5

2086 Words
5 Ezgi ve Aras yolda yürümeye devam ederken oğlan halen cafede olanları düşündü. Özellikle de Ezgi’nin neden onlara karşı gelmeden o şımarık kızların dediklerini yapmasını hiç anlamamıştı. “ Kimdi o kızlar ?” Ezgi başta anlamasa da cafedeki kızlardan bahsettiğimi anlayıp yüzünü astı. “ Beste ve çetesi .” Aras gözlerini ona dikip “ Neden sana öyle sesleniyorlar ? Ve neden onlara izin verdin ?” diye sordu . Ezgi de bu durumdan pek memnun değilmiş gibiydi. Derin bir nefes çekerek konuştu. “ Ona kimse karşı gelemez. “ “ Neden ?” “ O beste işte . Popüler kız. Güzel kız. Erkekler onun peşinden hiç ayrılmaz . Herkes onun istediğini yapmak için can atar. “ Ezgi omzunu silktiğinde Aras yüzünü buruşturarak “ Ben yapmam “ dediğinde Ezgi bir an yüzü ışıldayarak ona baktı. Ama hemen kafasını önüne çevirdi. Birden durduğunda Aras da onunla birlikte durdu. “ Ne oldu ?” “ Geldik “ Aras önünde durdukları binaya baktığında kaşları yine çatıldı. Eski bir binaydı cam kapının üzerinde küçük bir ‘ Kütüphane’ yazısı yazıyordu. Tabela bile yoktu. Sadece kapıya yazılmış bir yazıydı. “ Burası mı ?” Ezgi başını olumlu anlamda salladığında şaşkınlıkla tekrar önüne döndü. Burası dökülüyordu. “ Neden böyle? “ “ Burda pek fazla okuyan yok. Sadece ödev için araştırmaya gelen bir kaç öğrenci olur. Onlar da mecbur kalmadıkça gelmezler. Artık daha çok internetten yapıyorlar ödevlerini. “ Aras içinde yaşadığı hayal kırıklığı ile omuzlarını düşürdü. Yine de hareketlenerek içeri girdi. İçerisi en azından temiz ve bakımlı görünüyordu. Sıra sıra raflar vardı . “Halil abi ?” Ezgi içeriye doğru bağırdığında Aras önce yanındaki kıza sonra da boş duran kütüphaneye baktı. Bir kaç saniye içinde rafların arasından çıkagelen bir adamı gördüğünde ise dikleşti. Adam kırklarında görünüyordu. Gözündeki gözlüğü çıkarıp “ Hoş geldin Ezgi .” dedi. Hemen sonrasında ise gözlerini Arasa çevirdi. Ezgi hemen onları tanıştırdı. Adam bu kütüphanenin sahibiydi. Daha doğrusu kütüphanesi olmayan bu ilçeye kendi çapında bir kütüphane yapmaya çalışan biriydi. Halen çok fazla eksiği vardı ama yavaş yavaş tamamlamayı düşünüyordu. Beraber geçirdikleri bir saatin sonunda Halil de Arası sevmiş ve onunla birlikte çalışmasını istemişti. Bu ilçede akşamları gençlerin takıldığı içkili mekanlar kadar ilgi çekmese de bir kütüphane her zaman ihtiyaç duyulan bir gereçti Halil’e göre. Bu yüzden de ziyaretçileri ne kadar az olursa olsun burayı ayakta tutmaya çalışıyordu. Ve Aras da memnuniyetle ona yardım etmeyi kabul etmişti. En azından ananesinin evinde kös kös oturmaktansa orada kitapların arasında vakit geçirmeyi yeğlerdi. Ezgi Halil abisinin Arasa kütüphanedeyi ve yapılması gerekenleri anlatırken onunla sohbet etmesini fırsat bilerek bir köşeden oğlanı izledi. Sabah sabah geçirdiği küçük kaza ile tanıştığı oğlan bir hayal gibi karşısında duruyordu. Onu ilk gördüğünde pek anlamamış olsa da aslında kısa kesim siyah saçları ve koyu renk gözleri ile oldukça yakışıklı görünüyordu. Üstelik de barbie bebek besteye karşı onu savunmuştu. ‘ Akşamı Bekleyelim . Gündüz vakti sıkıntı olur. ’ Ezgi kulağına gelen ses ile dikkatini cam kapıya verdi. Tabi ki görünürde kimse yoktu ama onun zaten konuşulanları duymak için yakınlığa da ihtiyacı yoktu. Doğuştan sahip olduğu ve ailesi dışında kimsenin bilmediği bu yeteneği ile çok uzaktaki konuşmaları bile duyabiliyordu. Şüphe ile kapıya doğru yürüdü ve dışarıya baktı. Ama yine kimseyi göremedi. Belki de başka bir yer için konuşulmuştu. Merakla etrafına bir kaç kez daha baktıktan sonra cebinde titreyen telefonuna döndü. Aras yarın gelmek üzere vedalaştığı adama sırtını dönerek kapıda telefonuna bakan kıza doğru yürüdü. Sarı saçları önüne düşmüş dudaklarını kemirerek telefonda bir şeyler yazıyordu. Bu küçük yerde sıkılacağına ve günlerinin bir işkneceden farklı geçeceğine emin olarak gelmişti ancak ilk günden hem sevdiği bir iş hem de bir arkadaş bulmuştu. “ Hadi gidelim .” Ezgi onun sesi ile başını kaldırıp oğlanın gözlerine baktı. Onu onaylayıp kapıdan çıktığında Aras “ Bir şey mi oldu ?” diye sordu. Ezgi omzunu silkip “ Bizim çocuklar çağırıyor akşama. Mekanda toplanacakmışız. Onlara cevap yazıyordum .” diye konuştu. Aras bu konuşmadan artık ayrılık vaktinin geldiğini ve tabiki kızın kendi arkadaşları ile vakit geçirmek isteyeceğini çıkararak Ona gülümsedi. Yeni tanıştıkları göze alındığında onunla bayağı bir ilgilenmiş ve yardım etmişti. “ Tamam o zaman. Bu gün için teşekkür ederim . Sonra görüşürüz .” Aras arkasını dönecekken Ezgi kaşlarını çatarak “ Nereye gidiyorsun ?” diye sordu. Aras ise “ Evee .” diye karşılık verdi. Ezgi ise “ E mekanın nerde olduğunu biliyor musun ? Nasıl geleceksin akşam ?” diye sordu. Aras ise kendisinin davetli olduğunu hiç düşünmemiş ve şaşırmıştı. Ezgi onun aklından geçenlerden habersiz başını iki yana sallayarak telefonunu çıkardı. “ Numaranı ver de akşam konum atayım. Kendin gelebilir misin ? Ya da en iyisi Onur alsın seni. Kaybolursun bir de. İlçenin çıkışında bütün mekanlar . “ Aras şaşkın şaşkın telefonunu çıkardığında verdiği numarayı kaydetti. “ Biz genelde yemekten sonra çıkarız ama Zeliha teyze erken yiyor diye biliyorum. Onur gelmeden arar seni hazırlanırsın. Bizimkileri çok seveceksin. İyi anlaşacağını düşünüyorum .” Biraz daha ayak üstü konuşup yolları ayrıldığında Aras halinden memnun bir şekilde ananesinin evine doğru yürüdü. && İdil karşısındaki adama çatık kaşları ile bakarak elindeki çayı içti. Bu adama iyice uyuz olmuştu. Üstelik o da aynı şekilde kendisini sevmemişti ki bu da yüzündeki ifadeden belli oluyordu. Ananesi telefonla konuşmak için yanlarından ayrıldığında sanki bu anı bekliyormuş gibi sinirle gözlerini kıza dikip konuştu. “ Bana bak. İdil misin nesin bilmem ama Zeliha teyzeyi üzersen , sen Ya da kardeşin , karşınızda beni bulursunuz .” İdil birden söylenen sözler karşısında şaşkınlıkla kalakaldı. Adamın söyledikleri beyninde yankılanıp anlam kazandıktan sonra İdil parmak uçlarından beynine doğru bir ateşin yükseldiğini hissetti. Elindeki bardağı hızla masaya çarparak bıraktığında ondan bu çıkışı beklemeyen Sinan ise bir an olduğu yerde irkildi. “ Bana bak. Sinan mısın nesin ? “ diyerek söze başlayan İdil aynı sertlikle devam etti. “ Sen bizim aile meselelerimize karışabilecek biri değilsin. Bizim , ailemizin neler yaşadığını , neleri atlattığımızı, hangi acıları çektiğimizi bilmiyorsun. O yüzden kime nasıl davranacağım beni ilgilendirir. “ Sinan sinirden kıpkırmızı bir şekilde öne eğildi. “ Madem aile meseleniz , bunca yıl nerdeydiniz ? Bu kadın kaç yıldır yalnız ? “ İdil derin bir nefes alarak Sinan gibi öne eğildi. Aralarında ki mesafe biraz daha azaldı. Ağzını açıp konuşacağı sırada çalan zil sesi ile konuşmadan geri çekildi ve ayağa kalktı. Ananesinin bahçede olduğunu biliyordu. Sandalyesini geri ittirip ayağa kalktı. Sinan’a son bir kez bakıp mutfaktan çıktı. Söylene söylene kapıya gelip açtığında tanımadığı bir adam ile karşı karşıya kaldı. “ Evet ?” “ Zeliha Aydın ?” “ Evet .” Adam arkasındaki kamyonu gösterip “ Mobilyaları getirdik “ diyerek geri döndü. İdil “ Ne mobilyası ?” derken arkasından gelen ananesi “ Hah geldiler mi ?” diye heyecanla kapının önüne çıktı. O sıra da Sinan da yanlarına geldiğinde üçü de kapının önünde eşyaları indiren adamlara baktı. “ Anane. Ne mobilyası bunlar ?” Zeliha torununa bakıp “ Sizin odalarınıza yatak takımları aldım. Onlar geldi. Gece olmadan yetişti şükür .” diye konuşup heyecanla kapıya yaklaşan elemanlara baktı. İdil kaşlarını çatarak onları izlerken tam arkasında duran adam da aynı ifade ile olanlara baktı. “ İnşallah bu ilgiyi hak edersiniz.” Sinan’ın sözleri ile İdil ona baktı. Yüzü tekrar sinirden kıpkırmızı olduğunda Sinan ona bir daha bakmadan kapıdan çıkıp kendi evine giden merdivene yöneldi. Onun gittiğini farkeden Zeliha hanım ise “ Akşam yemeğine gelmeyi unutma Sinan.” diye seslendi. && İdil yeni dolabına eşyalarını yerleştirirken kafası dolu bir şekilde elindeki kazağı katladı. Bir gün içinde yaşadıklarını düşündü. Geçen gün evden çıkmışlar ve uzun bir yolculuk sonrası buraya gelmişlerdi. Hiç uyumadan ananesi ile kahvaltı etmiş, ilçeyi gezmiş, iş bulmuş , Sinan denen adamla kavga etmiş, şimdi de ananesinin onlar için aldığı yeni oda takımlarına eşyalarını yerleştiriyordu. İdil kazağını dolaba koyup geri çekildi. Elini yumruk yapıp dolabın kenarına vurdu. Malı da iyiydi. İdil onaylar bir şekilde boşalan bavulunu kaldırdı. Bazanın altına koydu. Dikleşerek odasına şöyle bir baktı. Her şey tamamdı. Akşam yemeğine ise daha iki saat kadar vardı. Yeni yatağına doğru ilerleyip uzandı. Yolculuğun ve bütün bir günün verdiği yorgunluk ile uykuya dalması saniyeler aldı. & Aras eve geldiğinden beri ananesinin ona yaptığı “ Sürpriz “ mobilyaları inceleyip eşyalarını yerleştirmek ile uğraştı. Daha bu sabah buraya gelmişlerdi ve odasında sadece eski bir tek kişilik yatak vardı. Şimdi ise kocaman yatağı ve oda takımı gözlerinin önündeydi. Ezgi’nin söylediklerini düşündüğünde ananesinin gerçekten de varlıklı biri olduğunu kabullendi. Ayağa kalkarak şöyle etrafına bakındı. Her şey tamamdı. Boşalan valizini de yerleştirip odadan çıktı. Her ne kadar burada olmaktan huzursuz olsa da bu evin bahçesi hoşuna gitmişti. Kendisini salonda ki kapıdan bahçeye attığında rahat bir nefes aldı. Cebindeki sigarayı çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirdi ve kamelya tarzı düzenlenmiş masaya doğru ilerledi. Yumuşak minderli sandalyeye kendini bıraktığında çakmağını çıkarıp sigarasını yaktı ve ilk nefesini çekip dumanını dışarı verdiğinde gözlerini kapattı. Aslında kendini çok yorgun hissediyordu. Ne kadar dinlense de hiç geçmeyecek bir yorgunluk gibiydi. Telefonu çaldığında sigarasının ortalarına anca gelmişti. Eline aldığı telefonda tanımadığı numaraya bakıp kaşlarını çattı. “ Alo “ “..” “ Onur. Ah evet . Ezgi söylemişti. “ “..” “ Tamam kaydediyorum numaranı. Görüşürüz .” Telefonu kapatıp sigarasını dudaklarına sıkıştıran Aras arayan numarayı kaydetti. “ Zeliha sultan sigarayı hiç sevmez .” Aras yaklaşan sesi duyduğunda elinde olmadan irkildi. Adamın biri ona doğru geliyordu ve yüzündeki ifade düzdü. Ne sinirli ne mutlu . Düz bir ifade vardı. Masaya kadar gelip karşısına oturdu. “ Sen Aras olmalısın ?” Aras tek kaşını kaldırıp sigarayı dudaklarından çekti ve “ Sende ?” diye sordu. Adam cebinden kendi sigarasını çıkarıp “ Ben Sinan. Üst katta oturuyorum .” dedi. Adamın sigarasını yakışını izleyen Aras onun sabah ananesinin bahsettiği kiracı adam olduğunu anladı. Demek üst katta oturuyordu . Belli ki bu eve de rahat girip çıkan biriydi. “ Hani Zeliha sultan sigaradan hoşlanmazdı?” Sinan omuzlarını silkti. “ O yüzden onun yanında içmiyorum .” Aras otuz yaşlarında duran adamın kendisine karşı tutumuna bir anlam veremedi. Onu sevmiş miydi ? Ondan hoşlanmamış mıydı? Simay onları hiç istemediğini gayet net belli etmişti. Ya da Ezgi onunla arkadaş olmaktan mutlu olduğunu göstermişti. Ama bu Sinan denen adamdan hiç bir şey anlaşılmıyordu. “ Birazdan mangal yakacağız. Zeliha sultan sizin için istedi. “ “ Sevinmeli miyim ?” Sinan sigarasını parmaklarının arasına alıp oğlana baktı . “ Anlaşılan sen de ablan gibisin. “ Aras kendi bitmiş sigarasını söndürüp dikleşti. “ Ablam la tanıştınız mı ?” “Pek güzel bir başlangıç yapmadık ama evet tanıştık. İki kardeş istemediğiniz halde buraya gelmişsiniz. Bunu da çok belli ediyorsunuz . Siz ne kadar sevmeseniz de Zeliha teyzeyi burda herkes sever. Sayar. Eğer o üzülürse bizde üzülürüz.” Sinan başka bir şey demeden sigarasını söndürüp ayağa kalktı ve kendi evinine doğru gitti. Aras ise arkasında sinirli bir şekilde bakakaldı. && İdil uykusunun ortasında dürtülerek uyandırıldığında hızla gözlerini açtı. Arası baş ucunda bulunca ise tabiki şaşırmadan yerinde doğruldu. Kısa uykusu ona iyi gelmemişti. Başı ağrıyordu ve daha çok uyumak istiyordu. “ Ne oldu Aras ?” “ Sen burda uyurken aşağısı kurt doldu .” İdil anlamayarak kaşlarını çattı. “ Ne diyorsun oğlum anlamadım ?” Aras pencerenin önüne karşılıklı konmuş olan Berjerlerden birine gidip oturdu. Bacağının birini sinirden titretiyordu. “ Ananemiz bizim şerefimize mangal yakıyor bahçede. Simay hanım hemen damladı tabiki. Zaten eve hakim olduğu çok belli. Mutfakta ordan oraya koşturuyor hanımefendi.” İdil yüzünü sıvazlayıp kardeşine baktı. Kendisi de simayı sevmemişti. Ama yapabileceği bir şey yoktu. “ Bizden önce o vardı Aras. Ananemi de çok seviyor belli ki . Birden eve girmesin yasaklayamayız öyle değil mi ?” “ Hah . Onun derdi sevgi falan değil abla. Ananem bizim sandığımızdan daha zengin . O mirasın peşinde.” Kız bu duyduğu şeyle ne düşünmesi gerektiğini bilemedi. Ama kardeşi bu konuyla oldukça ilgili gibiydi. “ Aras Öncelikle ananemizin mirasından bize ne ? Sen değil misin onu istemeyen , sevmeyen. Sence mirası Simay ya da bir başkası yerine biz mi hak ediyoruz ?” Aras kaşlarını çatarak bakışlarını pencereye çevirdi. “ Hayır. Ama yine de o kızı sevmedim. O adamı da.” “ Hangi adamı ?” Aras ayaklanan ablasına bakıp “ Sinan işte. Geldi salak salak konuştu. Sinirlerimi bozdu. “ dedi. İşte şimdi konuşma İdilin dikkatini tamamen çekti. İdil de onu sevmemişti. İlk bakışta göze çarpan yakışıklılığı da olsa onunla biraz vakit geçiren biri onun nasıl gıcık bir herif olduğunu anlardı. “ Ne dedi sana ?” “ Ananemi üzmeyecekmişiz yoksa onlar da üzülürmüş falan. Üstü kapalı tehdit etti yani. Asıl siz ne konuştunuz o adamla. Seninle tanıştığını söyledi.” İdil giysi dolabının kapağındaki boydan aynasına doğru yürürken omzunu silkti. “ Aşağı yukarı aynı şeyi. Hadi dışarı çıkalım. Her şey hazır gibi görünüyor. “ Aras pencereden bahçeye baktığında kurulmuş sofrayı gördü. Başını sallayıp ayaklandı ve İdil ile beraber odadan çıktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD