1
50 yıl önce
Ufak tefek olan kadın bacakları el verdikçe hızlı hızlı ilerledi. Bir yandan koşarken iki yana havalanan beyaz laboratuvar önlüğünü önünde tutmaya çalışırken bir yandan da her adım attığında yüzünden düşmek için sallanan gözlüğünü tuttu. Yanından geçtiği çalışanlar onun bu hızlı hallerine alışık olduğu için hiç umursamadılar . Çünkü Bedia, kısa bacaklarının verdiği dezavantaj yüzünden her yere koşar adımlarla giden bir genç kadındı. Ancak bu sefer ki acelesi gerçekten önemli bir konuydu . Koca tesisin ortasında koşturmaya devam ederken doktor arkadaşlarından biri onu durdurmaya kalktı .
“ Bedia . Nereye böyle ?”
Bedia adamın yüzüne bile bakmadan sadece “ Sonra Mehmet sonra “ diyerek asansörün önüne geldi . Ama asansör altı kat yukarıdaydı ve kesinlikle Bedianın bekleyecek vakti yoktu . Bir an önce Şenol hocasını bulması gerekiyordu. Bir bilim adamı olan doktor Şenol hem Bedianın hocası hem de bu tesisin sorumlu müdürüydü. Hızlı hızlı merdivenlere yöneldi . Birer birer merdivenleri tırmandı ve üç kat yukarıya çıkmayı başardığında soluk soluğaydı . Bir an için durup soluklandı . Elleri dizlerinde aldığı nefesler yanan boğazını daha da acıttı . Kendine verdiği bir kaç saniyenin sonunda tekrar koşmaya başladı . Karşısından gelen çalışanlara çarpa çarpa ilerledi . Her seferinde “ Pardon , özür dilerim “ cümleleri döküldü ağZından . Sonunda hedefi olan odaya geldiğinde hızla kapıyı tıklattı . Daha içeriden “ Gel “ komutunu bile beklemeden kapıyı açtı.
Oda da bulunan iki kişi vardı. Biri odanın sahibi Doktor Şenol ve diğeri onun hem arkadaşı hem de akıl danıştığı meslektaşı Doktor Leonardo. Bedia onların ne konuştuklarını bilmiyordu ama odaya daldığında ikisininde gözü şüphe ile ona dönmüştü.
“ Ne oluyor Bedia ? Ne bu halin ?”
Bedia bir an ne halde olduğunu düşündü . Üç gündür evine gitmemişti. Bir an önce sonuç alabilmek için hiç uyumamıştı. Bu yüzden gözlerinin altı şişmiş olmalıydı . Yüzünü gıdıklayan saçlarını hissediyordu . Demek ki saçları da dağılmıştı. Üzerindeki önlük üç gündür üzerindeydi ve kırış kırıştı. Sıcaklığını hissettiği yanakları da kırmızı görünüyor olmalıydı. Ama bütün bunlara değerdi . Hemen eliyle gelişi güzel saçlarını yüzünden çekip üzerindeki önlüğü düzeltmeye çalıştı . Ama başarılı olamadığını kendi de biliyordu . Zaten bunun da önemi yoktu .
“ Hocam . Testler sonuçlandı .”
Onun sözleri ile Şenol hoca gözlerini açarak ayaklandı .
“ Ve ?”
Bedia gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı ve “ Başarılı “ dediğinde adamın da yüzünde gülümseme oluştu . Sevinçle masasının arkasından çıktı ve Bedianın yanına gelip ona sıkıca sarıldı . Bedianın aksine uzun olan bacakları yüzünden yarıya kadar eğilmek zorunda kalmıştı.
Ve aralarında nerdeyse on yaş fark olmasına rağmen hayran olduğu adamın kendisine sarılması ile kızın yanakları daha da kızardı. Şenol hoca ise kızın durumundan bihaber geri çekilip arkadaşına döndü.
“ Ee Leo . Bir mucizeye tanıklık etmeye hazır mısın ? “
Onunla aynı okula gitmiş olan Leonardo arkadaşının heyecanına ortak olarak ayağa kalktı . Üçü birlikte odadan çıkıp laboratuvara giderken Bedia heyecandan yerinde duramıyordu . Az kalmıştı . Birazdan aylardır üzerinde çalıştığı projesinin başarısını hocasına kanıtlayacak ve onun yüzündeki gururu görecekti. Asansöre bindiklerinde içi kıpır kıpırdı. Laboratuvara giden yolu, şimdi daha da heyecanlı yürüdü Bedia. Elleri titriyordu . Sonunda laboratuvarın önüne geldiklerinde kız hızla şifreyi girdi. Kapı iki yana açıldığında önden Şenol hoca girdi . Arkasından da arkadaşı Leonarda ve en son da Bedia.
Bedia biraz daha hızlanıp masasının üzerine koyduğu kağıtları bir çırpıda topladı ve hocasına uzattı. Şenol hoca kağıtları alıp teker teker bakarken arkadaşı Leonardo da onunla birlikte sonuçları inceledi . Bedia sandalyesini çekip bilgisayarını açtı ve verileri birde dijital ortamda onlara gösterdi . Heyecandan titreyen parmakları klavyenin üstünde gezinirken Şenol hoca onun heyecanının farkındaydı . Kendisi de çok heyecanlıydı . Büyük bir buluşa imza atmışlardı.
“ Hayvan denekler olumlu sonuçlandı. 55 denek ve hepsi de pozitif. “
“ Bu mükemmel. “
Leonarda onlara bakıp “ Peki insan denekler ?” diye sordu . Onun sorusu ile Bedia kasılarak göz ucuyla Şenol hocaya baktı . Adamın gözü monitördeydi. Laboratuvarda yalnızlardı. Diğer çalışanlar öğle arasında olmalıydılar . Ancak yine de ne söyleyeceğini bilemedi .
“ İnsan denekler tabiki yasak olduğu için -“
Omzuna konan el ile susan kız ona gülümseyerek bakan Hocasına baktı .
“ Sorun yok Bedia. Leo benim en yakın arkadaşım . Gerçeği onunla paylaşabiliriz.”
Bedia bir an Şenol hocanın gözlerine baktı. Adam güven verir bir şekilde gözlerini kapatıp açtı.
“ Yedi tane insan deneğimiz var. Hepsine çeşitli virüsler enjekte edildi. Tedavisi olmayan hastalıklar. Sonra da yedisine de bulduğumuz serum verildi. 24 saatin sonunda deneklerin genetiklerinde değişimler meydana geldi ve hepsi de iyileşti. Yedisi de olumlu sonuçlandı. “
Şenol kahkaha atarak arkadaşına baktı. Adam şoka uğramış gibiydi.
“ Bu imkansız .” dedi. Şaşkın şaşkın bir Şenol hocaya bir de doktor kıza bakıyordu .
“ Dostum. Mucize dediğim şey tam da böyle bir şey . Artık tedavisi olmayan bir hastalık olmayacak . Hastalık kavramını bitirdik . “
Bedia hocasının mutluluğu ile gülümserken yanlarındaki Leonardo onların sevincini paylaşmıyordu. Ekrana diktiği gözlerini kısarak konuştu .
“ Peki ya yan etkileri ?”
Bedianın Gülen yüzü düşerek ekrana döndü.
“ Elbette bir kaç yan etki var. Ancak hastalığın iyileşmesine olumsuz etkileri yok. “
“ Ama ya olursa ?”
“ Denekler iyileşeli bir haftayı geçti. Hiç bir olumsuz etki görünmedi.”
“ Ama genetiklerinin değiştiğini söylediniz . Beş hafta içinde değil belki ama ya yıllar sonra . Belki de serumu alan kişilerin çocuklarında olumsuz etkiler çıkacak. Bunu garantileyeceksiniz .”
Şenol hoca arkadaşına yüzü düşerek baktı . Aylardır hatta yıllardır uğraştığı bir projeydi bu. Bu kadar başarılı olmuşken geri dönemezdi.
“Böyle bir şey kesin değil. Kesin olmayan varsayım için ise projeyi iptal edemeyiz. Kurtaracağımız onca canı düşün. Bu gün bir mucizeye imza attık. Ve hemen yarın yukarıya haber vereceğiz. “
Şenol hoca heyecanla olacakları anlatırken Bedia onu hevesle dinledi . Ama bir gözü hiç de mutlu görünmeyen Leonardoya kayıyordu .
&&
Bedia sonunda evine gelmiş ve yemek bile yemeden kendini yatağına atmıştı. Ormanın içindeki tesisten evine gelene kadar geçen süre ise sadece yarım saat sürmüştü. Normalde o kadar da sürmezdi ama bu gün yoğun bir yağış vardı. Çamura dönmüş ormanın içinden geçiş pek kolay olmamıştı . Ana yola çıktığında ise ilçenin merkezine doğru yollar yine aynı akıbeti paylaşıyordu . Henüz doğru düzgün bir yol yapımı yoktu. Ama zaten bu gizli tesisin böyle geri kalmış bir ilçede oluşturulmasının nedeni de bu yüzdendi. Halk bilgisiz ve etraflarında olandan bi haberdi. Devlet bile bu unutulmuş yere uğramıyordu. Tam da gizli işler için birebirdi. Tesisin esas sahibini ise hiç tanımıyordu . Esas gizem Bedia için işte buydu .
Kendisi için ayarlanmış küçük evine geldiğinde hemen uykuya dalmış olan Bedia hiç durmadan yumruklanan kapısı ile gözlerini zorla açtı. Pencereden gördüğü karanlık ile saate çevirdi bakışlarını. Gece yarısını çoktan geçmişti. Kapıdaki her kimse ısrarla kapıya vurmaya devam ediyordu. Ve sonunda bu vuruşla “ Doktor hanım “ diye eklenen bağırışlar ile Bedia hızla kendini yataktan attı. Ayağına terliğini giyip kapıya koştu. Tahta kapıyı açtığında karşısında enstitü çalışanlarından olan genç bir oğlanı gördü.
“ Ne oldu ?”
“ Doktor hanım. Acil çağırılıyorsunuz. Laboratuvarda bir sorun çıkmış. “
Bedia duydukları ile ayağındaki terliği çıkardığı gibi ayakkabısını giydi. Sırtına kabanını geçirip yola fırladı. Çıkan rüzgar ve devam eden yağış onun gidişini daha da zorlaştırmıştı. Bu yüzden tesise varması neredeyse bir saati bulmuştu. Kocaman binadan içeri girdiğinde ise bütün çalışanların burada olduğunu gördü. Herkes kendi halindeydi. Kötü bir durum yok gibiydi.
Bedia ıslanmış gözlüğüne aldırmadan ilerledi. Kendi laboratuvarına çıkana kadar kimseyle konuşmadı. Sonunda kapının önüne geldiğinde de şifreyi girip kapılar iki yana açıldığında kendini içeri attı. Mesai arkadaşı Aziz mikroskobun başındaydı. Onun geldiğini görünce telaşla ayağa kalktı.
“ Sonunda . Gel çabuk. Şuna bak .”
Adamın neye bu kadar şaşırdığını merak eden kadın hemen onun kalktığı yere oturdu . Gördükleri ile alnı kırıştı. Yavaşça başını kaldırdı .
“ Bu olamaz . “
“ Ama oldu .”
Bedia korku ile arkadaşına baktı . Şimdi ne yapacaklardı. O kadar zamandır yaptıkları çalışma çöp olmuştu.
“ Şenol hocaya haber vermeliyiz . “
Bedia hayal kırıklığı ile başını salladı . Buna mecburlardı. İlaç diye tasarladıkları serum artık bir işe yaramazdı. Deneklerin vücudundaki genetik değişimler sorun olacaktı. Azizin önüne koyduğu dosyaya baktı.
“ Az önce denekleri inceledim. “
Bedia dosyayı açtı. İlk deneğin vücudunda değişik kızarıklıklar çıkmıştı. Pul puldu. İkinci denekte ise dayanılmayacak derecede baş ağrısı oluşmuştu ve kızı uyutmak zorunda kalmışlardı. Üçüncü denekte ise okudukları ile Bedianın gözleri kocaman açıldı.
“ Bu doğru mu ?”
Deneğin kuyruk sokumunda fazladan bir uzuv çıkmaya başlamıştı . Henüz çok küçüktü .
“ Eh . Serumun ana maddesi hayvanlardan alındığına göre. “
Azizin iması ile Bedia daha da küçüldü olduğu yerde . Hayvanların kendilerini iyileştirme özellikleri elbetteki çok cezbediciydi ve tabiki bundan faydalanmışlardı . Ayrıca başka bir sürü şey de vardı. Tekrar dosyaya döndü. Dördüncü denekte gözleri daha da açıldı .
“ Nasıl yani ? Bu imkansız .”
Aziz tam konuşacaktı ki laboratuvarın kapısı açıldı ve içer Şenol hoca girdi .
“ Neler oluyor ? “
Aziz ve Bedia birbirlerine bakıp yutkundular . Sonra da olan biteni adama anlattılar. Şenol hoca sonuna kadar onları dinledi ve bu işi halledeceğini söyleyerek onları gönderdi. Bedia bu duruma üzülse de elinden gelen bir şey yoktu. Olan olmuştu .
&&&&
İki gün sonra Bedia elindeki bardaktan çayını içerken dayandığı trabzanlardan aşağıyı izliyordu . Olduğu konum sayesinde giriş çıkışı ve ortada dolanan insanları görebiliyordu . Tesis iki gündür sakindi ve Bedia iki gündür resmen boş boş oturuyordu . Şenol hocayı o geceden beri görmemişti . Arkadaşı Leonardo ise yine o gece kendi ülkesine dönmüştü.
Bedia çayından bir yudum daha aldığında binanın girişine takıldı gözleri. Açılan kapıdan sıra halinde askerler giriyordu . Dayandığı yerde dikleşti.
“Askerler ne alaka ya ?”
Bedia gözleri ile onları takip ederken iki gündür görmediği şenol hocasını gördü. En öndeki komutan ile tokalaşıyordu . Herkes olanları sessizce izlerken bütün askerler Şenol hoca ile koridora ilerleyip gözden kayboldular . Aradan geçen dört saatin sonunda Bedia öğrendikleri ile şok içinde kalmıştı. Şenol hoca yanına gelmiş ve serum üzerinde tekrar çakışmasını istemişti. Üstelik aynı serum için bunu istemişti . Ama bu sefer ki amaç iyileştirme değildi. Serum uygulanan deneklerin üzerindeki yan etkilere göre yol alacaklardı . Geliştirdikleri ilacı hasta insanlara değil sağlıklı insanlara verilecek ve onlar üzerindeki etkilerine bakacaklardı . Bunun askeriye ile ilgisini başta anlamasa da sonradan aklına gelenler ile sinirleri daha da bozulmuştu .
Belki kimyasal bir silah , belki de canlı denekler üzerindeki etkilerine göre kendi askerleri üzerinde denenecek yeni kazanımlar . Her iki türlüsü de Bedia için iyi değildi . Bu işin içinde olmak istemiyordu . Bunu dile getirdiğinde de Şenol hocanın ilk defa gördüğü sert ifadesi ile afallamış ve laboratuvara girişi yasaklanmıştı.
Şimdi ise Bedia mesai arkadaşı Aziz ile birlikte tesisin odalarından birinde saklanıyordu. Çünkü bu işin tehlike boyutunu sadece ikisi algılayabiliyordu . Aradan geçen bir ay boyunca ikisi de basit işlerde çalıştırılmıştı ama yapılan deneylerden haberleri vardı. Ve bu iş hiç iyi yerlere gitmiyordu . İnsanların daha iyiyi isteme arzusu yüzünden doğal yaşam değişecek ve bozulacaktı. Ama Bedia buna izin vermeyecekti .
“ Ne kadar numune var?”
Aziz elindeki dosyaya bakıp yutkundu .
“ On tüp. Birer tonluk hepsi. Seri üretime geçildi. Askeriyeye ve devlete satılacak. “
Bedia başını iki yana salladı. Buna izin vermeyecekti . Planları basitti. Serumların bulunduğu odaya girecek ve serumları imha edeceklerdi. Sonra da bulabildikleri bütün kayıtları yok edeceklerdi ki bir daha üretim yapılamasın.
“ Hazır mısın ?”
Bedia başını salladı ve kapıyı açtı. Saat gece üçtü. Tesiste sadece güvenlikçiler ver mesaiye kalan bir kaç tane doktor vardı. Aziz ile beraber sakince yürüyüp asansöre bindiler. İlaçlar depodaydı. Depoya geldiklerinde ise kimsenin olmayışı ile rahatladılar.
“ Nasıl yok edeceğiz . Hepsini tek tek kıracak mıyız?”
“ Tabiki hayır. Havaya yayılan gaz bizi de etkiler . “
Bedia cebinden çıkardığı şırıngaları verdi .
“ İçeriğini değiştireceğiz sadece . Hepsine bu sıvılardan katalım . İşe yaramaz olacaklar. “
Aziz ve Bedia harekete geçecekken kapı açıldı ve içeriye Şenol hoca ile iki güvenlikçi girdi . Bir baş hareketi ile güvenlikler onlara doğru gittiğinde Aziz de Bedia da direndi . Bedia ufak tefek oluşu yüzünden hemen yakalansa da Aziz direndi ve çıkan arbede de çarpıp kırdıkları döktükleri eşyalar ile birlikte nasıl olduğunu anlamadan kendilerini bir yangının ortasında buldular. Hepsi de depodan kaçarken ne ara kontrolden çıktığını anlamadıkları yangın yüzünden bina da alarmlar çalmaya başladı. İnsanlar ordan oraya koşturup bir anda binayı saran alevlerden kaçmaya çalışırken Bedia da son anda kendini dışarı atmıştı . Beş dakikanın içimde binadan ard arda patlamalar duyulduğunda yanı başındaki Azize baktı. Gökyüzü yangın yüzünde aydınlanmıştı. Ve birazdan kara dumanların ortasında kırmızı dumanlar yükselmeye başladı . Bedia hemen burnunu kapattı . Bunun ne olduğunu biliyordu . Korku ile Azize baktı. Serumlar havaya yayılıyordu . Ormanınaşacak ve ilçede yaşayan masum halka kadar ulaşacaktı.
“ Ne yaptık biz ?”
&&