12
İdil gözlerini açtığında saatin kaç olduğunu idrak edemedi. Yüzüne vuran aydınlık ile sabah olduğunu anlayabilmişti. Yatağında gerinerek yorganını ayakları ile üzerinden itti. Buraya geleli bir hafta olmuştu ve hissedilir bir şekilde havalar soğumuştu. Yatağında doğrulup kendine gelmeye çalıştı. Telefonunu arandı. Saat kaç olmuştu merak ediyordu. Geldiğinden beri ilk tatiliydi. Pazar günleri sadece magazin haberi yaptıkları için bu gün gazete de sadece Gencay çalışıyordu. İdil yastığının altında gördüğü telefona uzanıp aldı. Saat daha ona geliyordu. Yine de güzel uyumuştu. Bütün hafta işe gidip gelmişti. Bu sırada ananesi ile daha iyi iletişim kurmaya başlamıştı. Hatta Aras bile ananesine karşı yumuşamıştı. Tabi bunda ananesinin kütüphaneye yaptığı yardımın da etkisi vardı. Aras o akşam eve geldiğinde yüzünde güller açıyordu. Ve kendisinden beklenilmeyecek bir şekilde yaşlı kadına gülümseyip teşekkür etmişti. Onun bu davranışı ise Zeliha hamımın yüzünü güldürmüştü. Kadın onların mutluluğu ile mutlu oluyordu.
Bu süre boyunca işe Sinan ile gidip gelmeye devam etmişti. Her sabah erkenden uyanmış ve onu kapının önünde aynı şekilde kendisini beklerken bulmuştu. Adam her zaman ondan önce hazırlanıyor be arabasının önünde sigara içerken onu bekliyordu. İdil bu manzaraya çok çabuk alıştığını düşünüyordu. Gerçi Sinan çok konuşan biri değildi bu yüzden İdil için sessiz bir yol arkadaşıydı. İş yerindeki diğerleri ile de iletişimi güzeldi. Ve gün geçtikçe de ilerlemişti.
Simay hafta içinde üç kere daha gelmişti. Onların rutini bu gibi görünüyordu ve İdil de Aras da buna karışmıyordu. Yine de onu halen sevmiyorlardı. Bir kaç akşam da Sinan ile çay içmişlerdi. İdil onunla fazla vakit geçirdiği için ona karşı yumuşamıştı ancak Aras ona karşı soğuk olmaya devam ediyordu.
Cinayetin sorumlusu ise halen bulunamamıştı.
Başlarda halk büyük patırtı koparsa da bir hafta da yavaşça durulmuştu. Hatta bu durulma İdilin çok dikkatini çekmişti. Özellikle ölen kızın ve oğlanın ailesinin nasıl bu kadar sesiz kaldığını anlayamıyordu.
Sessiz bir şekilde odasından çıkıp banyoya girdi. Elini yüzünü yıkayarak Arasın odasını yavaşça tıklattı. Ses gelmeyince sessizce kapıyı araladı. Kardeşi yatağında dağınık bir şekilde uyuyordu. Her zaman böyle olmuştu. Deli uykusu vardı kardeşinin. Kapıyı geri yavaşça kapatırken geçen hafta oğlanın söyledikleri aklına geldi. Akşam eve geldiğinde heyecanla kendi işaretini göstermişti ablasına. Sonra da genetiği değiştirilen herkeste bu işaretten olduğunu söylemişti. Nedense O gece İdil olmayacağını bile bile aynanın karşısına geçip vücudunu incelemişti. Tamamen soyunmuş ama yine de herhangi bir işaret görememişti. Hayal kırıklığı ile giyinmiş ve kendine kızarak uyumuştu. Kardeşini çok seviyordu. Ama bu güçler onun her zaman kıskandığı bir özellik olmuştu. Ne kadar tehlikeli olduğunu öğrenmesine rağmen küçük bir ihtimal de olsa kendisinin de özel olduğunu hissetmek istemişti.
İdil düşünceler içinde mutfağa yöneldi. Bu pazar günü ailesine kahvaltı hazırlamak istiyordu. Annesinin ona öğrettiği ve özel tarifi olan tostu ananesine yapmak istiyordu. Ona büyük sürpriz olacaktı.
Mutfağa adımını attığı anda daha kapıda çivilenmiş gibi kaldı. Birden içinde başlayan ateşin beynine doğru tırmandığını hissetti. Yüzü sinirden kıpkırmızı kalırken onun varlığını yeni fark eden Simay sahte bir gülümseme ile ona baktı.
“ Günaydın şekerim. “
İdil Kıpkırmızı suratı ile mutfakta gözlerini gezdirdi. Simay çoktan masayı donatmıştı. İdil çok değil sadece bir tatil gününü ailesi ile geçirmek istemişti. Onlar için pazar günleri her zaman özel olmuştu. Ama bu evde anlaşılan özel diye bir şey yoktu. Masa da oturan ve torununa gülümseyen Zeliha hanım Güler yüzü ile “ Günaydın güzel torunum “ dediğinde İdil ateş saçan gözlerini kadına çevirdi. Normalde her zaman ılımlı olan İdil bu sefer sinirlerine hakim olamadı. Onun sessiz ve öfke saçan bakışlarını fark eden yaşlı kadının gülümsemesi yüzünde dondu. Endişe ile yerinden kalkıp “ Bir şey mi oldu kızım ?” diye sorarak yanına geldi. İdilin gözleri Simaya kaydığında onun durumu anladığını fark etti. Ona bakıp sinsice gülümsüyordu. Üstelik daha da ileri giderek tek kaşını kaldırıp kıza baktı. Ananesi Simaya arkasını döndüğü için onun yüz ifadesini görmedi ancak İdil gayet net görüyordu .
Zeliha hanım “ İdil . Kızım bir sıkıntı mı var ?” diye yinelediğinde İdil ona döndü.
“ Var anane . Bir sıkıntı var. Pazar günleri aileye özeldir. Yani bizde öyleydi. Ailecek kahvaltı yapardık. Burda da öyle olacağını düşünmüştüm . “
Zeliha hanımın bakışları yumuşayarak “ Zaten öyle kızım . Ailecek kahvaltı yapacağız. “ dediğinde İdil çenesini dikleştirdi. Bunu yine yapmak istemiyordu ama çok sinirlendiğini hissetti.
“ Madem öyle sen ailenle kahvaltını yap anane. Biz de arasla kendimiz yaparız .”
İdil arkasını dönüp giderken Zeliha hanım üzüntü ile onun arkasından baktı. Nedense bir türlü doğru düzgün iletişim kuramıyorlardı. Gözleri dolarak elini kalbine götürdü. Yüreğinin sıkıştığını hissetti. Onun halini gören Simay ise hemen yanına gelip koluna girdi.
“ Sen üzülme Zeliha teyzeciğim. Torunlarının bu kadar vicdansız olması senin suçun değil. Buraya gelmişler ama halen seni sevmiyorlar . Belli ki hiç bir zaman sevmeyecekler. Yazık .”
Simayın sözleri üzerine Zeliha hanım kendini daha kötü hissederek sandalyeye oturduğunda bahçe kapısından giren Sinan’ın sesi duyuldu.
“ Günaydın Zeliha sultan . AA ne oldu ? İyi misin ?”
Sinan mutfağa girdiğinde karşılaştığı manzara ile hemen kadının yanına çöktü. Korku ve endişe ile yüzüne baktı.
“ Sultanım . Ne oldu ? Ha niye üzüldüm bakayım sen ?”
Cevap gecikmeden Simaydan geldi.
“ Niye olacak. İdil hanım geldi . Esti gürledi. AğZına geleni saydı gitti. Kadıncağızın kalbine iniyordu az daha .”
Sinan dişlerini sıkarak ayağa kalktı. Hışımla mutfaktan çıktı.
İdil sinirle odasına girdiğinde kapıyı çarparak kapattı. Bir o yana bir bu yana odasını arşınların sakinleşmeye çalıştı. Ama olmuyordu. Neden bu kadar sinirlendiğini de bilmiyordu. Belki fazla tepki de vermişti . Ama kızmıştı işte . İstemiyordu Simayı. Zeliha hanım İdilin ananesiydi. Simayın değil. Neden sürekli ot gibi dibinde bitiyordu bu kadın. Kıskanıyor muydu ananesini . Bunun cevabı çok belliydi aslında. Kıskanıyordu . Birlikte yaşamaya başlayalı fazla olmasa da onu benimsemiş ve hayatına almıştı. Artık aileydiler ve İdil ailesini her zaman kıskanırdı.
“ Off. Boşu boşuna kadının da kalbini kırdım .”
İdil üzülerek üzerindeki pijamayı bir çırpıda çıkardı. Ne olursa olsun Simayın sofrasına oturmayacaktı. Kardeşini alır dışarda kahvaltı yapardı. Üstündeki beyaz sütyeni ile dolabına hareketlendiğinde birden kapısı ardına kadar açıldı ve içeriye hızla biri girdi. İdil odanın ortasında öylece donakalırken içeriye hızla Dalan adam odaya bir kaç adım attığında kızın durumunu fark edebildi. İkisi karşılıklı donup kaldığında Sinan’ın arkasındaki kapı savrulmanın etkisi ile geri kapandığında İdil küçük bir çığlık atıp kolları ile üzerini kapatmaya çalışırken Sinan hızla sırtını döndü.
“ Napıyorsun sen Ya ?”
“ Özür dilerim . Tahmin edemedim . Gerçekten -“
“Ya sen nasıl benim odama dalabilirsin bu şekilde .”
İdil hem adama çemkiriyor hem de çıkarttığı üstünü geri giyiyorken Sinan’ın kasılmış bir şekilde durduğunu fark etti.
“ Bak özür diledim zaten. Sinirliydim . Düşünemedim .”
“ Dön giyindim. Neye sinirlensin de odama dalma hakkını kendinde buldun .”
Sinan kızın sözleri ile arkasını dönünce onun giyinmiş olduğunu gördü. Az önceki şokun etkisi geçmiş bir şekilde yine yüzü sertleşti.
“ Biz seninle anlaşmadık mı ? Zeliha teyzeyi üzmeyeceksin yoksa karşında beni bulursun demedim mi ?”
İdil şaşkın bir şekilde ona baktı. Bu adam ile kaç gündür beraber çalışıyordu ama yine de onu çözebilmiş değildi. Kendinden taviz vermeden dikleşti. Ona doğru bir kaç adım attı.
“ Sen ne demek istiyorsun ?”
Sinan da aynı şekilde kıza yaklaştı. Dip dibe durduklarında Sinan uzun boyundan ötürü kafasını aşağı eğdi. İdil ise onunla göz temasını kaybetmemek için başını yukarı kaldırdı.
“ Kadın mutfakta ağlıyor. Halini görsen üzüntüden kalp krizi geçirmek üzereydi. “
“ Bu ananem ile benim aramda. Bir güncük istedim ondan. Ailecek kahvaltı etmek istedim. Ama Simay hanım maşallah erkenden gelmiş sofraları kurmuş. Ailemizde o da varmış .”
Sinan kızın derdini anlayarak gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Onun bu hareketi ile İdil kaşlarını çattı.
“ Sen ananeni mi kıskandın ?”
“ Ne alakası var ?”
“ Burdan görünen o. O sizin ananeniz . Bunu anladık. Kıskanman da doğal. Evet Simayın yaptığı ayıp olmuş. Beni aramasalar bu gün ben de gelmeyi düşünmüyordum ama Zeliha teyze arayıp çağırınca siZin de haberiniz var sandım. Yine de ne olursa olsun o kadını üzmeye hakkın yok. Sinirli isen bekle sakinleş ve sakince anlat derdini. Senin yüzünden hastalansa mutlu mu olacaksın ?”
“ Hayır tabiki de .”
İdil omuzlarını düşürerek başını eğdiğinde göz teması bozulan Sinan bir kaç adım geri çıktı.
“ Kardeşini de al masaya gel. Daha fazla üzmeyin kadını .”
Başka bir şey söylemeden kapıya yöneldi. Bir an önce burdan çıkması gerekiyordu. Az önceki görüntü gözlerinin önüne geldiğinde başını iki yana sallayarak yutkundu ve hızla kapıyı açıp kendini odadan dışarı attı.
Onun gidişi ile İdil bütün siniri balon gibi sönmüş olarak odanın ortasında kalakaldı. Evet ananesine haksızlık yapmıştı. Ama yine de o Simayın hazırladığı hiç bir şeyi yemeyecekti. Söylene söylene odadan çıktı. Sinan ortalıkta görünmüyordu. Çoktan mutfağa girmiş olmalıydı. İdil bir kaç adımda gidip kardeşinin odasına girdi. Ayakta duran Aras irkilerek ablasına baktı.
“ Bi öğrenemedin kapı çalmasını ya. Genç adamım ben. Görmek istemeyeceğin şeyler olabilir .”
İdil Yüzünü buruşturarak “ Sus be .” diye çemkirdi. Sonra da devam etti.
“ Eğer masadan tek bir lokma alırsan seni öldürürüm. Sadece benim hazırladığım tabağı yiyeceksin .”
Aras “ Ne alaka ?” diye sorsa da kız başka bir şey söylemeden onun odasından çıktı. Derin nefesler alarak mutfağa girdi. Ananesi masada oturmuş öylece bekliyordu . Onun yanında oturan Simay ise çoktan tabağını doldurmuş yemeğe başlamıştı. Sinan ise onun karşısında oturmuş aynı Zeliha hanım gibi tabağı boş bir şekilde bekliyordu. İdili gören yaşlı kadın umutla ona baktı. İdil onun en kadar üzüldüğünü fark edince vicdanı sızlayarak kadına gülümsedi. Onun bu küçük hareketi bile yaşlı kadının düşen yüzünün tekrar düzelmesini sağladı. İdil masayı geçerek tezgaha yönelecekken ona bakan Sinan ile göz göze geldi. İdilin gülümsemesini görmüş ve memnun olmuştu. İdil gözlerini hızla kaçırarak buzdolabına yöneldi. Hemen arkasından Aras mutfağa girdi .
“ Herkese günaydın.”
Ruhsuz çıkan sesi ile Ananesinin diğer yanına oturan Aras belli belirsiz yaşlı kadının elini sıkıp bıraktı. Bu onun sevgi gösterisiydi. Son bir kaç gündür yapıyordu ve ananesi inanılmaz mutlu oluyordu. Onun bu hareketini gören Sinan ise şaşırmış gibi Arasa baktı. Aralarında en asi olan Arastı ve ondaki bu gelişmeye şaşırmıştı. Yine de Zeliha teyze için sevinmişti. Aras “ Abla napıyorsun ?” diye sorduğunda kahvaltıya başlamak için onu bekleyen diğerleri de ona döndü. Kız buz dolabından bir şeyler çıkarmış ekmekleri kesiyordu.
“ Annemin pazar tostundan yapacağım .”
Aras iki elini çırparak “ Allahh . Yaşa be .” diye tepki verdiğinde Simay Yüzünü buruşturdu. Masadaki kendi yaptığı sigara böreğinden alıp ısırdığında mutfakta çıkan çıtırtı sesi ile Diğerlerinin yüzü ona döndü. Ancak kız “Ay çok güzel yapmışım . Ellerime sağlık “ diyerek yemeye devam etti. Sinan başını iki yana sallarken yaklaşık on beş dakika kadar sonra İdil elindeki tabağı masanın ortasına koydu. Aras hemen ilk tostu tabağına aldığında İdil de kendine kalan Sinan’ın yanındaki boş sandalyeye oturdu. Tabağına bir tane tost aldığında diğerlerine döndü.
“ Siz de alın lütfen. Annemin özel sosu ile yaptım.”
Zeliha hanım yüzünde hem hüzün hem de mutlulukla bir tost aldı. Sinan ise hiç düşünmeden tabağına kalan tosttan bir tane almıştı bile. Simay yüzünü buruşturup kendi böreklerinden yemeğe devam ederken Sinan ilk ısırığı aldığında ağZında patlayan tatla bir an gözlerini kapatmanın kıyısından döndü. Daha önce böylesini yememişti.
“ Buna ne koydun böyle ? Çok lezzetli.”
İdil gülümseyerek “ Söylemem. Aile sırrı.” dedi. Simay onların arasında geçen sohbete sinir olarak önüne döndü. Kahvaltının sonunda tostlar bitmiş ve Simayın hazırladığı kahvaltılılar olduğu gibi kalmıştı. Saat neredeyse öğleden sonra bir olmuştu ve onlar kahvaltıdan anca kalkmışlardı.
“ Simaycım sen bu kalan börekleri annene sar götür de boşa gitmesin günah.
Simay yaşlı kadına gülümseyerek onaylarken Aras odasına gitti. Onların sohbetlerine katılmak istemiyordu.
“Anane. Bahçede birer kahve içer miyiz ?”
İdilin teklifi ile içi ısınan kadın onun sözlerinden dolayı kendini affettirme çabasına mutlu olarak başını iki yana salladı.
“ Bana kahve çarpıntı yapıyor kızım.”
İdil ananesinin, geçen hafta da yaptığı kahveyi içmediğini hatırladığında anlayışla başını salladı.
“ Ama Sinan sever kahveyi. Siz gençler benim yerime de için .”
İdil yandan Sinan’a hızla bir bakış attığında onun her hangi bir tepki vermediğini gördü. Gözleri telefonda olan adamın kahve isteyip istemediğini anlayamazken Sinan’ın ona bakmadan “ Sade olsun “ diyen sözlerini duyunca hiç bir şey demeden mutfağa yollandı. Simay mutfakta sinirle börekleri paket yaparken İdili görünce elindekini pat diye tezgaha çarptı. Suratındaki kin ile Kıza bakıyordu. Ancak İdil onun oyununa gelmeyerek kahve fincanlarına uzandı. Sabah yeterince ona malzeme vermişti.
Simay onun umursamaz haline sinir olarak kollarını iki yanına indirdi ve hazırladığı poşetlere uzandı. İdil “ Ailene selam söyle “ dediğinde cevap bile vermeden mutfaktan çıktı. İdil onu sinir edebilmenin verdiği haz ile kahveleri hazırladı.
“ Abla.”
Arasın sesi ile arkasını dönen kız onun giyinmiş bir şekilde mutfak kapısında durduğunu gördü.
“ Ben dışarı çıkıyorum .”
İdil başını sallayarak kardeşini onayladığında Aras yanından ayrılıp evden çıktı. İdil hazırladığı iki fincanı tepsiye dizip mutfaktan çıktı. Ananesi salonda oturmuş kucağındaki örgü çantasını açıyordu. İlk kez onu bir şeyler örerken gördüğünde merak edip ne ördüğünü sormuştu. Ananesi de İdil için bere ördüğünü söylemişti. Şehrin kıyısında kalan bu ilçe kışları çok soğuk geçiriyordu ve torunlarının üşümesini istemiyordu. İdil gülümseyerek etrafına bakındı. Simay görünmüyordu. Sinan da öyle.
“ Sinan bahçeye çıktı kızım. Sen de üzerine bir şeyler al. Hava serin .”
Ananesinin sesi ile başını onaylar gibi sallayan kız bahçeye açılan kapıya doğru yürüdü. Dışarıda polar vardı. Geçen sefer koymuştu. Ona güvenerek direkt bahçeye çıktı. Sinan çardakta tek başına oturmuş sigarasını içiyordu. Ona doğru yürürken düşünceler kafasında cirit atmaya başladı. Bu adamla bir türlü sabit bir muhabbet tutturamıyordu. Ya kavga ediyor Ya iyi anlaşıyordu. Bazen beraber susuyor bazen beraber haberler hakkında kafa yoruyorlardı. Bu gün de aynı şekilde olmuştu. Sabah odasına öfkeyle gelip kavga etmiş sonra da hiç bir şey olmamış gibi kahvaltı etmişlerdi. Şimdi ise baş başa kahve içeceklerdi. İdil çardağa son adımlarını atarken sabah Sinan’ın onu iç çamaşırı ile gördüğü geldi aklına . Bu ayrıntıyı unutup normal davranmıştı. Şimdi ise onunla yalnızken tekrar hatırlamış ve bu sefer de utançtan kızardığını hissediyordu .
Onun geldiğini fark eden adam ise sigarasını dudaklarının arasına sıkıştırıp kızın uzattığı kahveyi tepsiden alıp masaya koydu. Mırıltı şeklinde teşekkür ederken idil karşısına oturarak “ Önemli değil “ dedi. Aralarında bir süre sessizlik oluştuğunda İdil kahvesini içip bahçeyi izlemeye koyuldu. Aradan geçen beş dakikalık sessizlikte İdil iç çekmesi ile Sinan bakışlarını telefonundan çekip ona baktı. Sigarasından son bşr nefes çekip söndürürken “ Bileğin daha iyi gibi görünüyor “ dedi.
İdil onun sohbet açma girişimine katılarak başını salladı.
“ Evet. Tamamen iyileşti.”
“ Sevindim .”
İdil gülümseyerek başını eğdi. Yarın için planladığı şeyle “ Yarın bensiz gidebilirsin . Sabahtan uğramam gereken bir yer var.” dedi. Onun sözleri ile kaşları çatılan Sinan “ Nereye gideceksin ?” diye sordu.
İdil önce cevap vermek için ağzını açtı ancak söylemeden tekrar kapattı.
“ İşim var “
Sinan kaşlarını çatsa da dudaklarını birbirine bastırarak bir şey söylemeden kafasını çevirdi. Ne işi olduğundan ona neydi zaten. Yine de merak etmişti. Yavaşça ayağa kalktı.
“ Ellerine sağlık. “
“ Afiyet olsun .”
Sinan arkasını dönüp gidecekken bir şey hatırlamış gibi ah ‘ layarak geri döndü.
“ Bu arada. Beyaz yakışmış.”
Başka bir şey söylemeden önüne dönüp çardaktan çıkarak kendi evine doğru giderken İdil önce adamın ne demek istediğini anlamadı. Sonrasında ise kafasına dank eden gerçekle gözleri kocaman açıldı ve yüzüne doğru alevler hücum etti. Sütyenin den bahsediyordu. İki eli ile yüzünü kapatarak inledi. Rezil olmuştu ve adam bunu hatırlatmaktan çekinmemişti.
&&