .”
Aras “ Allah Allah .Sen neden istisnasın bu konuda acaba ?” diye söylenerek sadece elini oynatarak kapının açılmasını sağladığında İdil kardeşinin koluna hızla vurdu.
“ AA ne vuruyorsun abla ya ?”
“ Salak mısın ? Ne zamandan beri bu kadar rahat kullanıyorsun yeteneklerini. İçeride bir sürü insan var. Şimdiye kadar sakladın tam avcıların ortasına geldik güç kullanacağın mı tuttu?”
Aras yüzünü buruşturarak azarını yedikten sonra hızla odasına arkadaşlarının yanına döndü. Onun arkasından sinirle bakan İdil ise koridorda kendisine doğru gelen Sinan’ı görünce yüzündeki ifadesini düzeltti.
“ Hayırdır neden sinirlisin ?”
Sinan dibine kadar geldiği kızın yanağını okşayıp kendisine bakmasını sağlarken İdil onun temaslarına halen alışamamış bir şekilde nefesini tuttu.
“ Hiç . Her zaman ki Aras işte .”
“Herkes bahçeye çıktı. Bayağı da kalabalık .”
İdil yine sinirle gözlerini devirdi.
“ Simayın işi. “
Sinan elini indirip kaşlarını çattı. Simaya gün geçtikçe sinir olmaya başlıyordu. Bu akşam için İdil ile olan planları sekteye uğramış gibi görünüyordu . Ama yine de geç de olsa onunla konuşacaktı. Hem de günlerdir aklından çıkmayan görüntüler yüzünden zor durumdaydı. Bu gece kızın vücudunda ki o işareti bulacaktı . Bunun sonucunda daha da zor duruma düşebilirdi tabiki .
“ Hadi . Biz de çıkalım . “
Sinan kızın elini tutmak için uzandığında İdil gözlerini büyüterek “ Saçmalama . Ananemin yanında elini tutamam .” diye konuştu. Onun utangaç halleri hoşuna giden adam ise sadece gülerek önden geçmesi için ona yol verdi.
&&
Aile büyüklerinin ve gençlerin olduğu büyük yemek masasında herkes yemeklerini yemiş ve büyüklerin üşümesi ile bahçede sadece gençler kalmıştı. Sinanın kurduğu Semavar ile yapılan çayları içen gençler koyu bir sohbete dalmıştı. Aras ve arkadaşları bir uçta oturuyordu. Diğer uçta ise İdil ve yaşıtı gibi duran ve bu gün tanıştığı gençler vardı. İdil yanında oturan Sinan’ın yaktığı sigaraya bakarken Sinan’ın diğer tarafında oturan Simay da dudaklarına hemen bir sigara aldı. Sinan dan çakmağını rica ederken sessizce ikisini izledi. Kıskanmamalıydı. Herkesin içinde bir sarsıntı daha olursa çok dikkat çekerdi. Sakinleşmek için başını çevirdi.
“ Gencayın gazetesinde çalıştığını duymuştum İdil . Doğru mu ?”
İdil hemen çarprazında oturan adama baktı. Hafızasını yokladı. İsminin Samet olduğunu söylemişti. Onu onaylayarak konuştu .
“ Evet . “
“ Gencay çok iyi bir insandır. Okuldayken aynı sınıftaydık . “
“ Öyle mi ?”
Samet konuşmadan Sinan’ın sesi duyuldu.
“ İlçede bir tane okul var. Hepimiz aynı okula gittik doğal olarak .”
Sinan’ın ters cevabı ile İdil şaşırsa da karşısındaki adam hiç etkilenmeden devam etti.
“ Sahi Gencay neden gelmedi Sinan ?”
“ Arzunun midesi son günlerde pek iyi değil. “
Sametin yanında oturan kızın heyecanlı sesi sohbete katıldı.
“ Ayy. Doğru Ya . Hamileydi değil mi ? En az üç ay o mide bulanacak .”
Herkes kısık bir şekilde kahkaha atarken başka bir kızın sesi duyuldu.
“ Ee amca oluyorsun artık Sinan. Kısmetse ne zaman baba olmayı düşünüyorsun ?”
İdil ilgili bir şekilde sohbeti sessizce dinlemeye devam etti.
“ Bunun için önce evlenmem gerek Tülay.”
Tülay denen kadın gülümseyerek “ Ben de onu diyorum Sinan . Ne zaman evlenmeyi düşünüyorsunuz ? Aramızda bir siz kaldınız Simay ile bekar . Ah bir de Samet .” dedi.
Samet hafif bir şekilde gülümseyerek gözleri İdil de Tülay’ı cevapladı.
“ Henüz evleneceğim bir ile tanışmamıştım .”
Sinan yanağının içini ısırırken sessiz sabır çekti. Bu evlilik konusu onu germeye başlamıştı. Samet ile bir derdi yoktu ama İdile biraz daha bakarsa gözlerini oyacaktı.
Tülay , yüzünden düşürmediği gülümseme ile konuşmaya devam etti.
“ Bu ilçede kaldıkça da zor bulursun tatlım. Bekar yaşıtımız pek kalmadı. “ dedikten sonra tekrar Sinan’a döndü.
“ Ee siz ne zaman sözlenmeyi düşünüyorsunuz ? Simay seni kaç yıl daha bekleyecek Sinan ?”
Gayet masumane sorduğu soru ile İdil kaşlarını kaldırarak yanındaki Sinan’a döndü. Sinan ise duydukları ile şaşkın ve gerilerek İdile bir bakış attı. Simay ise memnun bir şekilde kıkırdarken Sinan sert bir şekilde “ Bu da nerden çıktı ? diye sordu. Onun sertleşen sesini fark etmeyen Tülay ise sözlerine devam etti.
“ Ee canım kaç yıldır beraber olduğunuzu bilmeyen mi var Sinancığım . Saklamanın anlamı yok şimdi. Biz bizeyiz burda .”
Tülay gayet mutlu bir şekilde konuşurken Sinan olduğu yerde kaskatı kesildi. İdilin de yanında gerildiğini anlayabiliyordu.
“ Bu asılsız dedikoduyu da nerden çıkardınız Tülay. Simay ile aramızda arkadaş ilişkisinden öte bir şey olmadı hiç bir zaman .”
“ Ama. -“
“ Ayrıca -“ diye kızın sözünü kesen Sinan
sözlerine devam etti.
“ Kız arkadaşımın yanında böyle konuşman hiç hoş değil. İdilin canının sıkılmasını istemem.”
Masadaki herkes şaşkınlıkla onlara bakarken karşısında oturan Samet içtiği çay boğazına kaçarak öksürmeye başladı. İdil Sinan’ın sözleri ile üzerine dönen gözleri fark etti ve anında yanaklarına ateş bastı. Tülay yüzündeki şaşkın ifade ile “ Ben bilmiyordum. Afedersin İdil “ diye kekelediğinde İdil utancından konuşamayarak sadece başını salladı. Sinan’ın ilişkilerini açıklayacağını hiç düşünmemişti . Gözleri hızla masayı taradığında Simayın donmuş bir şekilde oturduğunu gördü. İçinde yükselen hazzı kendine yakıştırmasa da kızın yılışık hareketlerinin artık işe yaramayacağını öğrenmiş olmasını umdu. Sonrasında ise masanın diğer ucunda sohbet eden kardeşine baktı. Onların konuşmalarını duymamış gibiydiler. İçinden buna şükretti. Halen onunla doğru düzgün bir konuşma yapmamıştı.
“ Aaa yangın çıkacak şimdi. “
Tülay ve bir kaç kızın bağırması ile dikkati dağılan İdil hızla hemen yanında duran Semavere baktı. Küçük bacasından alevler yükselmeye başlamıştı. Hızla sandalyesinden kalkacağı sırada rüzgar olmamasına rağmen üzerine doğru gelen alevler ile kolu tutuştu ve ne olduğunu anlamadan acı içinde bağırdı.
Onun bağırtısı ile ortalık bir anda karıştı. Sinan anında İdili alevlerden uzaklaştırıp kızın koluna masadaki sürahiyi boşalttı. Tutuşan kumaş anında söndüğünde herkes kızın başında toplandı. Aras ablasının kolundan yükselen alevleri gördüğü andan sandalyesinden ok gibi fırlayıp yanına çöktü. Yüreği ağZında atıyordu resmen.
“ Abla . Abla iyi misin ? Hastaneye gidelim . “
Aras korku ile ablasının yanında konuşurken şokta olan İdil öylece ona baktı. İyi miydi ? Bilemedi. Her şey çok hızlı olmuştu. Kolunda hafif bir sızı vardı. Bakmaya cesaret edemedi.. Kulağına Arasın “ Siktir . Onun da gücü varmış .” diyen fısıltısı geldi. Ama sorgulayacak kadar aklı başında değildi.
“ Aras. Ablanın kimliğini getir. Acile gidelim .”
Sinan İdili kucakladığı gibi bahçeden çıkarken Aras koşarak onu takip etti.
&&
İdil bir kolu sargılı diğerinde serum takılı acil sedyesinde yatarken gözleri kapalıydı. Uyumuyordu ama tavandaki beyaz Işık onu rahatsız ediyordu. Sinan yanında sessizce oturuyordu. Kardeşi de buralarda bir yerdeydi. Buraya geleli neredeyse bir saat olmuştu. Gelir gelmez bluzunu kesip koluna pansuman yapmışlardı. Yarası korktuğu kadar kötü değildi. Bluzunun üzerine giydiği ceket alevlerin tenine ulaşmasını bir miktar azaltmıştı. Bir iki hafta kadar taşıyacağı bir kızarıklık oluşmuştu ama çok şükür ki iz kalacak derecede değildi. Aklı yine yaşananlara kaydı. Durduk yere çıkan alevler nasıl olmuştu da ona sıçramıştı halen anlamıyordu. Üstelik bu Sinan ilişkilerini açıkladığı zaman olmuştu.
“ Sinan abi. Sana çay aldım .”
Kardeşinin sesini duydu. Sonra da Sinan’ın Teşekkür eden yorgun sesini . Adamın ne kadar korktuğunu hastaneye gelene kadar gözlerinde görmüştü. Onunla birlikte yaralanmıştı sanki. Bir dakika geçmeden tekrar Sinan’ın sesini duydu.
“ İdil uyurken ben bir sigara içeyim . Çok daraldım .”
“ Tamam abi . Ben burdayım .”
Bir kaç hışırtı ve adım sesi duydu sonrada açılıp kapanan kapı sesi geldi.
“ Uyumadığını biliyorum abla .”
İdil gözlerini açmadan gülümsedi. Hiç bir zaman kardeşini kandıramazdı zaten .
“ Abla . Sana bir şey söylemem lazım.”
İdil yavaşça gözlerini açtı. Işık direkt gözlerini rahatsız etti. Başını yan çevirip endişe ile kendisine bakan kardeşine döndü.
“ Canın çok yanıyor mu ?”
“ Yok. Ağrı kesiciyi dayadılar . Hiç bir şey hissetmiyorum .”
“ İyi bari.”
İdil kardeşine gülümseyip “ Ne diyecektin bana ?” diye sordu.
Aras ablasına daha da yaklaşıp sesini alçalttı.
“ Abla bu akşam olanlar kaza değildi. O yaptı . Gördüm.”
İdil kaşlarını çatarak “ Neden bahsediyorsun Aras ? Kim ne yaptı ?” dedi.
“ Abla gözlerini gördüm. Direkt alevlere bakıyordu. Gözlerinin rengi alevlerle aynıydı neredeyse. Bakışlarını sana çevirince alevler sana sıçradı . Sonrada gözleri normale döndü. Seni bilerek yakmaya çalıştı. O da işaretli. Güçleri varmış.”
İdil şaşkın ve korku içinde “ Kim ?” diye sordu. Aras yüzünü buruşturarak “ Simay “ dediğinde İdil nefesini tuttu. Çok yanlış kişiyi düşman edinmişti.