Fakeup Artist

2021 Words
Sağ yanımdaki Gamze'ye ve sol yanımdaki Yaso'ya bakıyorum, en büyük iki destekçime, uygulama arkadaşlarıma, alev ateş ikilime. Şüphen olmasın deli yürekten, omuzumdaki iki melekten, biri aşk için biri huzur mu inşallah Bengü? "Kaydırıyorum o zaman?" Hevesle başını sallıyor ikisi de, Pınar yüksek perdeli bir sabır çekerek ayaklanıyor. Biz tiradı ondan beklerken, ses sağ taraftan geliyor. "Neyi?" Elinde anahtar, kolunda çanta ve üzerinde trençkotla tiyatral girişin sürpriz sahibi Hilal'e dönüyor birden herkes. Maşallah arkadaşıma, ne güzel olmuş. Tü, tü, tü! Ama erken mi geldi bu? Kolumdaki saate bakıyorum, daha yedi. "Hoş geldin kuşum, erkencisin!" diyerek uzaktan bir öpücük atıyor Gamze. Gözlerini devirip elindeki anahtarı sevimsiz sevimsiz sallıyor Hilal, güzelliğin ömrü yok harbiden. Sevimsiz. "Asıl siz hoş geldiniz! Keşke haberim olsaydı, geç gelirdim." Yok yere söylendiğini cümle alem bildiğinden İrem kucağındaki yastığa sarılıp kanepeye iyice yerleşirken pis pis sırıtıyor. "Canın nasıl isterse şekerim, biz rahatsız olmayız." Başını iki yana sallayıp İrem'le sohbeti kesiyor. Bakışları tekrar beni bulurken soruyor. Demek ben henüz kümeye dahil değilim. "Neyi?" İrem'i yalnız bırakmak olmaz cahiller kervanına ben de dahil olayım diyip ağzımı açmış hızlı bir özet, kanlı bir itiraf yapacakken az önce uygulamayı telefonuma indiren başkasıymış gibi atılıyor Kaan. "Hayatını." Kürtajını ben yapmam Hale, olacaklara ben karışmam Hale, oraya girenin amacı belli Hale, o uygulama olur mu ver bakayım şu telefonunu Hale. Ben henüz Kaan'ın karaktersizliğini sindirememişken, konuşan sıradan bir erkek değil de komik bir hemcinsimizmiş gibi gülmeye başlıyor hepsi. En azından aynı regl ağrısına göğüs gerdiğimiz için bir duruş göstermelerini beklediğim kadınlara bakıyorum, çok yazık. Anırması bitince omuz silkip üzerindekileri çıkarmaya başlıyor Hilal Hanım, "O yeni değil ki aşkım." Aman aman aman, daha komiği de varmış meğer. Ne hoş. Kulak tırmalayacak kadar sesli kahkahalar tam da bununla birlikte baş gösteriyor. Mümkünmüş. Bu kadar hain dostlara sahip olmak. "Görürsünüz bakalım." Fena değil. Ay, ginger mı o? Maşallah. Olur, olur, yeriz. Fena. Hayır. Olur. Bakayım. Yok. Cık. Olur... Tek gözle gördüğüm Pınar iki elini beline koyup hayretle bir Hilal'e bir bana bakıyor, sonra basıp gidiyor. "Su alacağım ben." Tek derdimiz suydu sanki, "Belimden aldıkları yetmedi herhalde." Ay yok! Sana da veda ediyoruz KARTAL28_, bence bir yoldur o tüylerini kuşum... Beni hafif olduğunu sandığı bir şekilde tartaklayıp bağırmaya başlıyor Gamze ve bu sarsıntı tatlı bir adayın kaybına sebep oluyor. Aman ya! "Ne ayıp şey! Hale arkandan konuşuyor, Pınaaar!" Sana ayıp asıl, gitti gül gibi çocuk. Şunun şu haline tavrına bakın bakışlarımı görünce dil çıkarsa da uzatmıyor Gamze Hanım. Bu hareketi sadece onun değil DNCRxnyx'in de hayrına oluyor. Eşleşiyoruz! Bingo! Az önceki gül gibi çocuksa bu kesinlikle gül toniği, o nasıl bebeksi bir cilt öyle? Baby face diye bir kavram olmasaydı bile sen öyle olurmuşsun Dinçer. Kısa bir bakış atıyorum profile, doğal mı o burun harbiden? Kaşlarım çatılıyor. Bünye bu kadar bakımlı bir erkek görmeye alışık değil tabi. Bir ayarınız yok ki, ya duş bile almıyorsunuz ya küvetinize banyo bombası atıyorsunuz. "Ne oldu bakayım?" Kafasını uzatan Yaso'dan kaçırıyorum telefonumu hemen. Dinçer iyidir, iyi. Allah'ın gorilleri ile çıktık da ne oldu? Kıllı tüylü ayılar, ayı gibi davrandı bize. Belki yüzü suyu hürmetine bebek gibi davranır bana Dinçer'im. "Eşlendim." İrem'in kafasının altındaki yastığı bana fırlatarak ikimize birden zarar vermeyi başarıyor Kaan. "Ayy!" Beklenmedik seviyede akıllı bir hamle, bu yüzden İrem bağırsa da ben şaşkınlıktan tepki veremiyorum. "Eşlenmedin Hale, eşleştin. Akıl ver Allah'ım!" Yok. Olmuyor. Olmuyor bu çocuk. Az önce umut ettiğim ne varsa onlar yerle bir oluyor yalnız. Ettiği duaya bak, o kadar gelişmiş canlılar mısınız ki akıl arıyorsun diye sorarlar adama. Akla gerek yok Allah'ım, Kaan'a bakma sen! Biraz göğüslerimi ve azıcık dudaklarımı büyütsen yeterli. * İnsana mumla aratıyorsunuz ya. İnsana zorla söyletiyorsunuz. Keşke diyorum, keşke o dalga geçmek için bio'suna yazdığı badanacı abilerin tırnağı olabilse. İşinde gücünde zanaatkar adamlar be. Kalkıyor yataktan yıkıyor yüzünü, giyiyor atleti ile düşük bel pantolonunu, öğlen de açıyor iki buçuk litre sarı kolayı masaya; mis. Sen gibi mi? Kaşı aldırmış, sakalı bıyığı lazer yaptırmış, burnu toplatmış, alın çizgileri desen... yok! Bunlar eyvallah, olmaz ya hadi buraya kadar söylenen tüm yalanları yutmuş olayım ben de. Ama Allah çarpar taş eder, bu çocuğun yüzünde bazından sabitleyici pudrasına, rimelinden concealerına makyaj yoksa ben de Hale Özkaraca değilim. Sadece güneş kremi ve nemlendiriciymiş, yersen. Meslek hastalığı mı, mesleki deformasyon mu, dümdüz keyif mi alıyor bilemem ama Dinçer'in makyaj yapmış olması beni tüm bu sebeplere bağlı veya değil rahatsız ediyor. Abi, ben sabah kalktığında yanımda nasıl uyanacağını bilmediğim bir adamla yapamam. Eşimin evrim fotoğraflarının Twitter'da dolaşmasına göz yumamam. Selamlaşırken gömleğime fondöten bulaşırsa yaşayamam. Evet, boyu da benden biraz kısa. Pardon birader, yeni boyandı yaklaşma tabelası falan koyamaz mıydınız şunun yanına? Görmedik yaklaştık da biz. Selam olsun Türk erkekleri, artık ben de sizden biriyim(!) ha? "En zoru gelin makyajı balım. O gün adama sinirleniyor sinirleniyor sonra geliyor derdini tasasını bana kusuyor. Yani sıradan bir sanatçıdan farklı olarak bir psikolog gibi de düşünebilirsin beni. Ya da kadın ruhunun girilmedik köşesini bırakmamış bir serseri." Ne anlatıyorsun acaba Dinçer, neyin peşindesin oğlum sen diye çıkışmıyorsam bunun tek sebebi artık çakı gibi olmuş edinilmiş bağışıklık sistemim. Alıştı bünye her türlü erk*ğe, gelene hoş geldin gidene uğurlar olsun. Öpüyorum Hadise'm. "Tabi, zor sizin iş de." "Ama senin işin hiç zor olmayacak çiçeğim, bana sahipsin artık; beş dakikada toparlarız senin yüzü." Hı? "Benim yüzü?" "Aynen aşkım, saçları sımsıkı at kuyruğu yapar gözleri çektiririz, ben bir de kontörlerim seni; mis. Ne derler bilirsin, çirkin kadın yoktur az makyaj vardır." Yok artık. Yok, yok artık! Lenfositler şokta, antikorlar infilak ediyor. Ben bağışıklık yetmezliğinden ölmem, ben bunu da atlatırım. Atlatırım değil mi Bengü? Ama sen haysiyet yetmezliğinden ölecek gibisin be Dinçer'im. O kırptığın gözünün liftingli kirpiklerini tek tek yutturacağım sana. Derin bir nefes alıyorum. Çok kısık bir sesle geri zekalıya anlatır gibi konuşuyorum, belli ki arkadaş öyle çünkü. "Senin gözünü mora, yanağını kırmızıya boyarım. Topaklanan rimel, pigmentsiz far seni!" Gözleri dehşetle kocaman oluyor, geber pislik. "Hale!" "Hale tabi. Hale! Küçücük kızlarla da böyle haddini aşarak konuştuğunu görürsem kaydırdığın fotoğraflar değil hayatın olur Dinçer. Ayağını denk al, sınırını bil. Kadın bedeninden de uzak dur!" Ne var canım? Evet, biraz bizimkilerden replik aşırdım ama yabancı mıyız? "Ama- Tamam, tamam bakma öyle. Söz!" Öyle kafa sallarsın işte, sanatçıymış! Picasso'nun tek zamparalığını örnek alıp sanatın aydınlık yüzü mü belledin sen kendini? Sen olsan olsan, adamın "Öküz'ün özü*" adlı çalışması olursun. Çirkin kadın yokmuş da az seks varmış... yok öyle değildi sanki? Aman neyse ne! Yavaş yavaş toplanıyorum. Ağzımı nefes almak için bile açmıyorum bunu yaparken. Artık her şey tamam olunca bitirici darbenin zamanı geliyor. Bardağımda yarım duran suyu elime alıyorum, çarpıyorum Dinçer'in yüzüne. Ziyan mı olsaydı canım? Küresel iklim krizleri kapıdayken masada su bırakmak bize yakışmaz. "Ne yaptın sen ya?" "Susamıştın ya hani... Canına. Onu giderdim." Ağzı açılıyor, kapanıyor. Açılıyor, kapanıyor. Hiç haberi yok, rimeli göz altını boyuyor. Kalitesiz malzeme kullanırsa böyle olur tabi, omuz silkip arkamı dönüyorum. İnşallah eve gidene kadar fark etmez de akmış rimelle dolaşır tüm Beyoğlu'nu. Oh olsun! * Ya Hale senin kulun köpeğin olsun Memo abim, bu ne ya? Bu nasıl güzel bir şey, Allah'ım? Bunu yaratan ile Dinçer'i yaratan nasıl bir? Hay maşallah. Elimdeki dürümden koca bir ısırık daha alıyorum, bir tane de Arnavut biberi yolluyorum peşine. İşte hayat bu, yaşamak bu. Acı bu! "Çok iyi!" Pınar ve Kaan kocaman açtıkları gözleriyle bakıyorlar bana. "Bakmayın öyle, beğenmediniz mi?" Pınar iyice tizleştirdiği sesiyle konuşuyor, "Konumuz bu mu sence?" Tek kaşımı onun yaptığı gibi kaldırıp ben de soruyorum, "Değil mi?" Yapamam mı sandın Pınar Hanım? Kaan dayanamayıp gülüyor ama Pınar hiç oralı olmadan sol koluma bir tane geçiriyor, sağa savruluyorum. "Değil, Allah'ın cezası. Değil!" Öf. İyi yani iki dakika keyifle yemek de yemeyelim. Elimdeki dürümü yerine bırakıp tüm mutsuzluğumla bakıyorum. Mutlu musun Pınar Hanım diye soracakken hissetmiş gibi dahil oluyor Kaan, "Güzelim sen bize acil durum değerlendirmesi yazdın da geldik ya gecenin kör karasında? Hani böyle sakin sakin yemek yemezsen, Pınar da delirmez belki?" Uuu, sakin-sert bir ses tonu mu o? Oldu o zaman, ben sağa değil salağa yatayım. Sabaha kalkamam inşallah. "Aaa onu öyle mi anladınız siz? Ay tüh bak! Türkçe karakter kullanmıyorum ya ben ondan o karışmış tabi. Dürüm değerlendirmesi demek istemiştim ben aslında. Acilen değerlendirmemiz gereken bir dü- Ah! Ama ya!" Bu sefer de etimi büküyor. Sol tarafımda sağlam organ bırakmamaya yeminli yine herkes maşallah. "Ama yanlışın var! Bence de balım, Türkçe falan değil dümdüz karakter yok sende. Salaklaşma da anlat artık!" İyi be, "Makyaj yapıyordu!" "Kim?" Asla tek de anlamıyorsun Kaan ya. "Çocuk. Adam işte aman, o buluştuğum." "Bu da mı gey çıktı?" "Yok, bu sefer gey değil. Makyözdü zaten. İşte baya boydan boya boyamış kendini gelmiş." Geyi sakin sakin soran başkasıymış gibi yüzümüze ayran püskürtüyor Pınar. Ha gey olması normaldi ama makyöz olamaz mı yani kardeşim, bu mudur? "Nasıl makyaj? Baya, bizim gibi mi?" Kaan piçi Pınar'ın şaşkınlığını fırsat bilip beşlik simit gibi sırıtarak, ağzım dolu mu boş mu demeden konuşuyor. "E hani benim bedenim benim kararımdı? Karışma çocuğun makyajına canım!" "Ya bir siktir git Allah aşkına." "Terbiyesiz kadın. Yalan mı? Siz yapınca iyi." "Kaan'cığım. Delirtme beni gözünü seveyim. Bir makyajdan da eksik kalın artık, olur mu güzel kardeşim? Oraya da bulaşmayın lütfen. Sakal zaten bir risk. Bir de bununla mı uğraşalım?" İşaret parmağını havaya kaldırıp ekliyor Pınar, "Kelliği de unutma." Aaa, o da var tabi. "Doğru." "Siz." Ee Kaan, ne olmuş? "Biz?" "Ne demek lan sakal risk, kellik tehlike? Yok artık, şekilciler!" "Var artık. Sakal erkeğin makyajıdır, hiç mi duymadın? Damat tıraşı niye var sanıyorsun sen? Gelin için son çıkış." Ben çok iyi gidiyorum da Pınar dayanamayıp gülünce yakayı ele veriyoruz. Onu yediğimizi anlayınca tadı kaçıyor bizim erkek hakları savunucusunun. Biraz daha sürdürseydik, bize inat yarın pudraya başlardı bu. "İğrençsiniz." Ben cevap vermeye tenezzül bile etmiyorum ama Pınar dayanamıyor. "Sen daha iğrençsin." "Dürüm çok iyiymiş ya!" Gamze'nin sesini duyunca hepimiz irkiliyoruz. Sen nereden çıktın kadın? Sesli ilk tepki Kaan'dan geliyor, "Hani gelemiyordun kız sen?" Omuz silkip konuşuyor bizimki, sanki söyledikleri evrensel gerçeklermiş gibi rahat. "Acil durum sarmadı ama baktım paylaşılan konum dürümcü, dayanamadım." Ayıp be, bari yüzüme söyleme. "Allah razı olsun ya." "Ne demek güzelim, senden de. Eee yeni kurbanı belirledik mi bu arada, yoksa hala eskisinin veda seremonisinde miyiz?" "Daha uğurlama devam ediyor." Sanki sana sordu Pınar. Gamze benim gibi düşünmüyor olacak sıradaki sorusunu bu kez direkt Pınar'a bakarak dile getiriyor. "Bu sefer neyini beğenmedi?" "Makyaj yapıyormuş." "Haa, olmaz o zaman." "Sende mi erkek bedeninin boyanmasına karşısın, balım?" Göz ucuyla Kaan'a bakarken ufak kahkahamı zor yutuyorum. Pınaaar, sen az değilsin. Gamze şeytani bir gülümseme ile kaşlarını havaya kaldırıyor, "Yook, yerine göre boyanmasına karşı değilim ama işime karışılmasından hoşlanmam." "Arsız." Queen-G'nin tepesi atıyor, arsızsa da ona sadece o arsız diyebilir. "Ay sen meleksin sanki Kaan! Kanatlan da düş yakamızdan artık." Ve hazır tepesi atmışken küçük oyunumuzdan vazgeçiyor. "Sen de gerçek sebebini söyle." "Senin yüzü bir toplamak lazım dedi bana." "Oha!" Bence de size oha Kaan. Oha artık size. Çüş hatta. Bir durun. Sanki yan masada oturan Dinçer'miş gibi orayı işaret etmekte bir sakınca görmüyorum, erkek erkektir neticede. "Bak da gör az evvel savunduğun canlıları." "Kızım ne bileyim ben adamın dangalak çıktığını?" "Hı..." Damağıma vuruyor tadı, bu nasıl bir güzellik? "Hale." "Hale deme bana! Yeter ya! Herkes tutturmuş bir Hale de Hale." Tutmayın beni! Bir ayran içeyim ama önce. "Kızım adın bu ya senin. Ne diyelim anasını satayım?" Lokmamı hızla yutup, boğazımı hafifçe temizliyorum. "Demeyin bana bir şey. Demesin kimse, yeter." "Tamam ağlama daha fazla inandık(!) biz senin mağdur olduğuna. Günah çıkarman bittiyse aç telefonu, seçelim bir tane daha." Çok tanıyor bu beni ya! Bu Pınar beni çok tanıyor bakın, sıkıntılı. Benim bu kez gerçekten sıkkın bakışlarıma karşılık o sadece pis pis sırıtıp gözleriyle telefonumu işaret ediyor. Gamze de eliyle destekliyor, "Hadi, hadi. Ben bir dürüm daha söyleyeceğim, isteyen?" "Acısız olsun benimki." Elime telefonu alırken ben de Pınar'ı artı birliyorum. Hayat yeteri kadar acı zaten... Ya da Arnavut biberi tüm dilimi uyuşturdu... "Aynından." Gamze başıyla onaylıyor ikimizi de, sessizleşen Kaan'a dönüyor. Bomboş bakışları geçmek bilmeyince ayağına gelen fırsatı tepmiyor. "Sen yavru kertenkele?.. Hı? Dürüm? Yemek? Nam nam?" Benim ne mal olduğuma anca ayan Kaan, Gamze'yi paylamak ya da dürüm söylemek yerine ellerini havaya kaldırıp hayretle söylenmeye başlıyor. "Siz... Siz... Sizden korkulur." Bunların beyni niye böyle yavaş çalışıyor acaba? "Acılı yaptırıyorum sana o zaman Kaan'ım, anca kendine gelirsin." * *Picasso'nun "The Bull" eserine atıf yapılmıştır. Selam, Beğenirseniz yıldız çakın, yorumlarınız başımızın üzerine! Sevgiler, saygılar, öpücükler ve çiçekler:*
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD