13
Aras geçen sefer geldikleri gece kulübünün yerine Onurun tarif ettiği göl kenarına giderken arabayı yavaşlattı. Yine merkezden uzaklaşmışlardı ancak gençlerin takıldığı bütün mekanlar zaten merkezden uzaktaydı. Bu bir nevi iyiydi de . Sonunda araçların park edildiği yere geldiğinde kendisi de uygun bir yere arabayı bıraktı. İnerek etrafına bakındı. Ağaçların ardından sesler geliyordu. Düşünmeden ormanlık alana doğru ilerledi. İlk ağaçları geçtiğinde Onurun bahsettiği yapay gölü gördü. Etrafında ise bir sürü genç vardı. Aradığı kişileri bulduğunda o tarafa doğru ilerledi. Arkadaşları yere bir örtü sermiş , etrafında oturmuşlardı. Onur , Narinin yanında ona bir şeyler anlatıyordu . Murat ise Narinin diğer tarafında elindeki telefonuna bakıyordu. Karşılarında ise Ömer ve Ezgi vardı. Ömer her ne anlatıyorsa Ezgi dikkatle onu dinliyordu. Arasın yanlarına yaklaştığında onu ilk fark eden Ezgi oldu. Kocaman bir gülümseme ile “ Hoş geldin “ dediğinde diğerleri de onu fark etti. Hepsi ile selamlaşıp Ezgi’nin diğer tarafına oturan Aras bir anlığına Ömer’in yüzünün asıldığını gördü. Ancak oğlan kendini çabuk toparladı.
Günün kalanı kendi aralarında sohbetle geçerken Etraflarında farklı gruplardan gençler göle girmeye başladı. Murat bunu fark edince ise yüzünde muzip bir gülümseme ile arkadaşlarına döndü. Ezgi hemen “ Hayır “ diye itiraz edince oğlan omuzlarını silkip diğerlerine baktı. Narin ellerini çırpıp “ Ben varım “ dedi. Ömer ise başını iki yana sallayıp “ Saçmalamayın . Hava buz gibi. Zatürre mi olacaksınız ?” diye terslendi. Onların suya girmek istediklerini anlayan Aras Ömer’e katılarak başını iki yana salladı. İnsanlar içinde pantolonunu çıkaramayacak olan Onur üzülerek onları reddedince iki kardeş ayaklanıp göle doğru yürüdü. Çoraplarını çıkarıp suyun ısısına bakmak için ayaklarını göle sokan iki kardeş aynı anda hızla geri sıçradılar.
“ Lan. Buz gibi bu .”
“ Abi ya . Çok soğuk ben vazgeçtim .”
Suratı asılarak geri dönen iki kardeşe diğerleri gülerken nadiren yüzünde gülümseme olan Ömer, bilmiş bir ifade ile “ Ne oldu ?” diye sordu. Murat ise huysuz bir ses ile “ Aşırı soğuk anasını satayım . Nasıl giriyor bu gerzekler anlamadım. “ dedi. Bu sözlerle hepsinin başı gölde yüzen iki insana döndü. Sanki yaz ayındaymış gibi gülüp eğlenerek yüzüyorlardı.
&&
Aras ayaklarını uzatmış sırtını ağaca dayamıştı. Yanında dönen muhabbeti dinliyor, arada onlara katılıyordu. Kızlar kendi aralarında okulla ilgili konuşurlarken Onur heyecanla ortaya konuştu.
“ Bu seneki maç yaklaşıyor .”
Aras “ Ne maçı ? “ diye sorunca Onur hevesle ona döndü.
“ Sen bilmiyorsun tabi. Her sene aramızda futbol maçı düzenleriz. “
“ Kimler arasında bu maç ?”
Onur kısa bir an kaşlarını çatarak nefeslendi. Sonra da kendini toparlayıp “ Baştan anlatmak gerekirse bizim burda anlaşamadığımız bazı gerzekler var. Biz beş yıl kadar önce lisedeyken büyük bir kavga ettik. Sinan abi o zaman karakolun başındaydı. Hepimizi içeri atmakla tehdit etti ve bir çözüm önerdi. Her sene iki takım olarak maç yapıyoruz. Üç ayrı gün, üç maç. Tabi ki iki maçı alan galip oluyor. Bu böyle beş senedir devam ediyor işte. “ diye uzunca açıkladı.
Aras ilgilenmiş bir şekilde “ Diğer takım kim ?” diye sordu. Ömer ise yüzünü buruşturup “ Kayaların takımı “ dedi. Onur tekrar sözü devralıp “ Beste ile tanışmıştın . Onun kuzeni ve çevresi işte .” diye açıklık getirdi.
Kızlar onların konuşmasını duyup “ AA bu seneki maç yaklaştı mı ? Hiç idman yaptığınızı görmedim “ diyen Narin abisinin “ Evet ya “ diye söze karışması ile ona baktı. Ezgi ise Arasa ilgi ile bakıp “ Sen de oynuyor musun? diye sordu. Ancak daha Aras cevap vermeden Öner atıldı.
“ Bizim takım tam. Oynasa ne olacak ki ?”
Onur gözlerini devirirken “ Yedek de olabilir .” dedi. Aras bir an Ömer’in kendi ile ne alıp veremediği olduğunu düşündü. Öyle açık açık düşmanlık göstermiyordu. Onunla sohbet edip karşılıklı konuşabiliyordu. Ancak bazen kendisinden haz etmezmiş gibi duruyordu.
“ Çok olmasa da kendi aramızda arkadaşlarla oynardık işte.”
Aras sonunda cevap verdiğinde Murat ellerini çırparak “ Süper . Yedekte olursun . İdmanlara başlayalım. Sen de gel boş zamanlarında . Beraber çalışalım .” dedi.
Ezgi gülümserken Aras deminden beri ısrarla çalan numaraya baktı. Tanımıyordu. Açarak kulağına götürdü.
“ Alo ?”
“…”
“ Anlıyorum ama artık orda yaşamıyorum . Şehir değiştirdim . “
“..”
“ Tabi. Tam adresi mailinize atarım. “
“..”
“ Teşekkürler .”
Aras telefonu kapatırken ona merakla bakan arkadaşlarına güldü.
“ Gelmeden önce kitapçıya bir kitap sipariş etmiştim. Sonunda gelmiş ama buraya göndermesini isteyeceğim mecbur.”
Aras telefonuna gelen mail adresine şu anki ev adresini yazıp gönderirken Ezgi’nin onu izlediğini fark etmedi. Ancak Ömer bunun iliklerine kadar farkındaydı.
&&
Ertesi gün İdil uyandığında keyifle yatakta gerindi. Uykusunu almış ve dinç hissediyordu. Dün Sinan ile içtikleri kahveden sonra eve girmiş ve tüm vaktini bilgisayarda geçirmişti. Eski arkadaşları ile konuşmuş , çıkarıldığı iş yerindeki son dedikoduları öğrenmişti. Bu dedikodular arasında küçülme bahanesi ile çıkarıldığı işe başka birinin alınması ve bu alınan kadının da patronun evine giren çıkan birimin olmasını da öğrenmişti. Bu bilgi o an ufak çaplı bir sinire neden olmuştu ama çabuk atlatmıştı. Sonrasın da akşam yemeğini haZırlarken ananesine yardım etmiş ve Arasın da gelmesi ile Üçü ailecek yemek yemişlerdi. Başta hayal ettiği manzaraya sonunda akşam kavuşan İdil mutluluk ile odasına çekilip yatmıştı .
Şimdi ise huzurla yatağında doğruldu . Bu yeni hayatına tahmin ettiğinden çabuk alışıyordu ve bundan rahatsız değildi. Üstelik Arasın da ananesine karşı yumuşaması onu mutlu ediyordu. Yataktan kalkıp banyoya gitti. Sonrasında da giyinip evden çıktı. Ekimin sonlarına gelmiş ve havalar yeterince soğumuştu. Ceketine sarınıp arabasının anahtarını elinde tutarken şaşkınlıkla önüne baktı. Sinan her zamanki yerinde ağzında sigarası onu bekliyordu. Oysa ki dün İdil ona beklememesini ve işi olduğunu söylemişti. Hızlı adımlarla adama yaklaştı. Adam onu fark edince sigarasından son bir nefes çekip yere attı.
“ Günaydın.”
İdil karşısına geçip “ Ginaydın “ diyerek yüzünü yana çevirdi ve buruşturdu. Tamam karşıdan göründüğünde karizmatikti falan ama adam nefesini ona doğru verdiğinde midesi bulanmıştı.Bunu fark eden Sinan kaşlarını çatarak “ Ne oldu ? “ diye sordu.
“Sigara kokusunu sevmiyorum.”
“ Daha önce söylememiştin.”
Adam aralarına mesafe koyarak arabaya yöneldi .
“ Hadi bin.”
“Ben geç geleceğim . Dün söylemiştim Ya .”
Sinan başını sallayarak “ Biliyorum . Gencayla konuştum. Ben de seninle geleceğim .” dediğinde İdil gözlerini açarak “ Nasıl ya ?” diye sordu.
Sinan genç kadına kocaman gülümseyerek arabayı işaret ettiğinde İdil yanaklarını şişirerek kendi anahtarını çantaya geri tıktı ve Sinan’ın yanına oturdu. Adam direksiyonu tuttuğunda “ Nereye gidiyoruz ? “ diye sordu.
İdil elinde tuttuğu kağıdı adama uzattı. Sinan kağıtta yazan adresi görünce direkt tanıdı ve kaşları çatıldı.
“ Buna mecbur musun ?”
İdil omuzlarını silkerek “ Gazete için “ dedi sadece . Sinan bunu pek onaylamasa da arabayı çalıştırdı .
Yarım saati geçmeyen yolculuktan sonra Sinan bir evin önünde arabayı durdurdu. İdil kemerini çözüp indi. Hemen sonra Sinan yanında bitti. Ölen kızın ailesinin evindeydi. İdil onlarla konuşmak istiyordu. Yavaşça evin kapısına yaklaştı. Zili çalıp beklerken Sinan bir adım gerisinde durdu. Halen bunun kötü bir fikir olduğunu düşünüyordu. Sonunda kapı açıldığında karşılarına perişan halde bir adam çıktı. İdil onun kızın babası olduğunu anladı.
“ Mahmut bey ? “
Adam ağır ağır başını salladı.
“ Benim . Siz ?”
İdil elini uzatarak “ Ben İdil Çelik. Zeliha Aydının torunuyum .” dedi. Adam kaşlarını çatarak “ Neden geldin ?” diye sordu. İdilin kimliği adamın hoşuna gitmemişti. İdil daha ağzını açamadan adamın arkasından bir kadın belirdi. Onun da hali iyi değildi.
“ Kim gelmiş ?”
Kapıda tamamen göründüğünde adam yüzünde ki nefret ile “ Zehra’nın kızı “ dedi. İdil şaşkınca karşısındakilere baktı. İdilin annesinin ismini kullanmışlardı. Annesini tanıyorlardı. Kadın bir an bocalasa da yüzü yumuşadı.
“Geri çekil de içeri girsinler Mahmut. “ dediğinde adam öfke ile kapıyı bırakıp içeri girdi ve gözden kayboldu. Kadıncağız mahcup bir şekilde İdile bakıp “ Siz onun kusuruna bakmayın kızım , sende öyle Sinan. Hadi geçin içeri .” dedi. İdil Kadının Sinan’ı da tanımasına şaşırarak içeri girdi. Ev mütevazi denecek kadar küçüktü. Sade ve eski eşyalar vardı. Bir köşedeki soba evin içini ısıtıyordu. Sinan ve İdil yan yana bir koltuğa oturduğunda kadın onlara gülümseyerek odadan ayrıldı. Yalnız kalan ikili bir süre sessiz kaldı ancak İdil aklındaki soruyu sormadan duramadı.
“ Annemi nerden tanıyorlar ?”
Sinan omuzlarını silkerek konuştu.
“ Eskiler birbirini tanır.”
“ Seni de tanıyorlar.”
Bu sefer Sinan rahatsız olmuş bir şekilde gözlerini kaçırdı.
“ Meslekteyken onlara yardımcı olmuştum. “
İdil başını sallarken kadın elinde çay tepsisi ile yanlarına geldi. İkili kendilerine ikram edilen çayları alırken kadın karşılarına oturdu. İdil etrafa baktığında ölen kızın fotoğraflarını gördü. Hepsinde objektife gülümseyen kız İdilim hatıralarında ölüm soğukluğunun yansıdığı açık gözleri ile yerde yatan haliydi. Ancak bu evde her yer de gülümseyen fotoğrafları vardı.
“ Alev için geldiniz değil mi ?”
İdil daha bir şey demeden kadının konuşması ile şaşıran kız yavaşça onu onayladı. Kadının yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluştu.
“ Kızım çok dürüst bir hayat yaşamadı. Ama böyle ölmeyi de hak etmedi.”
Sinan başını eğerken İdil de üzüntü ile kadına bakmaya devam etti.
“ Alev geçen sene evli biriyle beraberlik yaşamış. Adamın karısı bunu öğrenince evimizi bastı. Sağolsun Sinan oğlum bize yardım etti.”
Sinan hiç bir tepki göstermezken İdil şaşkınca adama baktı. Sonra da kadına geri döndü.
“ O günden sonra uzun süre Mahmut kızımı evden çıkarmadı. Daha yeni yeni dışarı çıkmaya başlamıştı. “
“ Anlıyorum. Peki hiç düşmanınız var mıydı? Yani bunu kim yapmış olabilir ?”
Kadın başını iki yana salladı.
“ Biz kendi halinde insanlarız. Şimdiye kadar hiç kavgamız bile olmadı. “
“ Peki erkek arkadaşı ?”
Kadın yüzünü buruşturarak “ Onu tanımıyorum .” dedi. Sonra da “ Ben bi Mahmut’a bakayım .” diyerek yanlarından ayaklandı. İdil kadının oddan çıkması ile oturduğu yerden kalkıp vitrine yaklaştı. Camın içinde birden fazla çerçeve vardı. Hepsinde de aile fotoğrafları vardı. Ancak idilin dikkatini çeken Alevin yakından çekilmiş bir fotoğrafı oldu. Kameraya doğru elini kaldırmış ve çekimi engellemek istemiş gibiydi . Yine de gülmüştü. İdil eğilerek daha dikkatli baktı . Kızın bileğinde bir leke görünüyordu. Oysa İdil onun ölü bedeninde tam da orada bir dövme olduğunu görmüştü. Arasın anlattıkları aklına geldi. Hemen dikleşti. Kız da özel güçlere sahipti. Genetiği değiştirilmiş biriydi. Onun ölümü ya tesadüftü Ya da avcıların işiydi. Öldürülen Oğlanın da işareti var mı merak etti. Tekrar hastaneyi bir ziyaret etmesi gerekiyordu.
“ Defolun artık burdan .”
Mahmut’un evi saran sesi ile İdil hızla arkasını döndü. Adam odanın kapısında durmuş kıpkırmızı gözlerle ona bakıyordu. İdil içinde yaşadığı korku ile yerinden kıpırdayamazken Sinan da ayaklanarak İdilin yanına geldi.
“ Hadi gidelim burdan .”
İdil onu onaylarken hızla kapıya doğru gitti. Mahmut bir duvar gibi girişte durup onun yanından geçmesini izledi. İdil ve Sinan tam çıkış kapısına ulaşmıştı ki kadının sesini duydular.
“ Mahmut ne yapıyorsun ? Misafir kovulur mu ?”
“ Sen sus kadın. Onları içeri aldın bir de . O kadının kızının evimizde yeri yok. “
İdil tüylerinin diken diken olduğunu hissederek arkasını döndü. Adam halen büyük bir kin ile ona bakıyordu .
“ Annemi nerden tanıyorsunuz ?”
“ O orospuyu tanımayan mı var ?”
Yanında ki kadın eli ile ağZını kapatırken Sinan kaşlarını çatarak İdili bir an önce evden çıkarmak istedi ancak İdil hem şaşkın hem öfkeli bir şekilde “ Sen ne diyorsun be ?” diye bağırdı. Adam ise onlara bir iki adım atıp “ Sen ne cesaretle buraya gelirsin. Ananın ne mal olduğu belli. Utanmadan bide buraya taşınmışsın. “ diye devam ettiğinde İdil duydukları ile parmak uçlarına kadar bir sinir dalgasının yayıldığını hissetti. O kadar öfkeliydi ki içinde kabaran bir deniz vardı ve coşan dalgalar misali bir elektrik akımı gibi vücudundan taştı sanki. Tam o sıra da bir gürültü duyuldu. Sanki ev menteşelerinden sarsılmış gibi bir ses çıktı. Hemen sonrasında gelen sallanma ise evdekilerin “ Deprem oluyor “ diye bağırmalarına neden oldu. Sinan İdili kolundan tuttuğu gibi evden çıkarırken onların hemen arkasından karı koca çıktı. Deprem geldiği gibi kayboldu ancak dört insan da korku ile kendini dışarı atmıştı bile. Saniyeler içinde yaşananlara inanamayan İdil yan tarafından aldığı darbe ile diğer tarafındaki Sinan’ın koluna çarptı. Onun kendisine çarpmasıyla Sinan hızla kızı kendine çekip sarıldı ve bir elini havaya kaldırarak gelecek olan başka bir darbeden korumak istedi.
“ Mahmut abi sakin ol. Ayıp oluyor.”
Yaşlı kadın kocasının bir kolundan tutup çekiştirirken Sinan da bir kolu ile sardığı İdili geri geri yürüterek arabaya doğru ilerledi. Mahmut “ Defol git burdan uğursuz. Ailen de sende uğursuzsunuz .” diye bağırdı. Sinan hızla İdili arabaya bindirip kendisi de binerek arabayı çalıştırdı ve oradan uzaklaştırdı.