Bence de sence

2060 Words
Hiçbir şey yok, gayet iyiyim. Yapmamam gereken tek bir şey var. Somon kabloyu kesmemek. Bu kadar basit kızım. Somon kabloyu kesme Hale. Somon değil. Somon yok. Evet, somon. Gözümü kapatıp elimi kavanoza daldırıyorum, çeviriyorum, çeviriyorum, çeviriyorum. Nefesler tutuldu, tüm Türkiye tek yürek. Çekiyorum. Bom! Somon değil dedim be kızım! Yüzde elli ihtimal var orada, orada mutlu olabileceğin yüzde ellilik bir ihtimal var. Koskoca elli ya. Ama yok. Ben gidip elimle koymuş gibi buluyorum mutsuzluğu. Bozuk mıknatıs gibi yanlış kutbu çekiyorum sürekli. İnsana sırf ateşli diye bu kadar da yüklenilmez be hayat? Kağıtta yazan isme bakıyorum bir süre daha. Bakışlarımla yok olsun, değişsin istiyorum. Yine mi sen be adam? Kim koydu bunu buraya kardeşim? Böyle bir şey elde edemeyeceğimi kabullenince son seferinde dili yanan başkasıymış gibi kağıdı usul usul katlayıp çaktırmadan geri atıyorum kavanozun içine. Bir şey olmaz canım, hurafe hep bunlar. Olması gerekiyormuş ki olmuş olanlar, bununla ne ilgisi olsun?.. Hem bir kez daha çeksem ne kaybederim ki? İşte bu. Bu yetiyor. İkna etme ve yüreklendirme konusunda değme yaşam koçlarına, doçent psikiyatristlere, uzman terapistlere şapka çıkarttıracak o son sorudan ihtiyacım olan gazı alıyorum. Sen neredeydin şimdiye kadar? Bir saat yok yere konuştuk. Bir kez daha çekiyorum, aynısı geldiyse diye yüreğim ağzımda açıyorum kağıdı. Çok şükür! Değil. O değil. Ramazan. Bekle Ramazan. Bekle dedi gitti, ben beklemedim Ramazan. E olur. Okay. Ben hep seni bekledim zaten Ramo. Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum hatta istersen telefonun başında çaresiz de bekliyor olurum. Beklenir nedir yani? Çocuk bir bekle dedi diye çok abartmıştım zaten canım. Doğru zamanı bekliyorduk belki. Sorunlarım var diyorum kızım bekle biraz değil de, dur o zaman sen bekle ben askerliği yapıp bir iş bulayım direkt evlenirizdi o. * Ders geçip gitmemiş de üzerimden geçmiş gibi bir yorgunluk çöküyor, hocanın evet arkadaşlar burada bitirelim bugünlük sözüyle birlikte. Ama hayat kısa, yaşımız genç, işimiz gücümüz yok o yüzden eşyalarını toplayan İdil'e dönüyorum. "Bir kahve yapar mıyız İdo?" Suratındaki meymenetsiz ifade hemen dağılıyor sırıtarak göz kırpıyor bana, "Yapmazsak ayıp, hadi!" İkimiz de toparlanmış tam sınıftan çıkıyorken kolumdan tutuluyorum. Üstüme iyilik sağlık, arkamı dönmemle Ramazan'ı bana bakarken buluyorum. Ne alaka ya? "Hale, müsaitsen iki dakika konuşabilir miyiz?" Biz? İkimiz? "Şimdi mi?" "Evet." Bir İdil'in şaşkın suratına bir Ramazan'a bakıyorum, "Peki, dinliyorum." Sıkıntıyla eli ensesini buluyor. "Daha sakin bir yere geçsek." Ondansa İdil'e baktığımı görünce hemen ekliyor, "Çok sürmez, İdil'in yanına bırakırım ben seni sonra." İdil de ben de sessizce neyi olduğunu tam da bilmeden Ramazan'ı onaylayıp inşallah sonra buluşmak üzere ayrılıyoruz. Sonra Ramazan'la neredeyse boşalmış olan kantindeki masalardan birine geçiyoruz. O sıkıntıyla sağa sola bakarken benim sabrım taşıyor. Susmaya mı geldik ya? Zaten canım çıkmış. "Hadi Ramazan." İrkiliyor sesimi duyunca, uyandırdık mı paşam? "Ha. Şöyle. Hale ben farkındayım. Yani ben senden hoşlanıyorum. Bakışlarından falan belli. Belli ki sen de benden hoşlanıyorsun. Ben anlarım çünkü. Yani senden o elektriği almasam buraya böyle karşına gelmezdim." Ha? Elektrik mi? Benden mi? "Benden?" Sakin sakin onaylıyor başıyla bir de, santrale bak sen! Kendi yaydığı enerjiyi benden biliyor. "Aynen. Ama şu anda olmaz. Bekle tamam mı?" Kafam öyle karışıyor ki artık sinirli bile değilim."Neyi?" "Bekle sen. Sadece bekle, olur mu? Hadi seni İdil'in yanına bırakayım." Anlamıyorum. Anlamıyorum, ama o kadar anlamıyorum ki bu kadar anlayamamak beni şok ediyor. Hayatımda ilk kez anlamıyorum diyemeyecek kadar anlamıyorum. Ramazan neyi bekliyor? Ben kimden hoşlanıyorum? İdil kimdi? * Öyle öyle. Öyle tabi canım. O yaşta o anlatamadı, ben de anlamadım sadece. Dur ben engelini kaldırayım şu çocuğun... adamın. Adam. İstek atıp harbi harbi telefonun başında beklemeye başlıyorum hakikaten. Ama ne kadar sürerse sürsün bekleyeceğim, sen haklıydın Ramazan; insan bazen mutluluk için beklemeli. Bir de ön araştırmamı yapmadan tövbe yazmam artık sonra evli çıkıyorsunuz falan, tövbeler tövbesi. Ben elimi şakağıma dayamış telefona bakarken aniden çalmaya başlıyor. Aa! Yoksa kısmetim mi arıyor? Hissettin mi Ramo? İkinciye çalmasına müsaade etmek şöyle dursun arayan numaraya göz ucuyla bakacak kadar bile duraksamıyorum hemen açıp kulağıma dayıyorum telefonu. "Efendim?" Naif ile ateşli arasındaki o ince çizgide yürüyen, çocuk da yaparım fantezi de ses tonum boşa gidiyor. Gamze. "Kuşum hayırdır? Telefonun başında mı bekliyordun?" Bu kadının bilmediği çok az şey var bakın, kendini bilmek hariç her şeye vakıf. "Sayılır." Görmesem de yerinde doğrulduğunu, koku almış kediler gibi kulaklarını dikip dikkat kesildiğini ses tonundan biliyorum. Sarman seni. "Hale!" Hazır fırsatını bulmuşken prova yapma fırsatını da kaçırmayarak yanıt veriyorum. "Evet." "Yapmadım de." Biraz daha ipucu verelim o zaman, "Tüm kalbimle evet!" Geri çöküyor koltuğa, duyuluyor sesi. Derin bir solukla yanaklarını şişirip üfleye üfleye soruyor. "Kim?" "Ramazan." Yat uzan, para kazan. Oh, çatlayacaktım vallahi. İçimden bile olsa bir kez olsun yapmak zorundaydım, kusura bakma müstakbel eşim. "Bekle Ramazan." "Cık. Artık, ben bir ömür seni beklemişim meğer Ramazan." Derin bir of çekiyor, "Neden?" Kaşlarım çatılıyor, anlamıyorum. Ne neden? Biliyorsun işte kızım. "Hı?" "Hı tabi, hı! Alıştırıyorum seni. Ramazan'la takıldığın süre boyunca aklında hep, tek bir soru dönecek çünkü. Neden? Neden buradayım? Bir insan kendine bunu neden yapar? Dünyada milyarlarca insan varken neden Ramço? Demokrasi dururken diktatörlük, tam bağımsızlık dururken anneye bağımlılık niye?" Gittikçe saçmalıyor bu kız. Artık benim geleceğimden konuştuğumuzdan emin değilim. Daha makro ölçekte sorunlarımız var sanırım. Alnım çizgi çizgi oluyor onu anlayacağım diye, erken kırıştıracak beni yemin ederim. Elimle alnımı düzeltiyorum önce, Allah korusun. "Abartma be kadın." "Hıı... Görürüm beni seni Ramazan yine burnuna burnuna kendi isteklerini ve orta çağdan kalma fikirlerini dayayınca. O adamdan beklediğime değdi, oldu en sonunda oldu falan olmaz. Sana ben olacağı söyleyeyim. Hatta dur ya vazgeçtim. Bekle de gör gününü Hale Hanım, madem meraklısın o kadar beklemeye." Çat diye yüzüme kapatıyor telefonu, aa! Delinin zoruna bak ya, omuz silkip telefonumu önüme geri koyuyorum. Açıyorum uygulamaların en dedektifini, kafamı da yanına koyup beklemeye başlıyorum. Yavrum nerdesin? * "Efendim, hazır mı siparişleriniz?" Önden hanımlar diyerek bana bakan tatlı garsona, menüde bin tur dön dolaş seçtiğim siparişlerimi hızlı hızlı sıralamaya başlıyorum. "Yarım domates çorbası, tavuk ızgara ve su. Teşekkür ederim." Karışma, karışma, karışma. "Ama güzelim buranın levreği nefistir, sen de çok seversin hem. Gel biz onu iki ızgara levrek yapalım. Bir de kalamar tava söyleriz." Bu kez değil, bu kez olmaz. "Sevmem ben kalamar." "Ama geçen hafta yediğinde beğenmiştin." Yalan. Yalan söyledim. Sırf Gamze'den laf yememek için yine kalamar yiyemeyeceğim, yeter. Yetsin. "Az evvel bıraktım Ramazan. Artık sevmiyorum, oldu mu? Sen kendi siparişini ver benimkini elleme lütfen." Kaşları çatılıp gözleri kocaman açılsa da o sesini çıkarmıyor. Konuyu garson onun siparişini de alıp gidene kadar erteliyor. "Bir sorun mu var Hale?" Bir tane mi sadece? "Yok. Kalamar sevmem sadece." "Kalamar sevmiyorsun sadece. Bu kadar yani." Başımı sallıyorum yavaş yavaş. "Bu kadar." "Peki güzelim, yeme kalamar. Tavuk ye, sorun yok." "Aynen." "Aynen." Ben başımı sağa çeviriyorum, göz ucuyla gördüğüm kadarıyla o da sola döndürüyor yönünü. Daha şimdiden aynı yöne bakamıyoruz Ramo... Oy oy. Bu sefer konuşan taraf ben olmayacağım. Bana ne? Yemeğimi yer kalkarım madem onun öyle dertleri yok. Banane! Garson gelene kadar bile sürdüremiyorum kararlılığımı, böyle olmaz ki bu. Of Ramazan ya. O kadar kötü biri de değil aslında. Omuz silkip birlikte bir yol için çağrı yapıyorum, hadi lütfen. "Hafta sonu bir yerlere mi gitsek ne dersin? Arkadaşlarım çağırıyor falan diyordun, güzel olabilir." "Bu hafta sonu mu?" Ne-. Hayır, söylemiyorum. Bak gör Gamze Hanım. Demiyorum öyle şeyler. "Evet, canım." "Yok, güzelim ya. O kadar yol şimdi, sonra yaparız." Sonra yapacak bir Hale bulursan yap tabi. "Peki." Yemeklerimizi bırakıp gitmeden kaşar peyniri isteyip istemediğimi soran nazik garsonumuza teşekkür ediyorum. Anlayana çok şey söylüyor bu hareketiyle çünkü; beyefendi diyor bu hanımefendinin kendi tercihleri, fikirleri ve bunlara saygı duyulmasına ihtiyacı var. Ama nerde? Nerde tabi bunu anlamak isteyen? Yarım çorbamı içiyorum, böle böle tavuğun mekanik sindirimini neredeyse tabakta tamamlıyorum ve dayanamıyorum. Şaşırdık mı? "Annenle konuştun mu? Ona uğrarız belki bu hafta sonu, yanlış anladı kadın çünkü. İçimde kaldı benim." "Annemle mi?" Yok, ebenle. Allah'ım. Sabır. "Annenle Ramazan. Kadına o gün Hale çekinir falan dedin, istemiyorum sanacak." "Haa, o mesele mi hala? O sorun olmaz ya, takma sen kafana. Gideriz bir ara." Götün yemediği için yalan söyledin gözümün içine baka baka kadına, ne demek sorun olmaz? Ne demek takma kafana? Haftalardır yapmamak için dişimi sıktığım, kendi etimi mosmor ettiğim küçük deneyimi yapıyorum. Sonunu da sonucunu da bile bile. "Haklısın sıkıştırmayalım şimdi her şeyi bu hafta sonuna." Nihayet beyimiz elindeki çatalı bırakıp dikkatini bana veriyor, oo hoş geldin ya. "Her şeyi?" Ben de çatalı bıçağı bırakıp ellerimi çenemin altına koyuyorum cevap vermeden önce. "Senin çok gitmek istediğin bir oyun vardı ya, ona pazar akşamına bilet buldum. Git gel zor olurdu şimdi." Tek kaşı havaya kalkıyor. Aynen öyle, sana sormadan mı yaptım yoksa bebeğim? "Hangi oyun?" Aaaa! Yanlış soru, diğeri içinde kaldı bak kıpkırmızı oldun Ramo. Neyse, buradan devam edelim o zaman. Aşk olsun ama bakışımı atıyorum hemen, "Ne demek hangi oyun, hayatım? Buyurgan işte. Kaç haftadır başımı yedin ya? " Yazan, yöneten Hale Özkaraca. Oyuncu, Ramazan Uysal. Evet, soyad biraz manidar. Eliyle kendini gösteriyor, "Ben mi gitmek istiyordum bu oyuna? Emin misin Hale?" "Tabi, eminim. Sen söyledin bana, ben de sırf sen istiyorsun diye sabahın köründe kalktım bilet aldım. Gelmeyecek misin?" Dudaklarımı da büküyorum, senin fikrindi ama bu. Gözlerimi de kırpıştırayım biraz. "Ha. Üzülme, yok. Olur, olur gideriz... Ben istiyorum diye uğraşmışsın o kadar. Sağ ol güzelim." Pis herif. Bir anda ışıl ışıl gülümsüyorum. Korkmuyorum, söylüyorum Gamze. Neden? Neden kardeşim? Neden ya? Bir insan kendine bunu neden yapsın? Bir insan en basitinden neden haftalardır bir kere bile kendi istediği restoranda yemek yiyemesin? İstediği konsere sevdiği adamın elini tutarak gidemesin? Bu yaşına kadar adam olamasın? Erkekliği kendi sözünü geçirmek bilip annesinden korksun? Elime telefonumu alıyorum, hızlı hızlı bir şeylere bakıyor gibi yapıyorum. Sonra kafamı kaldırıyorum, perde iki! "Aaaa karıştırmışım Ramazan, hafta sonu gidemeyiz. Sen de o kadar istiyordun ama bu akşam son kez sahnelenmiş. Tüh! İstersen şey varmış ama, güzel bir oyun demişler ona da bak; Bekleme Yapma Ticari. Ne dersin?" Kafası iyice çorbaya dönüyor Ramazan'ın. Balık çorbası herhalde, bir de soğumuş. Ağır ağır kokuyor sanki, içim kalkıyor. Madem öyle diyip ben de çantamı alarak ayağa kalkıyorum, hesaba falan hiç girişmiyorum. Ödesin, errrrrkek. * Yine Ramazan'dan bir mesaj düşüyor telefonuma. "Nerdesin Hale?" Ne yaptın Hale? İyisin değil mi Hale? İyi ol. Sen bunu çok seversin Hale. Aa sevmez misin, olsun zamanla seversin Hale? Hale onu çok sever, değil mi Hale? O çocukla konuşma Hale, yok Hale gelmez, bunu yapma Hale hem sen de istemiyorsun aslında, o öyle olmaz Hale zorlamasınlar boşuna. Ama çıkıyor muyuz? Yok Hale. Bekle Hale. Neyi Allah'ın cezası, neyi? Cevap vermiyorum çünkü sıkıldım artık bu saçmalıktan. Ramazan'ın ne amaçladığını anlamadığım bu hal ve hareketleri boğuyor beni. Böyle olmaz. Bu böyle gitmez. Konuşacağım. Ben seni beklemiyorum kardeşim diyeceğim. Bu ne bekliyorsa kafasında ben onu kesinlikle beklemiyorum ay! Yeter. Tam sınıfın kapısından içeri girecekken sesini duymamla duraksıyorum, "Bak görüldü attı, kapattı yine. Delirtecek bu kız beni. Bir yandan o bir yandan annem." "Lan sen de koy adını kardeşim? Ne ana kuzusu çıktın, neyi bekliyorsun anlamadım ki?" diyen Efe'yi alnından öpmek istiyorum, o nasıl doğru soru sormak öyle be kral? "Oğlum annem takmış lan işte senin yaşın erken daha bekle bir gör iyice kızı. Oyuncak etmesin seni elinde falan diye. Ben de kadının gönlü kırılmasın diye..." Ooo! O o o! Yok artık. O, o muymuş? Ramazan'ın annesinin ölmesini mi bekliyormuşuz? Bir saniye daha durmuyorum, an itibariyle tüm amfiyi kıpkırmızı görsem de verdiğim karardan da söyleyeceklerimden de eminim. "Hale?" "Kız Hale, nereden çıktın sen?" Elimle Efe'ye bir dakika sen bir bekle işareti yapıyorum. "Beklemiyorum, tamam mı? Ben seni beklemiyorum. Bunu o kalın kafana sok. O saçma sapan hareketlerini de bırakıyorsun hemen." Kaşları havalanıyor beyefendinin, dudağı falan büküyor haddiymiş gibi. "Saçma sapan?" "Aynen öyle, saçma sapan. Uzak dur benden. Beklemiyorum, beklemem!" * "Boş ver bunları Ramazan. Özetle bekleme, sen beni yine bekleme. Bu sefer sakın bekleme. Ben bir daha gelmem." Koluma uzanıyor önce, sonra etrafı gösterip bir de kaş göz yapıyor. "Hale. Ne oluyor milletin ortasında? Hayırdır?" O kaşını gözüne sokarım, o sıktığın dişlerini eline dizerim senin. Kolumu silkeleyip kurtarıyorum hemen. "Ne oluyor değil Ramazan, ne olmuyor? Sen bu kadar hıyar olmana rağmen, seninle benden bir cacık olmuyor. Allah şifa versin. Annene de selam!" Restorandan çıkıyorum, derin bir nefes çekiyorum. Üniversiteli Hale'den özür dileyip arabama yürürken onun için bir ıslık tutturuyorum. Özgürlük, muhteşem bir şey! Bir evlenmek uğruna feda edilemeyecek kadar değerli ve adam olmak biraz da seni doğurmamış kadınların da fikirlerine kıymet vermekle ilgili. Git ona git benden selam söyle, selam söyle yani. * Merhaba, Beğenirseniz yıldız çakmayı, yorumlarınızı paylaşmayı ve hayatınızda bir kez bile olsa bence de sence dediyseniz bunun ne kadar güzel bir tiye alma olduğunu, bu değeri yaşatmamız gerektiğini unutmayın! sdgjfdk Sevgiler, saygılar, yaldızlar ve yıldızlar :*
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD