Gerçekten yavaş gidiyorduk. Diğerlerinin aksine bu oldukça lüks bir arabaydı. Bu adamı anlamak imkansızdı. Böyle bir arabası varsa niye daha önce o hurda arabalara binmiştik? Arabanın kendi de camları da siyahtı. Bunu yakmaya kıyamamış olmalıydı. Ya da bunu çalmıştı. Gerçi Şermin ev bağışladığını söylemişti ama ya tek evini bağışlamıştı ya da haklıydım, öldürdüğü birinin evine el koymuştu. Yer altında düşündüğüm kadar az kazanmıyorlardı belki de. Evimize mi gidiyoruz demişti o?
' Yer altına mı gidiyoruz? '
' Ne! '
Şaşırmıştı. O kadar şaşırmıştı ki direksiyonu bırakıp dönüp bana baktı. Kazaya davetiye çıkarıyordu. Çoğu kaza anlık dalgınlık sonucu olurdu. Ama gittiğimiz yerde başıma ne geleceğini bilmediğim için kaza benim için kurtuluş olabilirdi. Bu nedenle onu uyarmadım.
' Senin evin yer altında değil mi? '
' O nereden çıktı? '
' Polisler senin için yer altında yaşıyor demişti. '
Galiba güldü. Emin değildim. Çünkü artık bana bakmıyordu. Gülmeyi biliyor muydu ondan da emin değildim. Gülümsediğini görmüştüm ama bu kez çıkardığı sesler gülme sesine benziyordu.
' Yer altı dünyasından demiş olmasın onlar? '
' Bu şehrin bir de yer altı bölümü mü var? Gerçi çok kalabalık bir şehir. Bir sürü insan var. Olabilir. Zaten bu şehre bu kadar insanın nasıl sığdığını hep merak ederdim. Sonuçta teknoloji ilerledi. Yer altına neler yapılıyor artık. Fakirler mi yaşıyor orada? Bu arabayı çaldın mı sen? '
Galiba fakir olmasını tercih ediyordum. Bu şekilde onu parayla ikna etme şansım olurdu. Eve gidiyoruz dediğine ve karıcığım diye benimle uğraşıp durduğuna göre, boşanmaya niyeti yoktu.
' Ne çok soru soruyorsun sen? Üşenmiyor musun bu kadar soru bulmaya? '
' Sen de ne kadar az cevap veriyorsun. Belli ki baya üşeniyorsun. '
' Sorularına cevap verirsem, en azından eve gidene kadar susar mısın? '
' Seninle konuşmaya meraklı değilim. Ama etrafta senden başka insan da göremiyorum. Daha önce kaçırılmadığım için tecrübemde yok, kusura bakma. Bilseydim gelmeden önce bir kaç kez kendimi kaçırtır, tecrübe edenirdim. Neyse, evet sorularıma cevap verirsen susarım. '
' Evet. Yerin altında yaşıyorum. Hatta orda bir zindanım var. Biraz daha konuşursan seni oraya zincirlemeyi düşünüyorum. Yerin tam yedi kat altında. Arabayı da çaldım. Ama birazdan bırakacağız. Sonra eşeklerle devam edeceğiz yola. '
' Nee! Eşek mi? '
Dönüp öyle bir baktı ki sustum. Hayatımda eşeğe binmemiştim. Gerçi ata binmiştim. Benziyor olmalıydı. Herhalde at alacak parası yoktu. O yüzden eşek almıştı evine gitmek için.
' Ne yaparsın yer altındaki yollar arabaya uygun değil. Katlanacaksın artık. '
Sustum. Düşünmeye başladım. Yer altı şehri nasıl bir şeydi? Yolları araba sığmayacak kadar dar mıydı? Ben oradan nasıl kaçacaktım? Bir katil ve bir hırsız olduğu için ondan kaçmak, kurtulmak istiyordum. Ama diğer yandan beni öldürecek olsa bunu çoktan yapardı. Bütün şehri yanında benimle gezmezdi diye düşünüyordum. Tabi ki öldürmeye niyeti yok diye onunla gönüllü bir şekilde kalacak değildim. Ayrıca bu evliliğe ihtiyacı olmalıydı. Yoksa neden tanımadığı biriyle üstelik sahte evraklarla evlenecekti. Belki de beni kullanıp yurt dışına kaçmayı planlıyordu. Ama cinayeti evlendikten sonra işlemişti. Polis ispat edilmeyen suçları var demişti. Belki de ilk cinayeti değildi. Yakalanmadan kaçmak istiyordu. Ama bir şeyler ters gitmişti. O zaman niye ilk karşılaşmamızda haberi yok gibi davranmıştı? İki yıl içinde neden yurt dışına çıkmamıştı?
Düşündükçe saçmalıyordum. Onu ne kadar tanıyordum ki hakkında fikir yürütecektim. Daha fazla soru işaretinden başka bir şey vermiyordu bu kadar düşünmek bana. Cevap vermeyi sevmediği için hiçbir şey öğrenemiyordum. Gerçi cevap verecek olsa duymak istediğim şeyleri söyleyecek gibi de durmuyordu. Eğer bu evliliğe ihtiyacı varsa onu boşanmaya nasıl ikna edecektim? Hayatım bir anda alt üst olmakla kalmamış saçma tuhaf ve ürkütücü bir halde almıştı. Aniden durdu.
' İçerde sadece on dakika kalacağız. Bu nedenle iyi düşün neye ihtiyacın olduğunu. '
' Anlamadım. '
' Anlayışın baya kıtmış. '
Arabadan indi. Benim tarafıma geçip kapıyı açtı. Elini uzattı.
' Eğer içerde en ufak bir hata yaparsın, birine beni kızdıracak bir şey söylersen, içeriyi savaş alanına çevirir, bir tane canlı bırakmam. Akvaryumdaki balığı bile. Bilmem anlatabildim mi?’
İstemeyerekte olsa elini tuttum. Arabadan indim. O an mağazayı gördüm. Lüks bir mağazaydı. Sanırım dört ya da beş katlıydı. İçeri doğru yürürken kapıda karşıladılar. Üç kadın yan yana sıralanmıştı. Sarı, kısa saçlı kadının gözleri ışıl ışıl olmuştu. Diğer iki kumral kadından biri uzun saçlı ve uzun boyluydu. Ellerini önlerinde birbirine bağlamış, bize bakıyorlardı. Etrafta bir kaç kişi kıyafetlere bakıyordu ama onlarla ilgilenen yoktu. Sanki hepsi buraya gelmişti.
' Hoş geldiniz Alaz Bey. '
Alaz sadece kafasını salladı ama konuşmadı. Nasıl yani tanıyorlar mıydı? O zaman niye polisi aramıyorlardı? Bu adamın katil olduğunu gazeteler yazmamış, haberler vermemiş miydi?
' Ne emredersiniz Alaz Bey? ' dedikten sonra kızlara baktı.
' Hemen Alaz Bey' in kahvesini getirin. Yeni koleksiyonu da tanıtın. '
' Yeni koleksiyonun bana uygun olduğunu düşünüyorsanız hepsini arabaya yerleştirin. Ama buraya asıl eşim için geldim. '
' Eşiniz mi? '
Uzun bacaklı kızın yüzü düşmüştü. Bacakları gerçekten kıskanılacak kadar güzeldi. O da bunun gayet farkında olacak ki ultra mini bir etek giymişti. Bir an bana ters ters baktı. Sonra yüzüne sahte olduğunu gizlemeye uğraşmadığı bir gülümseme takınıp yanıma geldi. Kız bana doğru yürürken arkasında duran akvaryumu fark ettim. Ne demişti? ' Akvaryumdaki balığı bile sağ bırakmam. '
Anlaşılan burayı gayet iyi biliyordu. Sadece tehdit mi etmişti, yoksa gerçekten yapar mıydı?
' Hoşgeldiniz sayın Zorlu. Buyurun. Yukarı çıkalım. Kadın bölümümüz yukarıda. '
Onunla beraber yukarı çıkarken kaçırıldığımı söylemeyi düşündüm ama bir katili el üstünde taşıyan biri bana yardım etmezdi. Üstelik Alaz' a karşı beğenisi olduğu kesindi. Yer altında yaşayan, normal bir ev bile alamayan bir adam nasıl buralardan alışveriş yapıyordu? Üstelik böyle karşılanacak kadar. Yeraltının kralı gibi bir şeydi herhalde. Alaz Zorlu'yu parayla ikna etmek konusunda umudum tükenmişti. Psikolojim kesinlikle bozulmuştu. Kimin bozulmazdı ki?
' Ne tarz kıyafet aramıştınız? '
Üzerime küçümseyerek bakıyordu. ' Kusura bakma kaçırılırken üzerime şık bir şeyler giymeyi akıl edemedim. Ama bütün suç Alaz' da. İnsan böyle aniden sürpriz bir şekilde kaçırır mı? Haber verseydi ona göre giyinirdim. ' desem yüzü nasıl olurdu merak ettim. Ama sustum.
' Rahat bir şeyler olsun. Gündelik. '
O sırada kıyafetler arasında dolaşmaya başladım. Etiketlere baktığımda dudağımı ısırdım. Altından mı yapmışlardı? Tamam bana çok yabancı bir durum değildi ama ben genelde sade ve rahat giyinmeyi sevdiğim için, bu tür etiketleri genellikle Şermin ya da annemle alışverişe çıktığımda görürdüm. Babam şık ve pahalı giyinen kadınlardan hoşlanıyor olmalıydı.
Annem deyince aklıma gelmişti. Annem kesin Türkiye' ye gelmişti. Kim bilir ne haldeydi. Belki tuhaf bir durumdu ama Şermin' le nadir görüşmelerinde araları hiç kötü olmamıştı. Yani babamın evinde kalırdı. O evde kim bilir ne kadar korku ve üzüntü havası hakimdi? O sırada Alaz geldi. Acaba ona sorsam, ailemi arayıp iyiyim dememe izin verir miydi? Belki de ona bir süre iyi davransam bunu kabul ettirebilirdim.
Elini omzuma koydu. Gözlerimin içine bakarak gülümsedi.
' Geç kalıyoruz hayatım, kıyafet seçemedin mi? '
Kadın kucağında bir sürü kıyafet ile geldi. Alaz kıyafetlere göz ucuyla baktı.
' Acelemiz var, arabaya yükleyin evde seçeriz. '
Kadının gözleri ışıl ışıl oldu. Alaz onunla konuştuğu için mi yoksa yaptığı satışın yüklü olmasından mıydı, anlamadım. Ama umurumda da değildi. O sırada Alaz reyonlar arasında dolaştı. Bir kaç şık elbise vs. aldı. Bana döndü.
' İç çamaşırlarını da benim seçmemi mi istiyorsun KARICIĞIM? '
Karıcığım kelimesini vurgulayarak söyledi. Tam ona doğru öfkeyle adım atıyordum ki kadın geldi. Beni iç çamaşırı reyonuna yönlendirdi. İç çamaşırı seçtik birlikte. Öyle şeyler seçiyordu ki elinden aldım bazılarını. O sırada Alaz yanımıza geldi. Kadının elinden aldığım; siyah, tamamı tülden, üzerinde kırmızı minik bir kurdele olan iç çamaşırını elimden aldı. Şöyle bir baktı. Bana çapkın bir bakış atıp 'Bence bu sana çok yakışır hayatım. Bunu da alıyoruz. ' dediğinde ellerim titremeye başladı.
Ne sanıyordu? Onunla kağıt üzerinde, üstelik haberim bile olmadan, evli olduğum için onunla birlikte olacağımı mı? Bunun asla olmayacağını ona söylemem gerekiyordu ama kolumu tutup hafifçe sıkınca sustum. Şu an ne yeriydi ne de zamanı. Alaz saatine baktı.
' Gitmemiz lazım güzelim. '
Parayı ödedi ve çıktık. Kredi kartı kullanmıyordu. Daha doğrusu kullanamıyordu. Kasada duran kadının o kadar nakit parayı görünce gözleri ışıl ışıl olmuştu. Araba gibi paraları da mı çalmıştı acaba?
Kıyafetlerden kalan tek yer ön koltuktu. Oraya oturdum. Alaz arabayı çalıştırdı. Aklım hala o iç çamaşırındaydı.
' Beni ne zaman bırakacaksın? Sakın aklından gerçek bir evliliğimiz olacağını geçirme. İçerde bir şey demedim ama... '
' Aklımdan bir şey geçirdiğim yok. Bizim evliliğimiz zaten gerçek. Benim olmasını istediğim kadar. '
' Gerçek falan değil. Asla da olmayacak. Asla senin gibi bir katilin karısı olmam. Bana dokunduğun an seni öldürürüm. '
' Öncelikle birini öldürmek o kadar kolay değil. Tabi bunu çenenle yapmayı düşünüyorsan, yapabilirsin. O potansiyelin olduğunu gayet net görüyorum. Ayrıca sana dokunmaya niyetim yok. Ama Alaz Zorlu' nun karısı pamuklu dondan başka bir şey giymiyor dedirtemezdim. Sonuçta benimde bir adım ve imajım var. Bugüne kadar yanımda gördükleri her kadın standart üstü oldu. Ve sen zaten bunu görünüşün, kılık kıyafetin ile yeterince bozdun. Daha da bozmana izin veremezdim. Ama benim gibi yakışıklı, karşı konulmaz biriyle ateşli geceler geçirmek istersen seni kırmam. Sonuçta nikahlı karımsın. Tabi hayatıma ve ilişkilerime müdahale etmediğin sürece. '
' Ne ne ne. Seninle birlikte olacağıma, su aygırları ile çiftleşirim daha iyi. Sen kendini ne sanıyorsun? '
' Alaz Zorlu. Yani senin kocan. Bu çenene rağmen, kaza geçirmeden seni evinize getirmeyi başarmış mükemmel erkek. '
Arabadan indiği için cevap veremedim. Ne kadar egoist bir adamdı. Yol boyunca salaklık edip onunla tartışmıştım. Yollara bakmayı bile akıl edememiştim. Nerede olduğum ile ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Oysa bütün tabelaları ezberlemem gerekiyordu. Alaz Arabanın kapısını açtı.
' Bana bir de kapını açtırtıyorsun ya çok şanslısın. Herkese yapmam bunu. Kıymetimi bil. Hadi in. '
Alaycı üslubundan vazgeçmiyordu. Ama egosu şaka değil sonuna kadar gerçekti. Arabadan indim. Etrafa bakındım. Deniz kıyısında bir yerdeydik ve tam karşımda kocaman bir villa vardı. Ev oldukça açık bir sarıya boyanmıştı. Tahta panjurları vardı. Üç katlıydı. Sadece üst katın panjurları kapanmıştı. Alaz cebinden anahtar çıkarıp villaya doğru yürüdü.
' Sadece egoist değil, yalancı da çıktı. ' diye kendi kendime söylenirken aniden döndü.
' Seni duyuyorum. Ayrıca hayallerini yılmak istemedim. Öyle yer altında ev falan. Ama çok istiyorsan yaptırırım. Benim için zor değil. Hadi şimdi içeri gel. Konuşacaklarımız var. '
İçeri girdim. Evde lüks mobilyalar, antika eşyalar, değerli tablolar doluydu. Antika zevki olan bir katil kulağa hiç mantıklı gelmiyordu. İnsanın canını alabilen biri sanattan ne anlardı? Bu da beni bu evin de ona ait olmadığı sonucuna ulaştırmıştı.
Alaz gayet rahat bir şekilde koltuğa oturdu. Eliyle oturmamı işaret etti. Tabi ki dediğini yapmadım.
' Seninle bir anlaşma yapacağız Beril Zorlu. Bir yıl boyunca benimle yaşayacaksın. Bir yıl sonunda boşanacağız. Bununla ilgili bir sözleşme hazırlattım. Bana yapışıp kalmaya çalışmaman için. '
' Ne yapışacağım sana be? Yapıştırıcı mıyım ben? Ayrıca ben seninle değil bir yıl, bir gün bile evli kalmam. Hemen boşanacağız. Hemen anladın mı beni? '
Duruşunu hiç bozmadı ama ses tonu ve bakışları değişmişti.
' Öncelikle bana sesini sakın yükseltme. Sana iyi davranmaya çalışıyorum. Şansını zorlama. Ayrıca ısrarla annemin, babamın, Barlas'ın cenazesine gideceğim ve hayatım boyunca çalışıp, babamın batan şirketinin borçlarını ödeyeceğim diyorsan sen bilirsin. '
' Ne diyorsun sen be? Annem de babam da yaşıyor benim. '
' Şimdilik karıcığım. Ama sen bu kapıdan benim iznim olmadan bir tek adım bile atarsan, bu durum tahmin bile edemeyeceğin kadar hızlı değişir. Şimdi kararın ne sevgilim? '