14
İdil neler olduğunu idrak etmeye çalışırken adamın vurduğu kolunu farkında olmadan ovalamaya başladı. Gözleri dalgındı. O adam neden ona böyle saldırmıştı ? Neden ailesine düşman gibiydi? Neden annesine bu kadar öfke doluydu ? Daha bir sürü soru vardı kafasında . Ama hiç cevap yoktu. Ananesi ile bu konuyu mutlaka konuşmalıydı.
“ Alo. Gencay iyi misiniz ?”
Sinan’ın sesini duyduğunda yanında araba kullanan adama baktı. Gözleri ileride bir eli direksiyonda bir eli kulağına telefon tutuyordu. Gencay ona her ne dediyse kaşları çatılmıştı.
“ Deprem oldu Ya . Onu diyorum. Arzu , Ali iyi mi ? Arzu çok korkar biliyorum .”
“..”
Sinan bu sefer İdile kaçamak bir bakış atıp hemen önüne döndü. Direksiyonu tutan parmakları beyazlaşmıştı. Gencay her ne dediyse suratı da ciddi bir hal almış gibiydi.
“ Tamam . Bana öyle geldi o zaman.”
Telefonun kapanması ile bir süre sessizlik oluştu. Ancak sanki bu sessizlik gergin bir hava oluşmasına neden olmuştu. Yine de İdil bunu bozmadan başını cama çevirdi ve akıp giden yolu izledi. Bir süre sonra araba durduğunda tanıdık gelen sokak ile Sinan’a döndü. Eve gelmişlerdi.
“ Ne oldu ? Neden geldik eve ?”
Sinan kemerini çözerken “ Bu haldeyken işe gitmek istemezsin diye düşündüm . Hem şu koluna bir bakalım . Çok acıyor mu ?” diye sorarak arabadan indi.
İdil farkında olmadan tuttuğu kolunu bıraktı ve Sinan’ı takip ederek arabadan indi.
“ Aslında çok acımıyor. Sadece biraz ağrıyor .”
Sinan kızın yanına gelmesi ile bahçeye girip kendi evine yöneldiğinde İdilin adımları yavaşladı. Kendi evine gideceklerini düşünmüştü. Sinan ise onun tereddütünü görünce arkasını dönüp “ Hadi gelsene . Zeliha sultan seni görünce bir sürü soru sorar şimdi . Bana geçelim. “ dedi. İdil ananesi ile konuşması gerektiğini düşünüyordu ama o da bu konuşmayı hemen yapmak istemediğini fark etti. Ağır adımlarla adamı takip ederken yavaşça merdivenleri tırmandı. Sinan kapıyı açıp ona önden girmesi için yol verdiğinde ayakkabısını çıkarıp eve girdi. Üzerindeki ceketi çıkarmaya çalışırken kolunun acısı ile yüzünü buruşturduğunda Sinan “ Dur. Yardım edeyim .” diyerek ona yaklaşınca İdil anında gerildiğini hissetti. Bu Sefer ki gerginlik adamın ona olan yakınlığının verdiği heyecandandı. Sinan ceketin düğmelerini açıp kızın arkasına geçti ve ceketi kollarından sıyırdı. İdil ise bunları yaparken kaskatı bir şekilde durdu. En sonunda ise Sinan çıkardığı ceketi asarken durumun farkında olduğunu belli eden kısa bir gülüş ile konuştu.
“ Bu kadar kasılmana gerek yok. Sonuçta seni sütyenle görmüş biriyim .”
Adam gülerek koridor boyu yürürken İdil olduğu yerde kıpkırmızı kesildi. Bir yanı ceketini geri alıp ardına bile bakmadan evden çıkmasını söylerken, bir yanı da adamın evini merak ettiğini ve içeri girmesi gerektiğini söyledi. Ve İdil sonunda ikinci seçeceği seçerek tıpış tıpış koridorda ilerledi. Salona geçtiğinde Sinan “ Sen otur ben sana ağrı kesici krem getireyim. Hem çay koyayım . Kahvaltı yapmış mıydın ?” diye sordu. İdil etrafını incelerken sadece zayıf bir Sesle “ Yok “ diyebildi. Adam evin içinde kaybolduğunda hızla etrafı incelemeye devam etti. Üst katta aşağısı gibi genişti. Eşyalar daha azdı. Sade döşenmişti. Bir kaç koltuk bir televizyon ve bir masa vardı. İdil boydan olan cam kapıya doğru yürüdü. Camdan dışarıya baktığında balkona açıldığını fark etti. Aşağıyı direkt görebiliyordu.
“ İdil ?”
İdil Sinan’ın sesi ile arkasını döndüğünde adamın elindeki krem ile onu beklediğini gördü. Adama doğru gelip kanepeye oturdu. Kolunu tek eliyle sıyırmaya çalışırken Sinan kremi bırakıp kızın koluna uzandı. İdil birbirine temas eden parmaklar ile elini ateşe değmişcesine çekti. Onun bu hareketi ile Sinan bir şey söylemek için ağzını açtı ama sonra vazgeçti ve yavaşça kızın kolunu tutarak kazağı sıyırdı. Adamın vurduğu yerde küçük bir morluk vardı. Kremi alıp sıkarken İdil kaçamak bakışlarla Sinan’ı izledi. Neden böyle davrandığını bilemedi. Adam ile her gün yan yana işe gidip gelirken , aynı iş yerinde çalışırken rahatsız olmamıştı. Ama şimdi onun kendisine dokunması ile sanki içinde bir yerde küçük bir kıvılcım hissetti. Bu hissi biliyordu. Daha önce de yaşamıştı. Bu hoşlantıydı. Birden kaşları çatıldı ve açık açık adamı izlemeye başladı. Yavaş hareketlerle koluna krem sürüyordu. Gözleri adamın yüzünde dolandı. Onun yakışıklı olduğunu zaten ilk gördüğünden beri biliyordu. Ama karakteri kesinlikle İdile göre değildi. Üstelik onunla ya kavga ediyorlar ya da karşılıklı susuyorlardı. Pek anlaştıkları da söylenemezdi. O zaman bu hoşlantı nerden çıkmıştı. Sadece dış görünüş yüzünden miydi? Olamazdı. İdil her zaman mantıklı davranan biriydi. Kesinlikle görüntüye göre karar Veren biri olmamıştı.
Sinan ise dikkatle kremi sürerken kıZın kendisini izlediğinin farkındaydı. Ama aynı zamanda onun aklının da düşüncelerle dolu olduğunu biliyordu . Yüz ifadesinden zaten bu anlaşılabiliyordu . Onun ne düşündüğünü merak eden Sinan işi bitince başını kaldırdı ve kendisini izleyen İdil ile göz göze geldi. Yakalanmanın verdiği utangaçlıkla İdil gözlerini kaçırmak istese de yapamadı. İkisi de konuşmadan bir süre bir birine baktı. Aralarındaki çekim elle tutulur bir hal aldığında sonunda ilk kendine Gelen İdil oldu ve bakışlarını çekti. Dudaklarının arasından kısık bir “ Teşekkür ederim “ kelimesi çıktı.
Sinan ne ara eğdiğini anlamadığı boynunu dikleştirip elini ensesine attı. Az önce ne olduğunu anlamıştı. Hatta biraz daha öyle dursalardı kaçınılmaz sonun gerçekleşeceğini de biliyordu. Kızı öpecekti. Önünü ardını düşünmeden o ilgi çeken dudaklarını öpecekti. Başta ona karşı sadece öfke de duysa onu tanıdıkça fikirleri değişmişti ve kızın güzelliğinin su götürmez bir gerçek olduğu da ortadaydı. Üstelik dün ki görüntü de halen aklından çıkmıyordu. Sadece kısa bir an görmüştü. Ah o göğüslerini saran beyaz sütyen nasıl da yakışmıştı kıza . Tam bir ateş parçasıydı. Adam düşüncelerinin gittiği yönü fark edince hemen başını salladı. Bir an önce kendine gelmeliydi. Belki de onunla eve gelmek pek iyi bir fikir değildi. O Zeliha teyzenin torunuydu. Üstelik de küstah ve dik başlı bir kadındı. Tam da Sinan’ın istediği gibi. Tekrar düşünceleri aynı yöne kaynaya başladı. Onun yanında olmak adamın ayarlarını bozuyordu. Aniden ayağa kalkarak başını çevirdi.
“ Çay koymuştum . Bir şeyler yiyelim .”
İdil de ayağa kalkıp salondan çıkan adamın peşine takıldı.
“ Gencay bir şey demesin . Yarım saate gazete de olmam lazım. “
Sinan elini sallayarak mutfağa girdi.
“ Ben haber verdim .”
İdil başka bir şey demeden hızla mutfakta gözlerini gezdirdi. Yine sade ve bekar evi olduğunu belli eden bir döşemeye sahipti. Sinan kızın inceleyen bakışlarına gülümseyerek buz dolabından bir şeyler çıkardı. Ama her eline aldığını koklaması İdilin dikkatini çekti. Kolladığı ürünlerin kimisini beğeniyor masaya koyuyor kimisinde yüzünü buruşturup çöpe atıyordu. İdilin soran bakışlarına daha fazla dayanamayıp “ Normalde evde kahvaltı yapmam. Biliyorsun hep gazetede yerim. Hafta sonları da Zeliha sultan çağırır. Dolabı en son ne zaman doldurduğumu hatırlamıyorum .” Diye açıklama yaptı. İdil onun bu haline içten bir kahkaha atınca ise sinirlenmek istedi ancak kızın yüzüne baktığında tek yapabildiği tebessüm etmek oldu . Onun kahkahası hoşuna gitmişti.
Biraz sonra ikisi karşılıklı masaya oturduğunda İdil sohbet açmak amaçlı “ Ne zamandır burda oturuyorsun ? diye sordu.
Sinan biraz düşündü. Kaç yıl olmuştu ? Henüz ailesi yaşarken polis okuluna gitmek için ayrılmıştı bu ilçeden. Gencay da üniversite için gitmişti. Yıllar sonra da iki kardeş aileleri ile beraber yaşamak için geri dönmüşlerdi. Sinan komiser olarak gelmişti. Gencay ise okulunu bitirmiş ve gazeteci kimliği ile burada bir yerel gazete kurmuştu. Aileleri ile yaşama olayı da sadece iki yıl sürmüştü. İki yıl sonra da geçirdikleri bir kaza da hem annesi hem babası ölmüştü. Onların ölümünden sonra bir yıl Gencay ile beraber yaşamış sonra da gencayın Arzuyla evlenmesi ile evde yalnız kalmıştı. Ancak Sinan büyüdüğü evde ailesinin boşluğunun yanı sıra amcasının da miras baskısı nedeni ile o evden taşınmak zorunda kalmıştı. Ve Zeliha teyze ile tanışmıştı. Bütün bunları kısaca kıza anlattıktan sonra İdil çayından bir yudum alarak “ Peki evinize ne oldu ? Amcan mı oturuyor ?” diye sordu.
Sinan başını iki yana salladı. Olanlar aklına gelince halen sinirleniyordu.
“ Hayır. Ev dedemin üzerineydi. Amcam o yüzden hak iddia etti. Ama biz de itiraz ettik. Anlayacağın davalık olduk. Yıllardır da dava sürüyor. “
İdil başını ağır ağır sallarken çayından son yudumu da aldı. Sinan da kahvaltısını bitirdiğinde beraber evden çıktılar. Tam merdivenleri inerken İdil sanki izleniyormuş hissi ile başını kaldırdı ve bahçe de ona öldürecekmiş gibi bakan Simay ile karşılaştı. Ayakları kendiliğinden durduğunda arkasında olan Sinan da durdu.
“ Ne oldu ?”
İdil basamakta öyle dikildiğini fark ettiğinde tekrar inmeye başladı ancak arkasından inen Sinan kızı durduran şeyin ne olduğunu anlamıştı.
“ Simay ?”
Simay kızgın bakışlarını İdil’den çekip Sinan’a çevirdiğinde biraz daha yumuşattığı yüz ifadesi ile “ Sinan. Merhaba .” diye konuşabildi. İçten içe öfke dolu olduğu anlaşılıyordu. İdil onun için sadece Zeliha teyzenin torunu olarak istediği mirasa engeldi. Ancak bu gün aklına gelmeyen Sinan’ın da kızdan etkilenebileceği gerçeğiydi ve adamın evinden beraber çıkıyor olmaları kızın aklına düşünmediği gerçekleri sokmuştu.
“ Sana da Merhaba.”
Simayın Sinan’a gülümseyerek “ Hayırdır bu saatte evde bu kızla ?” diye sorduğunda İdil gözlerini devirerek onları arkasında bıraktı ve arabaya doğru yürüdü. Sinan’ın kaşlarını çatarak Simaya cevap verdiğini ise göremedi.
“ Sana ne Simay ? Dosyamı unutmuştum onu almaya geldim . Hadi sonra görüşürüz .”
Sinan kızın başka bir şey demesine izin vermeden İdilin arkasından yürüdü. Arabaya bindiklerinde İdil başını çevirdiğinde Sinan da kızın sessizliğine uyarak gazeteye doğru yol aldı. Aklında bir sürü soru vardı. Bu İdil yanındayken yaşadıkları ikinci doğa üstü olaydı. Ya her şey bir tesadüftü ya da İdil işaretliydi. Ama bunu kıza sormadan öğrenmenin bir yolunu bulmalıydı. Burda büyümemişlerdi. Buranın tarihini, yaşananları , işleyişi bilmiyorlardı . Ama mutlaka İdilin işaretlilerden mi olduğunu öğrenmeliydi. Eğer kız işaretliyse ve en önemlisi kendinin bundan haberi yoksa tehlikede demekti. Çok geçmeden avcıların radarına girebilirdi. Yan gözle kıza baktı. Vücudunun görünen yerinde herhangi bir iz yoktu. Dün odasına girdiğinde bir fırsat olmuştu aslında ama Sinan’ın gözü sadece iki yuvarlak tepede takılı kaldığı için vücudunun açıkta kalan diğer yerlerine bakmak gibi bir şansı olmamıştı. Adam kafasını iki yana sallayarak düşüncelerini toparlamaya çalıştı . Mutlaka bir şeyler yapmalıydı.
&&
Aras kütüphanede otururken elindeki telefon bilmem kaçıncı kez titredi. Buse arıyordu. Yine.. Oğlan artık onun aramalarından o kadar bunalmıştı ki ekranda yanıp sönen isme gözlerini devirerek baktı. Buse den yeterince soğumuştu zaten ve bu tacizleri ile kızdan iyice bıkkınlık gelmişti artık. Aras ayrılmadan önce ona gerekli açıklamayı yapmıştı. Uzatmanın bir anlamı yoktu. Bir insan neden istenmediği halde bir başkasını ısrarla arardı ki ? Bunu hiç anlamıyordu. Aralarında artık sevgi kalmamıştı. Bitti. Nokta. İnsanların birbirlerini yıpratmalarına asla anlam veremiyordu.
“ Ne düşünüyorsun böyle kara kara .”
Aras Onurun sesini duyunca kapıya doğru baktı. Oğlan sırıtarak ona doğru geliyordu. Elindeki kitapları Masaya atarak Arasın karşısına oturdu.
“ Hoş geldin .”
“ Hoş bulduk .”
İkisi sustuğunda Arasın telefonu tekrar çaldı. Aras sessize alarak Onura baktığında oğlan başını uzatıp ekranda yazan isme baktı.
“ Buse ? Kimmiş bu sessize alınmaya hak kazanmış arkadaş ?”
Aras sıkkın bir şekilde arkasına yaslandı.
“ Eski kız arkadaşım.”
Onur “ Eski ? “ diye sorduğunda Aras “ Buraya gelirken ayrıldık. Bana bir terbiyesizlik yaptı. Şimdi de yanıma gelmek istiyor . “ diye açıklama yaptı.
“ Seviyor musun onu Peki ?”
“ Hayır .”
Arasın direkt cevabı ile Onur daha fazla üstelemedi. O sırada kendi telefonu açılınca ise dikkatini ona verdi.
“ Efendim sarışınım.”
“..”
Aras Sarışınım ifadesi ile arayanın Ezgi olduğunu anlarken ilgisini oğlanın söylediklerine verdi.
“ Evet evet unutmadım.”
“..”
“ Gelicem kızım ya. Daha vakit var. Hem Arasın yanındayım belki onu da getiririm.”
“ ..”
Onur telefonu kapatıp kendisine bakan Arasa döndü.
“ Nereye götürüyormuşsun beni ?”
“ Antrenmana . Bu gün bi oynayalım dedik. Bakalım ne durumdayız. Geçen seneden beri oynamadık hiç. Sen de gelmelisin. “
Aras burnunu kırıştırarak “Ömer pek istemiyor sanki beni takımınızda .” dediğinde Onur salla der gibi elini salladı.
“ Takılma ona oğlum Ya. Ömer hemen ısınamaz kimseye. Ama aslında iyi çocuktur.”
Aras başını sallayıp ona katılırken Halil yanlarına geldi.
“ Onurcum hoşgeldin . Maşallah her gün buradasın. Seni de alalım buraya. Temizlik için eleman lazım.”
Onur ayağa kalkarak “ Ben almayayım Halil abi. Arkadaşım olmasa valla pek kitaplarla aram yok bilirsin .” diyerek sırıttı.
Adam başını iki yana sallayarak “ Gençlik bitmiş .” diye söylendi.
“ Hadi Aras sende gel . Bir maç yapalım. Hem stres atarız .”
Aras göz ucuyla Halil’e baktığında adam “ Hadi git . Bu gün ben kapatırım .” diyerek oğlanı gönderdi. Aras eşyalarını alıp Onurun peşine takılırken “ Yalnız benim kıyafetim müsait değil. Pantolonla oynayamam.” dedi.
“ Bende yedek var. Hallederiz . “
&&