16
Sinan hücrelerin olduğu kata indiğinde adımlarını yavaşlattı. Ciğerlerine dern bir nefes aldı. Köşeyi döndüğünde çocukları görecekti. Sırtını dikleştirdi ve hücrelerin olduğu bölüme adım attı. İki grubu Yanyana hücrelere koymuşlardı. İki tarafı da görebilecek şekilde karşılarına geçti. Çocukların hepsinde yer yer morluklar, çürükler vardı. Birbirlerine fena girmişlerdi. Onu fark ettiklerinde hepsi sessizce ayağa kalktı. Yüzleri yerdeydi. Sinan, komiser olduğu zamanlar ona saygı duyuyor ve seviyorlardı. Halen daha saygıları vardı. Geçen yıllar içinde bir şekilde hepsinin hayatlarına dokunmuştu Sinan. Onların ilk karakola geldikler zamanı düşündü. Henüz liseye giden gençlerdi. Sinan ise buraya yeni atanmış çiçeği burnunda bir komiser. Gencecik çocukları ağzı burnu dağılmış olarak gördüğünde içi acımıştı. Kendisi de şiddetten nefret eden bir insandı ama gerek işi gereği gerek çevresindeki insanlar yüzünden bol bol şiddete tanık oluyordu. Üstelik bazılarında etkin rol oynadığı da olmuştu .
İlk kavgalarında onları karşısına almış ve konuşarak anlaşmalarını sağlamaya çalışmıştı. Başlarda tutuk olan çocuklar konuşmaya başlamış ve bu konuşma bir süre sonra tekrar kavgaya dönmüştü. Sinan bunun işe yaramadığını anladığında çocukların içindeki enerjiyi boşaltabilecekleri bir öneride bulunmuş ve spor aktiviteleri önermişti. Böylelikle hem centilmence kapışabilecek hem de ilçe halkına seyirlik eğlence çıkacaktı. İlginç bir şekilde çocuklar bunu kabul etmiş ve çoğunluğun oyu ile futbol seçilmişti. Şartları Sinan belirlemiş ve hakem olarak da kendisini görevlendirmişti. Geçen seneye kadar kavgasız gürültüsüz yürüttükleri bu barış bu sene daha maç zamanı gelmeden bozulmuş gibi görünüyordu. Sinan ne kadar suratını düz tutmaya çalışsa da gözlerinde ki hayal kırıklığını saklayamıyordu ve karşısındaki gençler bunun farkındaydı.
Aras arkadaşlarının anlattıkları kadarını bildiği için sessizce bir köşede bekledi. Sinan’ı halen pek sevmiyordu. Sadece onunla çok fazla bir arada olduğu için tahammül ediyordu. Yine de arkadaşlarının ifadesine bakılırsa çok utanmış olduklarını söyleyebilirdi. Hatta bu ifade diğer hücredeki oğlanlar içinde geçerliydi.
Onur “ Abi -“ dediğinde Sinan hızla bir elini kaldırıp onu susturdu. Adam hepsinin yüzüne tek tek baktı. Hatta gözleri Arasın kanayan burnunda bir kaç saniye fazla oyalandı ve Aras kaşlarını çatarak buna şaşırdı. O adamın kendisini önemseyebileceğini düşünmüyordu.
“ Beni hayal kırıklığına uğrattınız . Hepiniz .”
Oğlanların yüzü aşağı eğildiğinde sözlerine devam etti.
“ Bana verdiğiniz sözleri unutmuşsunuz . Size güvenip bir çok kişiyi karşıma aldım ama siz onları haklı çıkardınız. Yazıklar olsun.”
Sinan hışımla arkasını dönüp hücrelerden uzaklaşırken oğlanlar oldukları yerde öylece durdular. Hepsinin canı sıkılmıştı. İyi Ya da kötü. Sinan’a karşı hepsinin bir saygısı vardı ve şimdi hepsi kendini kötü hissediyordu.
&&
Sinan yukarı çıktığında derin nefesler aldı. Oğlanların Yüzünü gördüğünde gerçekten üzülmüştü. Ama en çok canını sıkan kaç yıldır süren anlaşmanın bozulmuş olmasıydı. Ağır adımlarla karakolun ortasına geldiğinde gözleri İdili aradı. Aradığını da Harun ile karşılıklı otururken buldu. Kadının yüzüne odaklandığında onun gülümseyerek bir şeyler anlattığını gördü. Kaşları çatıldı. Buraya gelirken yolculuk boyunca somurtan kadın şimdi Harun’a gülüyordu. İçinde hissettiği üzüntüye öfke de eklenince adımlarını hızlandırarak yanlarına doğru adım attı ancak yolu Emrah tarafından kesildi.
“ Sinan . Hoş geldin . Senin çocukları almaya mı geldin ?”
Emrah ellerini beline koyarak sırıtırken Sinan dişlerini sıktı. Bu gün her şey üst üste geliyordu. Emrah yüzündeki kibir ile Sinan’ın sinirlendiğinin farkında daha da üzerine gitti.
“ Bakıyorum cevap da vermiyorsun. O çocuklar için zamanında çok uğraşmıştın . Senin için yıkım olmuş olmalı.”
“ Emrah bi git başımdan .”
Sinan geçip gideceği sırada Emrah ciddileşerek Sinan’ı kolundan tuttu. Şimdi sırıtan ifadesi değişmişti.
“ Asıl gitmesi gereken sensin. Artık buraya ait değilsin. Bunu unutma .”
Emrah Sinan’ın kolunu iter gibi bıraktığında Sinan sinirle gözlerini kapatıp açtı. Ona ne kadar kızsa da Emrah haklıydı. O artık buraya ait değildi. Adımlarının yönünü değiştirip kapıya çevirdi. Nefesi daralıyordu . Bir an önce buradan çıkması lazımdı.
&
İdil bardağındaki son yudumu içerken bir an gözleri uzaklaşan Sinanı buldu. Kaşları çatılarak “ Nereye gidiyor ? “ diye kendi kendine konuşunca Harun da onun baktığı yöne baktı ve kapıdan çıkan Sinanı son anda gördü. Her hangi bir yorumda bulunmadan ayağa kalktı.
“ Arası getireyim.”
İdil “ Diğer çocuklar ne olacak ?” diye acelece sorduğunda Harun gülümseyerek ona baktı.
“ Ayhan hariç hepsi bu akşam salıverilecek. Ayhan ise ilk kışkırtan olduğu için bu gece burada kalacak. Belki aklı başına gelir .”
İdil memnun bir şekilde adama bakınca Harun arkasını dönüp hücrelere doğru gitti. On dakika sonra da yanında Aras ile tekrar geri geldi. İdil kardeşinin yüzünü gördüğünde küçük bir çığlık atarak yerinden fırladı.
“ Aras ne oldu sana ?”
Hemen oğlanın yanaklarından tutarak başını sağa sola çevirdi. Canını yakmaktan korkuyordu ama nerelerinde yara vardı hepsini görmeye çalışıyordu. Aras ise gözlerini devirerek ablasının bileklerinden tutup yavaşça aşağı indirdi.
“ Ben iyiyim abla. Sakin ol.”
Sesi burnundaki tampondan dolayı komik bir şekilde çıksa da İdil onun haline içi acıyarak baktı. Keşke kardeşini anında iyileştirebileceği bir gücü olsaydı. Ama maalesef öyle bir şey yoktu.
“ Hadi gidelim ablacım. “
İdil yanındaki Harun’a dönerek teşekkür etti. Harun ise onun teşekkürüne gülümseyerek cevap verdi. Normalde ciddiyetsiz, kaba herifin tekiydi ama bu kızın yanında değiştiğini hissediyordu. İki kardeş uzaklaşırken arkalarından “ Hafta sonunu unutma .” diye seslendi.
“Unutmam .”
İdil başka bir şey demeden kardeşi ile birlikte karakoldan çıktığında hemen gözleri Sinan’ı aradı. Buraya onunla gelmişti ve adamın az önceki çıkışından onları beklemeden gitmiş olabileceğini düşündü. Ama kafasını kaldırdığı anda onu gördü. Her sabah görmeye alışık olduğu sahne yine karşısındaydı. Sinan arabanın kaputuna yaslanmış parmaklarının arasındaki sigarayı dudaklarına götürüyordu.
“ Gidecek miyiz yoksa Sinan abiyi burdan izlemeye devam mı edeceğiz ?”
İdil kardeşinin sesi ile gözlerini adamdan alıp ona döndü.
“ Ne saçmalıyorsun acaba ?”
Aras sadece omzunu silkerken merdivenlerden indi. İkisi beraber Sinan’a doğru yaklaştıklarında onları fark eden adam hemen sigarayı yere atıp ayakkabısı ile ezdi. Şoför koltuğuna geçerken İdil de yanına oturdu. Aras kendisine kalan arka koltuğa yerleşirken İdil kardeşine kısa bir bakış atıp önüne döndü. Sinan kontağı çalıştırmadan önce hızla elini cebine atıp naneli şeker aldı ve ağzına attı. Sonra da yola koyuldu. Onun bu hareketi İdilin dikkatini çekse de bir yorum yapmadı. Ama sabah konuştukları konu aklına gelince gülümsemeden de duramadı.
“ Abla ?”
İdil arkadaki kardeşine başını döndürüp “ Ne oldu ?” diye sorduğunda Aras “ Bu Harun denen adam giderken hafta sonu ile ilgili bir şey söyledi sana . Ne demek istedi ?” diye sordu . İdil bu konunun açılmış olmasından rahatsız olarak önüne döndü. Yerinde biraz kıpırdanıp Sinan’a kısa bir bakış attı. Adam dümdüz önüne bakıyordu. Aras ise cevap beklediğini belirtir bir şekilde tekrar “ Abla ?” dediğinde İdil “ Sana ne Aras ?” diye çıkışınca kardeşinin konuyu kapatacağını sandı. Ama Aras pek buna niyetli değil gibiydi.
“ Randevulaştınız değil mi ? Zaten sana bakışları hiç hoşuma gitmedi. Daha kaç gün oldu geleli . Hemen sevgili yapıp başıma sarma bak benim .”
“ Aras kes sesini. Ben ne zaman senden izin aldım arkadaşlarım için?”
İdil gerçekten sinirli olduğunu belli eden ses tonu ile konuştuğunda Aras susarak arkasına yaslandı. Bu konuyu yabancı bir adamın yanında konuşmaları hataydı. Kendisine kızmadan edemedi. Ablasını utandırmıştı. Başını cama çevirdi ve eve kadar bir daha konuşmadı.
&&
Aras penceresinin kenarındaki berjerde oturmuş elindeki kitabı inceliyordu. Buraya gelmeden çok önce sipariş verdiği kitap gecikmeli de olsa sonunda eline ulaşmıştı.
“ Kütüphaneye götürecek misin ?”
Onur Arasın yatağında uzanmış elindeki telefon işe uğraşırken bir yandan da Arasa bakış attı. Aras başını iki yana sallarken tam karşısında oturan Ezgi ise sehpaya bıraktığı kahveye uzandı. Kayalar ile yaptıkları kavganın üzerinden bir hafta geçmişti. Arasın burnunun kenarı halen mor olsa da en azından artık tamponları yoktu. İlk başlardaki komik ses tonu ile epeyi dalga geçmişlerdi ama artık sesi normal çıkıyordu. Bu pazar gününü ise beraber geçirmek istemişlerdi. Hafta içi her ne kadar kavga erkekler arasında olsa da Ezgi yine ceza almış ve görüşememişlerdi. Onur en azından okulda Ezgi’yi görse de Aras hiç bir şekilde görememişti ve tuhaf bir şekilde kızın yokluğunu hissetmişti.
Başını iki yana sallarken kitabı sehpaya koydu ve kendi kahvesini eline aldı. Gözlerini kıza sabitleyip konuştu.
“ Bu benim özel koleksiyonum için. “
Ezgi oğlanın garip bakışlarından utanarak gözlerini odada gezdirdi. Bir köşede duran kitaplığa baktı. Orada gerçekten de nadir bulunan kitaplar vardı. Anladığı kadarı ile de hepsi orijinaldi.
Onur ayağa kalkıp Ezgi ile Arasın önünde durdu. Telefonu yukarı kaldırıp “ Kameraya bakın” dedikten sonra hızlı bir fotoğraf çekip eski yerine döndü. Ezgi gözlerini devirirken Aras bu gün sık sık yaptığı gibi yine gözlerini Ezgi’ye dikti. Onunla tanıştıkları ilk günden itibaren bu sarışın kız tanıdığı kimseye benzemiyordu.
“ Hah. Bu ne alaka be ?”
Ezgi ve Aras şaşkın duran Onura döndü. “ Ne oldu ?” diye soran Ezgi arkadaşına gözlerini kısarak baktı.
“ Beste fotoğrafımızı beğendi.”
Ezgi de bu sefer şaşkın bir şekilde bakakalınca Aras “ Ne var bunda ?” diye sordu. Onur “ İmkansız bir şey oluyor şu an oğlum . Beste bizden nefret eder.” dedi.
“ O zaman neden onunla takipleşiyorsun ?”
“ Okul grubu bu . Herkes girebilir ve paylaşım yapabilir. Oha Melisa da beğendi .”
Ezgi aklına gelenlerde sinirle önüne döndü. Onun bu halini fark eden Aras ise bu konuyu sonra konuşmayı düşündü.
“ Bu kızların başına taş mı düştü acaba ?”
Onur kendi kendine konuşurken telefonunun çalması ile yerinde doğruldu.
“ Narin ?”
“..”
“ Ha . AA tabi . Ezgi mi onun işi var ya . “
Ezgi gözlerini devirerek önüne döndü. Keskin kulakları konuşmaları duyuyordu . Onun aksine Aras ise hiç bir şey anlamadan Onuru izliyordu.
“ Arasa sorarım bi. Ama sanmıyorum geleceğini. Neyse ben birazdan gelirim .”
Onur telefonu kapattığı gibi ayaklandı.
“ Ben gidiyorum . Sonra görüşürüz .”
Aras şaşkın bir şekilde giden oğlanın peşinden bakakalırken Ezgi konuştu.
“ Narin hep beraber buluşalım dedi. Murat ve Ömer akşama kadar doluymuş. Eh Onur da bizi saf dışı bıraktı ve kendisi gitti.”
Aras kızı dinlerken gülümseyerek onu onayladı. Demek mi Onur artık hamle yapmanın zamanının geldiğini düşünüyordu . Onun adına sevindi. Sonra da tüm ilgisini kıza verdi. Nedense karşısındaki kız gerilmiş gibiydi. Bunun nedenini düşündü. Kendisi ile yalnız kalması yüzünden olabilir miydi ? Ama daha önce de yalnız kalmışlardı. Tabi o zaman halka açık alanlardı. Ama şimdi Arasın odasındalardı.
“ Az önce ne oldu ? “
Ezgi heyecanlanan kalbini görmezden gelerek oğlana baktı. Yine bakışlarında anlamını çözemediği ifadeler vardı.
“ Anlamadım ?”
“ Kızların fotoğrafı beğenmesi seni sinirlendirdi . Neden ?”
Ezgi omuzları çökerek bakışlarını kaçırdı. Yalan söyleyen biri değildi ve rol yapmak zordu. Ayrıca içinde tuttuğu kıskançlık onu yiyip bitiriyordu.
“ Maç günü bir şeyler duydum .”
Aras ilgi ile öne doğru eğildi.
“ Ne duydun ?”
Ezgi oğlanın kendisine karşı yakınlaşmasına karşılık vermeyerek yerinde sabit kaldı. Zaten yeterince heyecanlıydı. İki eli ile kupayı sımsıkı tuttu.
“ Melisa Onurdan hoşlanmaya başlamış.”
Aras tek kaşını kaldırarak “ Ne var bunda ?” diye sordu. Ezgi ise gözlerini devirerek “ Melisa , nasıl desem , farklı bir kız . Yani birine kafayı taktıysa elde etmeden durmaz. Önünde hangi engel olursa olsun. Ben Narine zarar gelmesini istemem .” diye sözlerini bitirdi. Aras ise duyduklarına şaşırarak geri arkasına yaslandı.
“ Sanırım bir süre Narini göz önünde tutmamız gerekecek .”
Arasın konuşmasına kız sadece kafasını sallayabildi. Oğlan tekrar ilgisini geri kazanmış bir şekilde kızı süzdü.
“ Başka ne duydun ?”
Ezgi kısa bir an gözlerimi kocaman açıp eski haline döndü.
“ Başka bir şey duymadım .”
“ Neden yalan söylediğini anlamadım . Özel bir şey mi duydun ? “
Arasın ona inanmayan sözleri ile kız dudaklarını büzdü. Tabi ki bu hareketin oğlanın dikkatini bir anlığına oraya çekeceğini tahmin etmiyordu . Söze başladığında ise oğlan çoktan dikkatini gözlerine geri çevirmişti.
“ Birde Besteyi duydum. Imm . Seninle ilgili konuşuyordu. “
Aras daha da meraklanarak durdu . Beste denen kızdan hiç elektrik alamamıştı.
“ Benimle ilgili mi ? Ne dediler ?”
Ezgi gözlerini kaçırarak ayağa kalktı. Ateş bastığını hissediyordu . Oğlanın kitaplığına doğru yürüdü. Ellerinin arasında halen kahve kupası vardı. İçindeki koyu sıvı ise buz gibi olmuştu. Gözlerini kitaplara dizerek konuştu.
“ Kullandığı kelimeleri söyleyemeyeceğim. Ama onun da sana taktığı belli. En azından fantezilerini süslediğini söyleyebilirim .”
Aras bu sefer şokla kaşlarını kaldırdı. O gıcık kız tarafından arzulanmak hiç hoşuna gitmemişti. Ağzını büzerek ayağa kalktı.
“ Bildiğim iyi oldu. O kızdan hiç hoşlanmadım. Etrafındayken daha dikkatli olurum .”
Ezgi herhangi bir yorumda bulunmadan başını yine kitaplara çevirdi. Yanına gelen Aras aklına gelen şeyle kıza döndü.
“ Sahi sen bana işaretini göstermedin. Şimdi gösterebilirsin .”
Ezgi derin bir nefes alarak yan gözle Arasa baktı. Oğlan ciddi bir ifade ile kendisine bakıyordu . Evet işaretini göstermemişti çünkü utanıyordu.
“ Aslında ben işaretimi dövmeye çevirdim. “
Aras “ Öyle mi ? “ derken gözleri hızla kızın açıkta kalan yerlerini taradı ancak bu kısım sadece kolları ve boynunu kaplıyordu. Ve oralarda da dövme yoktu. Ezgi Onura dövmesini gösterdiği ilk zamanı düşündü. Oğlan hiç bir şekilde etkilenmemiş ve kısa süre bakıp başını çevirmişti. Zaten belki de kendisi abartıyordu. Sonuçta beste ve arkadaşlarının giydiği kıyafetler onun dövmesinin olduğu yerden çok daha fazlasını açıkta bırakıyordu. Sonunda pes ederek kahve kupasını bir eline alarak tek eli ile kısa kollu tişörtünü boğazından aşağı doğru çekti. Ancak esnemeyen kumaş yüzünden dövmesini tam gösteremedi. Biraz daha çekiştirdi ve göğsünün üst kısmına kadar açmayı başardı. İç çamaşırının tam başladığı yerde açıkta kalan kısımda küçük bir kuş dövmesi vardı. İçi siyah dolgulu kuşun altındaki işaret neredeyse hiç belli olmuyordu. Ezgi yanaklarının kızardığını hissederken cesaretini toplayıp Arasa baktı. Ancak oğlan kaşlarını burnuna kadar indirmiş dikkatle dövmesini inceliyordu. Ancak gözlerinin hareketi sabit değildi. Ezgi bir an heyecana kapıldı. Onun göğsüne mi bakıyordu ? Tam kapatmak için tişörtünü çekmeye yeltendiğinde Aras elini kaldırdı ve işarete doğru parmağını getirdi. Ancak daha dokunmadan Ezgi panikle geri çekildi ve parmaklarının gevşemesi ile elindeki kupa aşağı doğru düşüşe geçti ancak halıya değmeden havada asılı kaldı. Ezgi kocaman açtığı gözleri ile bir havada duran kupasına bir de eli havada sallanan Arada baktı. Oğlan elinin bir hareketi ile kupayı sağ Salim sehpaya gönderdiğinde gözlerini Ezgi’ye dikti.
“ İyi misin ?”
Ezgi ağzını açıp da bir şey söyleyeceği sırada odanın kapısı tıklatıldı ve Aras kızdan bir kaç adım uzaklaştı. Sonra da “ Gel “ diye seslendiğini kapıda görünen ananesi onlara gülerek baktı.
“ Çocuklar bahçede yardıma ihtiyacım var . İşiniz yoksa yardım eder misiniz ?”
Aras daha ağzını açmadan Ezgi hevesle yaşlı kadına doğru yürüdü.
“ Tabiki Zeliha teyze.”
Kız neredeyse uçarak odadan çıkarken arkasında kalan Aras bir an az önce olanları düşündü. Sadece kızın dövmesine kısa bir an dokunmak istemişti ama anlaşılan Ezgi için bu biraz fazla olmuştu. Tabiki gözlerinin önündeki beyaz tenden etkilenmişti. Oğlan kendi kendine gülerek odasından çıktı. Bu sarışın onun için diğerlerinden farklı olmaya başlamıştı .
&&