PROLOG
Adım Beril Alice Şen. 22 yaşındayım. Doğduğumdan beri İspanya'nın Sevilla şehrinde yaşıyorum. Annem İspanyol, babam Türk. Annem ve babam ben 10 yaşındayken ayrıldı. Babam Türkiye' ye döndü. Ama ihmal edilmiş yaralı bir çocuk değilim. Annem de babam da kendi hayatlarını yaşıyor olsa da bir sıkıntım, ihtiyacım olduğunda hep yanımda oldular. Babam imkan buldukça geldi. Bende gittim. Bu geziler genelde yılda bir kez olsa da böyle alıştığım için olsa gerek sorun etmiyor, babamın beni sevdiğini biliyordum. Babam Türkiye' de ikinci evliliğini yaptı. Her ne kadar kendinden genç ve biraz havalı olsa da eşi, mutlu bir evliliği var. Türkçeyi ana dilim gibi bilirim. Aslında baba dilim olsa da. Tamam kötü espri kabul ediyorum ama esprisiz olmaktan iyidir. Tabi deyimleri ve günlük hayatımda kullanmadığım kelimeleri anlamakta sorun yaşıyorum. Özellikle deyimleri... Söylenen ile anlatılmak istenen arasında o kadar fark oluyor ki, anlayabileceğimi de sanmıyorum. Soyadım gibi şen biriyim. Soyadım demişken aslında her şey böyle başladı. Yani artık şen olmayan hikayemin başlangıcı...
Sevilla Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisiyim. Fotoğraf çekmek en büyük hobim. Barlas ile de bu şekilde tanıştım. Aynı üniversitede okuyorduk.. Türkiye' den eğitim için gelmişti. İki yıldır Sevilla' daymış. Aslında okuldaki ilk yılımda bir kaç kez görmüştüm. Ama farklı bölümlerde ve farklı arkadaş gruplarında olduğumuz için hiç tanışmadık. Açıkçası Türk olduğunu duymuş, bu nedenle fark etmiştim. Ama ilgimi de çekmemişti. Okulumun ikinci yılında bir fotoğraf gezisinde Paris' te tanıştık . Kısa sürede de kaynaştık. İlk görüşte aşk bile denebilir. Daha önce gördüklerimi saymıyorum tabi ki. İki yıldır birlikteyiz. Ama ne yazık ki Barlas' ın son yılıydı. Ne kadar Türkiye' ye gelip gitmeye alışık olsam da, bu ayrılık ihtimali şimdiden ikimizi de üzüyordu. Sonra bir gün birden Barlas geldi. Birkaç gündür haylaz haylaz gülüyordu. Bir şeyler planladığı belliydi ama tatlı sürprizlerden biridir diye bozmak istemiyordum. Barlas' ın sürprizlerine alışmıştım. Sık sık sürpriz yapardı. Benden farklı bir aile anlayışı vardı. Ailesine fazlasıyla düşkündü. Ben 16 yaşında annemden ayrılıp arkadaşlarımla ev tutmuş, üniversite zamanında ise yalnız yaşamaya başlamıştım. İçinde bulunduğum çevrede bunlar son derece normaldi. Barlas ise her gün ailesinden biriyle mutlaka konuşurdu. Konuşurken yüzünden ne kadar mutlu olduğunu anlıyordum. Günlerdir de bir başka mutlu ve keyifliydi. Ama bugün bir başka bakıyordu.
' Neyin var Barlas? ' diye sorduğumda daha öfkeli bakmaya başladı. Onu ilk kez böyle görüyordum.
' Bir de neyin var mı diyorsun? Acaba sizce neyim var Sayın Beril Alice Zorlu? '
......
' Ne diyorsun sen? Ne saçmalıyorsun? '
' Saçmalıyor muyum? İki yıldır sevgilim olan kıza sürpriz bir evlilik teklifi hazırlamaya çalışıyorum. Aşkımızın başladığı yerde Paris' te yüzlerce insan ayarlıyorum. Hepsine fotoğraflarımızı gönderiyorum. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyorum. Kabul ederse - ki niye etmesin - biz çok aşığız diye konsolosluğa başvuru yapıyorum… ' Derin bir nefes aldı. Nefesinin sesi duyuluyordu. Türkiye'de bunun için bir deyim vardı ama aklıma gelmemişti. Gözleri resmen tamamen karardı ve konuşmaya devam etti.
' Nikahımız için her şeyin en iyisi, en güzeli olsun. Sevgilim mutlu olsun diye onca uğraşın sonunda sürprizin en büyüğünü sevgilim bana yapıyor! '
' Ne sürprizi? Ne diyorsun sen Barlas? Hiçbir şey anlamadım. Tamam sürpriz yapacağını hissettim ama bozmamak için hiçbir şey söylemedim bile. '
' İki yıllık sevgilimin nerdeyse iki yıldır evli olmasından bahsediyorum!
' Şaka mı yapıyorsun sen?! '
O gün bu tartışma daha da uzadı. Barlas beni suçluyordu ve ne yazık ki şaka da yapmıyordu. İki yıl önce Türkiye ziyaretlerimden birinde Alaz Zorlu isminde biriyle evlenmiş görünüyordum. Evliliğim İspanya' da tanıtılmadığı için şu ana kadar karşıma çıkmamıştı. Ama söz konusu olan evlilik işlemleri olduğu için, Barlas'ın başvurusu durumu ortaya çıkarmıştı.
Ama bu Alaz Zorlu kimdi? Nasıl benimle evli görünürdü? İsim karışıklığı diye düşünmek istiyordum ama bu biraz imkansız gibiydi. Yeryüzünde anne ve baba adı aynı olan kaç tane Beril Alice Şen olabilirdi ki? Türkiye de evlenmiş göründüğüm için burada hiçbir şey yapamıyordum ve evraklar buraya geldiği için evliliğim artık burada da onaylı hale gelmişti. Ama buradan yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Uzun uğraşlar sonucu başka çözüm yolu olmadığını kabul edip biletimi aldım. Bugün Türkiye' ye gidecektim. Babam bana yardım ederdi. Ara sıra birkaç gün gittiğim; ondada alışveriş, yemek ve fotoğraf çekmek dışında bir şey yapmadığım bir ülkede, nerde ve kim olduğunu bilmediğim kocamı bulup acilen boşanmam gerekiyordu. Tek iyi haber kocamın da İstanbul' da yaşıyor olmasıydı. Başka bir şehir olsaydı durum benim için daha da imkansız bir hal alabilirdi. Babama telefonda anlatmadım durumu. Sadece kısa bir süre için onları görmeye geleceğimi söyledim. Onun da şok yaşamasını istemiyordum.
Barlas derslerini bahane ederek benimle gelmeyi reddetti. Onu anlıyordum. Büyük bir şok yaşıyordu. Ama benim kadar olamazdı. Anlamak kırılmaya engel değildi. Döndüğümde onunla olan ilişkimi gözden geçirmem benim için en iyisi olacaktı. Belli ki büyük bir güven sorunumuz vardı. Uçağa bindim ve uçak havalandı. Şen hayatımın burada bittiğini, bundan sonrasının zorlu olacağını henüz bilmiyordum. Tıpkı soyadım gibi.
.....
Öğrendiklerim beni şoktan şoka sokuyordu. Kocam yeraltı dünyası dedikleri bir dünyanın içindeydi. Önce yerin altında bir yerde yaşıyor sanmıştım ama durum o kadar basit değildi. Türkçemin yetmediği kelimeler öğrenmiştim. Söylediklerinin bir kısmını anlamıyordum. Onlarda anlatmak için istekli görünmüyorlardı. Derdimi önce konsoloslukta sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğünde anlatmaya çalıştım.
Ama bana inanmakta zorluk çekiyorlardı. Hatta sorguya alındım. Kocam olduğunu bile yeni öğrendiğim kocamın nerede olduğunu soruyorlardı. Delirecek gibiydim. Ben bulmak için onlara soruyordum. Onlar bana soruyordu. Sonunda bununda neden olduğunu öğrendim. Kocam cinayetten aranan bütün polislerin peşinde olduğu bir adamdı ve dediklerine göre henüz ispat edilememiş bir sürü suçu daha vardı.
Korkmaya başlamıştım. Böyle bir adamla benim ne işim olabilirdi? Geri dönmeli miydim? Ama o zaman da ömür boyu böyle bir adamla evli kalacaktım. Haberim olmadan benimle evlenen bir adam haberim olmadan beni suça da bulaştırabilirdi. Bu durumu babamdan daha fazla gizleyemezdim.
.....
Nikah benim Türkiye de olduğum günlerde kıyılmıştı ve resmen imza atmış görünüyordum. Yani sahte olduğunu ispat etmek için hiçbir şansım yoktu.
Sonunda bana inanan bir polis memuru elime bir fotoğrafını verdi. Birkaç bilgi. Kocam 27 yaşındaydı. Üniversite mezunuydu. Görünüşe göre baya uzun boylu ve kaslıydı. Böyle bir durumda buna dikkat etmem saçma görünüyor olabilirdi ama biz kızlarda erkeklerin fiziklerine bakıyorduk. İç güzellik ve zeka önemliydi evet ama yine de göz zevki diye bir şey vardı. Tabi ki ay ne yakışıklı adam modunda değildim. Resmen hayatımı alt üst etmişti. Ki içinde bulunduğum durumda zayıf ve ufak tefek bir adam olmasını tercih ederdim. Bu adam biraz ürkütücüydü. Ayrıca bir katil ve resmen ispat edilememiş olsa da silah kaçakçısıydı. Elime son anda tutuşturduğu kağıtta bilinen son adresi ve ara sıra gittiği bir barın adı vardı. Ama bütün bu bilgiler iki yıl önceye aitti. İki yıldır yani benim evlendiğim tarihten 15 gün sonrasından itibaren kaçak hayatı yaşıyordu. Bazen görüldüğünü ama asla yakalanamadığını söylemişti polis memuru.
Yani durum harikaydı. Emniyet teşkilatının iki yıldır bulamadığı bir adamı bulacaktım. Ve ondan boşanacaktım. Üstelik bunu öldürülmeden yapacaktım..
Bana yardım eden polis memuru emniyet çıkışında kapının önündeydi. Ve söyledikleri kanımı dondurmak için yeterliydi.
' Size tavsiyem bir an önce buradan gitmeniz Beril Hanım. Çünkü Alaz Zorlu' nun bir karısı olduğu duyulursa peşine düşecek çok fazla düşmanı var. '
Ne yani şimdi bir de peşime hiç tanımadığım kocamın düşmanları mı takılacaktı? İşte şimdi tam olmuştu. Babamı durumdan haberdar etsem de mümkün olduğunca bu işe bulaştırmamalıydım. Yani bütün bu tehlike ve karışıklık içinde yapayalnız kalmıştım. Peki şimdi ne yapacak, nereden başlayacaktım?