6

2363 Words
6 İdil bahçeye çıktığında kulağına dolan kahkaha ile yüzünü buruşturdu. Gülen Simay dı ve onun sesi kulağını tırmalıyordu. Aras suratı asık bir şekilde masaya gidip oturduğunda İdil kapının önünde dikilmeye devam etti. Masanın hemen ilerisine kurulmuş elektronik mangalın üstünde etler pişmeye devam ediyordu. Elinde maşa ile mangalın başında ise Sinan duruyordu. Onun hemen dibinde duran Simay adama bşr şeyler anlatıyordu . Kadın hem konuşup hem gülüyordu. Her ne anlatıyorsa Sinan’ın da hoşuna gittiği belliydi. Çünkü yüzünde gülümseme vardı. “ Kızım. Niye burda dikiliyorsun . Masaya geçsene. “ Arkasında duran yaşlı kadın ile hareketlenen İdil sohbet eden ikilinin kendisini fark etmesi ile sustuklarını ve bariz bir şekilde rahatsız olduklarını gördü. En azından Simayın surat ifadesi kesinlikle bunu gösteriyordu.Sinan ise ona bşr kere bakmış ve başını çevirmişti. Az önce gülüp eğlenen ikilinin onlardan rahatsız olması ile sinirlenen İdil derin bşr nefes vererek masaya yaklaştı . Hafif esen rüzgar ile üşüyen Kız ceketine daha çok sarındı. “ Yapılacak bir şey var mı anane ?” Yaşlı kadın başını iki yana sallayıp “ Yok kızım. Her şey hazır. Otur sen . “ dediğinde İdil Arasın yanına oturdu. Tam karşısına gelmiş olan Simay ise yüzünde sahte bşr gülücükle ona bakıp konuştu . “ Maşallah her şey bittikten sonra geldin. Bi yemesi kaldı .” Zeliha hanım Simaya kınayan bir bakış attıktan sonra konuşan İdile döndü. “ Kusura bakma anane. Yol yorgunluğu çöktü. Uyuyakalmışım.” Zeliha hanım İdilin açık bıraktığı kara saçlarını okşayarak tebessüm etti. “ Olsun kızım. Kaç saat araba kullanmışsın. Geldiğinizden beri de hiç dinlenmedin. Yemekten sonra bir güzel dinlenirsiniz .” “ Tabakları getir Simay .” Simay Sinan’ın sesi ile hızla ayaklandı ve koşar adım adamın yanına gitti. Elindeki tabağı ona uzatırken kızın adama olan bütün ilgisi belli oluyordu. İdil başını iki yana sallayıp önüne döndü. İki sevgili ananesini kıskacına almış gibi duruyordu. Arasın söyledikleri doğruysa da ikisinin de tek amacı paraydı. “ Ohh mis gibi valla. Sen bu işi biliyorsun Sinancım.” Simay ortaya koyduğu tabak ile yine İdilin tam karşısına yerleşti. Mangala yeni etleri atmış olan Sinan da yanlarına gelip Simayın yanına İdilin çaprazına oturdu. Zeliha hanım da masanın başına oturduğunda yemeğe başladılar. Aras tabağına köftelerden koyarken cebinde telefonu tekrar titredi. Masanın altından telefona baktığında ise gelirken ayrıldığı kız arkadaşından arama geldiğini gördü. İçinde yükselen sinir ile telefonu tekrar cebine geri tıktı. Buse iki yıldır birlikte olduğu kızdı. Gayet güzel ve düzenli giden bir ilişkileri vardı. Erasmus ile gittiği yerde okul bittikten sonra da kalmış ve işe girmişti. Yine de ilişkileri bitmemişti. Ancak annesi vefat ettiğinde bir türlü ona ulaşamamıştı. Telefonlarını açmamış, ona geri dönmemişti. Buraya gelmeden bir kaç gün öncesinde ise kısa bir özür mesajı ile gerekçelerini sıralamış , çok yoğun çalıştığı için bir türlü telefona bakamadığını , tatil için Türkiye’ye döneceğini söylemişti. Aras ise cevap olarak ilişkilerini bitirdiğini söylemiş bir daha da aramamıştı. Bu mesajı atalı üç gün olmuştu ve kız ancak bu gün onu arıyordu. Aras içinde yükselen sinir ile çatalını köfteye batırdı. İdil ise karşısında oturan ikiliye gittikçe sinir olduğunu hissetti. O Simayın saçlarına ellerini doladığını ve gevşek suratını masaya çarptığını hayal etti. Tabi ki bu hayali ananesinin konuşması ile yarıda kaldı. “ Her ne kadar üzücü bir olay yüzünden gelmiş de olsanız iyi ki burdasınız.” İdil sadece başını sallayarak geçiştirse de Aras yaşlı kadına bir an sinirle bakıp önüne söndü. Dilini ısırarak sözlerini yutarken gözlerini kapatıp açtı. Onun üzücü olay dediği annesinin ölümüydü. Kendi kızının ölümü. Bu kadar basit Bşr şekilde bahsetmesi onu kızdırmıştı. Bütün sinirini ondan çıkarmamak için de sessizliğini korumaya çalıştı. “ İdil. İş için konuşacaktın ne oldu ?” İdil ananesinin kendisine yönelttiği soru ile önce Sinan’a kaçamak bir bakış attı. Adamı ne kadar sevmese de unuttuğu bir gerçek vardı. İşe başlayacağı yerde bu adam da çalışıyordu ve patronun kardeşiydi. Orada ne iş yaptığını bilmese de iş arkadaşı olacakları gerçeğini tamamen aklından çıkarmıştı. “ Konuştum anane. Yarın başlıyorum .” “ Çok sevindim yavrum. Hayırlı olsun . “ Simay nedense bu konuyla ilgilenmiş gibiydi ve merakla kıza baktı. Ellerini çenesinin altında birleştirip “ Hayırdır ? Gelir gelmez nerede iş buldun öyle ? “ diye sordu. Sinan kızın ilk andan kendisine attığı kaçamak bakışı yakalamış ve meraklanmıştı. Şimdi ise ona bakmamak için direnmesi onu iyice meraklandırdı. “ Gazete de. “ Sinan duyduğu şeyle kaşları havalandı. Gazete mi demişti o ? Kendi çalıştığı yerde . Kardeşinin gazetesinde. Şaşkınlık ile bir kaç saniye konuşamasa da yanında oturan Simay etkilenmemiş gibi cevap verdi. “ Gencayın yanında mı ? Ne alaka ?” İdil kızın lakayıt konuşması ile dikleşti. Ne kadar geri çekilirse o kadar üstüne gelen bir tipti. “ Gazetecilik okudum ben. Ayrıca editörlük deneyimim var. Mesleğim bu. Gittim konuştuk, anlaştık . Bir sorun mu var ?” Simay kesinlikle bundan hoşlanmamış bir şekilde ellerini çenesinden çekti ve yemeğine devam etti. “ Ne sorun olacak canım. Merak ettim sadece.” İdil başka bşr şey demeden Zeliha hanım konuştu. “ Sinanda orda çalışıyor. Sabahları beraber gidersiniz .” İdil tabiki hemen itiraz etti. “ Gerek yok anane. Benim arabam var . Hem güzel havalar da da yürürüm . Yakın sayılır.” “ Ne gerek var iki araba gitmenize. Aynı yere gidiyorsunuz zaten. Sinan . Götürürsün değil mi ?” Son sözleri adama doğru söylediğinde ister istemez İdilin gözleri ona kaydı. Ve adamın direkt kendisine baktığını görünce ne diyeceğini bilemedi. “ Sen istiyorsan götürürüm Zeliha sultan .” “ İyi iyi. Gözüm arkada kalmaz hem. Aras sen ne yaptın oğlum?” Ananesinin ilgisi kardeşine kayınca İdil rahat bir nefes almak istedi ama adamın bakışlarının halen üzerinde olması İdilin gerilmesine neden oldu. Ne düşündüğü belli olmayan adam bir süre daha kıza bakıp önüne dönünce de rahat bir nefes aldı. “ Gezdim, dolaştım , iş buldum.” Ananesi gülümserken Simay yine lafa karıştı. “ Maşallah ablalı kardeşli boş durmamışsınız. Sen nerde buldun ?” Aras içinden Ya sabır çekerek ona baktı. Kızdan olabildiğince nefret etmişti. Hiç sevmemişti işte. “ Kütüphanede. Kütüphanecilik okudum ben. Atanmayı bekliyorum. “ Simay bir kahkaha attığında İdil ve Aras sinirle ona bakmıştı. Hatta yanında oturan Sinan’ın bile kaşları çatılmıştı. “ Ay kırık Halil’in yanında mı? O adamın kafası kırık. Kitaplarla kafayı bozmuş. “ Aras yeterince doymuş, boşalan tabağına elindeki çatalı bırakıp kollarını göğsünde bağladı. “ Ne kadar da kitaptan anlamayan bir cahilin kuracağı bir söz böyle. Çok merak ettim Simay. Sen ne okumuştun? Hangi üniversite ? Hangi bölüm ?” Simay bir an da kıpkırmızı kesildiğinde İdil tek kaşını kaldırarak karşısındaki kıza baktı. Onun konuşmayacağını anlayınca Tamamen meraktan Sinan’a bir bakış attı. Adam hiç de rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Hatta İdil yanlış görmediyse kısa bir anlık gülümsemiş bile olabilirdi. “ Simay kızım liseye kadar okudu oğlum. Herkes sizin gibi değil. Maşallah benim torunlarıma. İş güç sahibi olmuşsunuz. Gururlandırdınız beni.” Zeliha hanımın konuşması ile Simay zorla gülümsedi. Elindeki çatalı öyle bir sıkıyordu ki parmak boğumları beyazlamıştı. İdil tatmin olmuş bir şekilde önüne döndüğünde Sinan’ın ayaklanması ile dikkatini ona verdi. Adam sofranın ortasındaki boşalmış tabağı alıp mangalın başına gittiğinde düşünmeden arkasından kalktı. Sinan ise pişmiş olan etleri hızlı hızlı tabağa doldururken arkasından yaklaşan birini hissedince bıkkın bir şekilde nefes verdi. Simay bu akşam şansını sonuna kadar zorluyordu ve Sinan artık çok sıkılmıştı. Tam bir şey söyleyeceği sırada burnuna dolan farklı koku ile sustu ve görüş açısına İdil girdi. Elinde tabakla ona bakıyordu. Tek kaşını kaldırıp kıza baktığında İdil hiç düşünmeden konuşmaya başladı. “ Biz yokken burda işler nasıldı bilmiyorum. Belli ki ananemi sahiplenmişsiniz. Belki gerçekten seviyorsunuz da ki bunu Simay için söyleyemeyeceğim ama artık işler değişti. İstesek te istemesek te buradayız. “ “ Yani ?” “ Yani sen aklınca bizi tehdit edip ananemi koruyorsun Ya. İşte ona gerek yok. Biz annemize yapılan haksızlığın peşine düşüp intikam almak için buraya gelmedik. Yine de içimizde büyüttüğümüz bir acı var . Elbetteki bunu yansıtıyoruz. Ne kadar yanlış olsa da. Ama zamanla birbirimize alıştıkça bunlar geçecek. “ İdil adamın tabağından bir iki tane et parçasını kendi tabağına alıp gözlerini ona kaldırdı. Direkt olarak ona bakan adamın bu sefer düşüncelerini saklayacak hali yok gibiydi. Çünkü İdil onun şaşırdığını ve biraz da olsa umutlandığını fark etti. Yanında.ön geçerken durakladı ve “ Sakın bir daha kardeşime bulaşma . Yoksa karşında beni bulursun .” diyerek masaya geri döndü. Onun arkasında kalan adam ise gerçekten de şaşkın bir şekilde kalakaldı. Kendine gelip yanmaya başlayan etleri toplaması ise birkaç saniyesini almıştı. Gıcık falandı ama bu kız karşısındakine diklendiğinde ateş parçası gibiydi. && Yemekler toplanmış masa temizlenmişti. Simay mutfaktan yaptığı çayları getirirken Zeliha hanım sandalyesinde kıza gülümseyerek baktı. Simayın biraz ters huyu olduğunu biliyordu ama yalnız geçirdiği onca zamanda onun yanından hiç ayrılmayan bu kıza karşı sevgi duyuyordu. Simay İdile çayını verirken hiç onun yüzüne bakmadı. İdil de zaten ona bakmamıştı. Ama Sinan’a bardağını verirken sanki kalbini verir gibi gülümsemişti. Öyle ki Sinan bir an almasa mıydım çayı diye düşünmeden edemedi. “ Ne güzel oldu böyle değil mi ?” Simay cıvıl cıvıl konuşurken üşümeye başlayan İdil kollarını etrafına sardı. Onunla muhabbet edecek değildi. Hatta ayıp olmasa direkt odasına uyumaya gidecekti. Göz ucuyla kardeşine baktı. Aras bi köşede telefon ile konuşuyordu. Sonrasında da yanlarına gelip arkadaşları ile dışarı çıkacağını söyledi. Ananesi bu sefer anahtar vermeyi unutmadı ve Aras da gidince İdil kendini yalnız hissetti. Ananesi kendi haline öyle uzaklara bakıyordu. Simay ise Sinan’ın dibinde oturmuş bir şeyler anlatıyordu. Gerçi adam pek onu dinliyormuş gibi değildi. Bir an ikilinin ilişkisini sorguladı. Ama onu ilgilendirmiyordu . Elinde ki bardağa gömülen kız bir an önce akşamın bitmesini istedi. && Aras yanında arabayı kullanan çocuğa gülerek önüne döndü. Onur onu evden almış ve beraber arabaya binerek kimsenin olmadığı yollarda ilerliyorlardı. Onur arabaya bindiklerinden beri hiç susmamıştı. Sürekli konuşuyordu ve Aras onunla iyi anlaşmış gibiydi. “ Ezgi senden bahsedince bi şaşırdım önce. Zeliha teyzenin gerçek torunları olduğunu bilmiyorduk tabi. Bide üstüne besteye yaptığını anlatınca dedim ben bu çocuğu tuttum .” Aras gülümserken arabanın durması ile etrafına baktı. Issız olan yolun aksine Işıl Işıl bir cadde gibiydi. Aralıklarla belirlenmiş binalar merkezdeki klüplere benziyordu. Toplasan üç tane bina vardı ama bütün yol insanlarla doluydu. Görebildiği kadarı ile hepsi de gençti. “ Hadi insene “ Aras Onur ile beraber inip onu takip etti. Hem anlattıklarını dinliyor hem etrafı izliyordu. “ Burda yaş sınırı var. Tabi bizi bağlamıyor. Sen kaç yaşındaydın ?” “ 22 “ “ Okey benle birsin. Biz üçüne de girebiliriz . Ama tabiki yaş sınırı olmayan şu klüpte mesela çoluk çocuk çok oluyor. Pek eğlenemiyoruz. Biz burda takılıyoruz.” Aras üzerindeki tabelada kanyon yazan klübe girerken daha kapıda kulağına dolan müzik ile canlandığını hissetti. Onur hemen yanında “ Bizimkiler gelmişler bile “ diyerek ilerlerken Aras da onu takip etti. Sonunda bir masaya geldiklerinde Onur kendini boş bir sandalyeye attı. Aras ayakta öylece kaldığında masadaki yabancı yüzlerin ortasında tanıdık tek sima olan Ezgi ayağa kalkarak ona yanındaki sandalyeyi gösterdi. Aras hızla onun yanına oturduğunda Ezgi tek tek arkadaşlarını ona tanıştırdı . “ En başta oturan Ömer, onun yanındaki Murat ve yanındaki da kız kardeşi Narin. Onuru zaten tanıdın. “ Eliyle Arası gösterip “ Ve Aras “ ye tanışma Faslı’nı bitirdi. Aras hepsi ile tek tek selamlaşıp sohbete başladı. Hepsi aşağı yukarı aynı yaştaydı. Sadece Ezgi aralarında en küçüktü. 20 yaşındaydı ve bu ilçe sınırlarında olan meslek yüksek okulunda üniversite okuyordu. Burada üniversite olduğunu bilmeyen Aras bu habere şaşırdı. Narin ile aynı bölümdelerdi. İçki sohbet derken geçen bir saatin sonunda Aras kahkahalarla olduğu yerde geriye yaslandı. Bu kadar eğleneceğini hiç düşünmemişti. Tam da Ezgi’nin dediği gibi hepsiyle iyi anlaşmıştı. Onur ayaklandığında Aras ona bakıp “ Sigaraya mı ? “ diye sordu. Onu onaylayan oğlan ile birlikte Aras ta ayaklandı. Biraz daha tütünsüz kalırsa krize girecekti. İkisi beraber klübün kapısına çıktığında Aras paketini çıkarıp Onura uzattı. Onur bir dal alıp ağzına götürdü . “ Ee nasıl buldun bizi ?” Aras ilk dumanı dışarı üflerken ona baktı. Tek gözünü kırparak ne demek istediğini sordu. Onur ise omzunu silkerek “ Bizi işte . Bu ilçede sıkışıp kalmış, hayalleri sınırın dışına çıkamayan gençleri. “ diyerek konuştu. Onun sözleri Arasın kaşlarının çatışmasına neden oldu. “ Burayı sevmiyor musun ?” “ Yani sevmekten başka çarem yok gibi. Sonuçta burda doğdum , büyüdüm. Ve burada okuyorum. Son senemdeyim ama okul bitince de buradan gidebileceğimi sanmıyorum “ Aras oğlanın isyankar sesine karşı sadece sustu. Kendisi büyük şehirde doğmuş ve özgür bir hayatı olmuştu. Ailesi parçalanmasa buraya adımını bile atmazdı. Onur herkesten fazla içmiş gibi görünüyordu ve Aras onun dikkatini başka yöne çekti. “ Ama sanırım burada kalmanı sağlayan bir şeyler , birileri var ?” Arasın imalı sözler ile Onur yan gözle ona baktı. Onun gülümsüyor olması ile Onur da gülümsedi. “ Nasıl anladın ?” İki oğlan gülümseyerek sigaralarını içine çekerlerken havanın soğukluğuna inat dimdik durdular . “ Bakışlarından belli. Diğerlerinin anlamamış olması çok saçma. Narin her konuştuğunda çok değerli bir şeye bakar gibi bakıyorsun.” “ Gerçekten de öyle .” “ Çıkıyor musunuz ?” Onur hızla başını iki yana salladı. “ Kimse bilmiyor.” “ Neden ?” “ Murata bunu yapamam. Narin onun kardeşi .” Aras son bir nefes daha çekip izmaritini fırlattı. Ellerini cebine sokup Onura döndü. “ Seviyorsan git konuş bence.” Onur hafifçe Arasın omzuna vurarak kendi bitmiş sigarasını fırlattı. “Ohoo o zaman önce Ömer’in Ezgi’ye açılması gerek .” Aras kaşlarını çatarak “ Ömer mi ?” dediğinde masa da onunla en az konuşan çocuğu düşündü. “ Tabi. Yıllardır bizim kıza aşık. Gerçi Ezgi de bunun farkında ama onun gönlü yok gibi. Aman neyse. Ben önce kendi aşk hayatımı düzene sokayım da milletinkini sonra konuşuruz. Hadi içeri girelim.” Aras oğlanı onaylayıp geri döndüğünde biriyle çarpıştı. Hemen kendini toparlayıp geri çekti. Ama çarptığı kızın kendini toparlaması daha uzun sürdü. “ Kusura bakmayın .” Aras özür dilediğinde başını tutan kız baygın gözleri ile ona bakıp kaşlarını çattı. “ Önüne baksana be .” Sarhoş olduğu her halinden belli olan kız en fazla 18 yaşında falan olmalıydı. Koluna giren adam ise daha büyük duruyordu. “ Çekilsene birader önümüzden .” Aras yan kayarken Onur onun koluna girdi. “ Aman bulaşma şu sarhoşlara. “ Aras uzaklaşan çifte arkalarından bakıp başını iki yana sallayarak klübe geri döndü. O saatten sonra sohbetleri son hızla devam etti. Aras biraz dikkat ettiğinde gerçekten de Ömer’in Ezgiye bakışlarının farklı olduğunu gördü. Herhangi bir yorum yapmadan geceyi devam ettirdi. Onur Arası eve bıraktığında saat gece yarısını çoktan geçmişti. Yeni yatağında uykuya dalması da çok çabuk olmuştu. &&
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD